Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Avusturyalılar: Mises Ve Hayek

Avusturya Ekolü marjinalist akıma mensup siyasi tavrı fazlasıyla belirgin bir ikti-sadi ekoldür. Daha başlangıçtan –Menger ve Böhm Bawerk’den itibaren- muhafaza­kar, yer yer reaksiyoner ve antisosyalist tavır fazlasıyla açıktır. Von Mises örneğin devlet müdahaleciliği meselesine olan nefretini o derece ileri götürmüştür ki kriz ve bunalımlara karşı en iyi şeyin hiç bir şey yapmamak olduğu yönündeki genel Avus-turya tavrının (Haberler, 1958: 60) dışında iş çevrimlerinin birbirini takip eden yapı­nın altında yatan asıl nedenin ideolojik tabiatlı olduğunu iddia edecek kadar ileri git-miştir (Haberler, 1958: 65). Avusturyalıların iş çevrim ve kriz teorisi böylece iki ayrı parçaya ayrılabilir: birincisi reel çevrim nedenleri diğeri parasal çevrim nedenleri. Bu ekol iki ayrı olguyu birbiriyle ilişkili olarak kullanır. Parasal olmayan çevrim teorileri söz konusu olduğunda marjinalist teorideki önemli isim Gustave Cassel’dır. Burada başlangıçta tasarruf akımlarındaki bir artışla yükselen sermaye oluşumu söz konu sudur. Ancak ileriki aşamalarda bu anlamdaki sermaye oluşumu yavaşlar. Fakat sabit sermaye ekipmanlarının üretimi artmaya devam eder. Bu ikisi arasında giderek açılan fark sonunda krizi getirir. Yani esas sorun sabit sermaye yatırımlarının boyutu ve niteliği ile bir müddet sonra girişimcilerin bunları finansa etmek için yeterli tasarruf kaynağı bulamayışlarıdır. Cassel, Toplumsal İktisat’ın Teorisi adlı eserinde şöyle der:

“Modern ticari genişleme (boom) aşırı-üretim anlamına veya sabit sermaye hizmetleri için toplumun ihtiyaçları veya tüketicilerin taleplerinin yüksek tahmin edilmesi anlamına gelmez; fakat sermaye arzının veya üretilmiş reel sermayeyi alabilecek tasarruf miktarının yüksek tahmin edilmesidir. Gerçekte yüksek tahmin edilen şey gereken miktarda tasarrufu sağlaya-bilmeleri hususunda kapitalistlerin kapasitesidir.” (Haberler, 1958: 79)

Haberler’e göre bu teorinin kaynağı doğrudan Karl Marx’tır. Marx’ın bu tür bir analizi Tugan-Baranovski tarafından geliştirilmiş oradan da bu teorinin asıl tanıtıcısı ve Cassel’in onun fikirlerinin çok benzerini savunduğu Spiethoff tarafından sahiple-nilmiştir. Haberler bir diğer ilginç neoklasik olan Wicksell’in de Spiethoff’un fikirlerini uyarladığını belirtir (Haberler, 1958: 72). Hayek, girişimcilerin hatalı kararlar verme­leri durumunda krizlerin olacağını belirtir; fakat sorun neden hataların yaygın hatta yanlış yatırımların (malinvestment) neredeyse bütün sektörlerde birden olmakta olu­şuydu. Sorun girişimcilerin kaynaklarını hemen nihai tüketim malları ile gelecekteki tüketim mallarını üretmek için yani yatırım için ayırdıkları oran ile tüketicilerin hemen tüketim için ayırdıkları kaynak ile tasarrufları arasındaki oranın uyuşmayışıydı (Hayek, 1969: 145). Sorun aslında tüketici ile yatırımcının niyetlerinin faiz oranı ile bir uyum içine sokulması meselesidir. Bu da para-sermaye arzının tasarruflarla eşit olması demektir. Ki bu eşitlik para piyasasındaki çeşitli arızalarla bozulabilir. Ancak en önemli sorun para arzının artışı ile piyasadaki parasal faiz oranının denge faiz oranının altında kalması durumudur. Bu Wicksell’in doğal faiz oranının altında kalan piyasa faiz oranı sorunudur (Hayek: 1969: 153). Aslında Hayek bir kredi genişleme­sinin ille de para arzındaki artıştan kaynaklandığını söylemez. Yine de bir kredi ge-nişlemesi yüzünden sermaye piyasası doğru faiz oranını üretemezse girişimciler kaynak dağılımlarını yaparken tercihlerini hem yatırımın lehine kullanırlar hem de yatırım sürelerini uzatmaya eğilimli olurlar. Fakat bu yatırım artışı gerçek bir tasarruf artışına denk gelmez. O yüzden bir kredi genişlemesi ile finanse edilse bile eninde sonunda bu da fiyat artışlarına neden olacak ve nihai olarak tasarruf yetersizliği so­run olarak kendini hissettirecektir. Biraz önce anlattığımız mekanizmanın bir başka

açıdan görünüşü ise şöyledir: yatırım miktar ve süreleri arttıkça, sermaye birikimi ile ücretler artacak, harcanabilir gelirler artacak insanların tasarruf tüketim oranı aynı kalsa bile tüketim malları talebi artacaktır. Halbuki o sırada girişimci daha çok yatı­rım malları üretmeye girişmiştir. Bu da tüketim malları fiyatlarını artıracak, yatırım mallarında ise özellikle makine üreten makineler giderek işsiz kalmaya başlayacak-tır. Yani bir dikey orantısızlık problemi söz konusudur. Sonuçta tasarruf yetersizliği ve/veya yatırım fazlalığı yüzünden sürmekte olan uzun süreli yatırımları finanse et-mek için ciddi bir sermaye sıkıntısı ortaya çıkar. Durum Cassel’ın anlattığı gibidir.

“Mevcut sermaye ekipmanını kullanmayı olanaksız kılan bu sermaye darlığı olgusu bana krizlerin gerçek açıklaması hususunda merkezi nokta olarak görünmektedir. (...) sermaye mallarının bolluğunun sermaye sıkıntısının bir belirtisi olması gerektiği ve bunun nedeninin tüketim malları talebinin yetersizliği değil fakat aşırılığı olduğu hususu teorik olarak yetiştiril-memiş zihinlerin algılaması için gereğinden fazladır. Buna rağmen görünüşteki bu paradok-sun doğruluğu benim için kuşkudan uzaktır. (Hayek, 1969: 149)

Hayek bu açıklamaları 1933’te yazdığı Price Expectations, Monetary Disturbances and Malinvestments adlı makalesinde ifade eder. Amacı özellikle Myrdal tarafından öne sürülen Hayek’te beklentilere pek yer olmadığı savına karşı beklentileri de kullanarak bir analiz yapmak ve reel orantısızlık problemi ile parasal problemlerin bir sentezini oluşturmaktır. Ki bunun reel etkenlerle parasal etkenlerin senteze uğratılması ayağı Hilferding tarafından 1910 gibi Finans Kapital adlı eserin-de zaten yapılmıştır. Beklentilere gelince Hayek’in gayreti rasyonel girişimci kavra-mını koruyarak yine de beklentilerin krizde bir rol oynamasını sağlamaktır. Hayek bu amaçla bazen günümüz rasyonel beklentiler teorisyenlerine ilham kaynağı olan ge­lecekteki olayları bile öngörebilen bir tür rasyonel girişimci varsayımını devreye sokar.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri