Enflasyon'un Hisse Senedi Getirisi Üzerine Etkileri
Hisse senedi fiyatları ve enflasyon arasındaki ilişki
araştırmacılar için merak uyandıran ve bazen
birbiriyle örtüşmeyen sonuçların ortaya çıktığı bir
konu olmuştur (Adrangi, Chatrath ve Raffiee, 1999:
266). Ekonomi teorisyenleri hisse senetlerinin
gerçek değerlerinin enflasyon oranından bağımsız
olduğu farz edilen fiziksel sermaye sahipliğini
temsil ettiği için uzun süredir hisse senetlerini
bir enflasyon koruması olarak düşünmektedirler. Bu
bağımsızlık diğer koşullar aynı olmak üzere
enflasyon oranındaki bir değişikliğe sermayenin
nominal getiri oranının eşit değişim ile eşlik
etmesi gerektiğini belirtmektedir. Gerçekte bu bakış
açısı yaygın olarak sermayenin nominal getiri oranı
ile enflasyon oranı arasında pozitif bir korelasyon
(ilişki) olduğunu ifade etmektedir (Bodie, 1976:
460). Kısacası, enflasyondaki bir artışa karşılık
sermayenin nominal getirişinde de bir artış olacağı
için hisse senedi yatırımcıları enflasyondaki
değişime karşı kendilerini korumuş olacaklardır.
Yatırımcılar
nominal hisse senedi getirilerindeki artış yoluyla
fiyat düzeyindeki yükselişlerden etkilenmediği zaman
hisse senetleri enflasyona karşı bir koruma sağlar.
Böylece reel hisse senedi getirileri etkilenmemiş
olacaktır. Eğer nominal hisse senedi getirileri ve
enflasyon arasındaki ilişki negatif ise, hisse
senedi aynı hazine bonoları gibi bir fınansal varlık
olur (Aktham, 2006: 265-266). Diğer bir ifadeyle,
enflasyondaki artışa rağmen getirilerde bir
değişikliğin olmaması gelecek nakit akımlarının
bugünkü değerini ve dolayısıyla menkul kıymetin
değerini düşürecektir. Böyle bir durumda hisse
senetleri enflasyona karşı bir koruma
oluşturmayacaktır.
Finansal ekonomi literatüründe yoğun bir şekilde sorulan bir soru
olarak karşımıza nominal getirilerin, beklenen ve
beklenmeyen enflasyon oranlarının piyasa
değerlemelerini içerip içermediği ve hisse
senetlerinin enflasyona karşı etkili bir koruma (hedge)
olup olmadığı sorulan çıkmaktadır. Fakat, hisse
senedi getirileri ve enflasyon arasındaki ilişkiyi
incelemeye yönelik teorik girişimler farklılıklar
göstermektedirler (Al-Rjoub, 2005: 871).
Şayet enflasyon beklenmekte ise ve diğer koşullar aynı ise
enflasyon ile hisse senedi fiyatları arasında
pozitif bir ilişki tespit etmek mümkündür (Liu ve
Shrestha, 2008: 747). Hisse senetleri geleneksel
olarak enflasyona karşı etkili bir koruma aracı
olarak görülmektedir. Hisse senetleri temel reel
varlıklar için haklan temsil etmesi nedeniyle hisse
değerlerinin fiyatlar düzeyindeki değişimlere karşı
sabit kaldığı düşünülmekteydi. Fakat 1960'ların
sonları ve 1970'lerin başlarında hisse senetlerinin
enflasyona göre düzeltilmiş zayıf performansları bir
enflasyon koruması olarak hisse senetlerinin
etkinliğinin tekrar gözden geçirilmesi düşüncesine
yol açmıştır (Snead, 1998: 1).
Diğer bir
değişle, sanayileşmiş ekonomilerdeki hisse senetleri
yüksek enflasyon dönemlerinde değerlerini korumada
başansız olmuşlardır. Örneğin, yüksek enflasyon
rakamlarının olduğu 1970'li yıllarda, Amerikan hisse
senedi fıyatlan genel fiyat düzeylerine ayak
uyduramamıştır. Aynı zamanda, yükselen piyasa
ekonomilerinin çoğu 1980'lerin sonlarında yüksek ve
istikrarsız enflasyon ile karakterize edilmişlerdir.
Örneğin, yıllık enflasyon oranı 1989 yılında Panama
için düşük bir oran olan %0 iken Meksika için
yaklaşık %3400'lük yüksek bir oranda
gerçekleşmiştir. EVIF istatistiklerine göre, 1989
yılında onüç adet önemli yükselen piyasa
ekonomisinde ortalama yıllık enflasyon oranı %627
olarak gerçekleşmiştir. Bu ekonomiler arasındaki
yüksek enflasyon oranları, küresel ve özellikle
yükselen piyasalara yönelik uluslararası
piyasalardaki yatırımcılann artan ilgisi, bu
ekonomilerdeki hisse senedi fıyatlan ve enflasyon
oranlan arasındaki ilişkiyi araştırmayı önemli bir
duruma getirmiştir (Adrangi, Chatrath ve Raffiee,
1999: 266).
Ekonomik teori ve sağduyunun tersine, hisse senedi getirilen hem
beklenen hem de beklenmeyen enflasyon ile negatif
ilişkilidir. Geske ve Roll (1983) bu kafa
karıştırıcı ampirik olgunun nedenselliği
göstermediğini ileri sürmektedir. Hisse senedi
getirileri beklenen enflasyondaki eşzamanlı
değişimler ile negatif olarak ilişkilidir. Çünkü
beklenen enflasyondaki değişimler daha yüksek bir
parasal genişleme oranı ile sonuçlanan bir olaylar
zincirinin sinyalini vermektedir. Hisse senedi
piyasası ile gösterilen reel üretimdeki dışsal
şoklar vergi gelirinde, bütçe açığında ve hazine
borçlanmasında değişimlere neden olmaktadır.
Mantıklı tahvil ve hisse senedi piyasası
yatırımcıları bunun olacağının farkına varır ve
gecikmeksizin buna göre fiyatları (ve faiz
oranlarını) ayarlarlar. Şayet reel faiz oranı sabit
değil ise beklenen enflasyon için nominal faiz
değişkenini kullanmak tehlikeli olur. Çünkü reel
oranlarda küçük değişiklikler hisse senedi
fiyatlarında zıt yönde ve büyük yüzde değişimlere
neden olabilir. Hisse senedi getirileri ve enflasyon
arasındaki ilişki detaylı bir şekilde ortaya konmuş
olmasına rağmen kafa karıştırıcı ampirik ilişki
mevcudiyetini korumaktadır. Beklenen enflasyon,
beklenmeyen enflasyon ve beklenen enflasyondaki
değişimlerin tümü hisse senedi getirileri ile
negatif olarak ilişkilidir (Geske ve Roll, 1983: 1).
1953 yılından
sonraki dönemde hisse senedi getirileri ve enflasyon
arasında negatif ilişkinin olduğuna dair birçok
çalışma bulunmaktadır. Fakat bu sonuçlar, reel
varlıklar tarafından yaratılan gelirin sahipliğini
temsil eden hisse senedinin enflasyona karşı bir
koruma olması gerektiğini ileri süren önceki genel
kabul görmüş düşünce ile çelişmektedir. Fama (1981)
çalışmasında bu anormal hisse senedi getirileri ve
enflasyon ilişkisini açıklamayı amaçlamıştır.
Veriler, hisse senedi getirileri ve enflasyon
arasındaki negatif ilişkinin hisse senedi
değerlerinin daha temel belirleyici olan reel
değişkenler ile hisse senedi getirileri arasındaki
pozitif ilişki için temsili değişken (proxy) olduğu
hipotezi ile uyumludur. Negatif hisse senedi
getirişi ve enflasyon ilişkisi sırasıyla para talep
teorisi ve paranın miktar teorisinin bir bileşimi
tarafından açıklanan reel faaliyet ve enflasyon
arasındaki negatif ilişkiden kaynaklanmaktadır.
Proxy etki hipotezi ile tahmin edildiği gibi, hisse
senedi getirişi ile enflasyon arasındaki anormal
ilişki hem beklenen ve beklenmeyen enflasyon
ölçüleri hem de reel değişkenler hisse senedi
getirilerini açıklamak için kullanıldığı zaman
ortadan kalkmaktadır (Fama, 1981: 545).
Schwert (1981) hisse senedi fiyatlarının enflasyon hakkındaki yeni
bilgilere tepkisini analiz etmiştir. Muhtemelen,
hisse senedi getirilen ve beklenmeyen enflasyon
arasında bir ilişkinin varlığını beklemenin önemli
bir nedeni; beklenmeyen enflasyonun, beklenen
enflasyonun gelecek seviyeleri hakkında yeni
bilgiler içermesidir. Eğer beklenmeyen enflasyon
hisse senedi piyasası için kötü haber ise ve eğer
TÜFE açıklamaları enflasyon hakkında yeni bilgiler
içeriyorsa beklenmeyen enflasyon (deflasyon)
açıklama anındaki hisse senedi fiyatlarındaki bir
düşüş (artma) ile ilişkili olmalıdır. Standard and
Poor’s bileşik portföyünün 1953-1978 dönemi günlük
getirilerine bağlı olarak, hisse senedi piyasasının,
tepki gücü zayıf olmasına rağmen, TÜFE’deki
beklenmedik enflasyon açıklamalarına negatif olarak
tepki verdiği görülmektedir. Bununla birlikte, hisse
senedi piyasasının TÜFE açıklamaları yapıldığı anda
tepki verdiği görülmektedir (Schwert, 1981: 15-16).
|