Miktar Kuramı ve Fisher Denklemi
Miktar kuramını en açık ve yalın bir şekilde
Amerikalı ekonomist Irving Fisher açıklamıştır.
Fisher, miktar kuramını açıklamak için değişim
(mübadele) denklemi olarak bilinen ve aşağıda
gösterilen denklemden yararlanmıştır:
M.V + M'.V = P.T
Burada;
M : Dolanımdaki para miktarını,
V : Paranın dolanım hızını, M': Banka parasının
miktarını,
V : Banka parasının dolanım hızını, P : Fiyatlar
genel düzeyini,
T : İşlem hacmini, belirtmektedir. Yukarıdaki Fisher
denklemini, banka parasını da para arzı (M) içinde
gösterirsek,
M.V = P.T şeklinde yazabiliriz.
Fisher ve onu izleyen ekonomistlere göre değişim
denklemindeki V ve T parametreleri belli bir dönem
boyunca değişmez. (V)' nin sayısal değerini
belirleyen halkın sosya-psikolojik davranışları ve
kurumsal yapıdır. Bu nedenle olağanüstü durumlar
dışında bu sayısal değerde önemli değişmeler
beklenemez. Klasik kurama göre ekonomideki bütün
kaynaklar tam kullanım halinde bulunduğundan belli
bir dönem içinde (T) parametresi de değişmez.
Oysa denklemde yer alan M (toplam para miktarı) nin
miktarı ise değişebilir. Çünkü piyasaya sürülecek
para miktarını Merkez Bankası belirler. İşte bu
koşullar altında denklemde (M) tek egemen unsur
olmakta, denklemin sol tarafının aktif öğesini
oluşturmaktadır. Denklemin sağında bulunan tek
değişken unsur P, yani fiyatlar genel düzeyidir. Şu
halde para miktarındaki artışlar doğrudan fiyatlar
genel düzeyinin yükselmesine ve paranın değerinin
düşmesine neden olacaktır.
Miktar Kuramı ve Cambridge Denklemi
Para tutumu yaklaşımı özellikle Cambridge
Üniversitesi'nin öğretim üyeleri, örneğin Alfred
Marshall tarafından benimsenmiş bir görüştür.
Yaklaşımın açıklanmasında kullanılan denkleme bu
nedenle Cambridge denklemi adı da verilmektedir.
Denklemi yazalım:
M = k.P.T
Burada;
M : Para miktarını,
k : Halkın elinde tutmak istediği paranın nakdi
işlem hacmine oranını,
P : Fiyatlar genel düzeyini,
T : İşlem hacmini belirtmektedir.
Cambridge denklemi de yukarıda açıklanan açık
gerçeğin başka tür ifadesidir. Ekonomide yapılması
planlanan işlemlerin hacmi (1) bir milyon, bu
işlemlere uygulanacak ortalama fiyat 10 para birimi
ise işlemlerin para ile ifadesi 10 milyon para
birimidir. Bireyler bu işlemleri gerçekleştirmek
için ellerinde 2 milyon para birimi tutmak
eğiliminde iseler (k)' nin sayısal değeri 1/5
olacaktır. Halkın elinde tutmak istediği para
miktarının işlem hacmine oranı ve işlem hacmi sabit
varsayıldığı takdirde, para arzındaki bir artış
doğrudan fiyatlar genel düzeyini yükseltecektir.
Örneğin para arzı 4 milyon birime çıktığı zaman halk
eline fazladan geçen parayı çeşitli harcamalar için
kullanacaktır. (T) sabit olduğuna göre bu harcama
artışı fiyatlar genel düzeyini iki katma çıkaracak
ve işlemlerin para ile ifadesi de 10 milyon para
biriminden 20 milyon para birimine yükselecektir.
Böylece para talebi ile para arzı arasındaki denge
yine sağlanmış olacaktır. Çünkü k = 1/5 olduğuna
göre halkın 20 milyon birimlik işlem hacmi için para
talebi 4 milyon para birimine çıkmıştır.
Dikkat edilecek olursa Cambridge denklemindeki k'
nin sayısal değeri Fisher denklemindeki V nin
sayısal değerinin tersine eşittir. İki denklem
arasındaki cebirsel özdeşlik bir yana, k ile V
arasındaki bu ilişki ekonomik açıdan da
açıklanabilir. Bir ekonomide bireyler yapmayı
tasarladıkları işlemlerin 1/5' i kadar parayı
yanlarında bulundurmak istiyorlarsa bu demektir ki
işlemlerin tamamı gerçekleşinceye kadar her para
birimi ortalama 5 kere el değiştirecektir, yani
paranın dolanım hızı 5 olacaktır.
Keynesci Miktar Kuramı
Keynes, para miktarı ile mal miktarı arasında
bir dengenin bulunduğunu Fisher' den farklı bir
formül ileri sürerek açıklamıştır.
N = K.P + K'.P.R N = P.(K + K'.R)
P= N / K+K'R
Burada;
N : Para arzı (kağıt para ve kaydi para),
P : Tüketim mallan fiyatlar düzeyi,
K : Tüketim harcaması için tutulan kağıt para
miktarı,
K': Tüketim harcaması için tutulan vadesiz mevduat (kaydi
para),
R : Vadesiz mevduatın kağıt paraya oranı; K' =
vadesiz mevduat / Kâğıt para : R = K’/K [Mevduat
bankalarının rezerv (ihtiyat) olarak beklettikleri
satın alma gücüdür.
Keynes' in formülü yalnızca kantatif (miktar) yönden
değil, aynı zamanda kalitatif yani yapısal yönden de
önem taşımaktadır. Ancak formülde dolanım hızı yer
almaz. Çünkü formül yalnızca belli bir an için
geçerlidir ve statiktir.
Öte yandan Keynes denklemine K 'nü de katmak
suretiyle yani bireylerin kaydi para şeklinde
korudukları satın alma gücü potansiyelini de dikkate
almış bulunmaktadır. Daha sonraları Keynes, Miktar
Kuramı denkleminde bazı değişiklikler yapmış ve
aşağıdaki formülü yazmıştır:
P = Y/O => Y = P.O
Burada,
P : Fiyatlar genel düzeyi, Y : Para olarak
harcamalar, O : Mal ve hizmetler hacmidir. Keynes,
toplam gelir ve istihdam düzeyindeki değişmelerin
üzerinde durulması gerekliğini söylemiştir.
Keynes' e göre, ekonomide atıl kapasite varsa (eksik
istihdam) ve arz tam esnek (elastik) ise istihdam
hacmi para miktarı ile artacak ama para arzının
çoğalması fiyatları yükseltmeyecektir. Çünkü
ekonomide kullanılmamış kapasite bulunduğundan
üretim artabilecektir.
efektif talep, fiyatlar genel düzeyini
yükseltecektir. Görüldüğü gibi Keynes' in bu görüşü
Miktar Kuramı taraftarlarının görüşü ile
örtüşmektedir. Ancak Miktar Kuramı taraftarları
ekonominin sürekli tam istihdam düzeyinde olacağı
görüşünde idiler. Oysa Keynes, ekonomilerin
genellikle eksik istihdam durumunda bulunacaklarını
söylüyor ve tam istihdam durumunun çok az
görülebilen özel bir durum olduğunu belirtiyordu.
Keynes' e göre Miktar Kuramı tam istihdam düzeyinden
sonra geçerli olabilir.
Bununla birlikte, Keynes bir ekonomide eksik
istihdamdan tam istihdama uyumlu bir şekilde her
zaman geçilebileceğini ileri sürmüştür. Çünkü:
- Efektif talep hacmindeki değişmeler, para
miktarındaki değişmelerle aynı oranda olmayabilir.
- Üretim faktörleri homojen olmadığından, üretim
miktarı genellikle, azalan verimler yasasına bağlı
kalacaktır. Bunun içindir ki tam istihdama ulaşmadan
maliyetlerin ve dolayısıyla fiyatların yükseleceği
kabul edilebilir.
- Yine tam istihdama ulaşmadan işçi sendikaları
nominal ücreti arttıracak kadar baskı yaparlar.
Gerçekten, istihdam ve üretim hacmi genişlediği
zaman, ücret artışları çok daha kolay sağlanacaktır.
Oysa, bu ücret artışları fiyatları etkileyecektir.
- Piyasalarda, üretim faktörleri arzının farklı
esneklikte bulunmaları ve bir bölgeden diğer bölgeye
faktör mobilitesinin (yer değiştirme) güçlüğü
yüzünden, bölgesel fiyat dalgalanmaları
başlayacaktır. Bu bakımdan üretim arttıkça
darboğazlar ortaya çıkacaktır. Teknik teçhizat ve
işçi yetersiz olabilir, uzmanlaşmış kalifiye işgücü
(nitelikli işçi) sıkıntısı çekilebilir
Buna karşılık, ekonomide atıl kapasite yoksa (tam
istihdam) ve arz tamamen esnek değilse (inelastik)
para miktarının çoğaltılması fiyatları
yükseltecektir. Böylece, Keynes, fiyatlar üzerine o
zamana kadar gözardı edilen efektif talep, arz
esnekliği, istihdam düzeyi gibi unsurların etki
yapacağını söylemiştir.
Şimdi bu durumları daha geniş açıklayalım:
-Eğer ekonomi eksik istihdam durumunda ise; para
miktarının artışı tüketim ve yatırım harcamalarında
başka bir deyişle efektif talepte bir artış meydana
getirecek, efektif talepteki artış da, mal ve hizmet
üretimini uyararak yaklaşık düzeyde bir üretim
artışını gerçekleştirecektir. Bu durumda para
miktarında (M) meydana gelen artış, Miktar Kuramı
taraftarlarının görüşlerinin aksine, ekonomide fiyat
düzeyini (P) yükselmesine neden olmayacaktır. Çünkü,
atıl duran üretim faktörleri artık cari ücret
düzeyinden çalışma alanı bulabilecekler ve böylece,
reel ulusal gelirde meydana gelecek artışlar,
efektif talebi karşılayabilecektir.
|