MAKROEKONOMİK AMAÇLAR, ARAÇLAR, ÇELİŞKİLER
Uygulanacak ekonomik istikrar politikasının secimi
sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Bunun temel
nedeni makroekonomik amaçlar arasında çelişkiler
bulunmasıdır. Çoğu makroekonomik konuda karşımıza
ekonominin temel sorunu olan kıtlık sorunu çıkar.
Kıtlık sorununun ortaya çıktığı her konuda olduğu
gibi makroekonomik hedeflerde de tercih yapmak, bir
başka deyişle bir hedefi seçerken diğerini feda
etmek kaçınılmaz hale gelir. Bu nedenle
iktisatçının görevi, siyasetçiye ulaşılabilecek
hedefleri, bunlara ulaşmak için gerekli politika
araçlarını ve bu araçların uygulanması sırasında
veya sonucunda diğer hedeflerden nasıl sapmalar
olacağını açıklamaktan ibarettir. Bundan sonrası,
bir başka deyişle tercihin ortaya konması siyasal
bir sorundur.
Aşağıdaki şemada makroekonomik amaçlar ve bunlara
ulaşmak için kullanılabilecek makroekonomik politika
araçlarına yer verilmektedir.
Tablo
32:
Makroekonomik Amaçlar ve Araçlar
MAKROEKONOMİK AMAÇLAR |
MAKROEKONOMİK ARAÇLAR |
1.
Üretimin Artırılması Yüksek ve sürekli bir
GSMH büyümesi |
1.
Maliye Politikası Araçları
Kamu giderleri ve vergi araçları |
2.
İşsizliğin Azaltılması Yüksek ve sürekli bir
istihdam |
2.
Para Politikası Araçları
Para arzı ve faiz oranunın denetimi |
3.
Enflasyonun Giderilmesi
Fiyatlar genel düzeyinin istikrarının
sağlanması |
3.
Gelirler Politikası Araçları Heterodoks şok
önlemler |
4.
ödemeler Dengesinin İstikran Dış ticaret ve
cari işlemler dengelerinin Ve döviz kuru
istikrarının sağlanması |
4.
Uluslararası Ekonomi Politikası Araçları
Tarifeler, kotalar v.b. ile dış
ticaretin caydırılması veya özendirilmesi,
döviz kuru yönetimi |
Kaynak: Paul A. Samuelson ve
William
D. Nordhaus,
Economics, 1992,
s. 397'deki tablodan yararlanılarak hazırlandı.
Yukarıdaki tabloda özetlenen makroekonomik amaçların
birbirleriyle olan çelişkilerini genel olarak
şöylece özetleyebiliriz
Tablo
33:
Ekonomi Politikasının Amaç ve Araçları Arasındaki
Çelişkiler
AMAÇ |
OLASI SONUÇLAR |
Yüksek GSMH büyümesi |
Enflasyonda yükselme, istihdam artışı |
Enflasyonun düşürülmesi |
GSMH gerilemesi, yüksek oranlı işsizlik |
İşsizliğin azaltılması |
GSMH büyümesi, enflasyonda yükselme |
Dış ticaret açığının düşürülmesi |
İç tüketimde, yatırımda (GSMH'de) düşme |
Bu sonuçların her zaman aynı şekilde ortaya
çıkmayacağı açıktır. Bununla birlikte Türkiye
uygulaması bu şemada yer verilen olası sonuçlara
büyük ölçüde uygundur. Görülen odur ki
makro-ekonomik amaçlar arasında çok önemli
çelişkiler bulunmaktadır. Bu nedenle bu hedeflerin
hepsini aynı anda gerçekleştirmek mümkün değildir.
Mümkün olan, ekonominin birincil öncelikli sorununu
belirleyip bunu önlemeye yönelik istikrar
önlemlerini alabilmektir. Aslında bu da yeterli
değildir. Çünkü birincil öncelik olarak belirlenen
sorunun çözümü için alınacak önlemler başka
sorunları beraberinde getirecektir. Örneğin yüksek
enflasyonla mücadele önlemleri bir süre sonra
ekonominin durgunluk ya da stagflasyon içine
girmesine yol açabilir. Bu nedenle uygulanacak
istikrar politikası bir sorunu çözerken başka bir
sorun yaratmamaya göre şekillendirilmek zorundadır.
Makroekonomik amaçlar arasındaki bu çelişkiler
genellikle kısa dönemde çok daha açık bir şekilde
ortaya çıkar. Zaman geçtikçe, bir başka deyişle
kısa dönemden uzun döneme geçilmeye başlandıkça
çelişkiler yumuşamaya başlar. Bunun en tipik örneği
enflasyon ile işsizlik arasında ters yönlü bir
ilişki olduğunu ortaya Rüyan A.W. Phillips'in
İngiltere ekonomisi üzerine yaptığı bir araştırma
sonucunda ortaya koyduğu düşünceler çerçevesinde
geliştirilen Phillips Eğrisi analizinde
görülebilir. Uzun yıllar enflasyon arttıkça
işsizliğin azalacağı yada işsizlik arttıkça
enflasyonun düşeceği şeklindeki Phillips Eğrisi
analizi ekonomik istikrar politikalarının önündeki
en önemli engeli oluşturmuştur. Daha sonra yapılan
araştırma ve katkılar söz konusu ilişkinin uzun
dönemde bu kadar tersine bir görünüm içinde
olmadığını ortaya koyunca enflasyonla mücadelede
daha kararlı önlemler alınmasına yol açmıştır.
Son yıllarda ekonomi biliminde kısa dönem-uzun dönem
farklılıklarının daha belirgin bir teorik yapıya
ulaşması ve özellikle doğal işsizlik oranı
teorisinin getirdiği katkılar sonucunda,
bekleyişlerin ekonomik karar ve uygulamaların
sonuçlarını sanıldığından daha fazla etkilediği
görüşünün de yaygınlık kazanmasıyla Phillips Eğrisi
analizi yeniden ele alınarak değerlendirilmeye
başlanmıştır. Bu yeni yaklaşım kısa dönemde ortaya
çıkan enflasyon ile işsizlik arasındaki çelişkili
ilişkinin (trade-off) uzun dönemde ortaya
çıkmayacağını, doğal işsizlik oranı teorisi
çerçevesinde uzun dönemde bu ilişkinin yalnızca
enflasyonda artışa yol açacağı ve işsizliği doğal
işsizlik oranının altına çekemeyeceğini
göstermektedir. O halde bunun tersi olan talep
daraltıcı politikaların sonucunda enflasyonda
ortaya çıkacak gerilemelerin kısa dönemde neden
olacağı geçici istihdam azalmalarının uzun dönemde
yine doğal işsizlik oranı etrafında dengeye
kavuşacağını söylemek mümkündür.
Bütün sorun burada konu edilen uzun dönemin ne kadar
uzun bir dönem olduğu konusunda düğümlenmektedir.
Siyasal iktidar kısa dönemde kendisi açısından
negatif puan getirecek olan bir uygulamanın olumlu
sonuçlarını alabilecek kadar iktidarda kalacak
mıdır? Uzun dönemin süresini tam olarak vermek
mümkün olmamakla birlikte iktisatçıların kabulünün
en az 5-10 yıl arasında bir süre olduğunu
vurgulayabiliriz. Uzun dönem böyle ortaya konunca
bu sürenin demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasal
iktidar süresiyle bağdaşmadığı anlaşılmaktadır. O
nedenledir ki Phillips Eğrisi analizi enflasyonla
işsizlik arasındaki çelişkiden çok, siyasal
iktidarın kendi oy oranı ile ülkenin çıkarları
arasındaki çelişkinin açıklanmasına yarayan bir alet
halini almaktadır.
|