Ekonomi Biliminin Sınırları ve Ekonominin Diğer
Bilimlerle İlişkisi
Daha önce ekonominin tanımında belirttiğimiz gibi
ekonomi biliminin kapsamına giren olaylar insan
gereksiniminin sınırsız olmasına karşılık, onları
karşılayabilen kaynak ve olanakların sınırlı
bulunmasından doğmaktadır. Ekonomi biliminin amacı,
bilindiği gibi, araştırıp bulduğu değişmez ve
evrensel ekonomi yasalarını uygulayarak toplumun
mutluluğunu sağlamaktır. Bu, sınırlı (kıt)
kaynakların en uygun kullanım yolunun aranması ve
toplumda refahın yükselmesini sağlayacak bir düzenin
kurulması ile olurludur.
Ekonomi biliminde de, diğer bilim dallarında olduğu
gibi amaç önce gerçeği açıklamak, sınırlı
kaynakların yönetimine egemen olan temelleri yani
ekonomi yasa ve eğilimlerini araştırıp bulmak ve
çözümlemek, sonra da bu bulguları araç ve teknik
olarak geleceği görmek ve yaşam koşullarının
iyileştirilmesi için kullanmaktır.
Bazı bilim adamları
ekonomi biliminin sınırlarını çizerken inceleme
alanına giren olaylar arasında "değişmez" ve
"zorunlu" ilişkilerin varlığını kabul etmezler ve bu
nedenle ekonominin bir "bilim" olamayacağını ileri
sürerler. Bu savı ileri sürenler genellikle fizik,
kimya, biyoloji gibi "doğal bilimlerin" yani,
yalnızca laboratuar deneylerinden yararlanabilen
"pozitif bilimlerin" bilim sayılabileceğine
inanırlar. Oysa, ekonomik olaylarda da diğer sosyal
olaylarda da, "neden-sonuç" ilişkileri vardır.
Ekonomi biliminin araştırmalarında, buluş ve
kuramlarında yararlanıldığı başka bilim dalları da
bulunmaktadır. Bunların sayıları, konuya bakış
açılarına göre değişik olabilmektedir. Bu nedenle,
burada önemli olan ve ekonomi ile onun
faaliyetlerini yakından ilgilendiren bilim dalları
ile ekonomi bilimi arasındaki ilişkilere kısaca
değineceğiz.
A - EKONOMİ VE DOĞAL BİLİMLER
Bu grupta yer alan teknikte teknolojik değişmeler
ekonomik etkinlikleri büyük ölçüde etkiler. İnsan,
yaşamını sürdürebilmek için, doğal güçleri kendi
amaçları doğrultusunda yararlı kılmak ve kullanmak
zorundadır. Teknik, doğa yasalarının amacına göre
yararlı ve kullanılabilir duruma getirilmesidir.
Teknik, verimin maksimize edilmesine yönelmiştir.
Teknikteki maksimasyon ilkesine karşı ekonomide
optimizasyon ilkesi önemlidir. Başka bir deyimle
teknik, bir amaca en iyi şekilde ulaşabilmenin
olanakları üzerinde dururken, ekonomi için önemli
olan bu amacın gerçekleştirilmesi sorunudur.
Dolayısıyla teknik, belli bir amaca nasıl
ulaşabildiğini ve bunun yöntemlerini gösterir.
Ekonomi ise bu amaca eldeki veri araçlar bütünü
içinde ne derecede ulaşmak gerektiğini veya bu
amacın gerçekleştirilmesinin doğru olup olmadığını
saptamaya çalışır. Özellikle son yıllarda teknolojik
gelişme ulusal ürün artışına büyük ölçüde katkıda
bulunmuş ve ekonomik etkinliklerin organizasyonu ve
yeryüzündeki dağılımında da geniş değişiklikler
yapmıştır .
B - EKONOMİ VE HUKUK
Ekonomi, hukukla da karşılıklı ilişki halindedir.
Ekonomik olaylar hukuki bir çerçeve içinde
oluşurlar. Hukuk düzeni, belli bir ekonomik sistemi
ve bu sistem içindeki ekonomik ünitelerin (bireyler,
aile ekonomileri, kurumlar, devlet) ekonomik
etkinliklerini belirleyen ve yönlendiren çok sayıda
yasayı kapsar. Hukuk ile olan ilişki açısından
Anonim Şirketlerin yapısı veya tekelleşme karşısında
önlemler söz konusu olduğu zaman ekonomik
incelemenin, yasal sınırları ve kalıpları da otaya
çıkar. Kanun, kararname, yönetmelik ve talimatname
gibi yaptırıcı kurallar bütününü oluşturan hukuk,
bazı eylemleri men, bazılarını da kabul ederek
ekonomik oluşumu şekillendirir. Anayasada yer alan
mülkiyet hakkı ve meslek seçme özgürlüğü iş
hayatının temel unsurlarını oluşturur. Söz konusu
temel haklar özel girişimin ekonomik sistemde yer
almasını sağlar. Kısaca denilebilir ki, hukuk
ekonomiye ve ekonomi de hukuka sürekli olarak etki
yapmıştır, yapmaktadır.
c
-
EKONOMİ VE MANTIK, MATEMATİK, İSTATİSTİK
Mantık, tümevarım ve tümdengelim yöntemlerinin her
ikisini birden kullanarak genele ulaşmak isteyen
ekonomiste büyük katkılarda bulunmaktadır.
Ekonomik kurallar ve yasalar ekonomistler tarafından
değişik yöntemlerle ortaya konulmuştur. Ekonominin
bilim olma döneminde ekonomik yasalara ulaşmada
başlıca iki yöntemin kullanıldığı görülmüştür.
Ekonomik yasalara ulaşabilmek için başvurulan ilk
yöntem tümdengelim (dedüksiyon) yoluyla elde edilen
önermelerle ekonomik ilişkileri ve olayları genel
düzeyde açıklamak olmuştur. Ekonomik değişkenler
arasında sürekli tekrarlanan ilişkileri saptayarak
genel ilkeler ve yasalar halinde ifade etmenin
ikinci yolu, çevremizde olup biten olayları
gözleyerek, inceleyerek, tekil düzeyde veriler
toplayarak bu veriler arasında değişmez ilişkileri
saptamaktır. Bu yöntem tümevarım (indüksiyon)
yöntemidir. Bu iki yöntem ekonomi biliminde ve
ekonomik düşünce tarihinde birbirlerini izler ve iki
ayrı dönemi temsil eder görünmektedir.
Günümüzde ekonomik kural
-
ve yasaların geliştirilmesinde tümevarım yöntemi ki
buna pozitivist ya da ampirist yol da denilmektedir,
tümdengelim yöntemi ile birlikte kullanılmaktadır.
Bu iki yöntem birbirinin karşıtı (rakibi) değil
tamamlayıcısı durumundadır. Ekonomik kural ve
yasaların elde edilmesinde iki yöntem birlikte
kullanıldığından, gözlemlerden çıkarılan
önermelerden hareket edilmektedir. Doğrudan gözlemle
algılanmış önermelere temel önerme denilmektedir.
Başka bir deyişle, temel önermeler arasında
mantıksal ilişkiler kurulabildiğinde bunlar bütün
olarak bir sistem oluşturacaktır. Genel ifadelerin
doğruluğu, geçerliliği temel önermelere
indirgemeleri ile ortaya konulabilir. Deney ve
gözlemlerden doğrudan algılanmış tekil önermelere
geri getirilebildiği zaman genel ifade doğru ve
anlamlı sayılacaktır. Gözlemlere indirgenemeyen,
gözlenen olaylarla doğrulanamayan genellemeler,
anlamsız sayılacaktır.
Şu bir gerçektir ki, ekonomi ilkelerinin
anlaşılmasında en önemli unsur, mantığa dayanan
yorumdur. Ekonomik etkinliklerin algılanmasında ise,
en önemli unsur, ampirik kanıtların özenle
incelenmesidir.
Ekonomi bir bakıma kantitatif (nicel) olaylarla
uğraştığı için matematik, geometri ve olasılık
hesaplarından büyük ölçüde yararlanır. Ekonomik
olayların nicel ilişkileri._in araştırılmasında
matematiksel yöntemlerden yararlanılmaktadır.
Orneğin fiyatlar, maliyetler, gelir, kar ve zarar
gibi unsurlar, sayılarla ifade edildiklerinden,
bunların araştırılması ve incelenmesinde
matematiksel çözümlemelere gerek duyulur.
Ekonomi, istatistikle de çok yakın ilişkisi olan bir
bilim dalıdır.
İstatistik kitlesel oluşumları sayısal kavramlarla
inceleyen yöntemlerin bilimidir.
İstatistikte tek olayın incelenmesinden değil, çok
sayıda olayın
çözümlenmesinden ortalama sonuçlara ulaşılır. İşte
burada dikkat edilmesi gereken konu, eldeki
rakamların doğruluğu kabul edilse bile, istatistik
yönteminde aşırılığa kaçmış bir soyutlama olduğu
bilinmeli ve sayı ve rakam dizilerine dayanılarak
elde olunan yaklaşımlar, genelleştirmeden önce
kontrol edilmelidir. Ayrıca istatistik ekonomik
kuramda kazanılmış görüşlerin sayılarla
açıklanmasına ve kanıtlanmasına da yardımcı olur.
Çünkü istatistik teknikleri, ortaya atılan ve doğal
olarak karmaşık bulunan sorunları kısa ve kolayca
yanıtlandırılmasına yardımcı olan ölçümlerdir
|