Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Varsayım ve Aksiyom Nedir 

İktisat metodolojisinde, konumu özellikleri ve işlevi en çok tartışılan kavramlardan birisi de varsayımdır. Varsayımlar "gerçekliği açıklamaya yönelik bir model kurarken sınırlama ve basitleştirmelerin ifade edildiği önermeler" yahut "kuramsal sonuçlara gidilebilmesi için başlangıçta öyle oldukları kabul edilen öncüllerdirler (Demir ve Acar, 1992. s. 372). 

Modern iktisadi çözümlemenin, aksi belirtilmediği sürece geçerliliği kabul edilen en temel varsayım cateris paribus'dur. Bu varsayım iktisadi değişkenlerden birisinin değişmesi durumunda sonucu tahmin edebilmek için, diğer tüm durum ve koşulların değişmediğinin varsayıl ması anlamına gelmektedir. "Bir mala olan talep artarsa fiyatı yükselir" önermesi, zevkler, ihtiyaçlar, gelir, üretim kapasitesi vs. gibi diğer tüm değişkenlerin sabit olması durumunda geçerlidir (Lipsey, Steiner ve Purvis. 1987. s. 21). Bütün iktisadi açıklamalar, varsayımların sınırladığı bir gerçeklik düzleminden hareketle başlatılabilir. Ancak iktisadi çözümlemenin bu temel önermelerinin taşıması gereken özellikler, özellikle Frtedman'ın ünlü makalesinden sonra kıyasıya tartışılmıştır (Friedman,   1959;   Bronfenbrenner,   1966;   Papan deru.   1963; 

Nagel. 1963: Simon. 1963: Samuelson, 1963: Rotwein. 1980; Hoover, 1984; Frazer. 1984; Helm, 1984; Brady. 1986; Dennis. 1986. 1987; Webb; 1987; Wible. 1987; Boland. 1984; Pheby, 1989). Tartışmanın odak noktası, teorilerin değerlendirilmesinde varsayımların gerçekçiliğinin gerekli olup olmadığıdır. Bu tartışmalar araçsalcıiık başlığı altında ele alındığı için burada ayrıntıya girilmemektedir. 

Varsayım ile yakın ilişkili diğer bir kavram aksiyomdur. Aksiyom da, "bir mantıksal sistemde, başka önermelerin üretilmesi için gerekli olan. yeni önermelerin üretilebilmesinde başlangıç noktası olarak alınan ve tanımı gereği doğru kabul edilen önerme" (Demir ve Acar, 1992, s. 21) olarak tanımlanabilir. Literatürde postüla ile aksiyom kavramı aynı anlama gelmek üzere birbiri yerine kullanılmaktadır. Varsayımlar ile aksiyomları birbirinden ayıran nokta, aksiyomların "doğruluğu a priori. bir kanıtlama yapılmaksızın herkesçe kabul edilen ifadeler" (Görün, 1982, s. 433) olmalarına karşın, varsayımların daha çok basitleştirmek için bilinçli olarak yapılan sınırlamalar olmalarıdır.  

Aksiyomlar, doğrulukları kendiliğinden apaçık olarak kabul edildikleri halde, varsayımlar hem doğru, hem de yanlış olabilirler (Holcombe. 1989. s. 35). Mesela, fayda makzimizasyonu veya rasyonellik ilkesi birer aksiyomdur. Yani. her bireyin mevcut imkanları çerçevesinde faydayı veya karı makzimize etmeye çalışacağını, ya da bunların yerine konabilecek başka aksiyomları doğru kabul etmeden iktisadi çözümlemeye başlanamaz. Aksi durumda hiç bir insanın, hiç bir davranışını bir kurala oturtmak mümkün olmayacaktır. Halbuki bilimsel inceleme, düzenlilikleri araştırmaktadır. Buradaki kritik nokta, aksiyomların mutlaka doğru olmasının zorunluluğu değildir. Zira böyle bir şart. "doğru" olmanın ne anlama geldiği tartışmasını başlatacaktır. Aksiyomların yanlış olması. yeni aksiyomları gerektirecektir. başka türlü kavramsal (aştırmaya başlanamaz. Aksiyomları yanlış olma durumu ile varsayımların yanlış.olma durumu birbirinden farklı sonuçlar getirir. Mesela. iktisadi davranışa ilişkin temel aksiyomlar çerçevesinde bir ülkenin ulusal gelirinin komşu ülkelerde uygulanan ekonomik politikalardan etkilenmediğini varsayabiliriz. Ancak bu varsayım çerçevesinde yürüttüğümüz araştırmalar, bunun hiç de doğru olmadığı, her ülkenin dış ticaretinin sözkonusu komşu ülkelerin ekonomik politikalarıyla yakından ilişkili olduğunu gösterebilir ve bu varsayımın doğru olmadığı sonucuna varabiliriz. Benzer bir sürecin iktisadi davranışa ilişkin temel aksiyomlar için söylenmesi mümkün değildir. Çünkü aksiyomların yanlış olması, onlara dayalı olarak kurulmuş olduğu için teoriyi tümüyle çökertir, halbuki varsayımların yanlışlığının tesbit edilmesi durumunda, yeni varsayımların devreye sokulmasıyla aynı teorik çerçeve korunabilir. (Krupp. 1966. ss. 41-44;  Musgrave, 1981; ss. 382-83). 

Metodoloji literatüründe bu iki kavramın farkı tanımlanmasına karşın zaman zaman, hatta çoğu zaman bu iki kavramın eşanlamlı gibi kullanıldığını da belirtmek gerekir. Bu bağlamda rasyonellik ilkesi hem bir aksiyom hem de bir varsayım olarak nitelenebilmektedir. Bu çalışma da da benzer kullanımlara yer verilmiştir.

Hipotez 

Hipotez, "bir, ya da daha fazla değişkenin birbiriyle nasıl bir ilişki içinde olduğuna ilişkin bir önerme" (Lipsey, Steiner ve Purvis, 1987. s. 22); "bilimsel soruşturmanın sonucu hakkında ve çok genel anlamda bir öneri" (Görün. 1982. s. 431): "bir bilimsel araştırmanın sonucu hakkında henüz ispatlanmamış, fakat hem araştırmacının alanını somutlaştıran, hem de eldeki olgu ve ilişkileri bir mantıksal kurguyla bir araya getirmeye yarayan öneri" (Demir ve Acar. 1992, s. 163) olarak tanımlanabilir. Hipotez, somut sınanabilir, yanlışlığı veya doğruluğu gösterilebilir bir öneridir. Hipotezlerin.kesin olarak nasıl formüle edildiğini bilmek pek mümkün değildir. Ancak hipotezlerin, geçici bir süre için bile olsa, kabul  edilebilmesi  için  kendisini destekleyecek kuramsal yahut olgusal destek bulmaları gerekir. Aksi taktirde, aynı konuda ne doğrulanabilen. ne de çürütülebilen milyonlarca hipotez üretilebilir. Fakat bunların bilgi hazinemizin gelişmesine pek katkısı olmaz. Örnek hipotezler: "Yumurta fiyatlarındaki artış, yumurta üretimini teşvik eder" (Lipsey. Steiner ve Purvîs, 1987. s. 22) veya 'Türkiye'de son 3 yıldaki sabit sermaye yatırımlarındaki düşüş faiz oranlarının yüsekliği tarafından açıklanabilir" (Görün. 1982, s.431). Bu hipotezleri olgusal veya kuramsal verilerle destekleyebilmek yahut çürütebilmek mümkündür. Bilim adamları bilinmeyene doğru yol alırken hipotezleri birer basamak olarak kullanırlar.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri