Az Gelişmiş, Gelişmekte Olan ve Gelişmiş Ülkelerin Vergi
Yapılarındaki Değişimler
Vergi
gelirlerinin incelenmesi ve onun ekonomik yapı
içindeki yerinin analizinin yapılabilmesi için
öncelikle vergi yapısının bilinmesi ve kavranması
gerekmektedir. Çünkü vergi yapısı ve onun işleyişi o
ülkenin ekonomik, sosyal, siyasi ve ahlaki yapısının
bir yansımasıdır.111 Vergi yapısı, bir
ülkede belli bir dönemde toplam vergi yükünü
oluşturan çeşitli vergilerin dağılımını
göstermektedir.
Tüm
dünyada uygulanan vergi sistemlerine göz
attığımızda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin
sosyal, ekonomik ve siyasal yapısının özelliklerini
yansıtan vergi sistemi farklılıklar gösterir.
Gelişmiş ülkelerde dolaysız vergiler hâkim iken,
gelişmekte olan ülkelerde dolaylı vergiler ağırlık
kazanmaktadır. Bir ülkenin vergi sistemi
uygulanmakta olan vergilerin tamamından oluşur.
Tarım,
sanayi ve hizmet gibi sektörlerin vergilendirme
kapasiteleri farklı olduğundan ülke ekonomisi
içindeki büyüklükleri vergi yapısını etkilemektedir.
Gelişmiş ülkelerde milli gelir ve kişi başına düşen
gelir yüksek olduğundan, artan oranlı vergilendirme
ile yüksek düzeyde vergi hasılatı
sağlanabilmektedir. Az gelişmiş ülkelerde ise milli
gelir ve kişi başına düşen gelir düşük olduğu için
vergilendirilebilir kapasite düşüktür. Dolayısıyla
az gelişmiş ülkelerde gelir düzeyi düşük olduğundan,
marjinal tüketim eğilimi yüksek, tasarruf eğilimi
ise düşüktür. Böyle bir ekonomik sisteme sahip
ülkede gelir üzerinden alınan vergilere ağırlık
verilmesi vergi hasılatının istenilen düzeyde
olmasını sağlamaz; bu nedenle bu tip ülkeler daha
ziyade harcamalar üzerinden alınan vergilere ağırlık
vermektedirler.
Az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin vergi yapısı
sahip oldukları ekonomiyle, gelişmişlik düzeyleri ve
toplumsal yapılarıyla sıkı bir ilişki içerisindedir.
Kişi başına düşen gelirin düşük olduğu, ekonomide
parasallaşmayan sektörlerin varlığı, ekonomik
hedeflerin ağırlığı, sermaye ihtiyacı ve sosyal
adalet problemleri bu ülkelerdeki vergi
politikalarını ve vergi sistemlerini daha dar bir
yapıya ve daha keyfi uygulamalara yol açan bir
işleyişe sokmaktadır.
Az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için
sanayileşme, temel bir politikadır.
Bu
nedenle bu ülkelerde vergiler daha çok dolaylı
vergiler olarak satışlar üzerinden alınmaktadır.
Kişiler üzerinden alınan gelir vergisi daha az
popülerdir. J. Mintz’ e göre dolaylı vergilerin
tercih edilmesinin nedenleri: tahsilinin kolay
olması ve tüketimden tahsil edilmesiyle enflasyonu
azaltabilmesi nedeniyle iyi bir tasarruf
kaynağı yaratmasıdır. Böylece gelişmekte olan
ülkeler için ekonomik gelişmenin amacıyla uyumludur.
Dolaysız
vergilerin temelini oluşturan gelir vergisi her
şeyden önce ekonominin “kapalı aile ekonomi”
yapısından kurtulması, üretilen mal ve hizmetlerin
piyasaya getirilmesini gerekli kılar. Öte yandan
tarım, sanayi ve ticaret işletmelerinin gelişmesi ve
şirketleşmesi dolayısıyla güvenilir muhasebe kayıt
sistemlerinin genel kabul görmüş olması gerekir.
Ayrıca vergi örgütünün eleman kadrosunun hem miktar
hem de kalite yönünden gelişmiş olması gerekir. Az
gelişmiş ülkelerde bu koşulların büyük bir çoğunluğu
gerçekleşmemiştir. Bunun için bunun gibi ülkelerin
yönetimi nispeten daha kolay olan dolaylı vergilere
yönelmiş olması rastlantı değildir.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, dolaysız vergiler
ile dolaylı vergiler arasındaki fark dolaylı
vergiler lehinde olmak üzere yüksektir. Aynı
vergilerin gelişmiş ülkelerin vergi sistemlerindeki
durumu ise farklılık arz etmekte ve dolaysız
vergiler lehine yoğunluk bulunmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin hemen hemen hepsi bir dizi
ortak mali sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Hala bu ülkelerde vergi hasılatını tüketim vergileri
yoluyla yükseltme durumu mevcutken, bu ülkeler dış
ticaretten alınan vergilere de aşırı ölçüde
bağımlılık duymaktadırlar. Bu da, bu ülkelerin uzun
dönem uluslararası rekabet gücünü olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu ülkelerde tarımsal kazançlar,
arızi kazançlar ve bazı ülkelerde kamu kesimi
ücretleri vergilendirilmezken; kazanılmamış gelir,
gayrimenkuller ve servet üzerinden alınan vergilerin
toplam vergi hasılatı içindeki payı çok küçüktür.
Sonuç olarak, kişisel gelir ve kurumlar vergisi dar
bir vergi tabanı üzerinden yüksek oranlı olarak
tahsil edilmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde dolaylı vergilerin payı
(yurtiçi mal ve hizmetlerden ve uluslararası
ticaretten alınan vergiler olarak) 1993 yılında,
ülkelerin gelişmişlik derecelerine göre % 41,2 ile %
55,3 arasında yer almaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise
bu oran % 26’ dır. Bu durumun temel nedeni gelir
üzerinden alınan vergilerdeki uygulama güçlüklerine
rağmen, dolaylı vergilerin idari açıdan basit
vergiler olmalarıdır. Kişi ve kurumların mal ve
hizmet satın almaları yoluyla dolaylı yoldan
ödedikleri bu vergileri tarh etmek ve toplamak daha
kolaydır.
Gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikimini
artırmak ve ekonomik büyümeyi sağlamak için vergiye
tabi irat ve kazançların kapsamı dar tutulmakta ve
çoğunlukla kurumlar ya da yüksek gelir gruplarının
yararlandığı vergi muafiyet ve istisnaları
uygulanmaktadır.
Ekonomik
büyüme ekseninde uygulanan bu politikalar sonucunda,
dolaylı vergilerin ağırlıkta olduğu bir yapı
doğmakta ve böylelikle de gelir ve servet üzerinden
elde edilen vergilerin payı tüketim üzerinden elde
edilen vergilerin gerisinde kalmaktadır.
Sonuç
olarak gelişmiş ülkelerdeki vergi sistemleri, toplam
vergi gelirleri içinde dolaysız vergilerin ağırlıkta
olduğu bir yapı sergilerken, gelişmekte olan
ülkelerde ise dolaylı vergiler ön plana çıkmaktadır.
Vergi yapısındaki bu farklılık; ekonomi
yöneticilerinin uygulayacağı politikaları,
mükelleflerin göstereceği tepkileri, yabancı
yatırımcıları vb. faktörleri yakından ilgilendirir.
Dolaysız vergilerin vergi sistemi içinde daha fazla
pay alması dolayısıyla, vergi adaletini sağlamak
açısından teori ve pratikte daha etkin olduğu ifade
edilmektedir. Bu nedenle vergi yapısının ağırlığını
dolaysız vergilerin oluşturması, vergi adaletine
uygun düşecektir
Az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde vergi
sisteminin en önemli yapısal özelliği kamu
gelirlerinin GSMH içindeki payının düşüklüğüdür.
Milli gelirin düşük olduğu bu ülkelerde milli gelir
düşüklüğü yeterli miktarlarda vergi toplanmasına
engel olur. Bununla birlikte kişilerin vergi ödeme
ve devletin vergi toplama yeteneğine bağlı olan
vergi kapasitesi ve bu kapasitenin kullanım
derecesini gösteren vergi gayreti az gelişmiş
ülkelerde oldukça düşüktür. Bu tür ülkelerde vergi
yasalarının ekonominin koşullarına uygun olmaması ve
vergi yönetiminin düşük etkinlikle çalışması ve
vergi idaresinin zayıflığı vergi kapasitesinin tam
olarak kullanımına engel olmaktadır.
Az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik
yapısı, vergi yapısını önemli ölçüde etkilemekte ve
kalkınma süreci tamamlanıncaya kadar dolaylı ve
dolaysız vergilerden oluşan vergi bileşimi
değişmektedir. Bu ülkelerde gelir üzerinden alınan
vergi paylarının düşüklüğü; dolaysız vergilerin
ekonomik büyüme üzerindeki olumlu etkilerini
azaltmaktadır. Bunun nedeni söz konusu ülkelerde
fertlerin gelir seviyelerinin ve vergi idaresinin
dolaysız vergi toplanmasına elverişli yapıda
olmamasıdır. Bu vergiler, genellikle gelişmekte
olan ülkelerde en büyük kamu gelir kaynağını
oluşturur.
Gelişmiş
ülkelerde vergi gelirleri, ağırlıklı olarak dolaysız
vergilerden oluşurken, az gelişmiş ülkelerde dolaylı
vergiler ağırlıktadır. Kalkınmanın finansmanı için
dolaylı vergilere ağırlık verilmesi durumunda, bu
adaletsiz uygulamaya karşı tepkiler oluşacaktır.
Şayet dolaysız vergilere başvurulacak olunursa bu
sefer de üreticiler ve ücretliler buna direnç
göstereceklerdir.
Aşağıdaki tabloda; dolaysız vergilerden gelir ve kar
üzerinden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri
içindeki payının 1965-2008 dönemi içerisindeki
değişimi gösterilmektedir.vergilerin payında önemli
bir oransal düşüş yaşanmıştır. 1941-45 ortalaması
%10,78 olmuştur.
|