Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Karar Birimleri (Ekonomik İşlemciler - Karar Alıcılar) 

Bir ekonomi, oldukça genel olarak, birbiriyle ilişkili üretim ve tüketim faaliyetleri kümesi olarak tanımlanabilir. Bir piyasa ekonomisinde milyonlarca tüketici hangi malları alacağına ve ne miktarda alacağına karar vermekte, çok sayıda firma da bu malları üretmekte ve malları üretmek için gerekli faktör hizmetlerini satın almakta ve milyonlarca öğe sahibi de bu hizmetleri kimlere satacaklarına karar vermektedir. Bu bireysel kararlar, toplu olarak, ekonominin kaynak dağılımını belirler.

Bir piyasa ekonomisinde, kaynakların dağılımı, hepsi piyasalar aracılığı ile hareket eden tüketici ve üreticilerce alınan sayısız bağımsız kararın sonucudur. Piyasa mekanizmasına dayalı ekonomilerde üretim, değişim ve tüketime ilişkin kararları üç ekonomik birim alır, bunlar sırasıyla:

- Hane Halkı,
- Firmalar ve
- Devlet
( Merkezi otorite - Kamu) tir. Bu üç gruba ek olarak, uluslararası ticaretin söz konusu olduğu ortamda,. diğer ülkelerdeki ev halkı, firmalar ve devleti içeren bir dış dünya dördüncü birim olarak sayılabilir. 

A- HANEHALKI (EV HALKI)

Bir hanehalkı, ekonomik birim olarak, başlangıçta birey (kişi) ele alınmış, bu dönemde kişi tükettiği ya da tasarruf ettiği, ürettiği ve değişte bulunduğu için ekonomik birim olarak kabul edilmiştir. XIX. Yüzyılın sonu ve xx. Yüzyılda, ekonomistlerin, tüketiciler ya da bireylerden söz ederken, çoğu zaman, birden çok insanı kapsayan sosyolojideki aile'den (hanehalkından) söz etmişlerdir. Ekonomi biliminin. hanehalkını, en küçük tüketim birimi, yani tüketici olarak görmesinin nedeni; haneyi oluşturan bireylerin tüketim kararlarını genellikle birlikte vermeleridir. Başka sözcüklerle söylemek gerekirse, hanehalkını oluşturan bireyler, tüketim kararlarını, çoğu zaman, bir­birinden bağımsız veremezler.

Ekonomik birim olarak hanehalkı, bir çatı altında yaşayan ve ortak mali kararlar alan, ya da başkalarının aldığı kararlara tabi olan bütün kişilerdir. Ekonomi kuramında hanehalkına bir çok özellikler atfedilir. Bunlardan;

Birincisi, ekonomistler her hanehalkının sanki tek bir bireyden oluşmuşçasına tutarlı kararlar verdiklerini varsayarlar. Dolayısıyla, ekonomistler hane halkının kararlarını nasıl aldıkları ile ilgili değillerdir. Hanehalkının amacı eldeki üretim faktörleri ile sağlayacağı gelirle maksimum fayda sağlayacak şekilde harcamalar yapmaktır.

İkincisi, ekonomistler her hanehalkının, seçiş (tercih) yaparken tutarlı olarak belli bir amaca ulaşmak istediğini varsayarlar. Talep kuramında hanehalkının amacı, tatmini ya da gönencini ya da faydasını en çoğa çıkartmaktır. Hanehalkı bu maksimizasyonu elinde varolan kaynakların sınırları çerçevesinde yapmaya çalışır.

Üçüncüsü, ekonomistler hanehalkının üretim öğelerinin asli sahibi olduklarını varsayarlar. Onlar bu faktör hizmetlerini firmalara satarlar ve karşılığında gelir elde ederler. Ne kadar satacaklarına karar verirken hanehalkının faydalarını en üst düzeye çıkarmaya çalıştıkları varsayılır. 

B- FİRMALAR 

Firmanın fonksiyonu üretim, amacı ise üretim faaliyetinden maksimum kar elde etmektir. Bir firma, devlete, hanehalkına ve diğer firmalara sattığı malları üretmek için üretim öğeleri (faktörleri) kullanan bir ekonomik birim olarak tanımlanmaktadır. Belli nedenlerle firmaya çoğunlukla, üretici denilir. Ekonomi kuramında firmaların da belli özellikleri vardır. Birincisi, ekonomistler, her firmanın sanki tek bir bireymişçesine tutarlı kararlar aldığını varsayarlar. Dolayısıyla ekonomi kuramında, belli kararlara kimin vardığı ve nasıl alındığı türündeki iç sorunlar ele alınmaz. Böyle yaparak ekonomistler firmanın iç organizasyonunun aldığı kararlarla ilişkili olmadığını varsayarlar. Bu onların tıpkı, hanehalkının tüketim ya da talep yönünün en küçük birimi olarak kabul edilmesi gibi, firmanın da üretim ya da arz yönünün en küçük davranış birimi olarak almalarını sağlar.

İkincisi, ekonomistler bir çok firmanın, tek bir hedef güderek karar aldıklarını varsayarlar. Bu kar maksimizasyonu amacı, hanehalkının fayda maksimizasyonu amacına benzer.

Üçüncüsü, ekonomistler üretici ve firmaların işlevlerini yaparken üretim öğelerinin hizmetlerini kullanan başlıca birimler olduklarını varsayarlar. Dolayısıyla, faktör hizmetlerinin satılıp, alındığı piyasalarda firma ve hanehalkının işlevleri, mal piyasalarının aksine olur. Faktör pi yasalarında firmalar alış, hanehalkları satış yaparlar. 

C- DEVLET (Merkezi Otoriteler) 

Devlet kavramı ekonomide, bütün kamu görevlerini, devlet daire ve kuruluşlarıyla devletin doğrudan denetimi altındaki diğer kurum ve kuruluşları içerecek biçimde çok geniş anlamı ile kullanılır.

XX. Yüzyılda bir yandan grupların gelişmesi, öte yandan devletin müdahalesinin fazlalaşması, ekonomik çözümlemede etkili ve aktif yeni ekonomik karar birimlerinin dikkate alınmasını gerektirmiştir.

Grupların gelişmesine koşut olarak, devlet ekonomik yaşamda ilk planda yer almağa başlamıştır. Esasen devlet, Liberalist düşüncenin egemen olduğu dönemlerde de vergi alarak yani para akımları ile mal ve hizmet alımlarının dolaşımını değiştirerek, gümrük rejimi kurarak ekonomik etkinliklere katılıyordu. Ancak bu katılış giderek artmış ve devlet ekonomik karar birimlerinden başta geleni olmuştur.

çağımızda merkezi otoritenin kararlan hanehalkını ve firmaları etkiler. Yasalar ve siyasal gücün kaynağı olan bu merkezi otoritenin alacağı çeşitli kararlarla piyasa koşullarını ve diğer karar birimlerinin davranışlarını etkilemeye çalışmasına ekonomi politikası adı verilir.

Merkezi otoritenin kararlarında, firma ve hanehalkının kararlarında olduğu gibi bir rasyonellik veya tutarlılık ya da kar maksimizasyonu varsayımı yapılması söz konusu değildir. Bazen kamu otoritesine dayanarak karar alan çeşitli kuruluşlar birbiri ile tutarsız karar alabilirler. Fakat, aralarında bir ölçüde tutarsızlık ve çelişki bulunsa bile, karar birimi olarak kamu kuramlarının kamu yararını sağlamak amacına yönelmeleri esastır. Toplum yararını sağlamaya yönelmiş karar ve davranışlar arasında ise bir anlamda tutarlılığın bulunması gerekir

D- DIŞ DÜNYA 

Bir ülkenin ticaret yaptığı bütün ülkeleri ve dolayısıyla o ülkelerdeki ev halklarını, firmaları ve hükümetleri kapsar.

Her ülke bir dünya toplumu içerisinde yaşar. Bu toplumda ülkeler kendi dışında kalanların pek çoğu ile ilişkide bulunurlar. Ülkeler arasındaki ekonomik ilişkiler kaçınılmaz zorunlulukların bir sonucudur. Bu zorunluluğa yol açan önemli unsurlardan birisi, belli malların bazı ülkelerde hiç üretilmemesi ya da yerli üretimin ulusal gereksinimleri karşılamaya yeterli olmaması, buna karşın diğer bazı malların arzının aşırı bolluğudur. Dünyada hiçbir ülke her bakımdan kendi kendine yeterli değildir. Uluslararası ekonomik işlemlerin büyük bir çoğunluğu önceleri sınırlı sayıdaki mal ve hizmetlerden oluşuyordu. Zamanla, yeni gereksinimlerin doğması, teknolojik ilerleme, uluslararası haberleşme ve ulaştırma alanlarının gelişmesi bu işlemlerin kapsamını ve boyutlarını arttırmıştır.

Özetle, uluslararası ekonomik ilişkilerin en önemli konusunu dış ticaret işlemleri, yani mal ve hizmetlerin ithal ve ihracı oluşturur. Öte yandan sermaye, teknoloji ve emek gibi üretim faktörlerinin uluslararası alanda dolaşımı da diğer önemli bir konudur.

Günümüzde çoğu ülke için ekonomi politikasının başta gelen amaçlarından birisi mal ve hizmet ihracı ve yabancı sermaye girişlerini özendirerek döviz gelirlerini arttırmaktır. Mal ve hizmet ihracı birçok ülke için döviz geliri sağlamanın başlıca kaynağıdır. Dış alem giderlerini dış alemden sağladıkları gelirlerle karşılayamayan ülkeler ödemelerinde güçlüklerle karşılaşırlar. Bu durumdaki ülkeler için iki yol vardır, ya daha önceden biriktirdikleri döviz rezervlerini kullanacaklar, ya da dış borçlanmaya başvuracaklardır. Ancak her ikisinin de bir sının vardır. Ağır dış borç yükü altına giren ülkeler bu borçlarını ödeyememe sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. Türkiye gibi Ekonomik etkinliği yürüten yukarıdaki karar birimlerinin davranışları, ekonomi biliminin ilgi alanını oluşturur. Karar birimlerinin davranış biçimleri, verecekleri üretim ve tüketim kararları, ülkenin kaynak dağılımını etkileyerek gerek gelişme, gerekse gönenç konusunda önemli sonuçlar doğururlar. Söz edilen dört karar biriminin her biri yalnız tek bir ekonomik işlevi değil, zaman zaman diğer işlevleri de üstlenmesi olurludur. Bu nedenle daha özlü bir ayırımla ekonomik işlemcileri;

- Üreticiler,
- Tüketiciler

olarak iki başlık altında toplayabiliriz. Örneğin aileler bir yönü ile tüketici olmakla beraber, diğer yönü ile üretim işlevine katılmış olabilir. Yine Devlet değişik harcama biçimleri ile tüketici olarak karşımıza çıkmakla beraber, aynı zamanda değişik mal ve hizmetlerin üretimini gerçekleştirmektedir. Karar birimlerinin verecekleri kararlar üretim yönü ile veri kaynaklarının, tüketim yönü ile veri gelirinin kullanılış biçimini belirler. Kaynakların en verimli olacağı alanda kullanılması, gelirin en fazla faydayı sağlayacak mal ve hizmetlerin alımına ayrılması, ülkede üretim ve tüketim kesimlerine etkinliği sağlamak suretiyle ekonomik refahın mümkün olan en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar. O ülkedeki karar birimlerinin kaynakları ve gelirlerini kullanma konusundaki becerisi bu başarının derecesini belirler.

Karar birimlerinin davranış biçimleri zaman içinde oluşmakta, bu kalıpların bugünden yarına birden farklılaşması kolay olmamaktadır. Kaynak kıtlığının daha büyük boyutlarda hissedildiği gelişmekte olan ülkelerde hanehalklarının, firmaların ve devletin üretimle ilgili kararları, bu birimlerin niteliklerindeki zayıflıktan ötürü, hızlı bir kalkınmayı gerçekleştirme konusunda çoğunlukla yetersiz kalmakta niteliksiz işgücü, geri teknoloji ve kötü örgütlenme bu yetersizliğe neden olmaktadır. Benzer şekilde hanehalkı, firmalar ve devletin tüketimi e ilgili kararları, çoğu zaman rasyonel olmaktan uzak, gösteriş ve dış görünüşe, kabuğa ağırlık veren niteliği ile gönenç kaybına neden olmaktadır.

Ekonomik gelişme ve gönenç, karar birimlerinin davranışlarında rasyonel, gerçekçi ve tutarlı olmaları ölçüsünde başarılabilecek bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri