Etkinlik Ölçme Yöntemleri
Etkinlik ölçümü, mevcut rekabet ortamı içinde firmanın nerede
olduğunun belirlenmesine olanak sağlamakta ve eldeki
girdilerden ne denli iyi bir biçimde çıktı
üretebileceğini göstermektedir.
Etkinlik ölçme yöntemleri, rasyo analizi ve sınır etkinliği analizi
olmak üzere iki grupta değerlendirilebilmektedir.
Sınır etkinliği analizi ise parametrik ve
nonparametrik yöntemler olmak üzere iki grupta ele
alınmaktadır.
Bu yöntemlerin her birinin kendine özgü avantaj ve dezavantajları
bulunmaktadır. Aşağıda bu yöntemlerin mantığı,
avantaj ve dezavantajları kısaca ele alınmaktadır.
Rasyo (Oran) Analizi
Etkinlik ölçümünde rasyo analizi, yaygın kullanılan verimlilik
ölçme yöntemidir. Bu yöntem bir tek girdi ile bir
tek çıktının birbirleriyle oranlanması sonucu oluşan
bir rasyonun zaman içinde izlenmesi şeklinde ifade
edilmektedir.
Oran analizinde ölçek olarak oran ölçeği kullanılmaktadır. Oran
ölçeğinde başlangıç noktası sabit olmakla beraber,
ölçek üzerindeki noktalar birbirinin katı olarak
ifade edilebilmektedir. Bu sebeple bu ölçekle
ölçülmüş verilere tüm matematiksel işlemler
uygulanabilmektedir. Ağırlık, uzunluk, miktar, fert
sayısı, v.s. belirten değişkenler oran ölçeğinde
ifade edilebilir.
Bu yöntemin uygulanması ve yorumlanmasındaki
kolaylığın etkisi ile yaygın bir şekilde
kullanılmasına karşın önemli bir dezavantajı
bulunmaktadır. Özellikle bankacılık sistemi gibi çok
sayıda girdi ve çıktı içeren karar birimlerinde bir
tek rasyoya bakarak karar vermek ve bankanın veya
şubenin verimliliğini ortaya koymak mümkün
olmamaktadır. Böylece bu sakıncanın giderilmesi için
genellikle birden fazla sayıda rasyo aynı anda
incelenmektedir. Fakat bu durumda da incelenen
rasyoların anlamlı bir grup haline
getirilememesinden dolayı birarada değerlendirilip
yorumlanamaması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Tek girdinin tek çıktıya oranı olarak tanımlanan oran analizi
yaklaşımında her bir oran, performans ile ilgili
boyutlardan sadece bir tanesini göz önüne almakta ve
diğer boyutları göz ardı etmektedir. Örneğin;
finansal analizlerde kullanılan oranlar, o faaliyet
dönemi içindeki olayların yorumunu, yalnızca ilgili
orana konu olan kalemler bazında yapabilmektedir.
Oran analizi yaklaşımında ortaya çıkan dezavantajları ortadan
kaldırabilmek için elde edilen oransal değerleri,
Genel kabul görmüş oranlar ile,
Aynı endüstri kolundaki benzer firmaların oranlar ile ve
Firmaların geçmiş faaliyet dönemlerine ait oranlar ile anlamlı hale
getirmek ve yorumlamak gerekmektedir.
Genel performans ölçümünde birçok yetersizlikleri olmasına karşılık
oran analizi, tek girdili ve tek çıktılı durumlar
için, basitliği ve sadeliği de göz önüne alındığı
takdirde, en uygun değerlendirme yöntemi olarak
görülebilir. Ancak bu uygunluğun, etkinliği optimize
etmeden ziyade, bir istatistiksel gösterge olduğu
gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü oran analizindeki
oranlama, göreceli de olsa en iyiye göre değil, var
olan değerlerin birbirlerine bölünmesi ile elde
edilmektedir. Bu ise, bir performans iyileştirilmesi
işlemi değil yalnızca bir durum tespitidir.
Sınır Etkinliği Analizi
Sınır etkinliği yaklaşımında, ilk olarak en etkin sınır
belirlenmektedir. Üretim plânlarının seçimi ve
uygulanmasındaki hatalar ve belirsizlikler nedeni
ile etkin sınırdan uzaklaşmalar,
X
etkinsizliği olarak adlandırılmaktadır.
Etkinliğin sınır analizi ile ölçümünde parametrik ve
nonparametrik iki yöntem kullanılmaktadır.
Parametrik yöntemler
Parametrik yöntemlerde genel olarak bir gözlem kümesi
bulunmaktadır. Bu küme içinde en iyi performansın
regresyon çizgisi (etkinlik sınırı) üzerinde olduğu
varsayılarak, bu çizgiden sapma göstermeyen
gözlemler etkin; bu gözleme göre başarısız olan
diğer gözlemler de etkinsiz olarak tanımlanmaktadır.
Hiçbir gözlemin tam olarak uyuşmadığı bir etkinlik
sınırı her zaman mümkündür. Başarısızlıktan kastın
aynı çıktı düzeyinde yüksek maliyet veya aynı girdi
düzeyinde düşük çıktı olduğu ve gözlemlenen üretim
birimlerinin homojen olduğunun varsayıldığı
unutulmamalıdır.
Ayrıca yöntem her zaman bir rassal hatanın olacağını da
varsaymaktadır. Tam etkin olan gözlemler doğal
olarak hatanın sıfır olduğu gözlemlerdir.
Dolayısıyla bir gözlemin etkinsiz olduğuna
ancak ölçüm hatalarının giderilmesinden
sonra karar verilebilmektedir.
Parametrik yöntemlerde, etkinlik ölçümü gerçekleştirilecek olan
endüstri dalına ilişkin üretim fonksiyonunun
analitik bir yapıya sahip olduğu varsayımı
yapılmakta ve bu fonksiyonun parametrelerinin
belirlenmesine çalışılmaktadır. Performansla ilgili
yazında çok yaygın bir şekilde kullanılan
“Cobb-Douglas” tipi üretim fonksiyonuna ilişkin
parametrelerin belirlenmesi, bu tür yöntemlere örnek
olarak gösterilebilir. Parametrik yöntemlerle
performans ölçümünde, genel olarak regresyon
teknikleri ile tahmin yapılırken, üretim fonksiyonu
yaklaşımında çoğunlukla, bir tek çıktı birçok girdi
ile ilişkilendirilerek tanımlanmaktadır.
Parametrik etkinlik ölçüm yöntemlerinin en yangın olarak bilineni
olan regresyon analizi, aralarında neden sonuç
ilişkisi olduğu bilinen, bağımlı ve bağımsız
değişkenler arasındaki ilişkinin nedensel yapısını
belirlemeye yönelik bir yöntemdir
Regresyon analizinde bağımsız (açıklayan) değişken
ile bağımlı (açıklanan) değişken arasındaki nedensel
ilişkinin, kuramsal olarak var olması ve değişkenler
arasındaki ilişkinin fonksiyonel yapısının bilinmesi
gerekmektedir. Fonksiyonel yapıyı öğrenmek için de,
değişkenler arasındaki ilişkiyi gösteren nokta
grafiklerinden yararlanılmaktadır.
Regresyon analizi ile performans değerlendirmesi regresyon
doğrusuna göre yapılmaktadır. Regresyon doğrusunun
üzerinde kalan karar birimleri göreceli olarak
verimli, altında kalan karar birimleri ise verimsiz
olarak değerlendirilmektedir. Göreceli teknik
verimlilik, regresyon çıktılarından olan artıklarla
yansıtılmaktadır. Pozitif artıklar verimliliği,
negatif artıklar ise verimsiz karar birimlerini
tanımlamaktadır.
Parametrik yöntemler, rassal hataya izin verdiğinden diğer
yöntemlere göre daha avantajlıdır. Bunun nedeni,
ölçüm hatalarının daha başarılı bir şekilde
ayıklanmasına olanak sağlamasıdır. Parametrik
yöntemlerdeki en büyük zorluk, rassal hata ve
etkinsizliğin nasıl ayırt edileceği hususudur.
Parametrik yöntemler, bu ayrımı yapmak için
kullandıkları dağılım varsayımlarıyla birbirlerinden
ayrılmaktadırlar.
İkiden fazla değişkenle değerlendirme yapabilme bakımından oran
analizine göre daha kapsamlı ve daha gerçekçi olan
regresyon tekniğiyle ölçüm yapmanın da temelde üç
sakıncası bulunmaktadır. Birincisi, bir tek eşitlik
denklemine dayanan bir fonksiyonu kullanan birden
çok bağımsız (girdi) değişkene karşılık ancak bir
bağımlı (çıktı) değişkenin analizi
yapılabilmektedir. İkincisi, regresyon analizi en
iyi performansa göre verimlilik analizi yerine
ortalama performansa göre göreceli performansı
ölçmektedir. Bu ise, en iyi karar birimlerine göre
iyileştirmeye olanak tanımamakta ve hatta onları da
ortalamaya çekme gibi bir sonuca götürmektedir. Bu
da performans iyileştirme değil, en iyi performansı
ortalama performans olarak kabul etmek anlamına
gelmektedir. Üçüncüsü ise, regresyon analizi, bir
eşitlikte bulunan çıktılarla girdilerin nasıl
ilişkilendirildiğine ilişkin parametrik bir üretim
fonksiyonunun tanımlanmasını gerektirmekte ve
verimsiz birimleri tanımlayamamaktadır. Özellikle
yapısal üretim fonksiyonunun tanımlanmasının güç
olduğu örgütlerde regresyon analizi performans
ölçümünde oldukça yetersiz kalmaktadır.
Parametrik yöntemler; stokastik sınır yaklaşımı,
serbest dağılım yaklaşımı ve kalın sınır yaklaşımı
olmak üzere üç farklı yaklaşıma ayrılmaktadır.
Aşağıda kısaca bu yaklaşımlara değinilmektedir.
Stokastik sınır yaklaşımı
Ekonometrik yaklaşım olarak da bilinen stokastik sınır yaklaşımı,
maliyet, kâr ve üretim gibi açıklanan değişkenlerle;
girdi, çıktı ve çevresel faktörler gibi açıklayıcı
değişkenler arasında işlevsel bir ilişki kurmakta ve
hata terimine modelde yer vermektedir. Bu teknikte,
yukarıda sözü edilen rassal hata ve etkinsiz
gözlemin birbirlerinden ayrılması gerekmektedir.
Herhangi bir gözlemin en iyi durumdan sapmasının ne
kadarının rassal hata, ne kadarının da etkinsiz
gözlem olduğu anlaşılmadan modelin sonuçlarının
güvenilir olmayacağı açıktır. Bu iki unsurun,
genellikle farklı dağılımlara sahip olduğu
varsayılmaktadırlar. Rassal hatanın standart normal,
etkinsiz gözlemlerin ise asimetrik dağıldığı
varsayılmaktadır.
Yönteme dönük belli başlı eleştiriler de dağılım varsayımları ile
ilgilidir. Etkinsiz gözlemlerin normal dağılıma
yakın bir dağılım gösterdiği (Bauer, Hancock 1993) ,
(Berger 1993), (Berger, De Young 1997) ya da rassal
hatanın normal dağılım göstermediğini (Greene, 1990)
bulgulayan çok sayıda çalışma bulunmaktadır
Serbest dağılım yaklaşımı
Bu yaklaşım, belirli bazı kısıtlar altında hata terimlerinin ve
onların bileşenlerinin herhangi bir dağılıma sahip
olabileceğini varsaymaktadır. Ancak panel dataların
varlığı koşuluyla kullanılabilen bu yaklaşım, her
firmanın uzun dönemde verimliliğinin sabit, en
azından istikrarlı olduğunu ve ölçüm hatalarının da
yine uzun vadede sıfıra yakınsandığını
varsaymaktadır. Bu varsayımlar etkinsiz gözlemlerin
pozitif olmaları şartıyla geçerli olmaktadır.
Kalın sınır yaklaşımı
Kalın sınır yaklaşımı, stokastik sınır yaklaşımı ve
serbest dağılım yaklaşımlarından özellikle dağılım
üzerine yaptığı varsayımlarla farklılaşmaktadır.
Stokastik sınır yaklaşımı ve serbest dağılım
yaklaşımlarının gözlemlenen değerlerle varsayılan
değerler arasındaki farkı oluşturan etkinsiz gözlem
ve rassal hata unsurlarının dağılımlarına ilişkin
varsayımları iki yaklaşım arasındaki temel farkı
oluşturmaktadır. Buna karşılık kalın sınır
yaklaşımında bu iki unsurun beklenen dağılımlarına
ilişkin herhangi bir varsayım bulunmamaktadır.
Sadece gözlemlenen ve beklenen değerler arasındaki
farkların en büyük ve en küçük değerlerinin rassal
hatayı, geri kalan değerlerin ise etkinsiz
gözlemleri oluşturduğu varsayılmaktadır.
Şu halde kalın sınır yaklaşımı, bir tek üretim biriminin
etkinliğinin tahmini için uygun olmayan bir yöntem
durumuna gelmektedir. Buna karşın kalın sınır
yaklaşımı, genel etkinlik düzeyinin hesaplanmasında
kullanılmaktadır. Kalın sınır yaklaşımında en yüksek
ve en düşük değerlerin rassal hata sayılarak
ayıklanması, aslında stokastik sınır yaklaşımı ve
serbest dağılım yaklaşımlarındaki kısaltma işlemine
benzemektedir
Burada açıklanan üç yaklaşımdan hangisinin diğerlerinden daha iyi
ve daha elverişli olduğuna dair verimlilik
literatüründe herhangi bir fikir birliği olmadığı
görülmektedir. Aksine, bu üç yaklaşımın ortak
noktalarına yöneltilen eleştiriler söz konusudur. Bu
eleştirileri iki ana başlık altında toplamak
mümkündür.
1-
Bu yaklaşımlar, maliyet, kâr ve üretim gibi
açıklanan değişkenlerle; girdi, çıktı ve çevresel
faktörler gibi açıklayıcı değişkenler arasında
işlevsel bir ilişki kurduğu için, bu ilişkinin
oluşmasını mümkün kılacak bazı davranışsal
varsayımlarda bulunmaktadırlar. Eğer bu varsayımlar
yanlış ise, açıktır ki modelin bulguları tartışmalı
hale gelecektir.
2-
Kalın sınır yaklaşımı, stokastik sınır yaklaşımı ve
serbest dağılım yaklaşımlarında birden fazla
açıklayıcı değişken kullanılabilmekle beraber, ancak
bir tane açıklanan değişken kullanmak mümkündür.
Dolayısıyla birden fazla çıktının olduğu, hatta
çıktının ne olduğu konusunda bile uzlaşmanın
olmadığı bir sektörde, bu yöntemler nispeten
kullanışsız hale gelmektedir.
|