Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

2000 Yılı Dotcom Krizi

İnternet borsa balonu, ‘dotcom’ balonu veya IT teknoloji balonu denen bu fiyat şişmesi geçmişte çeşitli teknoloji gelişmelerine yönelik yapılan spekülasyonların bir benzeri olarak görülebilir. Böylesi teknolojik gelişmelere 19. yy.ortasındaki demiryol­ları patlaması, 1920’lerde otomobillerin yaygınlaşması ve 1950’lerde transistörün bulunmasından sonra elektronik alanındaki atılım örnek gösterilebilir. Mantık, yeni teknolojinin bu alandaki firmalara geleneksel işkollarındakilere göre bir karlılık avan-tajı getireceğiydi. Bu aslında doğruydu da ve karlılık örneğin demiryollarındaki veya otomotiv sanayindeki gibi o sektörde hızlı büyümeyi ve sektör içinde de genellikle bir veya birkaç firmanın tekel, oligopol veya kartelleşmesi sonucu karlılıkta (daha doğ­rusu rantta) bir artışı beraber getiriyordu. Yine bu teknolojik atılımlar, ülkenin hatta dünyanın ekonomik gelişme hızını sağladığı üretkenlik artışı nedeniyle yükseltiyor-du. Yani ilk bakışta tüm bu teknoloji ‘boom’larının ‘temel’i sağlam görünüyordu. Fa-kat tıpkı tarihteki Lale Çılgınlığı, Güney Denizi Balonu örneklerinde egzotik ürünler ve uzak ülkelerin insanlarda bir çekim yaratması, büyük hayalleri harekete geçirme­si, bilinmezliğin yarattığı gizemin zenginlik hayallerini kıvılcımlandırması gibi, yeni teknolojiler de benzer etkilere sahiptir. Onlar da gelecek konusunda iyimser hayalle­re yol açar, onlar da aslında hakkında çoğu kimsenin az şey bildiği alanlardır. Böyle­ce hisse senetleri spekülasyonlarını iş edinmiş kişiler için uygun atmosferi sağlarlar. Ve bu alanlarda şirketlerin varlıkları/ sermayeleri bunların alınıp satıldığı sermaye piyasalarında ‘gerçek değer’lerinin, yarattıkları düşünülen büyüme ve verimlilik mik­tarlarının çok üstüne çıkabilir.

Her zaman bu teknolojinin bulunması, yaygın olarak bilinmesi ile bunların yay­gın kullanımı ve verimliliği dolayısıyla karlılığı etkilemesi arasında belli ve bazen büyük zaman farkı vardır. Aynı şey enformasyon teknolojisi için de geçerli oldu. Mik-roişlemci 1971’de icat edildi; kişisel bilgisayarlar 1980’lerin başlarında yaygınlaşma­ya başlamıştı. Fakat bu değişimin etkileri en azından verimlilik istatistiklerinde görü­lemedi. Ama bir kez bu teknolojilerden iş hayatında gerçekten yararlanılmaya baş­landığında ABD’nin verimliliğinde bir hızlanma görüldü (Krugman, 2008: 141).

Sonuç olarak IBM, AT&T, ve son olarak Microsoft gibi şirketlerin borsa değerleri de hızla arttı. İlk ikisi büyük ölçüde bilgisayarlaşmaya dayanan hatta onla özdeşleş­miş bilişim şirketleriydi ancak başlangıçta hiç kimsenin önemsemediği Microsoft, hisse senetlerinden alanlar bir kaç sene sonra milyarder olmuşlardı. İnternetin daha geniş kesimlerce kullanılır olması 1990’ların ikinci yarısında bu şirketlere yönelik sanki hepsi birer Microsoft olacakmış gibi büyük bir ilgi uyandırdı. Böylece önceleri NASDAQ gibi daha denetimsiz borsalarda bazı internet şirketleri halka açıldı ve iyi prim yaptılar. Bu anlamda miladı Netscape adlı internet tarayıcısı (browser) yazılı­mını üreten şirketin halka açılması teşkil eder:

“9 Ağustos 1995, tarihte ‘dotcom boom’unun doğduğu gün olarak anılacak. O gün Netsca-pe’in halka açılması gerçekleşti. Netscape Silikon Vadisi’nin ufak 2 yıllık bir geçmişi olan ve neredeyse hiç geliri olmayan ve bir kuruş bile kar etmeyen bir şirketti. Fakat onun tarayıcı yazılımı internet kullanımında bir patlama yaratmıştı.(...) Netscape’in hissesi borsada işlem görmeye başladığı gün hisse değeri Silikon Vadisi’nden Wall Street’e kadar bütün yatırımcı­ları şaşkına çevirerek 28$’dan 71$’a fırladı.” (Greenspan, 2008: 164)

Netscape’i taklit etmek peşinde koşan yüzlerce firma borsalara akın etti. Bütün hesap karlılık üzerine değil ama yeni teknolojide tekel rantı verecek bir pazar payı üzerine, ne pahasına olursa olsun hızlı büyüme stratejisine oturtulmuştu. Network Etkisi’nden yararlanma hedeflense de iş planı sorunluydu. Çok fazla firma aynı yola girmiş ve borsalarda bunlara yatırım yapılmıştı. Aynı piyasada kaç tane Microsoft olabilirdi? Krizin ilk belirtileri ile bu kez network etkisi de tersine çalışmaya başladı. Herkes internet hisselerinden iyisine kötüsüne bakmadan kaçmaya başladı. Tıpkı 2007/8 yılında morgıca dayalı menkullerden iyisine kötüsüne bakmadan kaçıldığı gibi... Spekülasyonun genişleme (boom) döneminde hem ABD, hem de Avrupa’da pek çok şehir, bölge ‘ikinci Silikon vadisi’ olma hayaliyle muazzam altyapı yatırımları yaptı. Şirketler de fiber optik ve cep telefonu 3G teknolojisi için büyük paralar döktü. Yapılanlar tıpkı 19. yy. demiryolu girişimcilerininki gibi aşırı iyimser varsayımlara dayanıyordu (Greenspan, 2008: 200).

İnternet spekülasyonu, 1998-2001 arası en yoğun dönemini yaşadı. 10 Mart 2000’de NASDAQ endeksi 5132,52 ile tepe noktasını gördü. Sadece 1 yıl öncesine göre bu endeks ikiye katlanmıştı. Sonra işler kötüye gitmeye başladı. Belki spekü­lasyonun hız kesmesinde FED’in 1999 ile 2000 arasında FED’in altı kez faiz oranla­rını artırmasının rolü vardır:

“Piyasalardaki irrasyonel coşkuyu hiç bir zaman kesin olarak tanılayamayacağımızı ve o durum gerçekleşene kadar harekete geçmekte daha da zorlanacağımızı politikacılara anlat­tığımda hiç aldırmadılar; tersine Fed’in partinin devamına engel olmayacağını düşünüp ra­hatladılar. İroniktir, kısa bir süre sonra faiz oranlarıni artırmaya karar verdik. 1999 ortası ile 2000 ortası arasında fed faiz oranlarını aşamalar halinde %4,75’ten 6,5’a çıkardık. Bunu öncelikle uluslararası mali kriz nedeniyle ekonomiyi korumak için artırdığımız likiditeyi geri çekmek için yaptık. Sonra da bir miktar sigorta payı olsun diye...” (Greenspan, 2008: 202)

Buna rağmen Greenspan, örneğin Krugman tarafından sadece 2001-2007 gay­rimenkul balonunun değil İnternet balonunun da müsebbibi olarak gösterildi (Krugman, 2008: 142).

10 Mart 2000’de teknoloji ağırlıklı NASDAQ endeksi tepe yaptı ve ardından ha­fifçe düştü. Önce düşüş ‘düzeltme’ diye algılandı. (Tıpkı Bernanke FED’inin gayri­menkul fiyatlarında 2006’dan itibaren görülen düşüşü ‘düzeltme’ olarak algılaması gibi...) Fakat düşüşler devam etti ve önce yavaş sonra hızlı biçimde paniğe dönüştü. Altı gün içinde NASDAQ %9 civarında değer kaybetti. 2001’in başında endeks değe­rinin yarısından fazlasını da yitirmiş 2000’li seviyelerin bile altına inmişti. Sonuçta dünyanın her yanında boşa giden pek çok altyapı yatırımlarını ve kurulan yeni eko­nomi şirketlerine yatırılan sermayeyi saymasak bile 2000 Mart’ından 2002 Ekim’ine kadar dotcom şirketlerinin piyasa değeri kaybı 5 trilyon $’ı buldu.

Teknolojik atılım ve buna ilişkin iyimserlik ne ölçüde olursa olsun daha sonra 2000’li yılları karakterize edecek olan bir gelişmenin ilk örneği yaşanıyordu. Dün-ya’da belli bir sermaye bolluğu ABD’ye akıyordu. ABD de Clinton yılları özellikle yönetimdeki Al Gore gibi isimler sayesinde internet sektörünü canlandıracak gibi gözü­küyor ve bu da yabancı sermayenin bu sektörü tercih etmesine neden olabiliyordu ama aynı dönem ABD’nin ‘Clinton- Greenspan Mix’i denen politikayla en iyi yıllarını yaşadığı dönemdi (Blanchard, 2000: 92).

Balonun ortaya çıkışını kimi ortodoks iktisatçılar ABD’de dünya ekonomisine göre yaşadığını iddia ettikleri verimlilik artışıyla açıklamaya çalıştılar (Greenspan, 2008: 197). Bu açıklamaya göre bu fark 1990’lar boyunca gözlenen ABD’nin cari açıklarının esas kaynağıydı; dünya daha verimli piyasalara para yatırıyordu. Böylece sermaye girişi ABD’de verimliliğin asıl kaynağı görülen ‘hightech’ şirketlerinin hisse senetlerine akıyordu. Ancak 2000’de bu verimlilik farkı tersine döndü veya azaldı. O zaman da çöküş başladı. Ancak bu aşırı değer kazanma ve kaybetmeyi bir kaç se­nelik hatta 1 senelik sürede yaşanmış olduğu verimlilik farkına bağlamak zordur (Kraay, Ventura, 2005: 3). Sebep her ne olursa olsun borsanın çöküşü ve ardından gelen 2001 11 Eylül ve peşinden Afganistan, Irak gibi siyasi tansiyonlar ABD’nin iş çevriminin yıllardır yükselen fazının sona ermesini kolaylaştırdı. 2001-02 yılları dur­gunluk yılları oldu.

Bundan sonra çok ilginç iki gelişme oldu. Ve bunlar konumuz olan 2007-08 kri­zine yol giden yolu belirledi. Hisse senetleri bir süre sonra yeniden yükselmeye baş­lasa da ‘dotcom’ çöküşünün etkisini üzerinden atmaları yıllar sürdü. Buna karşılık 2001 yılı resesyonu korkusu bu kez FED’in tam tersine savrularak faizleri hızla in­dirmeye yöneltti. Ve yeniden kolay borç almak mümkün hale geldiğinde, ABD’ye hala dış para akıyorken ve bu parayı durgunluk nedeniyle reel sektörlere yatırmak çok da karlı değilken ne yapılabilirdi? Irrational Exuberance kitabının yazarı iktisatçı Robert Schiller 2005’te olayları şöyle yorumladı:

“Bir kez hisse senetleri düşünce, borsaların serbest bıraktığı spekülatif çılgınlık için başlıca çıkış gayrimenkuller oldu. Başka nerede, bu kumarbazlar yeni edindikleri alsat yeteneklerini uygulayabilirdi? Düş kırıklığına uğramış borsa yatırımcılarının incinmiş egolarına ancak bü­yük bir evin maddesel tezahürü merhem olabilirdi. Bugünlerde ulusal bir saplantı haline gel­miş gayrimenkul alım satımına benzeyen en yakın şey poker oyunudur!” (Laing 2005: ç.i)

Görüldüğü gibi dotcom krizine yol açan spekülatif şişmede ABD’ye gelen ya­bancı likiditenin 1997 Asya-1998 Rusya krizleri nedeniyle artması önemli bir neden ise 2008 küresel ekonomi krizine giden yolu döşeyen ABD gayrimenkul spekülasyo­nuna da İnternet borsa balonunun patlaması sebep oldu.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri