|
Belirsizlik Altında Karar Verme Ve İrrasyonalite
Keynes bölümünü incelerken Knight ve Keynes’in
belirsizliği ekonomik hatta dünyevi hayatın bir
gerçeği olarak vurguladıklarını belirtmiştik;
Knight’ın hesaplanabilir belirsizlik yani risk ile
hesaplanamaz durumları birbirinden ayırdığını da...
Yine marjinalizmin doğuşu sırasında kişilerin karar
verme anında herhangi bir belirsizlik durumunu
hesaba katmadıklarını da biliyoruz. Jevons, Marshall
vb gibi kurucu ve geliştiriciler öznel tercihleri
teorilerinin temeline koymuşlar, istatistik ve
olasılık hesapları üzerinde çalışmışlar ancak
kişilerin öznel tercihlerini yaparken onları sanki
bu kişiler bütün geçmiş, şimdi ve gelecekteki
olayları biliyormuş gibi analizlerine dahil
etmişlerdi. Yani kişiler marjinalizmin veya
neoklasik teorinin içinde kararlarını kesin bir
evrende veriyorlardı. Bir bütçe fonksiyonları ve
kayıtsızlık eğrileriyle ortaya koydukları bir fayda
fonksiyonları vardı. Bu ikisinin kesişmesi ile de
bireysel tercihler (tüketim, yatırım vb gibi)
oluşuyordu. Ancak 20. yy.ın ilk çeyreği gibi hem
Keynes, ve Knight hem de bir ölçüde Hayek kararların
ex ante olarak ve gelecek hakkında yeterli
bilgi sahibi olmadan alındığı gerçeğini vurguladı.
Kriz teorisi söz konusu olduğunda bundan daha
önemli bir şey olamazdı. Çünkü eğer her şey
gerçekten de omnipotent derecede bilgili
tüketicilerin rasyonel tercihleriyle yapılabilseydi
-en azından teoride- piyasada yanlış bir karar ve
sonuçta dengeyi bozucu herhangi bir durum olamazdı.
Gerçek dünyada ise insanlar karar vermek zorundadır
ve karar verirken de gelecekteki olayların nasıl
cereyan edeceğini yani sonuçlarını görmek için
bekleyemezler. Bu yatırım teorilerinde gayet
açıktır. Bir menkul değer satın alacak veya
satacaksınızdır. Ancak bunu o menkulün gelecekteki
fiyatını bilmeden yapmalısınız. Bu bir işadamının
yapacağı fiziksel yatırımlar için de geçerlidir.
Hatta sıradan tüketicinin ‘şu malı mı satın alayım
yoksa diğerini mi tercihinde veya A partisine mi oy
versem B partisine mi gibi ekonomik olmayan bir
tercihte bile... Geçmişteki mikroekonomi ders
kitaplarının tersine bugünün ders kitaplarında
belirsizlik altında karar alma bölümleri yer almakta
ve bu bölümlerin görece önemleri sürekli
artmaktadır.
Beklenen Fayda, Beklenen Değer Ve Etkin Piyasalar
Bugün belirsizlik altında karar alma teorilerinin
altında yatan kavram ‘beklenen fayda’ kavramıdır.
Belirli, kesin bir dünya tasarımında neoklasik teori
fayda fonksiyonunu maksimize ederek karar
veriyordu. Fakat belirsiz bir dünyada kesin bir
fayda ölçümü yapmak mümkün değildir. Olasılıklar ve
bunlarla ilişkili değişik fayda durum-ları olduğu
varsayılır. Ancak bu noktaya gelmeden önce biraz
geriye gitmek gerekiyor. Daha 17. yy.dan beri şans
oyunları ve olasılık hesapları üzerine yapılan
çalışmalar, bu tür oyunlarda ve genel olarak
şansın, yani belirsizliğin egemen olduğu durumlarda
mantıklı karar alma üzerine belli kurallar
geliştirilmişti. Bunun en basit örneği tavladaki
gibi zar atımı ile ilgili olan örneklerdir. Zarda 6
adet numara vardır. 1, 2, 3, 4, 5, 6. Eğer zar
hilesiz ise her birinin gelme olasılığı 1/6’dır.
Peki ya iki zar atıldığında? O zaman her rakamın
gelme olasılığı farklılaşır. Örneğin 2 gelmesi sa-dece
tek bir olasılıkla 1+1 gelmesiyle mümkündür. Ki
bunun olasılığı 1/36’dır. Aynı şekilde 12 gelmesinin
olasılığı da ancak 6+6 ile mümkün olduğundan yine
1/36’dır. Buna karşılık 4 gelmesi çok daha kolaydır.
2+2, 1+3, 3+1 atışları 4 getirir. Yani onun
olasılığı 3/36’dır. Böylece bu olasılık ve sonuçları
bir tabloda toplarsak Tablo 4.1’deki gibi bir sonuca
erişiriz.10
Tavla oynayan herkesin çok da dikkat etmediği şey 7
atmanın ne kadar önemli olabileceğidir. 7 rakamı
iki zar atma ‘oyun’larında oyunun beklenen değeridir.
Öyleyse seçim yaparken beklenen değeri en yüksek
olan şeye özel dikkat göster-memiz gerektiğini
yüzyıllardan beri biliyorduk.
Beklenen değerin bir başka yorumu daha vardır. İki
ayrı oyunun beklenen getirisi diğerine göre yüksek
olanını öbürüne tercih ederiz. Örneğin iki ayrı
menkul değer olsun. Birinin beklenen getirisi %7,
diğerinin %5 olsun.
Hilesiz Zar Atışlarında
Olasılık Dağılımı
Sonuç |
Olasılık |
Ağırlıklı
Olasılık |
2 |
1/36 |
2x1/36=0,06 |
3 |
2/36 |
3x2/36=0,17 |
4 |
3/36 |
4x3/36=0,33 |
5 |
4/36 |
5x4/36=0,56 |
6 |
5/36 |
6x5/36=0,83 |
7 |
6/36 |
7x6/36=1,17 |
8 |
5/36 |
8x5/36=1,11 |
9 |
4/36 |
9x4/36=1,00 |
10 |
3/36 |
10x3/36=0,83 |
11 |
2/36 |
11x2/36=0,61 |
12 |
1/36 |
12x1/36=0,33 |
|
Toplam 7,00
|
Elbette ki birinciyi diğerine
tercih ederiz. Tabii buna ‘diğer her şey sabit ise’
cümlesini eklemek şartıyla. Çünkü beklenen değeri
aynı olan ama riskleri farklı olan iki ayrı menkul
de olabilir. Burada risk ‘oyun’un –burada bir menkul
değer satın al-maktır- olası sonuçlarının beklenen
değerden sapmasıdır. Örneğin bir menkulün piyasası
diğerine göre çok daha oynak olabilir ve olası
sonuçlar küçükten çok kazançlıya göre geniş bir
yelpazeye serpilmiştir; buna rağmen beklenen değer
–bir ortalamayı temsil ettiği için- sonuçları daha
dar bir yelpazeye serpilmiş bir menkulün beklenen
değeri ile aynı olabilir. Eğer kesin bir dünyadan
bahsediyor olsak bu ikisi herkes için aynı
olabilirdi. Ama belirsiz bir dünyada beklenen
değeri/getirisi %7 olan menkul değer alma oyunu
pekala %1 getiri elde ederek sonuçlanabilir. Buna
karşılık olası sonuçları örneğin %5 ile % 10
arasında serpilmiş ama yine de beklenen getirisi %7
olan bir diğer menkul değeri alma oyunumuz en kötü
olasılıkla %5 getirecektir. Öyleyse sadece beklenen
getiri veya değeri değil aynı zamanda oyunun riskini
de ölçmek gerekir.Burada örnekleri -örneğin bir mal
satın alma ‘oyunu’, bir siyasi partiyi seçme ‘oyunu’
gibi- ‘hayat oyunları’ndan herhangi birinden değil
de portföy teorisin-den verirsek kriz ile ilgili
konumuzla ileride değineceğimiz portföy yönetim
teknikleri vb gibi konulara da bir aşinalık elde
etmiş oluruz.
|