Kriz Kavramı ve Ekonomik Kriz’in Etkileri
Çevredeki belirsizlik ve değişiklik durumu,
işletmeleri sürekli olarak beklenmedik tehlike veya
fırsatlarla karşı karşıya bırakmaktadır.
İşletmelerin varlığını devam ettirebilmeleri, bu
tehlikelerden korunmalarına veya fırsatları
değerlendirebilmelerine bağlıdır. Gerek tehlike
gerek fırsat olsun beklenmeyen ve önceden sezilmeyen
olaylar, işletmeleri plansız değişmeye zorlamakta ve
hatta krize sevk edebilmektedir.
Son yıllarda
işletmelerin dışındaki olumsuz koşullardan ve kendi
yönetim politikalarından dolayı karşılaştıkları
krizlerde artış olmuştur. 1980 öncesi Türkiye’de
ortaya çıkan enerji darboğazı sonucu elektrik
kısıtlamalarına gidilmesi, işletmeler açısından
önemli üretim kayıplarına neden olmuştur. Bu dönemde
sonunda ekonomik krizlere hazırlıksız yakalanan
işletmeler zor durumda kalmıştır.
Çernobil nükleer santralinde olan kaza sonucu
1986’da radyasyon sızıntısı yaşanmış, Karadeniz
bölgesinde insan hayatını tehlikeye sokacak oranda
yüksek radyasyon yayılmış, çay fındık vb. ürünlere
bağlı olarak ekonomik hayatını sürdüren işletmeler
ciddi kayıplarla karşılaşmıştır.
1990’da
Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinin ardından, ABD’nin
müdahale ettiği Körfez Krizi Türkiye ekonomisini
olumsuz etkilemiş, bu bölgeye ihracat yapan,
taşımacılık yürüten işletmelerin faaliyetleri durma
noktasına gelmiştir.
5 Nisan 1994 Ekonomik krizi ise fınans
sistemini daha fazla etkilemiş, hammadde
fiyatlarındaki artış dövizdeki artışa bağlı olarak
rekor düzeye çıkmış ve işletmeler açısından kapasite
kullanım oranlan düşmüştür. Binlerce firma zor
duruma düşmüştür.
1997’de
Tayland’da başlayan ve uzak doğuyu saran krizle
yeniden olumsuz yönde etkilenen işletmelerin başında
özellikle demir çelik sektörü en büyük pazarını
kaybetmiştir. Ardından 1998’de Rusya’da meydana
gelen kriz Türkiye’yi derinden etkilemiştir.
Uzakdoğu işletmeleri acilen ihtiyaç duydukları
dövize ulaşabilmek için
özellikle elektronik, gıda ve otomotiv gibi endüstri
dallarında önemli fiyat indirimlerine gitmeye
başlamış ve bu endüstri dallarında faaliyet gösteren
işletmeler iç ve dış pazarlarda önemli krizlerle
karşı karşıya kalmışlardır.
1999’da
ise 17 Ağustos ve 12 Kasım depremiyle özellikle
Marmara Bölgesi’nde kurulu bulunan işletmelerde ağır
hasarlar meydana gelmiş ve çoğu işletme üretim
yapamaz, kullanılamaz duruma gelmiştir.
2000 yılı
kasım ve 2001 yılı şubat ayında peş peşe meydana
gelen ekonomik dalgalanmalardan işletmeler çok büyük
pazar payı kaybı ve üretim kayıpları vermişlerdir.
Sabit kurdan dalgalı kur rejimine geçilmiş, dövizin
TL karşısında değer kazanmasına neden olunmuş, faiz
oranları artmış ve bu olumsuzluklar karşısında
birçok işletme zor duruma düşmüştür.
Kriz, işletmelerde
aynı etkiyi yaratmayacaktır kuşkusuz, krizlere karşı
işletme tarafından zamanında alınabilecek bazı
önlemler karşılaşılabilecek zararları önemli ölçüde
azaltabilmektedir.
Kriz genel anlamda normal işleyişinde
olmayan, reform gerektiren istikrarsız bir durumdur.1
Bir örgütün rutin sistemini bozan ve aniden ortaya
çıkan herhangi bir acil durum olarak tanımlanabilir.
Yöneticinin yakın dikkatini gerektirir. Sadece devam
eden faaliyetleri değil, aynı zamanda işletmenin
yaşamını tehdit eder, üretim kapasitesini
kullanılamaz duruma getirir ve rekabeti sarsar.
Kriz, kurumların etkinleşmesi veya değişmesi yönünde
kritik bir etkiye sahiptir.
Kriz konusunda iki yaklaşım
vardır.
-Sübjektif
Yaklaşım: Sezgiye yöneliktir. Krizin işletme
yönetiminin sezgilerine ve algılamasına bağlı olarak
ortaya çıktığını savunur.
-Objektif Yaklaşım:
işletmeyi sistem olarak görür. işletme
sisteminin alt sistemlerinden birinin bozulmasına
bağlı olarak krizin ortaya çıktığını öne sürer.
Diğer
yandan, krizin hangi faktörlerden
kaynaklanarak gündeme geldiği önemlidir.
|