Karar
Birimleri (Ekonomik İşlemciler - Karar
Alıcılar)
Bir ekonomi, oldukça genel olarak, birbiriyle
ilişkili üretim ve tüketim faaliyetleri kümesi
olarak tanımlanabilir. Bir piyasa ekonomisinde
milyonlarca tüketici hangi malları alacağına ve ne
miktarda alacağına karar vermekte, çok sayıda firma
da bu malları üretmekte ve malları üretmek için
gerekli faktör hizmetlerini satın almakta ve
milyonlarca öğe sahibi de bu hizmetleri kimlere
satacaklarına karar vermektedir. Bu bireysel
kararlar, toplu olarak, ekonominin kaynak dağılımını
belirler.
Bir piyasa ekonomisinde, kaynakların dağılımı, hepsi
piyasalar aracılığı ile hareket eden tüketici ve
üreticilerce alınan sayısız bağımsız kararın
sonucudur. Piyasa mekanizmasına dayalı ekonomilerde
üretim, değişim ve tüketime ilişkin kararları üç
ekonomik birim alır, bunlar sırasıyla:
- Hane Halkı,
- Firmalar ve
- Devlet
(
Merkezi otorite
- Kamu) tir. Bu üç gruba ek olarak, uluslararası
ticaretin söz konusu olduğu ortamda,. diğer
ülkelerdeki ev halkı, firmalar ve devleti içeren bir
dış dünya dördüncü birim olarak sayılabilir.
A- HANEHALKI (EV HALKI)
Bir hanehalkı, ekonomik birim olarak, başlangıçta
birey (kişi) ele alınmış, bu dönemde kişi tükettiği
ya da tasarruf ettiği, ürettiği ve değişte bulunduğu
için ekonomik birim olarak kabul edilmiştir. XIX.
Yüzyılın sonu ve xx. Yüzyılda, ekonomistlerin,
tüketiciler ya da bireylerden söz ederken, çoğu
zaman, birden çok insanı kapsayan sosyolojideki
aile'den (hanehalkından) söz etmişlerdir. Ekonomi
biliminin. hanehalkını, en küçük tüketim birimi,
yani tüketici olarak görmesinin nedeni; haneyi
oluşturan bireylerin tüketim kararlarını genellikle
birlikte vermeleridir. Başka sözcüklerle söylemek
gerekirse, hanehalkını oluşturan bireyler, tüketim
kararlarını, çoğu zaman, birbirinden bağımsız
veremezler.
Ekonomik birim olarak hanehalkı, bir çatı altında
yaşayan ve ortak mali kararlar alan, ya da
başkalarının aldığı kararlara tabi olan bütün
kişilerdir. Ekonomi kuramında hanehalkına bir çok
özellikler atfedilir. Bunlardan;
Birincisi, ekonomistler her hanehalkının sanki tek
bir bireyden oluşmuşçasına tutarlı kararlar
verdiklerini varsayarlar. Dolayısıyla, ekonomistler
hane halkının kararlarını nasıl aldıkları ile ilgili
değillerdir. Hanehalkının amacı eldeki üretim
faktörleri ile sağlayacağı gelirle maksimum fayda
sağlayacak şekilde harcamalar yapmaktır.
İkincisi, ekonomistler her hanehalkının, seçiş
(tercih) yaparken tutarlı olarak belli bir amaca
ulaşmak istediğini varsayarlar. Talep kuramında
hanehalkının amacı, tatmini ya da gönencini ya da
faydasını en çoğa çıkartmaktır. Hanehalkı bu
maksimizasyonu elinde varolan kaynakların sınırları
çerçevesinde yapmaya çalışır.
Üçüncüsü, ekonomistler hanehalkının üretim
öğelerinin asli sahibi olduklarını varsayarlar.
Onlar bu faktör hizmetlerini firmalara satarlar ve
karşılığında gelir elde ederler. Ne kadar
satacaklarına karar verirken hanehalkının
faydalarını en üst düzeye çıkarmaya çalıştıkları
varsayılır.
B- FİRMALAR
Firmanın fonksiyonu üretim, amacı ise üretim
faaliyetinden maksimum kar elde etmektir. Bir firma,
devlete, hanehalkına ve diğer firmalara sattığı
malları üretmek için üretim öğeleri (faktörleri)
kullanan bir ekonomik birim olarak tanımlanmaktadır.
Belli nedenlerle firmaya çoğunlukla, üretici
denilir. Ekonomi kuramında firmaların da belli
özellikleri vardır. Birincisi, ekonomistler, her
firmanın sanki tek bir bireymişçesine tutarlı
kararlar aldığını varsayarlar. Dolayısıyla ekonomi
kuramında, belli kararlara kimin vardığı ve nasıl
alındığı türündeki iç sorunlar ele alınmaz. Böyle
yaparak ekonomistler firmanın iç organizasyonunun
aldığı kararlarla ilişkili olmadığını varsayarlar.
Bu onların tıpkı, hanehalkının tüketim ya da talep
yönünün en küçük birimi olarak kabul edilmesi gibi,
firmanın da üretim ya da arz yönünün en küçük
davranış birimi olarak almalarını sağlar.
İkincisi, ekonomistler bir çok firmanın, tek bir
hedef güderek karar aldıklarını varsayarlar. Bu kar
maksimizasyonu amacı, hanehalkının fayda
maksimizasyonu amacına benzer.
Üçüncüsü, ekonomistler üretici ve firmaların
işlevlerini yaparken üretim öğelerinin hizmetlerini
kullanan başlıca birimler olduklarını varsayarlar.
Dolayısıyla, faktör hizmetlerinin satılıp, alındığı
piyasalarda firma ve hanehalkının işlevleri, mal
piyasalarının aksine olur. Faktör pi yasalarında
firmalar alış, hanehalkları satış yaparlar.
C- DEVLET (Merkezi Otoriteler)
Devlet kavramı ekonomide, bütün kamu görevlerini,
devlet daire ve kuruluşlarıyla devletin doğrudan
denetimi altındaki diğer kurum ve kuruluşları
içerecek biçimde çok geniş anlamı ile kullanılır.
XX. Yüzyılda bir yandan grupların gelişmesi, öte
yandan devletin müdahalesinin fazlalaşması, ekonomik
çözümlemede etkili ve aktif yeni ekonomik karar
birimlerinin dikkate alınmasını gerektirmiştir.
Grupların gelişmesine koşut olarak, devlet ekonomik
yaşamda ilk planda yer almağa başlamıştır. Esasen
devlet, Liberalist düşüncenin egemen olduğu
dönemlerde de vergi alarak yani para akımları ile
mal ve hizmet alımlarının dolaşımını değiştirerek,
gümrük rejimi kurarak ekonomik etkinliklere
katılıyordu. Ancak bu katılış giderek artmış ve
devlet ekonomik karar birimlerinden başta geleni
olmuştur.
çağımızda merkezi otoritenin kararlan hanehalkını ve
firmaları etkiler. Yasalar ve siyasal gücün kaynağı
olan bu merkezi otoritenin alacağı çeşitli
kararlarla piyasa koşullarını ve diğer karar
birimlerinin davranışlarını etkilemeye çalışmasına
ekonomi politikası adı verilir.
Merkezi otoritenin kararlarında, firma ve
hanehalkının kararlarında olduğu gibi bir
rasyonellik veya tutarlılık ya da kar maksimizasyonu
varsayımı yapılması söz konusu değildir. Bazen kamu
otoritesine dayanarak karar alan çeşitli kuruluşlar
birbiri ile tutarsız karar alabilirler. Fakat,
aralarında bir ölçüde tutarsızlık ve çelişki bulunsa
bile, karar birimi olarak kamu kuramlarının kamu
yararını sağlamak amacına yönelmeleri esastır.
Toplum yararını sağlamaya yönelmiş karar ve
davranışlar arasında ise bir anlamda tutarlılığın
bulunması gerekir
D- DIŞ DÜNYA
Bir ülkenin ticaret yaptığı bütün ülkeleri ve
dolayısıyla o ülkelerdeki ev halklarını, firmaları
ve hükümetleri kapsar.
Her ülke bir dünya toplumu içerisinde yaşar. Bu
toplumda ülkeler kendi dışında kalanların pek çoğu
ile ilişkide bulunurlar. Ülkeler arasındaki ekonomik
ilişkiler kaçınılmaz zorunlulukların bir sonucudur.
Bu zorunluluğa yol açan önemli unsurlardan birisi,
belli malların bazı ülkelerde hiç üretilmemesi ya da
yerli üretimin ulusal gereksinimleri karşılamaya
yeterli olmaması, buna karşın diğer bazı malların
arzının aşırı bolluğudur. Dünyada hiçbir ülke her
bakımdan kendi kendine yeterli değildir.
Uluslararası ekonomik işlemlerin büyük bir çoğunluğu
önceleri sınırlı sayıdaki mal ve hizmetlerden
oluşuyordu. Zamanla, yeni gereksinimlerin doğması,
teknolojik ilerleme, uluslararası haberleşme ve
ulaştırma alanlarının gelişmesi bu işlemlerin
kapsamını ve boyutlarını arttırmıştır.
Özetle, uluslararası ekonomik ilişkilerin en önemli
konusunu dış ticaret işlemleri, yani mal ve
hizmetlerin ithal ve ihracı oluşturur. Öte yandan
sermaye, teknoloji ve emek gibi üretim faktörlerinin
uluslararası alanda dolaşımı da diğer önemli bir
konudur.
Günümüzde çoğu ülke için ekonomi politikasının başta
gelen amaçlarından birisi mal ve hizmet ihracı ve
yabancı sermaye girişlerini özendirerek döviz
gelirlerini arttırmaktır. Mal ve hizmet ihracı
birçok ülke için döviz geliri sağlamanın başlıca
kaynağıdır. Dış alem giderlerini dış alemden
sağladıkları gelirlerle karşılayamayan ülkeler
ödemelerinde güçlüklerle karşılaşırlar. Bu durumdaki
ülkeler için iki yol vardır, ya daha önceden
biriktirdikleri döviz rezervlerini kullanacaklar, ya
da dış borçlanmaya başvuracaklardır. Ancak her
ikisinin de bir sının vardır. Ağır dış borç yükü
altına giren ülkeler bu borçlarını ödeyememe
sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. Türkiye gibi
Ekonomik etkinliği yürüten yukarıdaki karar
birimlerinin davranışları, ekonomi biliminin ilgi
alanını oluşturur. Karar birimlerinin davranış
biçimleri, verecekleri üretim ve tüketim kararları,
ülkenin kaynak dağılımını etkileyerek gerek gelişme,
gerekse gönenç konusunda önemli sonuçlar doğururlar.
Söz edilen dört karar biriminin her biri yalnız tek
bir ekonomik işlevi değil, zaman zaman diğer
işlevleri de üstlenmesi olurludur. Bu nedenle daha
özlü bir ayırımla ekonomik işlemcileri;
- Üreticiler,
- Tüketiciler
olarak iki başlık altında toplayabiliriz. Örneğin
aileler bir yönü ile tüketici olmakla beraber, diğer
yönü ile üretim işlevine katılmış olabilir. Yine
Devlet değişik harcama biçimleri ile tüketici olarak
karşımıza çıkmakla beraber, aynı zamanda değişik mal
ve hizmetlerin üretimini gerçekleştirmektedir. Karar
birimlerinin verecekleri kararlar üretim yönü ile
veri kaynaklarının, tüketim yönü ile veri gelirinin
kullanılış biçimini belirler. Kaynakların en verimli
olacağı alanda kullanılması, gelirin en fazla
faydayı sağlayacak mal ve hizmetlerin alımına
ayrılması, ülkede üretim ve tüketim kesimlerine
etkinliği sağlamak suretiyle ekonomik refahın mümkün
olan en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar. O
ülkedeki karar birimlerinin kaynakları ve
gelirlerini kullanma konusundaki becerisi bu
başarının derecesini belirler.
Karar birimlerinin davranış biçimleri zaman içinde
oluşmakta, bu kalıpların bugünden yarına birden
farklılaşması kolay olmamaktadır. Kaynak kıtlığının
daha büyük boyutlarda hissedildiği gelişmekte olan
ülkelerde hanehalklarının, firmaların ve devletin
üretimle ilgili kararları, bu birimlerin
niteliklerindeki zayıflıktan ötürü, hızlı bir
kalkınmayı gerçekleştirme konusunda çoğunlukla
yetersiz kalmakta niteliksiz işgücü, geri teknoloji
ve kötü örgütlenme bu yetersizliğe neden olmaktadır.
Benzer şekilde hanehalkı, firmalar ve devletin
tüketimi e ilgili kararları, çoğu zaman rasyonel
olmaktan uzak, gösteriş ve dış görünüşe, kabuğa
ağırlık veren niteliği ile gönenç kaybına neden
olmaktadır.
Ekonomik gelişme ve gönenç, karar birimlerinin
davranışlarında rasyonel, gerçekçi ve tutarlı
olmaları ölçüsünde başarılabilecek bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
|