Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Politik Yolsuzluk 

Politik yolsuzluklar, politik yozlaşma şekillerinden biri olan lobicilik aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Politik karar alma sürecinde bazı çıkar grupları, özellikle iktidar partisi ile bunun yanında muhalefet partisi, bürokratlar ve seçmenler ile lobicilik yaparak kamu yararına kararlar alınmasını engeller. Baskı ve çıkar grupları (holdingler, şirketler, işçi ve işveren sendikaları, ticaret ve sanayi odaları, diğer mesleki birlikler vb.) değişik şekillerde kendi çıkarları doğrultusunda lobicilik yapmaktadırlar. Siyasal işlevlere ilişkin olarak kamu gücünün kullanılması, belli politikanın belirlenmesinde, yani en genel manada yasaların yapımında ortaya çıkmaktadır. 

Siyasal işlevlere ilişkin kamu yetkisinin, siyasal yönetim sürecinde çıkar gözetilerek, yasal düzenlemelere aykırı biçimde kullanılması siyasal yolsuzluk olarak nitelenebilir. Politik yolsuzluklar kendisine sağlanan bir menfaat karşılığında bir milletvekilinin bir yasa taslağını, çıkar sağlayanların isteği doğrultusunda etkileme ya da etkilememe davranışı, bir de iktidardaki siyasal gücün, kendi yandaşlarının çıkarlarını gözetecek biçimde, gücünü ve yetkisini kullanması biçiminde ortaya çıkmaktadır. 

Yönetsel Yolsuzluk

Yönetsel yolsuzluk, politikaların uygulanmasında yani yasaların ve hükümet politika ve programlarının kamu bürokrasisi tarafından uygulanması sırasında ortaya çıkar. Bu nedenle yönetsel yolsuzluğun taraflarından biri her zaman için kamu yöneticileridir. Yönetsel işlevlere ilişkin kamu yetkisinin kamu yönetimi sürecinde çıkar gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı biçimde kullanılması yönetsel yolsuzluk olarak tanımlanabilir. 

Az gelişmiş ülkelerde yönetsel yolsuzlukların daha fazladır. Bunun nedeni olarak çıkar gruplarının ya da sivil toplum kuruluşu şeklinde ortaya çıkan örgütlenmelerin ülkemizde çok etkili bir konuma ulaşmamış yani yasamayı etkileyebilecek bir güçte olmaması; bunun yerine kamu yönetimi sürecine etkide bulunabilecek olan aile, akraba, etnik, dinsel ya da yerel bağlılıkların daha çok oluşmuş olmasıdır. 

Yönetsel yolsuzlukları “maddi çıkar karşılığı yolsuzluk” ve “maddi olmayan çıkar karşılığı yolsuzluk” olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Maddi Çıkar Karşılığı Yolsuzluk 

Kamu görev ve yetkilerinin maddi kazanç gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı biçimde kullanılması maddi çıkar karşılığı yolsuzluk olarak tanımlanabilir. Yolsuzluğun bu şekli karşımıza çok çeşitli şekillerde çıkabilir. Bunların belli başlı olanları ise rüşvet, haraç ve zimmettir. 

a) Rüşvet, yolsuzlukların en yaygın şekillerinden biridir. En eski örgütlü

toplumlardan günümüz devletlerine kadar varlığını devam ettirmiş sosyal bir problemdir.

Politik yozlaşma, halk arasında ve bazı araştırmacılar tarafından “rüşvet’’ veya “rüşvet ve yolsuzluk” olarak nitelendirilmektedir. En genel biçimde rüşvet, yetkili birisine, başkası tarafından toplumun sosyo-kültürel normlarına aykırı bir şekilde menfaat vaat edilerek veya sağlanarak bir işin yaptırılmasıdır. 

Aktan’a göre rüşvet, kamu görevlilerinin, kamusal mal ve hizmetlerin halka arzı esnasında görev ve yetkilerini kötüye kullanarak ve muhatap oldukları kişi ve kurumlara ayrıcalıklı işlem yaparak, para veya diğer şekillerde bir menfaat sağlamalarıdır. 

Rüşvet niteliği açısından iki türlüdür: hafif rüşvet ve ağır rüşvet. Birincisi, kanuna uygun kamu işlerinin hızlandırılması yani olağan duruma kıyasla daha çabuk yerine getirilmesi şeklinde kötüye kullanılabilir. Bu durumda rüşveti veren kişilere diğerleri aleyhine ayrıcalıklı işlem yapılmaktadır. Ağır rüşvet durumunda ise, kanuna uygun olmayan ya da yasaklanmış kamu işlemlerinin bir menfaat karşılığı yerine getirilmesi halinde de kamu yetkisi kötüye kullanılmış olur. Rüşvet fiyatının oluşmasında belirleyici olan rüşvetin niteliğidir. Alınan risk ve yapılan işlem göz önüne alındığında, doğal olarak ağır rüşvetin fiyatı hafif rüşvetin fiyatından daha yüksektir. 

Gelişme çabası içinde olan ülkelerdeki, ekonomik kaynakları kullanma fırsatlarının kıtlığı rüşveti teşvik etmektedir. Rüşvet olgusu geri kalmış ülkelerde olduğu gibi gelişmiş ülkelerde de politik yozlaşmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Tek fark rüşvetin sıklıkla görüldüğü mekân farkıdır. Gelişmiş ülkelerde, rüşvet ulusal düzeyde değil yerel düzeyde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, İngiltere’de yerel yönetimlerdeki küçük çaplı yolsuzluklara, yükseklerdeki skandallardan çok daha sık karşılaşılmaktadır. 

Rüşvet, bir toplumdaki mevcut normları (hukuki, dini, ahlâki, kültürel) ihlal

edici bir olgudur. Politik yozlaşmalar her toplumda olmakla birlikte, bunların nitelik

ve niceliği toplumdan topluma farklılıklar göstermektedir. Ancak her suç gibi rüşvet

toplumsal bir olaydır ve özellikle sosyal yapının bozulduğu dönemlerde, iyice yüzeye çıkar. 

Rüşvet olgusunun ortaya çıkması kamu bürokrasisinin örgütlenme biçimi ile yakından ilişkilidir. Aşırı kuralcılık, otoritenin merkezileşmesi, hizmet arzının yetersizliği, yasakçı devlet anlayışı, sosyal yapının bozulması, yönetimin şeffaf olmaması rüşveti besleyen en önemli unsurlardır. Rüşvetin, yaygınlaşmasında yasaların yetersizliği ve toplumun mevcut yasalara uyma oranının düşüklüğü de etkilidir.

Rüşvetin olumsuz birçok etkisinin yanı sıra, evrensel, dokunulmaz ve eşitlik içinde kullanılması gereken “insan hakları ve özgürlükleri” alanını kısıtladığı unutulmamalıdır.

Rüşvet, demokraside tüm bireylerin “eşitliği” ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Rüşvet, öncelikle kamu mallarına ve olanaklarına eşitlik içinde ulaşabilme ilkesini ters-yüz etmekte ve böylece kamusal makamları, küçük bir grubun, hak ve yetkilerin gerçek sahibi olan halkın elinden aldığı bir tür ayrıcalıklı yerlere dönüştürmektedir.

b)  Haraç: Bu yozlaşma türünde, kamu görevlisi karşısındaki kişiden, işini yapmak için bir bedel istemektedir; yani kamu görevlisi yapmakla mükellef olduğu bir iş için illegal bir ödeme talebinde bulunmaktadır. Buradaki yozlaşma olgusu, rüşvetten farklı olarak, tek taraflı gerçekleşmekte ve kamu görevlisinden kaynaklanmaktadır. 

Berkman, haracı “açık yiyicilik” ya da aktif rüşvet diye de adlandırmaktadır. Kamu görevlisinin “işlemleri kasıtlı olarak yavaşlatacağı ya da sorun yaratacağı tehdidi ile karşısındakinden açıkça para istemesi” haraçtır. 

c) Zimmet: Tek taraflı bir yozlaşma türüdür. Zimmet, kamu görevlisinin para ya da mal niteliğindeki kamusal bir kaynağı yasalara aykırı olarak kişisel kullanımı için harcaması ya da kullanmasıdır. Kamu görevlisinin devlete ait bir daktilo ya da bilgisayarı kendi özel kullanımına tahsis etmesi zimmet olayına örnek olarak verilebilir.   Yine   bir   kamu   görevlisinin,   kendi   özel   otomobilinin   yakıtını, makamından yararlanarak devlet kanalıyla karşılaması da zimmete bir örnektir. 

d) Rant Kollama: Çıkar ve baskı gruplarının, devlet tarafından suni olarak yaratılmış bir ekonomik rantı elde etmek için giriştikleri faaliyetlere rant kollama denilmektedir. Suni rant bazı ekonomik faaliyetlerin devlet tarafından düzenlenmesi veya ekonomik faaliyetler üzerine sınırlar konulması suretiyle ortaya çıkmaktadır. Rant kollama teorisi bu faaliyetleri teorik olarak modelleştirmiştir. Rant kollama kavramı da suni rantın baskı ve çıkar grupları tarafından elde edilmeye çalışılmasını ifade etmektedir. Rant kollamanın bazı türleri ise şunlardır:  

    Monopol Kollama: Devlet tarafından imtiyaz hakkı verilen bir monopolun elde edilmesi için baskı ve çıkar gruplarının girişmiş oldukları faaliyetlerdir.

    Tarife Kollama: Çıkar ve baskı gruplarının yurtiçi piyasada karlarını maksimum düzeye çıkarmak için belirli mal ve hizmetlerin ithalinde yasaklamalar ya da ithalat vergisi konulması için giriştikleri faaliyetlerdir.

    Lisans Kollama: İthalatta tahsisli kotalardan lisans belgesi almak için yapılan lobicilik faaliyetleridir.

    Kota Kollama: İthalatın kota veya kontenjan sistemine tabi olması durumunda bazı kişi ve kurumların global kota ve tahsisli kotaların artırılması girişimleridir.

     Teşvik Kollama: Çıkar ve baskı gruplarının, faizsiz veya düşük faizli krediler, tarımsal ürünler için destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri gibi devletten mali yardım elde etmek için yaptıkları faaliyetlerdir.

    Sosyal Yardım Kollama: Ekonomide kişi ve kurumların lobicilik yaparak devletten sosyal gayeli mali yardım elde etme faaliyetleridir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri