|
Varsayım ve Aksiyom Nedir
İktisat metodolojisinde, konumu özellikleri ve işlevi en çok
tartışılan kavramlardan birisi de varsayımdır.
Varsayımlar "gerçekliği açıklamaya yönelik bir model
kurarken sınırlama ve basitleştirmelerin ifade
edildiği önermeler" yahut "kuramsal sonuçlara
gidilebilmesi için başlangıçta öyle oldukları kabul
edilen öncüllerdirler (Demir ve Acar, 1992. s. 372).
Modern iktisadi çözümlemenin, aksi belirtilmediği
sürece geçerliliği kabul edilen en temel varsayım
cateris paribus'dur. Bu varsayım iktisadi
değişkenlerden birisinin değişmesi durumunda sonucu
tahmin edebilmek için, diğer tüm durum ve koşulların
değişmediğinin varsayıl ması anlamına gelmektedir.
"Bir mala olan talep artarsa fiyatı yükselir"
önermesi, zevkler, ihtiyaçlar, gelir, üretim
kapasitesi vs. gibi diğer tüm değişkenlerin sabit
olması durumunda geçerlidir (Lipsey, Steiner ve
Purvis. 1987. s. 21). Bütün iktisadi açıklamalar,
varsayımların sınırladığı bir gerçeklik düzleminden
hareketle başlatılabilir. Ancak iktisadi
çözümlemenin bu temel önermelerinin taşıması gereken
özellikler, özellikle Frtedman'ın ünlü makalesinden
sonra kıyasıya tartışılmıştır (Friedman, 1959;
Bronfenbrenner, 1966; Papan deru. 1963;
Nagel.
1963: Simon. 1963: Samuelson, 1963: Rotwein. 1980; Hoover,
1984; Frazer. 1984; Helm, 1984; Brady.
1986; Dennis. 1986. 1987; Webb; 1987; Wible.
1987; Boland. 1984; Pheby, 1989).
Tartışmanın odak noktası, teorilerin
değerlendirilmesinde varsayımların gerçekçiliğinin
gerekli olup olmadığıdır. Bu tartışmalar
araçsalcıiık başlığı altında ele alındığı için
burada ayrıntıya girilmemektedir.
Varsayım ile yakın ilişkili diğer bir kavram
aksiyomdur. Aksiyom da, "bir mantıksal
sistemde, başka önermelerin üretilmesi için gerekli
olan. yeni önermelerin üretilebilmesinde başlangıç
noktası olarak alınan ve tanımı gereği doğru kabul
edilen önerme" (Demir ve Acar, 1992, s. 21)
olarak tanımlanabilir. Literatürde postüla ile
aksiyom kavramı aynı anlama gelmek üzere birbiri
yerine kullanılmaktadır. Varsayımlar ile aksiyomları
birbirinden ayıran nokta, aksiyomların "doğruluğu
a priori. bir kanıtlama yapılmaksızın herkesçe
kabul edilen ifadeler" (Görün, 1982, s. 433)
olmalarına karşın, varsayımların daha çok
basitleştirmek için bilinçli olarak yapılan
sınırlamalar olmalarıdır.
Aksiyomlar, doğrulukları kendiliğinden apaçık olarak
kabul edildikleri halde, varsayımlar hem doğru, hem
de yanlış olabilirler (Holcombe. 1989. s.
35). Mesela, fayda makzimizasyonu veya
rasyonellik ilkesi birer aksiyomdur. Yani. her
bireyin mevcut imkanları çerçevesinde faydayı veya
karı makzimize etmeye çalışacağını, ya da bunların
yerine konabilecek başka aksiyomları doğru kabul
etmeden iktisadi çözümlemeye başlanamaz. Aksi
durumda hiç bir insanın, hiç bir davranışını bir
kurala oturtmak mümkün olmayacaktır. Halbuki
bilimsel inceleme, düzenlilikleri araştırmaktadır.
Buradaki kritik nokta, aksiyomların mutlaka doğru
olmasının zorunluluğu değildir. Zira böyle bir şart.
"doğru" olmanın ne anlama geldiği tartışmasını
başlatacaktır. Aksiyomların yanlış olması. yeni
aksiyomları gerektirecektir. başka türlü kavramsal
(aştırmaya başlanamaz. Aksiyomları yanlış olma
durumu ile varsayımların yanlış.olma durumu
birbirinden farklı sonuçlar getirir. Mesela.
iktisadi davranışa ilişkin temel aksiyomlar
çerçevesinde bir ülkenin ulusal gelirinin komşu
ülkelerde uygulanan ekonomik politikalardan
etkilenmediğini varsayabiliriz. Ancak bu varsayım
çerçevesinde yürüttüğümüz araştırmalar, bunun hiç de
doğru olmadığı, her ülkenin dış ticaretinin
sözkonusu komşu ülkelerin ekonomik politikalarıyla
yakından ilişkili olduğunu gösterebilir ve bu
varsayımın doğru olmadığı sonucuna varabiliriz.
Benzer bir sürecin iktisadi davranışa ilişkin temel
aksiyomlar için söylenmesi mümkün değildir. Çünkü
aksiyomların yanlış olması, onlara dayalı olarak
kurulmuş olduğu için teoriyi tümüyle çökertir,
halbuki varsayımların yanlışlığının tesbit edilmesi
durumunda, yeni varsayımların devreye sokulmasıyla
aynı teorik çerçeve korunabilir. (Krupp. 1966. ss.
41-44; Musgrave, 1981; ss. 382-83).
Metodoloji literatüründe bu iki kavramın farkı tanımlanmasına
karşın zaman zaman, hatta çoğu zaman bu iki kavramın
eşanlamlı gibi kullanıldığını da belirtmek gerekir.
Bu bağlamda rasyonellik ilkesi hem bir aksiyom hem
de bir varsayım olarak nitelenebilmektedir. Bu
çalışma da da benzer kullanımlara yer verilmiştir.
Hipotez
Hipotez, "bir, ya da daha fazla değişkenin
birbiriyle nasıl bir ilişki içinde olduğuna ilişkin
bir önerme" (Lipsey, Steiner ve Purvis, 1987. s.
22); "bilimsel soruşturmanın sonucu hakkında ve çok
genel anlamda bir öneri" (Görün. 1982. s. 431): "bir
bilimsel araştırmanın sonucu hakkında henüz
ispatlanmamış, fakat hem araştırmacının alanını
somutlaştıran, hem de eldeki olgu ve ilişkileri bir
mantıksal kurguyla bir araya getirmeye yarayan
öneri" (Demir ve Acar. 1992, s. 163) olarak
tanımlanabilir. Hipotez, somut sınanabilir,
yanlışlığı veya doğruluğu gösterilebilir bir
öneridir. Hipotezlerin.kesin olarak nasıl formüle
edildiğini bilmek pek mümkün değildir. Ancak
hipotezlerin, geçici bir süre için bile olsa, kabul
edilebilmesi için kendisini destekleyecek kuramsal
yahut olgusal destek bulmaları gerekir. Aksi
taktirde, aynı konuda ne doğrulanabilen. ne de
çürütülebilen milyonlarca hipotez üretilebilir.
Fakat bunların bilgi hazinemizin gelişmesine pek
katkısı olmaz. Örnek hipotezler: "Yumurta
fiyatlarındaki artış, yumurta üretimini teşvik eder"
(Lipsey. Steiner ve Purvîs, 1987. s. 22) veya
'Türkiye'de son 3 yıldaki sabit sermaye
yatırımlarındaki düşüş faiz oranlarının yüsekliği
tarafından açıklanabilir" (Görün. 1982, s.431). Bu
hipotezleri olgusal veya kuramsal verilerle
destekleyebilmek yahut çürütebilmek mümkündür. Bilim
adamları bilinmeyene doğru yol alırken hipotezleri
birer basamak olarak kullanırlar.
|