1994 Türkiye Ekonomik Krizi, 1994 Krizi Nedenleri
Türkiye ekonomisinin 1970'lerin sonlarında olduğu
gibi 1980'lerin sonuna doğru da tıkanmaya başladığı
bilinen bir gerçektir. Bu tıkanmayı çözmeye yönelik
ekonomik istikrar programının uygulamaya
konulamamış olması (ki bunun temel nedeni siyasal
iktidarların en büyük karabasanı olan döviz
sorununun aşılmış gibi görünmesidir) sonucu 1994
yılı başında Türkiye yeniden bir ekonomik krizin
içine girmiş, uzun bir süre istikrarlı görünen
dolar-TL paritesi ciddi şekilde bozulmuş,
enflasyonist beklentiler büyük ölçüde artmış,
hazine içeride borçlanamaz duruma gelmiştir. ABD'li
kredi değerlendirme kurumlarının Türkiye'nin kredi
değerliliğini arka arkaya düşürmesi sonucu dış kredi
bulma imkânı da kalmayınca siyasal iktidar bir
ekonomik istikrar paketini yürürlüğe koymuş ve hemen
peşinden IMF ile 14 aylık bir standby düzenlemesine
girilmiştir.
5 Nisan 1994 tarihli ekonomik istikrar programının
başlıca hedefleri şunlardır:
(i) Ek vergi alınarak kamu gelirlerinin artırılması,
(ii) Kamu giderlerinin, ücret artışlarının
enflasyonun altında tutulması da dahil olmak üzere
çeşitli bütçe kısıntıları yoluyla düşürülmesi, (iii)
(i) ve (ii)'de konu edilen önlemler sonucu konsolide
bütçe açığının ve dolayısıyla kamu kesimi harcama
gereğinin (PSBR) düşürülmesi, (iv) TL'nin dolar
karşısında değer kazanmasının önlenmesi, (v) Hazine
borçlanmasını çekici hale getirebilmek için
başlangıçta enflasyonun çok üstünde bir faizle
kâğıt satılması Ve zaman içinde bu faizin
düşürülmesi.
Bütün bu önlemler sonucunda da enflasyonun makul
düzeylere indirilmesi temel amaç
edinilmiştir.Uygulanmaya başlanan bu program
yukarıda sayılan hedeflerin bir bölümüne kısa
zamanda ulaşmış, ihracat artışına ithalat
daralmasının eşlik etmesi sonucu dış ticaret açığı
küçülmüş ve bunu izleyerek cari işlemler dengesi
pozitif bir dengeye dönüşmüştür. Faizler yeniden
serbest bırakılmış ve hatta çok yüksek faiz
artışları başlangıçta teşvik edilmiştir. Bu tür
maliye politikası ağırlıklı bir ekonomi
politikasından beklendiği üzere reel GSMH 1994
yılının ikinci 3 aylık bölümünde % 10,5 oranında
azalma göstermiş, yıl sonu gerçekleşmesi % 6
dolayında bir küçülmeyle sonuçlanmıştır. 1995 yılı
ekonominin yeniden büyümeye yöneldiği bir yıl
olmuştur. 1995 yılı GSMH reel büyümesi % 8,1'lik
bir büyümeyi ortaya koymaktadır. Buna karşın
fiyatlar genel düzeyinde ilk başta görülen düşme
trendi kısa zaman sonra geçmişe göre daha da büyük
bir artma eğilimi içine girmiştir. 1994 yıl sonu
itibariyle 12 aylık toptan eşya fiyatları endeksi %
150 olmuştur. Bu oran bir önceki 12 aylık döneme
göre yaklaşık 2 misli bir artışa işaret etmektedir.
Fiyat artışları 1995 yılında yeniden istikrar
programı öncesindeki düzeyine dönmüş ve % 70'ler
dolayında gerçekleşmiştir. Böylece enflasyonun
nedeni olarak teşhis edilen hastalıkların tedavisi
daha önce ortaya koyduğumuz modele uygun bir biçimde
GSMH gerilemesine neden olurken bir yandan da
ilginç bir şekilde enflasyonu yükseltici sonuçlar
vermiştir.
Bu şaşırtıcı sonucun nedenlerini şöylece sıralamak
mümkündür:
(i) Maliye politikası önlemleri tek başına
uygulanmış, piyasadaki aşırı likiditeyi düşürmeye
yönelik para politikası araçları uygulanmamıştır.
Hazine, Merkez Bankası'ndan doğrudan para
kullanmaya devam etmiş, Merkez Bankası bankalara
yönelik kredilerini artırmış, sonuçta bankalar
bu
kredilerle kısa vadeli yüksek faizli hazine
kâğıtlarını alarak hazineye borç vermişlerdir.
Böylece geçmişte tek başına uygulandığı için
sınırlı sonuç vermiş bulunan para politikası terk
edilerek yerine maliye politikasının uygulamaya
konulması yoluyla bu iki politikanın birlikte
uygulanmaması hatasında ısrar edilmiştir.
(ii) Siyasal iktidara duyulan güvensizlik, ekonomik
istikrar programının yürürlüğe konmasından sonra da
devam etmiş, mevcut iktidarın ve dolayısıyla
uygulanan istikrar programının uzun ömürlü
olmayacağını düşünen ekonomik aktörler
beklentilerini olumlu bir çerçeveye
dönüştürmemişlerdir. Böyle olunca da yeni klasik
iktisatçıların "beklenti ne yöndeyse gerçekleşme de
o yönde olur" tezine uygun sonuçlar alınmıştır.
(iii) İstikrar önlemleri uygulaması sırasında
kurumsal yapılanmaya ilişkin önlemler alınamamış,
hatta tam tersine söz konusu önlemleri uygulamakta
en büyük ağırlığa sahip olması gereken hazine,
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş kanununu iptal etmesi
ve siyasal iktidarın yeni bir kanunu uzun süre
yürürlüğe koyamaması sonucu kanunsuz olarak
yönetilen bir kurum haline gelmiştir. Bu gelişme,
1994 yılının ikinci yarısı boyunca mevcut
belirsizlik ortamını daha da artırmış ve
beklentilerin daha da olumsuz yönde etkilenmesine
yol açmıştır.
(iv) Kamu tercihi okulunun öngörüleri doğrultusunda,
milletvekillerinin baskıları artmış ve Türkiye için
hazırlanan bir istikrar programının temel
öğelerinden biri olan sübvansiyonların daraltılması
politikasından hedeflenen amaca göre önemli oranda
sapma gösterilmiştir.
(v) Bütün bu belirsizlikler içinde hazine kısa
vadeli borçlanmayı sürdürmeye mecbur kalmış ve bu
gelişme ortamın belirsizliğini artırmaya katkıda
bulunmuştur. Artan belirsizlik faizlerin yüksek
düzeyde kalmaya devam etmesine yol açmış, hazine
borçlanması giderek daha pahalılaşmaya
başlamıştır.
(vi) 1994 yılı sonlarına doğru Türkiye önce ara
seçim, sonra da erken genel seçim havasına girmiş,
bu gelişme siyasal iktidarın ömrünü tamamlamak
üzere olduğu ve dolayısıyla uygulanmaya çalışılan
istikrar programının terk edileceği inancının
yerleşmesine yol açmıştır.
Özetle 5 Nisan kararları, yukarıda ortaya koymaya
çalıştığımız çerçeveye göre eksik alınmış, kamuoyu
nezdinde güvenilirliğini yitirmiş bir siyasal
iktidar tarafından, kurumsal düzenlemelere
gitmeksizin ve hatta mevcutların da bozulmasıyla
birlikte yürütülmeye çalışılmış kararlardır. 5
Nisan 1994 kararlan, çerçevesi tam belirlenmeden,
siyasal ve yapısal olumsuzluklar giderilmeden
uygulamaya sokulmuş ve başarısız sonuçlar alınmış
bir ekonomik istikrar programı örneği olarak tarihe
mal olmuştur. Söz konusu kararların asıl önemli
olumsuz etkisi, sonraki istikrar önlemlerine
inançsızlık için bir altyapı oluşturması biçiminde
ortaya çıkmıştır.
|