Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dünyada İşletilen Altın Madeni ve Altın Kaynağı 

Dünyada işletilen iki tip altın madeni bulunmaktadır. Dünya altın üretiminin büyük bölümü "resif olarak isimlendirilen derin ve dar damarlardan elde edilmektedir. Cevher içindeki altın miktarının 6 ile 12 gram/ton arasında değiştiği bu madenlerde damarların oldukça derinde bulunmasından dolayı kazı işlemleri derinlemesine yapılmaktadır. Maden çıkartılırken öncelikle damar delinmekte, içinde altın bulunan kayalar havaya uçurulmakta, kırılan materyaller yeryüzüne çıkartılmakta, toz haline getirilmekte ve kaya içindeki altının ayrıştırıldığı özel bir de­ğirmene nakledilmektedir. Kazı işlemlerinin derinlemesine yapıldığı Güney Afrika, Hindistan ve Brezilya maden yataklarının derinlikleri 3.500 ile 12.000 metre arasında değişmektedir. 

Altının başlıca kaynağı, başka metallerin mineralleriyle birlikte eski kayalara girmiş olan kuvars damarlarıdır. Altın, Güney Afrika'daki Rand arazisinde binlerce metre derinlikteki kuvars çakıl kayaçlar içerisinde bulunmaktadır. Tarihin daha önceki dönemlerinde kumdan bir alüvyon birikimi halinde olan altın, derinlerdeki basınç ve ısının etkisiyle çakıl kayaçlardaki yerini almıştır. Kuvars damarlarının zamanla aşınması ve aşınan parçacıkların dere ve ırmaklar yardımıyla denize sürüklenmesi neticesinde "alüvyon" ya da "tortu madeni" olarak isimlendirilen ikinci tip maden çeşidi ortaya çıkmaktadır. Altınlı alüvyonların işletilmesi derinlemesine iş­letilen birinci tip madenlerden daha kolaydır. Kum ve milden oluşan alüvyonlar içerisinde bulunan küçük altın parçacıkları, alüvyonların taraça biçiminde olması

durumunda öncelikle monitörler yardımıyla taranarak tespit edilmekte ve toprağın yumuşak kısımlarına basınçlı su püskürtülerek elde edilmektedir. Alüvyonların akarsu yataklarında bulunması durumunda ise akarsu yatağı baştan sona taranmaktadır. 

Alüvyonlar içerisinde bulunan altın miktarı kayaların içinde bulunan altına kıyasla daha az olmasına rağmen, bu tür madenlerin İşletilmesi daha ekonomik ve kârlı olduğu için özellikle tercih edilmektedir. Bazı zengin yataklarda mil ya da kumun tonundan elde edilen altın miktarı 30 grama kadar ulaşmaktadır. Alüvyon içerisindeki altının çıkartılması için kullanılan hidrolik fıskiyelerle basınçlı su fışkırtma yöntemi, çevre kirliliğine yol açtığı için bazı ülkelerde yasaklanmış durumdadır. Tarama sisteminde, tarama aletinin çalışabilmesi için öncelikle küçük bir yapay göl oluşturulmakta, gölün sınırlarının kaydırılması sonucunda geniş bir arazi hatta tepeler kolayca taranabilmektedir. 

Kuzey Amerika, Urallar, Güney Afrika ve Avustralya'da bulunan altın madenlerinden başka, dünyanın üçte ikisini oluşturan deniz ve okyanuslarda da önemli miktarda altın bulunmaktadır. Denizlerde ve okyanuslarda erimiş tuzlar halinde milyonlarca ton altın bulunmaktadır. Ancak, bugüne kadar yapılan geniş araştırmalara rağmen deniz suyundan altın çıkarmak için ucuz bir yöntem bulunamamıştır. 

a) Yeraltı Kaynakları 

Kaya halindeki cevherlerden altın elde edebilmek ve metal parçacıklarının serbest hale gelmesini sağlamak amacıyla öncelikle parçalanmakta daha sonra ise toz haline getirilmektedir. Altın cevherleri genelde kürekli döner değirmenler yardımıyla öğütülmektedir. Altının elde edilebilmesi için kayanın ne ölçüde kırılması gerektiği, altının kaya içerisine ne incelikte yayıldığına bağlıdır. Altın, kaya içerisinde ince ve dağınık tanecikler halinde bulunuyorsa, kırılmış filizin değirmenlerde öğütülmesi çok ince toz haline getirilmesi gerekmektedir. 

Altın ihtiva eden cevherlerin zenginleştirilmesinde uygulanan çok çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Değirmenlerde toz haline getirilen altın hamuru, sarsıntılı yıkama masalarında ve yüzdürme hücrelerinde işlendikten sonra, geriye kalan altının çıkartılması için amalgama yoluna gidilmektedir. Amalgama işleminde; öğütme ürünü hamur, civa sürülmüş bakır levhalar üzerinden yavaş yava geçirilmekte ve alaşımlanan altın cıvaya yapışmış olarak elde edilmektedir. Altın ve civadan oluşan bu amalgama daha sonra damıtma işlemine tabi tutularak civadan ayrıştırılmakta ve sonuçta altın elde edilmektedir. Altın parçacıkları öğütülmüş hamur içerisinde çok küçük parçalar halindeyse (yaklaşık 5 mikron çapında) çabuk çökelmemekte ve civa kaplanmış levhalardan geçerken civaya yapamamaktadır. Yoğun çevre kirliğine neden olmasına rağmen, öğütülmüş hamur içerisinde bulunan altın parçacıklarının çıkartılması amacıyla bazı yerlerde siyanür de kullanılmaktadır.

Altınlı alüvyonlarda çalışmak öğütme işlemine ihtiyaç duyulmadığı için daha kolaydır. Alüvyon yataklarındaki iri altın parçacıkları ya da kırılmış filizlerden kaba taneli olanlar (yaklaşık 200 mikron çapında) büyük kalburlarda elenip ayrılmakta ve "slulce" adı verilen civalı oluklardan geçirilmektedir. Bu işlemler hemen her zaman amalgama ile sonuçlanmakta ve civa ile altının ayrıştırılması sağlanarak altın elde edilmektedir.

b) Diğer Arz Kaynakları 

Bilinen dünya altın rezervleri 1.1 milyar ons olarak tahmin edilirken, toplam altın rezervlerinin iki ya da üç kat daha yüksek olabileceği ileri sürülmektedir. Dünya rezervlerinin yaklaşık olarak %50'si Güney Afrika'da, %20'si Rusya Federasyonu'nda, geriye kalan %30'luk bölümü ise altın üreticisi diğer ülkelerde bulunmaktadır. 

Diğer tüm mallarda olduğu gibi altının fiyatı da arz ve talebine göre belirlenmektedir. Üretim hacminin sınırlı olması ve kolay bulunamaması altını diğer metallerden üstün kılmaktadır. Ancak son yıllarda üretim hacminin giderek artması, gerek altın fiyatlarında gerekse altının talep yapısında çok ciddi değişikliklere neden olmuştur. Altın üretiminin 80'li yıllarda hızla artmasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerin başında; 1979-80 yıllarında hızla tırmanan altın fiyatları ve altın madenine sahip olan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar gelmektedir. 

Ülkelerin döviz ihtiyaçlarına bağlı olarak dünya altın üretiminde hızlı bir artış göze çarpmaktadır. Altın arzının belli başlı üç temel kaynağı bulunmaktadır. Bunlar; topraktan çıkartılan altın, tekrardan kullanıma giren hurda altın ve resmi sektör satışları şeklinde sıralanmaktadır. Bu arz kaynaklarının her üçü de altın fiyatlarını değişik şekillerde etkilemektedir. Bundan dolayı bu kaynaklardan her birinin kendi içinde teker teker analiz edilmesi gerekmektedir. 

Dünya altın arzının yaklaşık yüzde 70'lik bölümü yeraltında ve yerüstünde bulunan altın yataklarından sağlanmaktadır, Dünya maden üretiminin fiyat değişikliklerine karşı fazla elastik olmadığı bilinmektedir. Bu durumu izah edebilecek en canlı örnek 1979-80 yıllarında yaşanmıştır. Altın fiyatlarının tırmanışa geçtiği bu yıllarda, dünya maden üretiminde 1983 yılına kadar belirgin bir artış gözlenmemiş, esas artış dört yıllık bir gecikmeyle 1984 yılından sonra başlamıştır.

Altın fiyatlarının 1979 yılında hızlı bir yükseliş trendine girmesinden sonra, tekrardan kullanıma giren hurda altınlar dünya altın arzına önemli bir katkı olmaya başlamıştır. Şu an için toplam dünya altın arzının yaklaşık %15'lik kısmı eski hurda altınlardan karşılanmaktadır. Mücevherat yapımından diş yapımına kadar yüzlerce yerde kullanılan altın, kişilerin parasal ihtiyaçlarının ön plana çıktığı günlerde hurda olarak rahatlıkla paraya çevrilebilmektedir. Eritilerek hurda altın külçesi haline getirilen kullanılmış mücevherat eşyaları ile altın paralar, rafinaj işleminin tamamlanmasından sonra tekrardan kullanıma sokulmaktadır. Altın fiyatları ile hurda altın arzı arasında direkt bir ilişki bulunmaktadır. Altın fiyatlarının artmaya başlamasıyla birlikte ellerindeki altınları paraya çevirmeye başlayan insanlar, altın fiyatlarının düşmesini takiben satış işlemini sona erdirmekte ve satmış oldukları mücevherat eşyalarını orta vadede yeniden satın almaktadırlar. Altın fiyatlarının tırmanışa geçtiği 1980 yılında, işte bu nedenden dolayı 493 tonluk hurda altın arzı gerçekleşmiştir. Fiyatların düşmeye başlaması üzerine 1982 yılında 243 tona kadar gerileyen hurda altın arzı, altın fiyatlarının yükselişini takiben 1986'da 490 tona fırlamış, sonraki yıllarda 350-360 tona kadar gerilemişse de 1991 yılında tekrardan 410 tona yükselmiştir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri