|
Bretton Woods Anlaşması
II.
Dünya
Savaşı sonrasında büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya
kalan Avrupa ülkelerinin tekrardan imar edilmesi ve
dünya ticaretinin gelişmesi o günlerin temel
iktisadi sorunlarının başında gelmekteydi. Savaş
sonrasındaki güçlü ekonomisi ile tüm dikkatleri
üzerine çeken Amerika'nın, elindeki rezervlerinin
bir kısmını Avrupa ülkelerine borç vermesi ve
böylece Avrupa ülkelerindeki durgunluğun atlatılması
gerekmekteydi. Avrupa'nın yeniden imarı dünya
ticaretini genişletecek, ekonomilerin istikrara
girmesini sağlayacaktı, Savaş sonrasında yakılıp
yıkılan dünyaya nasıl çekidüzen verileceği,
Avrupa'nın yeni baştan imarı için gereken kredilerin
nasıl ve nereden sağlanacağı, dünyada oluşacak yeni
ekonomik sistemin nasıl kurulacağı, uluslararası
ödemelerin nasıl yapılacağı, likidite sorunu ve
getirilecek çözümlerin
neler olacağı
Bretton Woods toplantılarında görüşülen konuların
başında gelmekteydi.
Savaş
öncesi dönemde uluslararası mali konularda işbirliği
örneklerine çok az rastlanıldığı halde, savaş
sonrası dönemde sıkı bir işbirliği göze
çarpmaktadır. Dünya ticaretini serbest hâle
getirecek, çok yanlı denkleşmeye imkân tanıyacak ve
savaşta yıkılan ekonomilerin onarımını
kolaylaştıracak yeni bir uluslararası ticari ve mali
sistemin kurulmasına duyulan aşırı istekten dolayı
1944 yılında ABD'de Bretton Woods denilen yerde 44
ülkenin katılımıyla bir toplantı düzenlenmiştir.
Toplantıya katılan ülkelerin tamamı; 1929
Depresyonu'nun doğurduğu sefaletten kurtulmayı,
yüksek bir çalışma düzeyine ulaşmayı ve rekabetçi
devalüasyonlara son verecek yeni bir sabit kur
sistemine kavuşmayı arzulamışlardır.
/. Sistemin
İşleyişi
Bretton Woods veya diğer
ismiyle IMF sistemi, ayarlanabilir sabit kur
modeline dayanmaktadır. Bu sisteme göre ABD
dışındaki tüm IMF üyeleri ulusal paralarının
değerini Amerikan Dolan cinsinden tanımlamışlardı.
Bu sistemde Amerikan Doları diğer ülke paralarından
ayrı olarak başka bir ülkenin parasına değil, 35
dolarlık sabit fiyat üzerinden bir ons altına
bağlanmıştı. Her ulusal paranın bir dolar paritesi
olduğu ve dolar da sabit fiyattan altına bağlı
olduğu için, ulusal paraların dolaylı olarak bir de
altın paritesi bulunmaktaydı. Sistemde ABD, yabancı
merkez bankalarının arz edecekleri dolarlar
karşılığında yukarıda belirtilen sabit fiyat
üzerinden altın satma taahhüdü altına girmişti.
Bretton Woods sisteminde,
ulusal paraların
dolar etrafındaki dalgalanma marjı alt ve üst yönde
yüzde 1 ile sınırlandırılmıştı. Üye ülkelerin Merkez
Bankaları, ulusal para değerlerinin bu sınırlar
dışına çıkmasını engellemek için, döviz piyasasına
Amerikan Doları ile müdahale edebiliyorlardı.
Sistem, dış ödeme dengesizliklerini gidermek için
üye ülkelere paritelerde değişiklik yapma olanağı
tanıyordu. Bu sistem temelde sabit bir kur sistemi
olduğundan, kur değişikliklerine yol açacak türdeki
devalüasyon ve revalüasyon gibi hareketlere,
başvurulacak son çare olarak bakılıyordu. Fon
yasalarına göre, yüzde 10'dan daha yüksek oranda
devalüasyon yapmak için IMF'nin iznini almak
gerekiyordu.
Uluslararası
ödemelerde kullanılan paraların karşılığı olarak
tutulması gereken altın miktarı, altın/anahtar para
oranına göre belirlenmekteydi. Bretton Woods'da
oluşturulan ve uluslararası ödemelerde kullanılan
anahtar paranın (dolamı) altına bağlı
olmasının en önemli nedeni hiç şüphesiz insanların
altına hâlâ güven duymalarıydı. Konunun politik yanı
ele alındığında durumun daha da değişik olduğu
gözlenmektedir. Savaş sonrasında dünyanın en büyük
ekonomisi olarak ortaya çıkan ABD, savaştan galip ve
güçlü çıktığı için Bretton Woods görüşmelerinde
kendi fikirlerinin kabul edilmesi için elinden
geleni yapmıştır. Amerika'nın, "Kambiyo Sistemi"ni
içeren White Planı'nı kabul ettirmek istemesinin
esas nedeni; sahip olduğu büyük altın stoklarıydı.
İngiliz planının hazırlayıcısı olan Keynes ise, uzun
vadede altının piyasadan çekilmesini ve onun yerine
"bonkör" denilen paranın kullanılmasını
istiyor ve uluslararası ticarette kliring sisteminin
uygulanmasını öneriyordu. Bu sistemin kabulü halinde
altın fiyatları ucuzlayacak ve Amerika'nın elinde
savaş sonrasında biriken dev altın stoklarının
hiçbir değeri kalmayacaktı. ABD'nin siyasi ve
politik ağırlığını koyarak kabul ettirdiği White
Planı, altın ve altına dayalı para sistemini
tekrardan gündeme getirmiştir. 1958'lere kadar
aksamadan işleyen Altın Kambiyo Sistemi, bu tarihten
itibaren sendelemeye başlamıştır. Yukarıda
belirtildiği gibi Bretton Woods sistemi temelde
"ayarlanabilir sabit kur sistemi "dir. Bu
modelde ülkeler, para değerlerini Amerikan Doları
cinsinden tanımlamış (parite) ve para
değerlerinin bu parite etrafında yüzde 1 oranında
dalgalanmasına izin vermişlerdir. Buna göre bir
paranın piyasada alabileceği en yüksek değere
"üst destekleme noktası", en düşük değere de
"alt destekleme noktası" denilmiştir. Döviz
kurları bu iki sınır arasında, piyasadaki arz ve
talebe göre herhangi bir değer alabilmekteydi.
Sistemin mantığı
kurların sabit tutulmasını gerektirmekle birlikte bu
durum kurların hiçbir şekilde değiştirilmeyecegi
anlamına da gelmemekteydi. Herhangi bir ülkeye ait
ulusal paranın, uzun zamandan beri alt veya üst
destekleme noktalarına yakın düzeyde seyretmesi,
kurun bu fiyat düzeyinde tutunmasına imkân
bulunmadığı anlamına gelmekteydi. Bu durum, üst
destekleme noktasında Merkez Bankası'nın piyasaya
sürekli olarak döviz arzetmesi, alt destekleme
noktasında ise sürekli olarak döviz talep etmesi
gibi bir imkânsızlığı beraberinde getirmektedir.
İşte bu nedenden dolayı "ayarlanabilir sabit kur
sistemi "olarak adlandırılan bu sistemde
hükümetler, ulusal paralarının değerini zaman zaman
yeniden belirleme yoluna gitmişlerdir.
|