Dolaysız Vergi Nedir, Dolaysız Vergi Türleri Nelerdir
Dolaysız
Verginin Tanımı
Dolaysız
vergiler, vergi mükellefi ile ödeyicisinin aynı
olduğu, kişi ve kurumlardan elde ettikleri gelir
düzeyine göre alınan vergilerdir. Bu vergilerde
vergi mükellefinin, kendisine düşen vergi yükünü
başkasına yansıtma olanağı bulunmamaktadır. Gelir
vergisi, kurumlar vergisi, emlak vergisi, motorlu
taşıtlar vergisi dolaysız vergilere örnektir.
Dolaysız
vergiler; gelir üzerinden (Gelir Vergisi, Kurumlar
Vergisi) ve servetin mevcudiyeti (Motorlu Taşıtlar
Vergisi, Emlak Vergisi) üzerinden alınan vergiler
olup, konulduğu kişi ya da kurum üzerinde kalması
nedeniyle istisnai durumlar dışında yansıtılamayan
vergilerdir. 31
DOLAYSIZ
VERGİLERİN TÜRLERİ a. Gelirden Alınan Vergiler
Çağdaş
vergi sistemlerinin en önemli vergilerini,
gelirlerden alınanlar oluşturmaktadır. Geliri
vergilendiren iki ayrı vergi türü bulunmaktadır;
gelir vergisi ve kurumlar vergisi. Gelir vergisi,
gerçek kişilerin kazanç ve iratlarını kapsamına
alır. Kurumlar vergisi ise, kurumlar vergisinde
belirtilmiş olan kurumların kazançlarını
yükümlendirmektedir. Gerek gelir vergisi gerekse
kurumlar vergisi her ikisi de aynı ekonomik unsuru,
geliri vergilendirmektedirler. Aralarındaki fark
yükümlü unsuru bakımından ortaya çıkar.
1. Gelir
Vergisi
Gelir
vergisi; gerçek kişilerin belirli bir dönemde elde
ettikleri irat ve kazançların safi tutarı üzerinden
mükellefin kişisel ve ailevi durumunu dikkate alarak
hesaplanan vergidir. Ülkeden ülkeye değişiklik
gösterebilmekle birlikte, bu vergi genellikle artan
oranlı bir tarifeye göre alınan dolaysız bir
vergidir.
Gelir
vergisinin subjektif bir vergi olması, artan
oranlılığın uygulanabilmesi bu vergiye adil bir
vergi niteliği kazandırmaktadır. Ancak bu artan
oranlılığın tespitinde vergiye tabi gelir
dilimlerinin çok yüksek olması bu vergi oranlarının
etkinliğini ve verimliliğini azaltıcı bir etkide
bulunmaktadır. Vergi oranlarının artırılması belirli
bir sınırdan sonra vergi hâsılatında oranların
artışı düzeyinde bir hâsılat artışı
sağlayamayacağından, vergi oranları ve gelir
dilimleri arasındaki büyük farklılık azaltılmaya
çalışılmalıdır.
2.
Kurumlar Vergisi
Genel
olarak kurum, bir amacı gerçekleştirmek üzere bir
araya gelmiş bir insan topluluğunu ifade etmektedir.
Kurumlar vergisi ise, bu topluluk ya da tüzel
kişilerin kazançları üzerinden alınan bir vergidir.
Kurum
gelirleri, gelir vergisinin konusuna giren gelirin
unsurlarını meydana getiren ticari ve zirai
kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançlar,
menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile sair
kazanç ve iratlardan oluşur. Gelir vergisi şahsi,
subjektif ve artan oranlı bir vasıtasız vergi olduğu
halde kurumlar vergisi, gayri şahsi, objektif ve tek
oranlı bir vergidir. Bu açıdan gelir vergisinde
görülen çeşitli götürü usuller ve vergi matrahının
tespitinde çeşitli indirimler kurumlar vergisinde
yer almamıştır.
Ülkemizde kurumlar vergisi, gelir dağılımını bozucu
etkilere sahiptir. Gelişmiş ülkelerde genellikle
ulusal geliri daha fazla arttırıcı riskler ve
yatırımlar vergisel teşviklerden yararlanırken,
ülkemizde, her tür kurum kazancı söz konusu
olanaklardan yararlanır.
Yine
istisna ve muafiyetlerdeki artış gelir dağılımında
bozulmaya yol açan bir diğer olumsuz unsurdur.
Maliye bakanlığının yaptığı bir araştırmaya göre,
kurum kazançlarının % 50’sinden fazlası çeşitli
istisna ve muafiyet kapsamına sokulması sebebiyle
vergi dışında kalmaktadır. Sermaye kazançlarının bu
vergiden muaf tutulması sonucu çok sayıda banka ve
aracı kurumun vergi yükü %10’un altında düştüğü
görülmektedir. Yüksek vergi ödeme gücüne sahip
şirketlerin düşük oranda vergilendirilmesi vergi
adaletini son derece bozucu bir unsurdur. Ayrıca
şirketlerin, yatırım indirimlerinden yararlanmak
için, yatırım oranlarını yüksek göstermeleri,
demirbaş ve malzemelerin ithali için yasa
kolaylıklarına sarılması ve şirket giderlerini
yüksek tutması diğer kaçış yollarını
oluşturmaktadır.
b.
Servetten Alınan Vergiler
Servet
üzerinden alınan vergilere servet vergisi denir.
Gelir vergilerinin asıl amacı devlete gelir
sağlamaktır. Servet vergilerinde ön plana çıkan amaç
ise sosyal adaleti gerçekleştirmeye çalışmaktır.
Servet
vergileri, özellikle toplumsal adalet, gelirin
yakalanması ve harekete geçirilmesi gibi nedenlerle
savunulmakla birlikte özellikle ekonomik gelişmişlik
düzeyi düşük olan ülkelerde siyasi yapıdan ve teknik
olarak servetin hesaplanma güçlüğünden kaynaklanan
nedenlerle yeterince etkin bir şekilde
kullanılamamaktadır. Bugünkü uygulamada servet
üzerinden alınan vergiler; Emlak Vergisi, Motorlu
Taşıtlar Vergisi ve Veraset ve intikal Vergisi
şeklinde sayılabilir.
Vergi
yapısı gelişmeleri izlendiğinde, servetin
vergilendirilmesinin, toplam vergi gelirleri içinde
öneminin, çağdaş vergi sistemlerinde bu kategorinin
nispi öneminin azaldığı gözlenmektedir. Bununla
birlikte, gerek hâsılat gerek adalet düşünceleriyle
servet vergileri uygulaması sürdürülmektedir.
|