Euro’nun Türk Ekonomisine Etkileri
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde Kopenhag
Kriterleri’ni, EPB’ye üyelik sürecinde ise
Maastricht Kriterleri’ni yerine getirmesi
gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin AB’ye tam
üyeliğinin önündeki ekonomik engellerin önemli bir
kısmının, EPB’ye makro ekonomik uyum kriterlerinden
kaynaklandığı söylenebilmektedir.
EURO’nun Türkiye üzerindeki etkilerini şu şekilde
inceleyebiliriz:
Makro Ekonomik Politikalara Etkileri
EURO’nun Türkiye’nin iktisat politikası üzerinde
önemli etkileri olacağı açıktır. Maastricht
Kriterleri dikkate alınarak uygulanacak makro
ekonomik politikalar, aşamalı olarak enflasyonu
düşürüp, bütçe açıklarının kapanmasını
sağlayacaktır. AB’de İstikrar ve Büyüme Paktı
kapsamında alınan kararlar çerçevesinde ise
Türkiye’de borçlar disiplin altına alınırken, faiz
oranlarında da düşüşler görülebilecektir. Bunların
yanı sıra EURO’nun beraberinde getirdiği şefaflık ve
artan rekabet yapısal reformların gerçekleşmesinde
ve makro ekonomik istikrarın sağlanmasında önemli
bir katkı sağlayacaktır. Tutarlı makro ekonomik
politikaların oluşumundan sonra, orta ve uzun vadeli
olarak fiyat istikrarının sağlanması, bütçenin
garanti altına alınması, yapısal reformların ve
ekonomik büyümenin sürekliliği, tasarrufun
arttırılması, adil gelir dağılımının yapılması,
yatırımların ve istihdam olanaklarının arttırılması
sağlanabilecektir.
Ayrıca, AB içinde ulusal paraların yerini EURO’nun
alması, Türkiye’nin daha etkin bir döviz kuru
politikası izlemesini sağlayabilecektir. Çünkü etkin
kur politikası dış ticarette daha istikrarlı bir
yapıyı beraberinde getirecektir.
Dış Ticaret Üzerindeki Etkileri
Günümüz şartlarında gerek ihracat bakımından gerekse
ithalat bakımından Türkiye için en büyük Pazar
kuşkusuz Avrupa’dır. AB ekonomik entegrasyonun son
aşamasına gelmiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak
Avrupa’da rekabet her alanda artacaktır. Türkiye’de
parçası olmayı arzu ettigi bu oluşumda yerini almak
için bu rekabetçi ortama ayak uydurmak
mecburiyetindedir.
Türkiye’nin AB ile GB’yi gerçekleştirmiş olması ve
toplam dış ticaret hacmi içinde EURO bölgesi
ülkelerle yaptığı ticaretin payının fazlalığı
dikkate alındığında, APB’nin Türkiye ekonomisi
üzerindeki etkisinin diğer üçüncü ülkelere oranla
daha büyük olacağı düşünülmektedir. GB, Türk dış
ticaretinin EURO ile ortaya çıkacak yoğun rekabet
düzenine uyum sağlama ve bundan faydalanma yönünde
bir avantajı beraberinde getirmiştir.
EURO ile birlikte, Birlik üyesi ülkelerde üretimde
etkinlik artışı olacağı, faktör verimliliğinin
artacağı, birçok firmanın sektörel bazda
uzmanlaşmaya gideceği ve ölçek ekonomilerinin
avantajlarından yararlanarak birim maliyetlerini
düşürecekleri beklenmektedir. Faktör verimliliğinin
yükselmesi ve buna bağlı olarak sermaye stokunda
meydana gelebilecek artışlar bu ekonomilerdeki
üretim miktarını artıracaktır. Üretimde mey-dana
gelmesi beklenilen bu artışın Türkiye’ye yansıması
ise ithalatında artış şeklinde olacaktır. EURO
alanında kur riskinin ve uluslararası işlemlerde
birden fazla para biriminin kullanılmasının
yarattığı maliyetin ortadan kalkacak olması, ortak
pazarda etkinliğin artmasını sağlayarak EURO alanı
ülkelerinde mal ve hizmet sektörlerinin rekabet
gücünün artmasına katkıda bulunabilecektir. Bütün
bunların sonucu olarak Türkiye’nin, Ekonomik ve
Parasal Birlik üyesi ülkelerde meydana gelecek bu
gelişmelerden olumsuz etkilenmesi ve böylece
ithalatında artış meydana gelmesi mümkündür.
EURO’nun güçlü veya zayıf olması da Türkiye’nin
ticaret gelir gideri üzerinde etkili olacaktır.
EURO’nun güçlenerek piyasalarda değer kazanması
durumunda, APB ile ticaret yapan Türkiye’nin ihracat
geliri artarken, ithalat gideri azalacaktır. Gelir
ve gider üzerindeki net etkiyi hesaplayabilmek için
Türkiye’nin dış ticaret işlemlerinde kullandığı
diğer paraların EURO karşısında değer yitirmesinin
ortaya çıkacağı durumu da göz önüne alınmalıdır.
Türk firmaları ve Türkiye’nin ihracat ve ithalatı
EURO’nun neden olacağı rekabet artışından, fiyat ve
maliyet değişimlerinden ve yeni piyasa koşullarından
etkilenebileceklerdir. Türkiye ucuz yatırım malı
temini açısından yarar sağlayabilecek, ancak tüketim
malları ithalatındaki artış devam edebilecektir.
Düşük fiyatlı ithal ürünlerin APB’den ithalatı
karşısında özellikle ithalata ikame mallar üreten
yerli sanayi açısından yurtiçi rekabetin artması ve
makro açıdan dış ticaret açığının kontrolü gibi
güçlükleri beraberinde getirebilecektir. Türkiye;
ihracat gelirlerinin düşmemesi ve APB’nin Birlik
dışındaki ülkeler açısından yaratabileceği ticaret
yaratıcı etkilerden faydalanması için öncelikle
yapısal reformları gerçekleştirerek verimlilikte
artış sağlamalıdır.
Sermaye Piyasası Üzerindeki Etkileri
EPB çerçevesinde tek para uygulamasına geçilmesiyle,
Türkiye için EURO cinsinden borçlanmanın
maliyeti nispeten düşmüş, EURO alanındaki
sermaye piyasalarından yapabileceğimiz borçlanmalar
ise göreceli olarak artmştır. Diger taraftan, AB
içinde kısa vadeli yatırımların getirisi düşük
olacağından, bu yatırımcıların ülkemizdeki
koşulların elverdiği ölçüde Türk sermaye piyasasına
yönelmesi de olası görülmektedir. Bunu sağlamak için
yapılması gerekli olan ise, ülkede siyasi ve
ekonomik istikrarın devamlılığının sağlanmasıdır. Bu
bağlamda, Türkiye’nin döviz gelirleri ve EURO
Bölgesi’yle ticari ve ekonomik ilişkilerimiz dikkate
alındığında, dış borç portföyümüz üzerinde gelecekte
EURO’nun ağırlığının daha da artacağı beklenebilir.
Avrupa’da mali piyasaların serbestliği ve
likiditenin artması, kur riskinin kalkması,
piyasaların entegrasyonu, düşük işlem maliyeti,
düşük faiz oranları, kredi maliyetinin düşmesi,
derinliğin ve esnekliğin artması büyük
yatırımcıların yanı sıra borçlanmak isteyenler için
de uygun şartlar sağlamıştır. Avrupalı yatırımcılar
EURO cinsinden tahvil ihracına daha çok ilgi
göstermeye başlamışlardır. Faiz oranlarında yaşanan
düşüş ve döviz arbitrajının ortadan kalkması
gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye açısından da EURO
cinsinden tahvil ihracının artmasını sağlamış, daha
kolay ve daha düşük faizle finansman sağlanmasını
mümkün kılmıştır.
APB öncesi AB ülkelerindeki işletmeler
finansmanlarını çoğunlukla bankalar aracılığı ile
aldıkları kredilerden sağlamaktaydılar. APB ile EURO
bölgesinde yatırım kültürü değişmiş ve sermaye
piyasalarına olan talepte artış meydana gelmiştir.
Bu talep artışı, Avrupalı yatırımcıların Türkiye ile
ekonomik bağlarını göz önünde bulundurarak,
portföylerini çeşitlendirme yoluna gitmelerine,
fonların riskli fakat getirisi yüksek oranlı gelişen
piyasalardan olan İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası’na (İMKB) yöneltmelerine neden olacaktır.
Türkiye’nin büyüme hızının EURO bölgesi
ortalamasının üstünde olması da yüksek getiri arayan
kurumsal yatırımcıların fonlarını hisse senetleri
piyasası getirisi bakımından cazip olan İMKB’ye
yöneltmeye başlamalarına bir başka neden olarak
sayılabilmektedir. Yabancı fonların İMKB’ye
yönelmesi kısa vadeli yabancı sermayenin (Sıcak
Para) Türkiye’ye yönelmesine sebep olmaktadır. Sıcak
paranın devlet kağıtlarına yatırılması ise yüksek
reel faiz kazancını sağlamaktadır.
AB üyeliginin sermaye piyasamıza getireceği temel
farklılıklar ise özetle şöyledir:
• Menkul kıymetler alanında yatırım
hizmetlerine iliskin AB düzenlemeleri çerçevesinde
ülkemizde bankaların da sermaye piyasası
faaliyetinde bulunması saglanacaktır.
• Aynı düzenleme çerçevesinde, AB üye
devletlerinde faaliyet gösteren yatırım firmaları,
banka veya borsaların, Türkiye’de de faaliyet
göstermesi sağlanacaktır.
• Tazminat sisteminde yapılacak değişiklikle
sadece hisse senedi degil, tüm sermaye piyasası
araçlarına yatırım yapan yatırımcılar koruma
kapsamına alınacaktır.
• İzahname düzenlenmesine yönelik muafiyetler
halka arzları kolaylaştıracaktır.
• Münhasıran yatırım fonu portföyü yönetmekle
yetkili yönetim şirketleri kurulması gündeme
gelecektir.
• Yatırım fonu portföyünü saklamakla yükümlü
kuruluşların sorumluluğu artırılarak, saklamacı
kuruluşlar fonun işlemlerinin uygunluğunu sağlamakla
da görevli olacaklardır.
• Sermaye piyasası araçlarının çeşitlenmesi
gündeme gelecek, örneğin mevzuatımızda yeri
bulunmayan değişken sermayeli yatırım ortaklığı
kurulabilecektir.
• Sermaye piyasasının iki temel suçu olarak
nitelendirilebilecek manipülasyon ve içeriden
öğrenenlerin ticaretinin tanımlamalarının daha
detaylı yapılması gündeme gelecektir.
Ayrıca, piyasa sartlarına ve teknolojik gelismelere
paralel olarak düzenleyici ve denetleyici kurumlara
konuya iliskin düzenleme yetkisi verilmesi söz
konusudur.
Bankacılık Sektörüne Olan Etkileri
EURO’ya geçişle bankaların; kendi özel
faaliyetlerindeki değişiklikten doğan etkilerin yanı
sıra, müşterileri konumundaki finansal sektör
dışındaki firmaların ve gerçek kişilerin kendi,
faaliyetlerindeki değişimlerden de
etkilenebilecekleri düşünülerek, banka yöneticileri,
çalışanları ve müşterileri EURO konusunda
bilgilendirilmeye çalışılmıştır.
1999 yılı başından itibaren kaydi olarak
kullanılmaya başlanan “EURO”, Türkiye ekonomisini ve
özellikle de bankacılık sistemini yakından
etkilemekte olup, yeni para biriminin kullanımının
öncelikle dış ticaret islemlerinden başlayarak
Türkiye’de de yaygın olarak kullanıldıgı
görülmektedir.
Her türlü finansal aracı sunan bankacılık sektöründe
EURO ile uluslararasılaşma artacaktır. Bunun yanı
sıra; Türkiye’deki ulusal Pazar içerisinde yüksek
kar marjı ile çalışan bankalar daha şeffaf,
rekabetçi bir Pazar olan APB finans sektöründe
yeniden yapılandırmanın da etkisi ile banka
birleşmeleri, devralmaları ve şube kapatmaları
yaygın bir şekilde yaşanmaya başlanmıştır. EURO ile
piyasada şeffaflık artmış, fiyat farklılıkları ise
azalmıştır. Türk bankacılık sektöründe rekabet çok
düşük düzeyde kalmaktadır. Birleşme ve devralmalar
ile ölçek ekonomilerinden yararlanılarak maliyetler
azaltılırken, kaynaklar verimli kullanılmaya
çalışılmakta, faaliyet etkinliği ve rekabet gücü
arttırılırken, büyük ölçekli uluslar arası
şirketlerin bankacılık hizmet talepleri karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Bankalar tek para sistemi ile; APB üyesi ülkelerin
ulusal para birimleri üzerinden yaptıkları işlemler
sonucunda, bu paraların kur dalgalanmalarından
dolayı ortaya çıkan kur riskine maruz kalmaktan
kurtulmuş, işlem maliyetleri azalmıştır.
EURO’nun bankacılık sektörüne olan diğer etkisi ise
EURO ile bankalar menkul kıymetleştirme aracılığı
ile yeni birtakım senet ve ürün çeşitlerine
kavuşabilecek ve bunları pazarlamaları
kolaylaşabilecektir. Ayrıca ortaya çıkması öngörülen
faiz düşüşleri, Türkiye’nin ülke riskinin azalması
ölçüsünde, bankalara Avrupa finans piyasalarından
daha düşük maliyetli fon temini olanağı
yaratmaktadır.
EURO’nun kullanılması ile APB üyelerinin para
birimleri arasındaki döviz alım-satım işlemleri,
hedging işlemleri, Birlik içi-ticarette aracılık
hizmetleri ve döviz transferleri gibi gelir getirici
faaliyetler ortadan kalkmıştır.
Avrupa ile Türkiye arasındaki finansal ilişkinin
yoğunluğu, büyük hacimli para akışını mümkün
kılmaktadır. Üzerinde en çok durulması gereken nokta
ise muhabir banka seçimidir. Burada EURO
ödemelerinde hızlı işlem yapılabilmesi,
sağlayacakları bilgiler, geniş bir hizmet ağına
sahip olmaları, sundukları ürün ve hizmetin
kalitesi, anında cevap alabilmeleri, güçlü
teknolojik yapıya sahip olmaları ve uygun fiyat
imkanı yaratabilmeleri rekabet olanaklarını
arttıracaktır.
EURO’nun yürürlüğe girmesi ile aynı gün valörlü
işlem yapılması imkanı artmıştır ve bu durum
Türkiye’nin dış ticaret işlemleri için olumlu bir
gelişmedir. Son olarak EURO’nun bankacılık
sisteminde kullanımının artması, sistemde bilgi
teknolojisinin etkin ve geniş kullanımını
beraberinde getirmiştir.
Sektörde görülen olumlu etkilerin yanı sıra, EURO
bölgesinde maliyetlerin düşmesiyle yoğunlaşan
rekabet, Türk bankacılık sektörünün rekabetini
kaybetmesine sebep olmuş ve bankaların
etkinliklerini arttırmaları zorunlu hale gelmiştir.
Bu sebeple karlılıklarını arttırabilmek için
altenatif dağıtım kanallarına yönelim
olmuştur.
|