Verimlilik Nedir
Verimlilik üretim sistemlerinin performans değerlendirmesinde
sıkça kullanılan bir ölçüdür. Diğer bir deyişle üretime
soktuğumuz kaynaklar bize ne kadarlık ürün sağlıyorlar. Elde
edilen ürün bizim için yeterlimi, daha az maliyetle daha
fazlasını üretebilir miyiz. İşte bütün bunları gösteren bir
kriterdir verimlilik.
Başka bir tanıma göre ise verimlilik çağdaş dünyanın ekonomik
sorunlarını çözümleyecek anahtar kavramlardan biri olarak da
belirtilebilir. Gerçekten de verimlilik, günümüzde kalkınmanın,
kalkınmış ülke ya da toplum olmanın en şaşmaz ölçütlerinden biri
olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda verimlilik, kalkınmanın
itici gücüdür. Ulusal ekonominin bir sektöründeki verimlilik
artışları, başka kesimleri de harekete geçirici bir rol
oynayabilmektedir.
Mesela sermaye yoğun mal sektöründeki bir gelişme tarım
sektörünü de geliştirecektir. Şöyle ki tarımda emeğin yerini
makineler almaya başlamakta ve üretim artık daha çabuk ve daha
verimli olmaktadır.
En genel anlatımıyla, üretim sürecine sokulan
çeşitli faktörlerle(girdiler) bu sürecin sonunda elde edilen
ürünler (çıktılar) arasındaki ilişkiyi ifade eden verimlilik,
savurganlıktan uzak, kaynakları en iyi biçimde değerlendirerek
üretmek demektir.
Bundan dolayı teknik anlamda verimlilik, "üretilen mal ve
hizmet miktarı ile bu mal ve hizmet miktarının üretilmesinde
kullanılan girdiler arasındaki oran" olarak tanımlanır ve
genellikle bu ölçü, çıktı/girdi olarak formüle edilir. Bu çok
basit ve klasik bir yöntem olup buna katma değeri de eklemek
daha sağlıklı sonuç almamızı sağlayacaktır.
Verimlilik
Çeşitleri
Kısmi Verimlilik
Üretim faaliyeti sonunda elde
edilen çıktının bu üretimde kullanılan girdilerden herhangi
birine oranlanmasıyla kısmi verimlilik hesaplanmaktadır.
Verimlilik analizine konu olan girdilerin emek, arazi, sermaye
verimliliği ve arazi verimliliği olarak adlandırılmaktadır.
Toplam çıktı miktarı net veya brüt olarak anılır ve herhangi bir
üretim faktörü ile ilişkilendirildikten sonra elde edilen kısmi
verimlilik oranı net veya brüt olarak bir anlam ifade eder.
Bir üretim faaliyeti
sonucu elde edilen çıktının bu üretim faaliyetlerinde kullanılan
girdilere bölünmesiyle hesaplanan verimlilik türüdür. Toplam
Faktör verimliliği üretimde kullanılan tüm kaynakların etkinlik
derecelerini ölçmektedir.
Üretimde kullanılan
kaynakların birinin önemli olması yanında, diğerlerinin de aynı
derecede önem taşımaları ve bu kaynaklarda değişmelerin meydana
gelmesi verimliliği tek bir faktöre göre değil de tüm faktörlere
göre ölçmek mümkün olmakla beraber, genel verimlilik düzeyi
hakkında da bir fikir verebilmektedir.
Özellikle, gelişmekte
olan ülkelerde üretim faaliyetlerinde kullanılan girdilerin
yetersizliği ve faktör bileşimindeki dengesizlik, söz konusu
faktörlerin verimliliğe esas alınacak bilgilerin de eksik
olmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan gelişmekte olan ülkelerde
toplam faktör verimliliği yerine genellikle kısmi verimlilik
hesaplamaları tercih edilmektedir.
Verimlilik Artışı
İşçilere daha çok ücret, işverenlere daha çok kar, devlete daha
çok vergi sağlamanın havuzunu oluşturan verimlilik, iç ve dış
pazarlarda rekabet eden bir işletmenin kalite, sonrası hizmetler
ve imaj gibi kozları arasında seçkin bir yer tutar. Bir işletme,
ürettiği mallara yönelik talebi sürekli kılabilmek ve böylece
pazarlarda tutunabilmek için ürün fiyatını düşük tutmak, ürün
kalitesini yükseltmek, satış sonrasında sunduğu hizmetleri
geliştirmek ve imaj yaratmak için olduğu kadar, verimlilik
düzeyini yükseltmek için de savaş vermek durumundadır.
Bu yüzden firmalar verimliliği artırma yönünde çalışmalara
yönelmektedirler. Yapılan yönetim kurulu toplantılarında
verimlilikle ilgili önemli kararlar almaktadırlar. Onlarda
bilmektedirler ki, daha fazla satış yapıp, daha çok kâr etmenin
en önemli yollarından biride verimlilikten geçmektedir.
Verimliliği yükseltmek demek, eldeki emek, sermaye ve toprak
gibi üretim faktörlerinden eskisine göre daha çok ürün elde
etmek demektir. Verimlilik artışları bireylerin yaşam
koşullarını derinden etkilemektedir. Genel olarak toplumu
oluşturan bireylerden hiç birinin gelirini azaltmadan en azından
bir kişinin gelirini yükseltebilmek yalnızca verimlilik
artışlarına bağlıdır. Öte yandan verimlilik artışları geniş
kuşaklara daha uzun süreli eğitim sunabilme olanağını sağlayan
temel kaynaktır da. Yetişkinler, kendilerini yaşatacak düzeyin
çok üstünde bir üretim düzeyini başardıklarında genç kuşakları
yaşatmanın ötesine geçerek onlara daha uzun süreli bir eğitim
fırsatı da sunmuş olurlar. Çalışma dönemlerini noktalayıp
emeklilik dönemine adım atmış insanların gönenç düzeylerindeki
yükselişler de ancak verimlilik artışlarıyla kalıcı bir biçimde
temellen dirilebilir. Ve bütün bunlar ölçüsünde önemli olan bir
konu da şudur: Dinlenebilmek ve kendilerini geliştirebilmek işin
boş zamana en çok gereksinim duyan yetişkinlere, istediklerini
verecek temel kaynağı da verimlilik artışlarından başka yerlerde
aramamak gerekir.
O zaman gelişimin tamamlamış çağdaş medeniyetler seviyesine
çıkabilmek içinde verimliliğin artırılması önem taşımaktadır.
Şöyle ki bir ülke düşünün verimliliği düşük olsun. Mesela
diyelim ki sanayi yoğun mal üretiminde yeterli verimliliğe
ulaşamamış olsun. Yani on tane kaynağı üretime sokmasına rağmen
dokuz tane ürün elde etmiş olsun. Bu durumda giderek daha çok
üretim faktörü kullanarak her seferinde daha az ürün elde
edecektir. Buda ülke kaynaklarının israfına neden olacaktır.
Çünkü gelişimini tamamlamış, verimlilik artışıyla ilgili
kriterlere daha çok önem veren toplumlar daha az kaynakla daha
fazla ürün elde edebilmektedirler. Yeterli verimliliği
sağlayamayan ülkenin ekonomisi devamlı bir düşüş gösterecek
sonuçta krizlerle boğuşmak zorunda kalacaktır. Sonrada bazı
ülkeler gibi (mesela Türkiye) uluslararası kredi sağlayan
kuruluşlara bağımlı kalacaktır.
Verimliliğin Ölçülmesi
Tek bir girdi kullanan ve bununla da yalnızca tek bir mal
üretilen bir işletmede girdiyi, çıktıyı, dolayısıyla da girdi
başına çıktı olarak tanımlanan verimliliği ölçmekte bir zorluk
yoktur. Yapılacak iş, topu topu çıktıyı girdiye bölmektir. Çünkü
verimlilik, fiziksel büyüklükleriyle ölçülen girdilerin gene
fiziksel büyüklükleriyle ölçülen çıktıları ne ölçüde
oluşturabildiğini yansıtan bir göstergedir. Girdileri ve
çıktıları fiziksel olarak ölçmenin sorun olmadığı bir yerde,
verimliliği ölçmek de sorun olmaz. Girdi ve çıktı türlerinin
çoğaldığı durumlarda ise büyük bir sorunla yüz yüze
gelinmektedir:
Türdeş nitelikte olan girdiler ve çıktılar toplanabilirken biri
başka, öbürü başka niteliklerde olan girdiler nasıl
toplanabilir?
Burada baş gösteren zorluklardan birincisi girdilerin, ikincisi
de çıktıları ölçümü konusundadır. Acaba on usta ile on mühendis
ya da on kilogram şeker ile on kilogram küspe nasıl
toplanabilir?
Girdiler ve çıktılar, ancak içerdikleri ortak varlık bakımından
toplanabilir. Elma ile armut toplanamazsa da içerdikleri ortak
varlık olan ağırlık bakımından toplanabilir. Bu bağlamda,
girdiler içerdikleri ortak varlık olan maliyet bakımından,
çıktılar ise yine içerdikleri ortak varlık olan değer bakımından
toplanabilir. İşte verimlilik ölçümlerinde yapılan işlem de
budur.
Solow
Büyüme Modeli ve Solow Artığı
Toplam
Faktör Verimliliği (TFP) verimlilik artışı ile ilgili
araştırmalarda sıkça karşılaşılan bir kavramdır. Verimlilik
ölçümü yapan birçok kişi ve kuruluşlar tarafından yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Bu tarz
yaklaşıma göre teknolojinin gelişmesinden kaynaklanan ekonomik
büyüme çok azdır veya yoktur. Yani bir ülkenin büyümesi ve
gelişmesi demek teknolojinin de ilerlediği anlamına
gelmemektedir. Teknoloji sadece hayatı biraz daha kolaylaştıran
bir alettir. Dolayısıyla ekonomiye etkisi ne kadar olabilir ki
gibi bir soru çıkıyor karşımıza.
Bu
yaklaşıma göre üretimde sadece iki üretim faktörü
kullanılmaktadır. Bunlar sermaye (K) ve emek (L) dir. İşte bu
iki faktör en uygun şekilde tam rekabet piyasasında kullanılırsa
o zaman piyasada işsizlik ve eksik istihdam olmayacaktır. Eğer
ekonomide bir dengesizlik söz konusu ise daha çok emek (L) ve
sermaye (K) istihdam edilerek tekrar denge durumuna gelmek
mümkün olacaktır.
Neoklasiklerin görüşünden yola çıkan Solow bir çalışmasında ABD
deki büyümenin nedenlerini incelerken K ve L’nin artış miktarını
hesaplamış ve üretimdeki artışın bunlardan daha çok olduğunu
saptamıştır. Bunun sonucunda Solow uzun dönem büyümenin
kaynağının teknolojik ilerleme olduğu kanısına varmıştı. O’na
göre büyümenin önemli bir kısmı teknolojik ilerlemeden, geri
kalan kısmı ise sermaye yoğunluğundaki artıştan kaynaklanıyordu.
Solow
artığına karşı eleştirilerde olmaktaydı. Bunlardan en önemlisi
ise bu tarz büyümenin sadece teknolojik ilerlemeden
kaynaklanıyor olmasıydı. Bunun yanında emek ve sermaye
miktarındaki artışından kaynaklanan büyümede olsaydı daha uygun
olacaktı.
Kaynaklar:
PETER DRUCKER’in bir makalesi, Doç.Dr. Deniz BÜYÜKKILIÇ , MPM Araştırma Bölümü Uzmanı (milli prodüktivite
merkezi), Dr. Halit SUİÇMEZ -
Anahtar Dergisi
|