|
Ekonomik
Eşitsizlik
Bu kavram, genel olarak, ulusal gelirin bireyler
arasında eşitsiz bir şekilde dağılımı olarak
tanımlanmak mümkündür. Burada kullanılan anlamda
ekonomik eşitsizlik daha sınırlı bir alanı
kapsamına almaktadır. Nüfusun belirli
kesitlerindeki. ailelerin eline geçen parasal gelir'
arasında büyük farklar vardır. Vergilerin çıkması
ile hesaplanan bu aile gelirleri arasındaki ekonomik
eşitsizliğin azalması yönünde bir gelişme olduğu
ileri sürülüyorsa da, iktisatçılar bu konuda henüz
fikir birliğine varamamışlardır.
Üzerinde durulması gereken nokta, en yüksek ve en
düşük, makul derecede yüksek ve makul derecede düşük
gelir gruplarındaki ailelerin gelirleri arasında dün
de bugün de korkunç ayrımlar olduğudur. Ekonomik
eşitsiz1iğin bu anlamda sürekli olduğunu inkar etmek
mümkün değildir. Gelgelelim, bu eşitsizliğin
kapitalist düzen içinde varlığını sürdürmesi,
ikincinin birinciye neden olduğu anlamına gelmez.
Bir başka deyişle, ekonomik eşitsizlikten kapitalist
düzen sorumlu olmayabilir. Burada sağlıklı olarak
söyleyebileceğiniz şeyi kapitalizmin ekonomik
eşitsizliği ortadan kaldıracak kuvvetleri harekete
geçirmemiş olduğudur. Olaylar göstermiştir ki,
kapitalist ekonomilerin temel kurumları, doğaları
gereği, gelir dağılımında önemli farklılıklar
yaratmaktadır.
Tüketim mallan, üretim araçları, emek, doğal
kaynaklar ve yatırım fonlarının satıldığı,
kiralandığı ve ödünç verildiği serbest piyasa,
kapitalist düzenlere özgü bir kurumdur.
Alıcılar ve satıcılar, iktisadi durumlarını
geliştirmek ve güçlendirmek için, bu piyasada
oldukça yüksek bir özgürlük imkanına sahiptirler.
Serbest piyasasındaki arz ve talep ilişkileri sonucu
mal, hizmet ve üretim araçlarının cari fiyatlan
oluşur. Talep' e kıyasla az olan mal, hizmet ve
üretim araçları için fiyatlar daha yüksek bir
düzeyde oluşur, yani bunların parasal değerleri
yüksektir; arz fazlası olan mal, hizmet ve üretim
araçlarındaysa fiyat daha düşük bir düzeyde oluşur,
yani bunların parasal değerleri daha azdır. Kişisel
gelirlerin, dolayısıyla aile gelirlerinin ortak
kaynağı bu piyasa değerleri olduğundan, sonuç
olarak bunlar birbirlerinden çok farklı biçimlerde
beliririm'. Gelirin doğrudan ya da dolaylı şekilde
üretim maliyeti ile bir malın satış fiyatı
arasındaki farktan sağlayan kişi, o mala olan
talebin arza kıyasla fazla olduğu hallerde yüksek
bir gelir elde eder. Yeni bir mal ya da hizmeti
satan şahıs, aynı malı yapan şahısların piyasaya
dahil olması anına kadar, yukarıdaki talep
koşullan altında gelir sağlar. Birim maliyetini
düşürme yollarını bulan firma, rakipleri toparlayıp
aynı tekniği kullanıncaya ve dolayısıyla piyasa
fiyatları düşünceye kadar yüklü karlar elde eder.
Serbest piyasalarda bu koşulların devamlı olarak ve
değişik biçimde ortaya çıkması ekonomik eşitsizlik
yaratmaktadır. Serbest piyasalarda arz faz/ası,
talep azlığı koşulları altında çalışan şahıslar
da düşük gelirler sağlarlar. Aynı şekilde son derece
az bulunan, dolayısıyla büyük bir talep fazlasına
sahip olan bir üretim aracının hizmetlerini satan
bir şahıs, serbest piyasadan yüksek bir gelir
sağlar. Aynı olanakları olmayan şahsın geliri düşük
olur. Örneğin ırgatların ya da çok az uzmanlaşmış
işçilerin arzı daima talepten fazla olmuş; buna
karşılık nitelikli kol emeğinin ve bazı doğal
kaynakların arzı sınırlı olmuştur. Bunun doğal bir
sonucu olarak, serbest piyasadaki değerlendirme
süreçleri, mal satıcılarının gelir düzeyinde büyük
farklılıkların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bu
konuya ilişkin olarak iki kuramsal özellik üzerinde
durmak gerekir. Doğal kaynaklar üzerinde özel
mülkiyet ve zenginliğin tevarüsü. Alım sırasında
nitelik ve nicelikleri hakkında fazla bir şey
bilinmeyen doğal kaynaklar, yüksek gelirler
sağlayacak bil' biçimde sömürülebilir. Tükenme
dışında herhangi bir şekilde nitelik
değiştirmedikleri için, doğal olarak mahdutturlar.
Tükenme de zaten bu arz azlığını büsbütün
azaltmaktadır. Nüfus arttıkça ya da bu kaynakların
kullanılabileceği alanlar genişledikçe, eski
kullanışlara yenileri eklendikçe, bu kaynaklara olan
talepte de koşut bir artış kaydedilir. Kaynağın
arzında değişme olmaz. O kaynağın serbest
piyasadaki değerinin artması sonucu, kaynağın
mülkiyetini elinde tutan şahsın geliri de artar. Bu
gibi kaynaklara sahip kişiler, ülkenin nüfusu
arttıkça ve ekonomisi geliştikçe, büyük çıkarlar
sağlamışlardır.
Ekonomik
Etkinlik
Ekonominin, kaynak
kullanımı ve kaynak tahsisinde etkinliği
gerçekleştirmesi durumudur. Kaynakların kullanımında
ekonomik etkinliğe ulaşmak için üretim maliyetinin
minimize edilmesi gerekmektedir. Bu konudaki diğer
koşullar, teknolojik etkinliğin sağlanmış olması ve
israfın önlenmesidir, Sonuçta, girdilerin en alt
fiyat düzeyinde sağlanması yoluyla, maliyeti
minimize eden bir üretim sürecine gidilir.
Tahsiste etkinlik ise, alınan ekonomik karar ve önlemler sonucu herkesin
(ya da bir kesimin) durumu iyileştirilirken kimsenin
durumunun bozulmaması anlamını taşır. Bu ölçüt ilk
kez İtalyan iktisatçısı V. Pareta tarafından ortaya
atıldığından "Pareto ölçütü" adıyla
anılmaktadır. Refah iktisadI ise, bu kavramların
iktisadi politikaya uygulanması durumudur.
|