Ekonomik Kriz Dönemleri; Stagflasyon, Enflasyon, Durgunluk
ve Kıtlık
Ekonomik kriz dönemi,
işletmelerin faaliyetlerini etkileyen en önemli
faktörlerden birisi olan ekonomik çevre koşullarında
ortaya çıkan değişmelerin yer aldığı bir dönemdir.
Ekonomik ortamdaki temel değişiklik stagflasyon
olarak bilinen ve enflasyon, durgunluk kıtlığın bir
arada ortaya çıkması ile temsil edilen durumdur.
Stagflasyon
Bir ekonomide enflasyon ve durgunluğun bir arada
yaŞandığı ekonomik duruma denir. Stagflasyon son
yılların üzerinde konuŞulan özel konusu değildir.
1970’lerde yaŞanan petrol bunalımından beri önemini
korumaktadır. 1974’te ilk petrol krizinden önce,
özellikle özellikle Avrupa’da ve sanayileŞmiŞ
iktisatçılar konuyu ele alıp enflasyon ve durgunluk
ikileminde konuyu ele almıŞlardır. Bir yandan petrol
fiyatları artarken öte yandan ekonomilerde bu
artıŞtan dolayı ciddi durgunluklar baŞ göstermiŞtir.
Durgunluğa rağmen sanayileŞmiŞ ülkelerde bir çok
üründe fiyat artıŞları devam etmiŞtir.
Stagflasyon kısaca durgunluk içerisinde yaŞanan
enflasyon olarak ifade edilmektedir. Stagflasyon,
“üretimde görülen durgunluk ile enflasyon döneminin
bir araya gelmesi yanında ücretler ve fiyatların
birbirini takip ederek yükselmesine karŞın, ürün ve
iŞgücü talebinin artmaması ve hatta bilhassa
düŞmesidir.” olarak da tanımlanabilir.
Tüm ekonomide fiyatların hissedilir derecede
yükselmesiyle beraber, üretim faktörlerinin en düŞük
düzeyde tutulması olarak ifade edilebilir.
Stagflasyona yol açan faktörler ise genel olarak
beklentilerdeki, döviz kuru ve ithal fiyatlarındaki,
hükümet politikalarındaki, enerji fiyatlarındaki,
nüfus ve iŞgücü yapısındaki değiŞmelerdir.
İŞletmelerin ve sendikaların tekelci güce sahip
olmalarının ve teknolojik yeniliklerin sayısındaki
düŞmenin de stagflasyona yol açtığı ileri
sürülebilmektedir.
Enflasyon
Enflasyon belirli fiyat düzeyinde toplam talebin
toplam arzdan daha fazla olması demektir. Bu
durumda, fiyatlar genel düzeyi yükselmeye
baŞlayacaktır. Bu nedenle enflasyon fiyatlar genel
düzeyindeki devamlı bir artıŞ olarak olarak
tanımlanabilir.
Para miktarındaki artıŞların, mal ve hizmet
üretimindeki artıŞlardan daha fazla olması
enflasyonun önemli bir nedenini oluŞturmaktadır.
Diğer bir nedende mal ve hizmetlere karŞı
duyulan aŞırı talep nedeniyle “talep
yönlü nedenler” ve mal ve hizmetlerin
üretim maliyetlerinin artmasıyla ortaya çıkan arz
yönlü nedenlerdir. İki tür enflasyondan söz
edilebilir. Talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu.
Talep enflasyonu, tam istihdamdaki bir ekonomide,
toplam talepte ortaya çıkan bir artıŞ, birçok mal ve
hizmetin piyasasında aŞırı talep yaratarak fiyatları
yükseltmektedir. Böylece ekonomi tam istihdamda iken
hem mal ve hizmet hem de üretim faktörü
piyasalarında görülen talep artıŞları enflasyona
neden olmaktadır. Maliyet enflasyonu ise
maliyetlerin yükselmesi, daha sonra fiyat artıŞları
nedeniyle talebin yükselmesi biçiminde oluŞan
enflasyon süreci olarak ifade edilmektedir. Maliyet
artıŞları, ücretlerin yükselmesine, girdi
fiyatlarının artmasına, bazı mal ve hizmetlerin
fiyatlarının artıŞına, ithalatın pahalılaŞmasına,
emeğin marjinal veriminin düŞmesine vb. bağlı olarak
ortaya çıkabilir.
Tam istihdam durumundaki bir ekonomide, toplam
talepteki artıŞ, birçok mala iliŞkin piyasada aŞırı
talep yaratarak fiyatları yükseltmektedir. Mal
hizmet talebindeki artıŞ, faktör talebinde bir
artıŞa neden olarak bunların fiyatlarını da
yükseltmekte böylece hem mal ve hizmet piyasasında
hem de üretim faktörleri piyasasındaki toplam talep
artıŞı enflasyona neden olabilmektedir.
Üretimde kullanılan girdi fiyatlarının yükselmesi ve
bunun ardından ürün fiyatlarının artması ile ortaya
çıkan süreç ise maliyet enflasyonu olarak kabul
edilmektedir.
Durgunluk
Durgunluk, hammaddelere, iŞgücüne, mal ve hizmetlere
yönelik talebin azalması sürecidir. Talep azalır ve
genellikle ekonomideki faaliyet hızı yavaŞlar ya da
ekonomide daralma ortaya çıkabilmektedir.
İktisatçılar, yıllık olarak ölçülen reel gayri safi
milli hasılada en az altı aylık bir dönem süren
düŞüŞ olarak tanımlanmaktadır. GSMH, belirli bir
zaman döneminde bir ekonomide üretilen ürün ve
hizmetlerin reel miktarının bir ölçüsüdür. Reel
GSMH’deki bir düŞüŞ ise, daha az girdi hammadde ve
yarı mamul kullanımına, iŞsizlik oranının
yükselmesine, sermaye stoklarının daha küçük bir
yüzdesinin üretime ayrılmasına, yani tam kapasitenin
altında çalıŞmasına yol açmaktadır. Kısaca reel
üretim miktarının düŞmesi halinde reel gelir de
düŞmektedir.
Toplam talebin düŞmesi, toplam talepteki düŞme reel
GSMH’de düŞmeye dolayısıyla, ekonomideki istihdam
düzeyi ile kazanç ve gelirlerin düŞmesine yani
durgunluğa neden olabilmektedir. Toplam talepteki
düŞme yeterince Şiddetli ise ekonomi, kapasitenin
altında faaliyetlerini sürdürmek zorunda
kalabilecek, iŞsizlik artacaktır. Talep düŞüŞünün
altı aylık dönemi aŞması halinde ekonomide durgunluk
söz konusu olabilmektedir. Durgunluğun bir diğer
nedeni ise toplam arzın düŞmesidir. Toplam
arzdaki düŞme ise üretimde düŞüŞe
ve iŞsiz sayısındaki artıŞa yol
açabilecektir.
Kıtlık
Stagflasyon tanımı içerisinde yer almamasına karŞın
bir ekonomik kriz dönemi olarak algılanan bir diğer
süreç de kıtlıktır. Kıtlık belirlenen fiyat
seviyesinde talebin arzdan daha fazla olduğu
ekonomik ve psikolojik unsurlar taŞıyan bir
durumdur. Enflasyonun tersine buradaki talep fazlası
ekonominin genelinden çok, belirli ürün veya
hizmetler için sözkonusudur. Bu nedenle genellikle
spesifik ürünlerin veya hammaddeler ile ara malların
arz eksikliğini nitelemek için kullanılır.
Fiyatların ve üretim seviyelerinin devlet tarafından
tespit edilmesi, kıtlığa yol açan faktörlerin
baŞında gelmektedir. Tüketici harcamalarındaki
artıŞlar, ekonomide üretim yetersizliklerine yol
açabilir. Bazı hammaddelerin arzının yetersiz
olması, bu hammaddelerin girdi olarak kullanıldığı
tüketim veya endüstriyel ürünlerin kıtlığına yol
açabilmektedir. Bunun dışında bazı endüstri kolları
fiyatları daha yüksek bir noktaya çekebilmek için
amaçlı bir Şekilde düşük kapasiteyle üretim yapmakta
ve ürün teslimatlarının gecikmesine neden olarak
kıtlığa yol açabilmektedir.
|