Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Neoklasik Büyüme Modeli, Neo Klasik Model

Neoklasik iktisat veri kaynakların optimum dağılım koşullarını araştırma ve bireylerin iktisadi davranışlarından hareket eder. Dolayısıyla. mikrostatik bir teoridir, büyüme sorunları bu teorinin temel yapısında yer almaz. Ancak bu teori piyasa ekonomisinin, her zaman etkin kaynak dağılımını sağ­ayacağını göstermeye çalışmaktadır. O nedenle Roy Harrad, 20. yüzyılın ortalarında uzun dönem büyüme içerisinde kapitalizmin tam' istihdam dengesini sağlayabilecek mekanizmalardan yoksun olduğunu gösteren bir model ortaya atılınca neoklasik iktisatçılar büyüme sorunları ile ilgilenmek ve büyüme sürecinde sistemin tam istihdamı sürdürecek intibak mekanizmalarına sahip olduğunu göstermeye çalışmak durumunda kaldılar. Büyüme iktisadında temel sorun artan işgücü ve sermaye miktarının ve değişen teknolojinin ekonomiye etkilerini ortaya koymaktır. Neoklasik iktisatçılar tam istihdam dengesindeki bir ekonomide işgücü ve sermaye miktarının artmasının tam istihdam dengesini bozmayacağını, bunu sağlayacak mekanizmalara sistemin sahip olduğunu öne sürdüler. Sözünü ettikleri mekanizma, bütün tahlillerinde kullandıkları arz ve talep mekanizmasıdır: Ekonomide tam istihdamın uzun dönemde korunabilmesi için işgücü, sermaye e üretim artış organlarının aynı olması gerekir. Fiyat mekanizması bunu sağlar. Şayet sermaye miktarı işgücü miktarından daha hızlı artarsa, bu adam başına sermaye miktarının çoğalması demektir. O zaman sermayenin getirisi, yani karlılığı düşer. Bu daha çok emek kullanan tekniklere dönülmesine yol açar. Böylece iki faktörün büyüme hızı tekrar eşitlenir. Görüldüğü gibi burada faktörler arası sınırsız ikame (sınırsız teknolojik olanaklar), azalan getiri gibi tipik neoklasik varsayımların kullanılmasına devam edilmektedir. Öte yandan eğer işgücü miktarı sermaye miktarından hızlı artarsa bu kez adam başına sermaye azalır. Bu sermayenin getirisinin yükselmesi demektir. Dolayısıyla sermaye yoğun tekniklere dönülür ve eşitlik yine sağlanır. Bu yapıda bütün işletmeler en son teknolojiyi kullanmaktadırlar. Bunu sağlayan sermayenin yoğunlaşabildiği varsayımıdır. Yani teknolojik gelişme oldukça sermaye stokları yeni teknolojiye uygun hale getirilebilmekte, yani üretim fonksiyonu sürekli kaymaktadır. 

Neoklasik İktisat, Neo Klasik İktisatçılar

Akademik iktisat dünyasında klasik okulun egemenliği 18S0'1i yıllara kadar sürdü. Ancak o dönemin siyasal ve sosyal koşullarında artık emek değer teorisine dayalı bir iktisadı sürdürmek söz konusu olamazdı. Çünkü emek değer teorisinin Marx'ın elinde artık değer kavramına Ulaşması, böyle bir teorinin kapjta1izın altında akade mikro iktisatın temelini oluşturmaya devam etmesini eşyanın tabiatına aykırı kılmaktaydı. Nitekim aynı yıllarda Cournot, Dupuit ve Cossen gibi iktisatçılarca temel kavramları önceden geliştirilmiş bulunan yeni bir yaklaşım ortaya çıktı. Emek-değer teorisini fayda değer teorisi ile değiştiren bu yaklaşımın kurucuları Jevons ve Menger, başlıca teorisyenleri ise Marshall ve Walras'tır. Teori sonradan Edge­worth, Wicksell, Oark, Fisher, Pareto gibi iktisatçılarca olgunlaştırılmıştır. 

Neoklasik iktisat 1870'lerden itibaren akademik iktisat dünyasına egemen oldu. Nitekim o yıllardan itibaren iktisadin temel ders kitabı Marshall'ın "ılke1er"i oldu. Bu durum Keynesçiliğin yükselmesine kadar sürdü. Ancak buna bakarak neoklasik iktisadın 1870'ler ile 1930'lar arasında ağırlık taşımış bir iktisat yakla­şımı olduğunu söylemek doğru olmaz. Neoklasik iktisat ortaya çıktığı dönemden itibaren günümüze kadar yöntemi, öncüleri, varsayımları ve kavramları ile akademik iktisada egemen olmuştur. 

Neoklasik iktisatta temel hareket noktası rasyonel davranan bireydir. Bunun anlamı üreticilerin kar, tüke­ticilerin fayda maksimizasyonu peşinde koşmasıdır. İnsanların tercihleri ile teknoloji veridir. Tarihsel zaman yerine kavramsal zaman söz konusudur. İşte bu çerçeve neoklasik iktisadın tarih, sosyoloji, siyaset, psikoloji ve sınıf ilişkileri ile temasını keser. 

      Neoklasik iktisadın bir başka önemli On kabulü kaynak miktarının veri alınmasıdır. Yani insanların sahip oldukları üretim faktörleri miktarının başlangıç miktar ve dağılımı o şekliyle veri kabul edilir. Böyle bir durumdan hareketle etkin kaynak dağılımının koşulları araştırılır. Dolayısıyla neoklasik iktisadın konusu veri kaynakların optimum dağılımıdır. 

Neoklasik iktisada göre serbest piyasa ekonomisi optimum kaynak dağılımını sağlar. Yani serbest piyasada fiyatların hareketi ekonomiyi öyle bir noktaya getirir ki, artık yeni değişimler yaparak toplam refah düzeyini yükseltmek mümkün olmaz.

Neoklasik Sentez

Keynesin görüşlerinin neoklasik mikro iktisatla uyumlu hale getirilmesine yönelik makro modeller kurma çabaları sonucu oluşturulan ve akademik iktisada İkinci Dünya Savaşı son­rasından 1970'lerin başlarına kadar egemen olan yaklaşım. Başlıca temsilcileri Hicks, Hansen ve Samuel son'dur. 

Neoklasik sentezi Marshall'ın sentezi ile karıştırmamak gerekir. Alfred Marshall yaptıklannda klasik iktisadla neoklasik iktisadın bir sentezini yapmaya çalıştı. Ancak Marshall neoklasik iktisadın kurucularından ve başlıca teorisyenlerinden biri sayılır. Neoklasik sentez onun çabaları için kullanılan bir ad değildir. Neoklasik sentez, bu senteze dayalı iktisat politikaları başarılı olduğu ölçüde teorideki egemenliğini de sürdürdü. Ancak stagflasyon karşısında bu politikala­rın çaresiz kalması, arkalarındaki teorik yapının da gözden düşmesine ve sorgulanmasına neden oldu. Bugün çoğu iktisatçıya göre neoklasik sentez eklektik bir yapıdır ve çıkmaz bir sokaktır. Çünkü neoklasik mikro iktisadın, Keynesçi yaklaşımla bağdaştırılması mümkün değildir. 

Neoklasik sentezin tanınmış teorik ifade biçimleri ve aygıtları IS-IM analizi ile Phillips eğrisidir. Bu yapılara göre enflasyon sayesinde işsizliği gidermek mümkündür. Zaten ikisinin birarada çıkmasına stagflasyon denilmiştir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri