Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Rasyonel Beklentiler Teorisi

Rasyonel beklentiler teorisi ya da daha doğru bir deyişle hipotezi, 1961 yılında John F. Muth’un Rational Expectations and the Theory of Price Movements adlı ça-lışmasıyla ortaya çıktı ve Robert Lucas’ın çalışmalarıyla genişletildi. (Paya, 2007: 352) Bu hipotez üzerine şekillendirilen marjinalist teorinin yeni biçimi ‘yeni klasik ekol’ adını taşımaktadır. Rasyonel beklentiler hipotezi, geleceği hemen tümüyle ön-gören bir karar alıcı varsaymaktadır ve daha önce Avusturyalılar bahsinde belirttiği­miz üzere Hayek’in geliştirdiği beklenti modeli bu görüşün doğmasında etkili olmuş­tur. Böylece Keynes’in beklentileri ekonomik analizin içine sokan yaklaşımına cevap vermek için geleneksel iktisat tarafından geliştirilmeye çalışılan beklentili modeller daha sonra yeni klasikler tarafından daha ileriye götürülmüştür. Ilginç olan ise bu hipotezin 1980’lerde makroekonomiye tamamen egemen olması sonucu bir kısım keynescilerin de bu hipotezi içeren keynesçi modeller oluşturmasıydı ki böylece ‘ye­ni keynesci’ ekol doğdu. 2007/8 krizi öncesinde bu hipotezin hem yeni klasik hem yeni keynesçi modelleri merkez bankaları ve akademik dünyada ve başlıca ekono-mik karar alıcılar üzerinde oldukça etkiliydi. Rasyonel beklentiler tezi aslında önemli bir ‘ihtiyacı’ yerine getirmekteydi. Buraya kadar sürekli anlattığımız, belirsizliğin ge-leneksel iktisatta yarattığı sorunlardan, bizzat belirsizliği işin içine katarak ama aynı zamanda da onu gerçek anlamıyla soyutlayarak kurtulmaya çalışılıyordu.

“Şu halde, piyasalarda oluşabilecek belirsizilik unsurları, piyasaların dengeye gelmesini en-gelleyebilecektir. Bu sorunlar, ilk önce Keynes tarafından incelenmiş daha sonra bütün bo-yutları ile ele alınmıştır. Geleneksel Yaklaşım’ın çağdaş temsilcileri günümüzde Rasyonel Beklentiler Teorisi ile, belirsizliğin yol açtığı sorunları sınırlamaya çalışan yaklaşımlar oluş­turmuşlardır.” (Paya, 2007: 184)

Burada belirsizliğin anlamı da değişmiştir. Keynes’in belirttiği anlamda hesapla-namazlık olarak belirsizlik yoktur: bütün ekonomik gelişmeler olasılık hesapları kap-samında ele alınır; bütün sonuçların objektif olasılık değeri vardır (Paya, 2007: 353). Peki bu nasıl mümkün olabilmektedir? Her ne kadar rasyonel beklentilerin katı yo-rumunun bir özelliği olarak nitelense de böyle bir olasılık hesabı için gerekli olan, ekonomik birimlerin neredeyse omnipotent özelliklere sahip olması varsayımı aslın-da rasyonel beklentiler tezinin özüdür.

“(…) ekonomik birimler, olayları bütünü ile açıklayan modeli ve hatta modelin yapısal para-metrelerini bilmekte, beklentilerini böyle bir modelde üretmektedir. Bu yaklaşım sokaktaki adamın iktisatçılar için bile önemli sorunlar çıkaran ve çoğunlukla ancak matematiksel olarak izlenebilen modelleri özümsediği görüşünü içermektedir.” (Paya, 2007: 353)

Rasyonel beklentiler hipotezi ile ilgili bir başka sorun ise toplumsal gerçekliğin sürekli değişmesi karşısında karar alıcı birimlerin, hanehalkının, her yeni değişikliğin modelde ortaya çıkaracağı değişiklikleri nasıl hemen kavrayabileceği sorusudur, ki bu soru aslında daha derin bir yöntem konusunu gündeme getirmektedir. Yeni klasik iktisatçıların epistemolojik dünya görüşü bizim yöntem bölümünde tartıştığımız atomistik kartezyen görüş ve tarihdışı genel geçer yasalar anlayışı ile belirlenmiştir. Böyle olunca toplumsal hayatın değişimleri önemli değilmiş gibi davranılabilmekte-dir.

“Yeni-klasik iktisatçılar, Geleneksel İktisatçıların izinde, ekonomiyi yönlendiren temel kuralla­rın varlığına inanmaktadırlar. Buna göre dünya değişmekte, ancak değişimin belirlediği yeni ilişkiler aynı temel kurallara tabi olmaktadır. Hal böyle olunca esasen öğrenme kabiliyeti yük-sek olan rasyonel bireyler zaman içinde ortam değişse bile değişmeyen temel ilişkileri kavra-yabilmekte; böylece ekonomik modeli öğrenebilmektedir.” (Paya, 2007: 354)

Rasyonel beklentilerin arkaplanını böylece çizdikten sonra bu hipotezin Friedman’ın adaptif beklentiler tezinin geliştirilmesi olduğunu söylemek yeterlidir. Adaptif beklentide ekonomik birimler beklentilerini geçmiş olaylar temelinde şekillen-dirirler. Örneğin gelecek fiyatlarla ilgili beklentileri geçmiş fiyatlara bakarak şekillenir. Bunun doğal sonucu olarak birimlerin kararları hep yanılgı içinde olabilir. Bunun en iyi örneği örümcek ağı teorimidir (Paya, 2007: 355). Çiftçiler bir önceki senenin fiyat-larına bakarak üretim kararı aldıklarından hep yanılırlar. Ancak rasyonel beklentili bir çiftçi gelecek sene herkesin de benzer hareket etmesinin fiyatı değiştireceğini de hesaba katar ve örneğin o yıl daha düşük bir fiyat olabileceğini tahmin eder. Bu tür akıl oyunları iktisatçıların toplumların da oyun teorisi kurallarına göre hareket edece-ği varsayımından matematik modeller geliştirmeye olanak verirse de aslında tanrının varlığı veya yokluğu üzerine olan ortaçağ metafizik tartışmalarını andıran sonuçlara da açıktır. Çünkü örneğin diğer çiftçiler de bizim çiftçi gibi rasyonel beklentili ise o takdirde onlar da diğerlerinin eskisi gibi davranacağını düşünüp geçen senenin yük-sek fiyatının bu sene elde edilemeyeceğini düşünürse o zaman bu senenin fiyatı geçen seneden de yüksek çıkmayacak mıdır? O zaman bizim rasyonel çiftçi fena halde yanılmış olmayacak mıdır? Veya bir başka çiftçi bu olasılığı da göz önüne alırsa nasıl davranacaktır vb…

Rasyonel beklentiler üzerine oluşturulmuş yeni klasik iktisatçıların bir de iş çev-rimi teorisi vardır. Bu teori Edward Prescott ve F. Kydland tarafından oluşturuldu (Kydland, Prescott,1990). Business Cycles: Real Facts Monetary Myths adlı çalışma adından da anlaşılacağı üzere bir reel iş çevrimi teorisidir. Bunlar 1920’lerin sonu ve 1930’ların başında Ragnar Frisch ve Eugen Slutsky’nin yaptığı çalışmalarda geliştir-dikleri yöntemi yeniden ele aldılar. Daha önce iş çevrimleri ile ilgili geliştirilen model-lerde en öne çıkanlardan biri Hicks’in Çarpan-Hızlandıran Modeli idi. Bu modelde istikrarsız çevrimler üretmenin iki yolu vardı. Birincisi modeli doğrusal olmayan bir şekilde geliştirmekti. Doğrusal olmayan fonksiyonlar bu şekilde çevrimler üretebilirdi. Pek çok post-keynesçi bu yolu denedi. Bir başka yol ise Frisch-Slutsky yöntemi ile modelin denklemini doğrudan ‘şok’a dayalı kurmaktı. Bu şekilde Prescott ve Kydland’ın yaptığı Solow’un dıssal teknolojik gelişmesine dayalı büyüme modelini alıp ona stokastik elementler eklemektir. Bu elementler, üretim, harcama, insanların zevkleri gibi parametrelerdir. Bu parametreleri seçip sonra da bir rassal şok uygula­yıp denklemin büyüme ve çevrimler üretmesini sağlayabilirsiniz. Burada sadece neoklasik Solow büyüme modeli değildir etkili olan; her ne kadar Friedman’ın para­sal iş çevrimi fikrine karşı çıkar görünse de bir üst bölümde gördüğümüz rassal şok-lar ile bu şoklardan sonra dengeye doğru toparlanmaya çalışan sistemin hedef aşırma (overshooting) yüzünden bir süre salınması ve çevrimler üretmesi fikri de biraz değiştirilmiş olarak da olsa Friedman’dan ödünç alınmıştır. Böylece geleneksel iktisatın adeta kerhen ve mecburen incelediği ve varlığı ile bütün teorik yapının tutar-

lılığına bir tehdit oluşturan iş çevrimi ve krizler meselesinden de kurtulmuş olunmak-tadır. Artık iş çevrimleri, sistemin kendi kabahati değil dış şoklara karşı aslında ol-dukça etkin biçimde dengeye gelirken arada karşılaştığı ve dengeye gelme çaba­sından oluşan dalgalanma hareketlerinden ibarettir. Solow formülüne belirsizlik için-de hanehalklarının fayda fonksiyonları çerçevesinde beklenen iskonto edilmiş fayda-lar da, çalışma veya istirahat arasında tercih yapma olasılıkları olarak eklenirse sis­tem tamamlanır. Artık herhangi bir teknoloji şokuna karşı hanehalkının çalışma ter-cihleri ile oluşan emek ve sermaye girdisi ele alınarak sistemin dengeye gelinceye kadar bir sarkaç gibi salınması izlenir (Prescott, 1986).

Rasyonel beklentiler temelinde yeni klasik ekolün krizleri açıklaması ise ciddi bir başka sıkıntı oluşturmaktadır. Sistemin dengesizlik oluşturabileceği iki konu vardır: birincisi bilgi eksikliği ki bu Lucas’ın ‘adalar teoremi’ ile açıklanabilirse de (Paya, 2007: 360) bunun kriz yaratacak derecede uzun erimli ve ciddi ölçekli olmasını kabul etmek bizzat rasyonel beklentilerin bütün anlayışına terstir. Parasal etkenlerin de mevcut modelde iş çevriminde ciddi bir rol oynadığı kabul edilmediğine göre geriye ya emek ya sermaye girdisinin durumu kalmaktadır. Aşırı yatırım, eksik yatırım gibi konular yani sermaye girdisinin şiddetli dalgalanmaları bütün literatürde çok işlendi­ğinden yeni klasiklere orijinal bir katkı olarak kala kala emek girdisi yani hanehalkının çalışma tercihleri kalmaktadır. Öyle olunca da örneğin Prescott 1929 krizi yorumuna önce marksistlerin kapitalizmin istikrarsız bir sistem olduğunu iddia ederek yanıldıklarını Solow’un büyüme teorisinin bunun böyle olmadığını kanıtladı­ğını iddia etmekle başlıyor ve ardından Bunalım sebebinin teşhisini şöyle yapıyor:

“Büyüme teorisinin perspektifinden bakıldığında, Büyük Bunalım durağan durum piyasa (ça­lışma CA) saatlerindeki büyük bir düşüştür. Kanımca bu büyük düşüş ekonominin perfor-mansını geliştirmek amacıyla tasarlanmış emek piyasası kurumları ve endüstriyel politikala­rın amaçlanmamış sonucudur. (Emek –CA) Piyasa kurumları ve endüstriyel politikalardaki hangi değişikliklerin normal piyasa saatlerinde bu büyük düşüşe neden olduğu açık değildir.” (Prescott, 1999: 29)

Burada Büyük Bunalım’ın bir açıklaması varsa da pek kolay anlaşılır olmasa gerektir. Olduğu kadarıyla, Büyük Bunalım’ın eğer böylesi kurumlar olmasa çok da­ha çabuk iyileşeceği doğrultusunda bir tahmindir söz konusu olan. Biraz ileride bu konuyu bu kez keynescilerle polemik içinde biraz daha açmaya çalışır ki bu da Bü-yük Bunalım’la ilgili yeni klasik çözümlemenin nihai cümlesidir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri