|
Devletin
Teşvik Politikalarındaki Caydırıcılık
Kolaylıkla
anlaşıldığı gibi teşvik etmek ya da
öztürkçesi olan özendirmekle, caydırmak
birbirlerine ters yönlerdeki
kavramlardır. Bir konuda ve bir yönde
teşvik edilmek istenen bir kişinin aynı
doğrultuda caydırılması düşünülemez.
Bununla birlikte bu garip paradoksa, bu
anlam verilemez zıtlığa da iktisat
tarihimizde hem de hiç azımsanmayacak
sıklıkta rastlanıldığına dikkat çekmek
gerekir.
Hükümetler,
yatırımcılarını olsun, ihracatçılarını
olsun geliştirmek, onları uluslar arası
ölçütlerde rakipleriyle yarışabilecek
dayanırlıkta kılmak için çeşitli
önlemler alırlar. Bu önlemler, yaygın
kullanımdaki adıyla teşvik araçları
yoluyla, korunmak istenen katmanlara
ulaştırılır. Bu teşvik araçlarının en
başta gelenleri, gelir ve kurumlar
vergilerinden belirli süreler için
bağışıklık, ithalatta çeşitli
kolaylıklar ihraç edilen ürün bedelinin
belirli bir oranını da vergi iadesi
olarak devletten almak, düşük faizli
kredi kullanmak, özel döviz tahsisi,
transfer ve kur garantisi olarak
görülür.
Kaynakların
özellikle kıt olduğu ekonomilerde,
kalkınmayı hızlı ve toplum katmanlarına
yük ve kazanımları dengeli biçimde
dağıtarak sağlamak için yol gösterici
bir planlamanın büyük önemi vardır. Çok
ayrıntıya girmeyen, gerçekçi ve serbest
Pazar mekanizmasının çalışmasına engel
oluşturmayan yönlendirici bir planlama
ile sözü edilen kalkınma için gerekli
stratejiler ortaya konur, hedeflerin
neler olduğu belirlenir, bunlar arasında
öncelikle saptanır ve ilgili kesimlerin
öncelikli hedeflere kendiliklerinden
yönlendirilmesi için de onları bu
doğrultuda özendirici önlemler alınır.
Bu planlama iyi yapılamaz ise
önceliklerin doğru saptanması mümkün
olamaz, oralara yönlendirici
mekanizmalar da verimlilik içinde
çalışmaz. Türkiye’de bu olumsuzluk
yaşanmıştır. Plan kavramına, biraz onun
toplumumuzca benimsenmeyen belirli bir
dönemin terminolojisi içinde yer almış
olmasından ötürü, biraz da bu gibi ince
ayar isteyen çalışmalara yatkın
olmayışımızdan dolayı uzak duran siyasal
ve bürokratik yapımız, bu çerçeve içinde
düzenlenebilecek sağlıklı kaynak
paylaşımlarının gerçekleşememesine neden
olmuştur. Açıkça karşı çıkılamayan
planlama kavramı içinde çok kez dolaylı
engellemelerle yozlaştırılan,
zikzaklarla hedeften saptırılan teşvik
önlemleri de kavramın içinin
boşaltılması sonucunda, özendirme adı
altında caydırıcılık zıtlığına
dönüştürülmüştür.
Bu
bağlamda, adeta hemen her başvurana
tanınan teşvik araçları kıt kaynakların
dikkatlice dağıtılarak kullanılmasını
engellemiş ve bunların gerçek ihtiyaç ve
hak sahipleri tarafından neredeyse hiç
kullanılamaması sonucunu doğurmuştur. Bu
cömert görünüşlü dağıtım, olmayan
kaynakların sanal dağıtımı’ndan başka
bir şey ifade etmediği için de gerçek
girişimciler, gereksinimleri olan
desteklerden yoksun kalmışlardır. Buna
karşılık bu yoldan kısa dönemeçli kazanç
peşinde koşanlar, sistemin sunduğu kimi
olanakları haksız çıkar amacıyla
kullanarak onu yozlaştırmışlar, işi
kendi çıkarları uğruna devlet
hazinesinin zayıflamasına kadar
vardırabilmişlerdir. Haksız çıkarları
peşinde sistemi sıkıntıya sokan bu gibi
yapay girişimcilere karşı alınan
önlemler ise bu kez de aksi yönde sonuç
doğurarak, teşvik unsurlarının, onları
gerçekten hakkedenlere ulaşmasını
önlemiş, hatta gerçek girişimciler bu
nedenle sık sık değiştirilen uygulamalar
yüzünden teşvik almak için vermiş
bulundukları taahhütleri karşılayamaz
duruma gelmişlerdir.
Konuya, başlığımız
açısından bakıldığında da eklemeye gerek
olmadığı gibi, teşvik tedbirlerini
yürürlüğe koyan devlet, bunların
planlanması ve yaşama geçirilmesi
aşamalarındaki yanlış karar ve
uygulamalarıyla, üretimi artıracak ve bu
yoldan kalkınmayı sağlayacak yatırımlara
ve onları gerçekleştirecek girişimcilere
destek vermek isterken çoğu kez köstek
olmuş ve bu olgu da nitelikli üretim
kapasitemizin artmasını önleyen başlıca
nedenler arasında yer tutmuştur.
Kaynak: Reha
Tanör - Finansal Kriz ve Sermaye Piyasası - TSPAKB
|