Doğrudan Yabancı Yatırımları Etkileyen Faktörler
Bilindiği gibi yabancı yatırımcının en önemli amacı
kendi ülkesinden daha yüksek kâr oranlarına
ulaşmaktır. Bunun yanında kâr transferi yapılıp
yapılamayacağı önemlidir. Yatırım kararı alınırken
maliyetlerin düşürülmesi, ticaret yapılan
ülkelerdeki tarife ve kotalardan kaçınma gibi
faktörler de etkilidir. Bu faktörlerin başlıcaları
aşağıda ele alınmıştır.
Makroekonomik Ortam
Yabancı
sermayenin yatırım planlarını etkileyen en önemli
unsurların başında ekonomik istikrar gelmektedir.
Sürdürebilir reel ekonomik büyüme, düşük faiz
oranları, öngörülebilir enflasyon oranları ve ılımlı
döviz kuru dalgalanmaları yabancı yatırımcıların
yatırım aşamasında değerlendirmeye aldıkları başlıca
göstergeleri oluşturmaktadır. Ülkede, serbest piyasa
ekonomisinin benimsenmiş olması, uluslararası
ticaret ve yabancı sermaye politikalarında
liberalleşme yönünde adımlar atılması, yabancı
yatırımcıların yatırım kararlarını olumlu yönde
etkileyebilmektedir.
Yabancı
sermayenin gideceği ülkede aradığı ekonomik
faktörlerden en önemlisi geniş iç pazar cazibesidir.
İç pazar cazibesindeki en önemli etken ise yatırım
yapılması düşünülen ülkedeki talebin yapısıdır.
Yabancı yatırımcının yatırımdan sağlayacağı gelir,
geniş iç pazara sahip olan ülkelerdeki mevcut
bulunan talep yüksekliğine bağlıdır. Piyasa hacmi,
ev sahibi ülkedeki kişi başına Gayri Safi Yurt İçi
Hasıla (GSYİH) ile ölçülmektedir24. DYY
ile pazar büyüklüğü arasında çok güçlü bir ilişki
bulunmaktadır. Çünkü bir pazar ne kadar büyük olursa
firmanın satış düzeyi o kadar yükselecektir ve
dolayısıyla aynı firmanın bu ülkede yatırımları
artacaktır.
Yatırım
kararını etkileyen diğer faktörlerden biri de
işgücünün ucuzluğudur. Bu faktör gelişmiş ülkelerden
çok, gelişmekte olan ülkelere giden yabancı sermaye
için önemli olmaktadır. Bu sebeple, ÇUŞ’ler
1960’lardan sonra emek-yoğun ve teknolojinin
standardize olduğu ürünlerinin üretimini,
işgücünün ucuz olarak bulunduğu ve
sendikalaşmanın gerçekleşmediği az gelişmiş ülkelere
kaydırmıştır. Emek yoğun üretim yapan şirketlerin
ucuz işgücünün bulunduğu bölgelere yatırım yapması
daha yüksek kâr realizasyonu sağlanması açısından
önemli olmaktadır.
Diğer
önemli unsur doğal kaynakların bolluğudur ve
ucuzluğudur. Bildiğimiz gibi doğal kaynaklar
yeryüzünde dengeli bir biçimde dağılmamaktadır. O
yüzden gelişmiş ülkelerde ihtiyaç duyulan petrol ve
diğer hammaddelerin sağlaması için diğer ülkelere
gidip ÇUŞ aracıyla bu alanda yatırım yapılmaktadır.
Altyapı
koşullarını da bu paragrafta belirtebiliriz.
Bunlardan en önemlileri, enerji, haberleşme,
ulaştırma ve kuruluş yeri temindir. Hammadde ve ara
malı temini de yatırımcıyı cezbetme bakımından
önemlidir.
Yabancı
yatırımcılar enflasyon düzeyi düşük ve istikrarlı
ülkelerde yatırım yapmayı tercih ederler.
Dolayısıyla yüksek enflasyonun ve istikrarsızlığın
doğuracağı fiilli sermaye kayıplarından ve
belirsizliğinden kaçabilirler.
Yabancı
yatırımcıların bir ülkenin dünya ekonomik sistemine
ve bu sistem bünyesinde oluşturulan anlaşmalara ne
ölçüde katıldığına da çok önem verdiği söylenebilir.
Bu açıdan yatırımlarını çekmekte etkili olan
faktörler arasında ekonomik entegrasyonlara üyelik
bulunmaktadır.
Diğer
faktör ise, Serbest Bölgeler’de yatırım yapmaktır.
Serbest bölgeleri şöyle tanımlayabiliriz, bir
ülkenin siyasal sınırları içerisinde bulunmakla
birlikte, özellikle gümrük uygulamaları gibi yasal
kısıtlamaların dışında bırakılmış alanlardır. SB
oluşturan ülkeler, bu bölgeleri yerli veya yabancı
yatırımcılar açısından daha çekici kılmak amacıyla
çeşitli vergi muafiyetleri tanımakta, bölgelerde
dünya
standartlarında iletişim ve haberleşme gibi altyapı
olanakları sunmakta ve ihracata yönelik yapılan
üretime çeşitli sübvansiyonlar sağlamaktadır
Düşük
vergi oranları ya da vergisel muafiyet yabancı
sermayenin temel belirleyicilerinden birisidir. Bu
durumun farkında olan ülkeler vergi konusunda teşvik
edici düzenlemelere başvurarak yabancı yatırımlardan
yararlanmaya çalışılmaktadır. Unutmamak gerekir ki
yabancı yatırımların yol açacağı ulusal gelir artışı
vergi gelirini de arttıracaktır. Çünkü vergi
gelirleri ek gelir artışı ile birlikte yükseliş
eğilimi sergiler.
Diğer
Ekonomik Faktörler
Diğer
ekonomik faktörler aşağıdaki başlıklarda söz
edebiliriz:
Tarife
ve Kotalar
Uluslararası serbest ticarete konulan gümrük ve kota
gibi kısıtlamalar Batı’nın büyük firmalarında üretim
hacmi, satış hâsılatı ve kâr düşüşlerine yol açar. O
halde, şirket açısından bu kısıtlamaların negatif
etkilerini minimuma indirmenin ekonomik bir
alternatifi de üretimin dış ülkelerde, özellikle
ithalata sınırlamalar konulan ülkelerde
yapılmasıdır. Böylece sınırlamalar nedeniyle ana
ülkeden yapılan ihracatın düşmesi sonucu satış
hâsılatı ve kârlardaki kayıplar, dış üretimde elde
edilecek kazançlarla telafi edilmiş olur.
Monopolcü Güç Yaratılması
Sınai
örgütlenme teorisine göre, rakiplerinin sahip
olmadıkları üretim bilgi ve becerilerini elinde
bulunduran firmalar dış piyasalara açılma bakımından
avantajlı durumdadır. Bu görüşe göre tüm bilgi,
kaynak ve mallar tam olarak hareketli olsalar ve
bunlara istendiği an sahip olunabilseydi, hiçbir
piyasada monopolcü yapılara rastlanmazdı. Ancak
gerçek piyasalarda bu koşullar her zaman
sağlanamamaktadır. Bazı ayrıcalıkları dolayısıyla
bir piyasadaki belirli firmalar diğerlerine göre
üstünlük elde ederler. Örneğin teknolojiyi ele
alırsak, bir teknolojiye yalnız kendisi sahip olan
firma, iç ve dış piyasalarda bu avantajını
kullanabilmektedir. Teknoloji yeni bir mal, üretim
süreci, pazarlama veya finansman yöntemi ile ilgili
olabilir. Dolayısıyla bu alanlarda rakiplerine göre
üstünlüğe sahip olan bir firma bu avantajını
kullanarak uluslararası piyasalara daha kolayca
açılabilmektedir.
Yurtiçi
Kısıtlamalardan Kurtulma
Yurtiçindeki çeşitli kısıtlamalardan kurtulma
çabası, bankaların ve bazı imalat
sanayi
alt sektörlerindeki firmaların uluslararası alana
yayılmalarında önemli bir etkendir. Örneğin
ABD’de ve diğer bazı sanayileşmiş
ülkelerde bankacılık yasalarının getirmiş olduğu
düzenlemeler, bunlardan kurtulmak üzere bankaları
yurtdışında şubeler açmaya yöneltmiştir. Bunun
gibi, ülkedeki çevre koruma standartlarının
getirdiği kısıtlamalardan kurtulmak isteyen imalat
sanayi firmaları, üretim için düşük çevre standartlı
ülkeleri seçmişlerdir. Bunlar arasında çevreyi
kirletici ve kamu sağlığına zararlı endüstriler
özellikle belirtilebilir. Türkiye’de Çitosan’a bağlı
çimento fabrikalarının Fransız firmalarınca satın
alınması buna bir örnektir. Ancak bu yatırımlar
temelde ülkenin iç pazarını hedefleyen katkıları
sınırlı yatırımlardır.
Unvanın
ve Sırların Korunması
İş
hayatında bulunan bazı markalaşmış firmaların DYY’a
yönelmelerinin sebebi lisans anlaşmasıyla üretilen
malların kalitesinin aynı olmayabileceğine yönelik
kaygılarıdır. Lisans anlaşmalarıyla başka ülkelerde
yapılan üretimde kalite kayıplarının ortaya çıkması,
söz konusu firmaların marka imajlarına ve
dolayısıyla ürünlerin satışına zarar
verebilmektedir.
|