Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Evrim Kuramı ve Evrimci Epistemoloji 

Evrim kuramı, biyolojik canlıların nasıl türeyip çoğaldığını açıklamaya yönelik olarak ileri sürülmüş olmasına karşın, toplum. kültür hatta uygarlıkların gelişiminin açıklanmasında da kullanılmaktadır. Burada evrim teorisinin ileri sürülüşünün sosyo­kültürel arkaplanı ve aldığı biçimler üzerinde durulmayacaktır. Bu çok ilginç ama farklı bir çalışma konusudur. Ancak hem iktisatçıların dünyayı betimleme tarzları ile evrim kuramının benzer yönleri, hem de farklı teorilerin değerlendirilmesinde evrimsel bir bakış açısının kullanılmaya başlanması, bu konuya da değinmeyi gerekli kılmaktadır.

Önce kısaca, evrim kuramını, ardından da iktisat metodolojisi tartışmalarındaki etkisini ele alacağız. 

Evrim kavramı. "Basit, sade ve biçimsiz olandan, belirgin ve karmaşık olana, ilkelden mükemmele doğru doğrusal, düzenli ve ilerlemeci nitelikteki değişirrV'i ifade etmektedir (Demir ve Acar, 1992. ss. 126-27). Evrim kuramı da. hayatın işleyişine ilişkin en temel yasasının evrim olduğunu ve her canlının evrim sürecinin içinde varlığını sürdürmeye çalıştığını savunmaktadır (Bulutay. 1986. s. 10). 

Bu bağlamda evrim kuramının dört temel unsuru vardır. Bunlar çeşitlenme,  kalıtım, çoğalma ve doğal ayıklanmadır (Hirshleifer, 1977. s. 8). Buna göre biyolojik varlıklar, genetik yapıları gereği, sürekli çeşitlenmektedirler. Ortaya çıkan bu çeşitlilik kalıtım yoluyla bir sonraki nesle aktarılmaktadır. Canlı türünün bu çoğalmasının koşulu da çevreye en iyi uyum sağlayanın hayatını sürdürmesi, uyum sağlayamayanın ise silinip yok olmasıdır. Böylece mutasyon yoluyla gen yapılarında meydana gelen değişimlerin, nesillerinin idamesini sağlayacak olanlarını alıkoymak suretiyle canlılar, sürekli evrimsel bir gelişme halindedirler. Temel yasa, uyum sağlayabilen, yani güçlü olanın kazanması, neslini devam ettirmesi, uyum sağlayamayanın ise yok olup gitmesidir. 

Bu bakış açısının toplumların gelişimine uygulanması sosyal evrimciliği ortaya çıkarmıştır. Sosyolojide H. Spencer'den başlayan bu tartışma, şimdi sosyobiyoloji alanına kaymıştır. Evrim kuramı, hem karşı çıkan, hem de savunanların ona yüklediği anlam bakımından, diğer sosyolojik yaklaşımlardan oldukça farklı bir konumdadır. Çünkü evrimcilik, canlıların gelişimini açıklamaya yönelik bir yaklaşım olmasına rağmen, içerimieri itibariyle materyalist bir varlık anlayışına yaslandığı için, daha çok. dini gerekçelerle eleştirilmiştir.

Evrim kuramına yöneltilen eleştirilerin çoğu, bu kuramın mevcut bilgi birikimimizle uyuşup uyuşmadığı, eğer uyuşuyorsa ne derece uyuştuğu noktasında toplanmaktadır. Bu konudaki karşıt tezler, doğada rekabete dayanamayan zayıfların ayıklandığı yaklaşımını destekleyenler kadar, hatta onlardan daha da çok. yardımlaşma esasına göre canlıların birbirini koruduğuna ilişkin gözlemler ve örneklerin mevcut olduğunu savunmaktadırlar. Bu konudaki tartışmalar ve ortaya çıkan sorunlar, yukarıda da ifade edildiği üzere, sosyal bir arkaplan çerçevesinde geliştiği için pek kolay çözümleneceğe benzememektedir. 

Ancak evrim kuramına bu bağlam dışında yöneltilen iki eleştiriye burada değinmenin yaralı olduğu kanaatindeyiz. Bu eleştirilerden birincisine göre. evrim kuramı aslında bir totolojiden ibarettir. Çünkü, canlıların çevreye iyi uyum sağlayabilmelerini. yaşamlarını sürdürmeleriyle. yaşamlarını sürdürmelerini de çevreye iyi uyum sağlamalarıyla açıklamaktadır. Bu da bilgi dağarcığımıza çok önemli bir katkı sağlamamaktadır (Bulutay. 1986. s. 23). 

İkinci eleştiriye göre ise. Bu kuram, özellikle de sosyal 

ilişkilere veya uygarlıkların gelişimine uygulandığında, güçlü olup güçsüzleri ortadan kaldıranlar korumakta, onlara bir meşruluk kılıfı uydurmaktadır (Hirshleifer, 1977, s. 6). Bu iki eleştiri özellikle, evrimsel yaklaşımın iktisat bağlamında örneklendirilmesinde oldukça anlamlı gelmektedir. 

Sosyal evrimciliğin yanısıra, bilginin gelişmesinde de evrimci bir bakış açısı sözkonusudur. Bu evrimci epistemoloji, evrim kuramı çerçevesinde, insan bilgisinin büyümesi ile türlerin evrimi arasındaki benzerlikleri vurgulamaktadır. Katı tahminler doğadaki kör değişimlere (mutasyonlara); bilgide eleştiri süreci de. tabiattaki doğal ayıklanma sürecine benzetilmektedir. Böylece epistemolojiye hem bir deneysel temel, hem de gerçekçi bir çerçeve sağlanmaktadır (Caldwell, 1991, ss. 23-24). Buna göre sadece organizmaların değil, fikirlerin de, varlıklarını sürdürebilmeleri kendilerini çevreye uydurabilmelerine bağlıdır (Lakatos. 1986, s. 108). 

Evrimci bilgi kuramcıların amacı, fikirlerin ayıklanabilmesi için optimal miktarda eleştirel söylemin gelişebileceği bir "rasyonellik ekolojisinin (ecology of rationality) oluşturulmasıdır (Radnitzky ve Bartley. 1987). Böylece eleştirinin karşısında tutunabilen görüşler varolacak, tutunamayanlar ise tasfiye edilecektir. Bu yolla, bilginin doğruluğu veya yanlışlığının nasıl belirlenebileceği sorunu da ortadan kalkmış olacaktır.

İktisatta Evrimcilik 

İktisatta evrimciliği ele alırken evrim teorisi ile iktisat arasında, tek taraflı bir etkiden ziyade, karşılıklı bir etkileşimden bahsetmek mümkündür. Zira evrim teorisinin kurucusu Charles Darwin'in klasik iktisadın önde gelen isimlerinden Thomas Malthus'dan etkilendiği söylenebilir (Hirshleifer, 1977, s. 4)  Ancak bu etkinin çok fazla abartılması da yanlış olur. 

İktisatta evrimci yaklaşım, birincisi genel kabul gören iktisadi çözümlemelerin kullandıkları kavram ve varsayımların, ikincisi de. iktisat metodolojisinin en önemli sorunlarından biri olan farklı teorilerin değerlendirilmesinin kullanılması gereken ilke yahut ölçütlerin tartışıldığı iki değişik alanda gündeme gelmektedir. 

Birinci grup tartışmalarda, iktisat biliminin iktisadi olay ve ilişkileri ele alış biçimi ve kullanılan kavramlar ile evrim kuramınınkiler arasındaki benzerlikleri konu edinilmektedir (Alchian. 1950; Nelson ve Winter,1974; Friedman, 1959; Hirshleifer, 1977; Blaug. 1980. Heiner, 1983; Petr, 1983). 

İktisatta evrim tartışmalarını başlatan Alchîan. firmaların. evrim teorisindeki mutasyonlar gibi çoğu şansa bağlı olarak sonuçlanan, deneme yanılmaya dayalı, kesinlik arzetmeyen kararlarla piyasada yol aldıklarını, bunun sonunda uyum sağlayamayanların tasfiye olduğunu söylemekteydi 

Bu bağlamda, iktisadi etkinlikte bulunan bireylerin kararlarını oluştururken göz önünde tuttukları faktörlerin, yani "optimizasyon"un evrim kuramındaki "adaptasyon", firmaların piyasaya girmesi ve çıkmasını belirleyen "rekabef'in de. "doğal ayıklama" ile benzerliğine işaret edilmektedir (Hirshleifer, 1977, s. 2). İktisadi alanda "en optimal" kararı veren firma varlığını sürdürmekte, diğerleri tasfiye olmaktadır. Dolayısı ile firmalar kararlarını oluştururken, içinde bulundukları çevresel şartları göz önüne almaktadırlar. Şartlara uyum sağlayabildikleri sürece piyasada kalabilmektedirler (Nelson ve Wînter, 1974, s. 891). Kaynak israfının önlenmesi için "doğal ayıklama" süreci, hangi firmaların piyasada kalacaklarına yardımcı olmaktadır (Friedman, 1959. s. 22).

Bu evrimci yaklaşım ile Schumpeter'ın kapitalizmin kendini yeniden üretmesinde girişimcinin rolü konusunda söyledikleri arasında da bazı paralellikler sözkonusudur (Nelson ve Winter. 1974.    ss.    886-90).    Bilindiği üzere, Schumpeter. Yenilikçi girişimci ve yaratıcı yıksm üzerinde durarak, bunlar olmadığı taktirde sistemin yürümeyeceğini söylemekteydi (Schumpeter. 1964. s. 62). 

Evrimci yaklaşım ikinci olarak, aynı konudaki farklı teorilerden hangilerinin, hangi ölçütlere göre diğerlerinden daha "iyi" yahut "doğru" olduğunun belirlenmesi tartışmalarında gündeme gelmektedir (Caldweil. 1991. ss. 23-24). Burada da teori, rasyonel eleştiri ortamında varlığını sürdürüp sürdürememesine göre değerlendirilmektedir. Doğal ayıklamayı sağlayan bu rasyonel eleştiri sürecidir. Bir teori, eleştiriye olan açıklığı ve kendisine yöneltilen bütün eieştirleri aşma konusunda gösterdiği başarıya bağlı olarak rakiplerini eleyecektir. Dolayısıyla, tüm teoriler bu süreç içinde kendilerine yöneltilen eleştirlerin ışığında yeniden formüle edilmeye ve eleştirilere rağmen korunmaya çalışılacaklardır. Elenip elenmemelerini de. ortaya çıkan yeni durumları açıklama ve eleştirilere karşı direnme anlamında, bulundukları ortama uyum sağlama yetenekleri belirleyecektir. İktisadi alanda, aynı konudaki farklı kuramlar, birbirleriyle yarış halindedirler. Bu teorileri çatısı altında toplayan bir bütün olarak iktisat bilimi, işte bu "rakip kuramların savaşımı ile gelişmektedir" (Buluîay. 1986. s. 6).

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri