Politik Yolsuzluk
Politik yolsuzluklar,
politik yozlaşma şekillerinden biri olan lobicilik
aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Politik karar
alma sürecinde bazı çıkar grupları, özellikle
iktidar partisi ile bunun yanında muhalefet partisi,
bürokratlar ve seçmenler ile lobicilik yaparak kamu
yararına kararlar alınmasını engeller. Baskı ve
çıkar grupları (holdingler, şirketler, işçi ve
işveren sendikaları, ticaret ve sanayi odaları,
diğer mesleki birlikler vb.) değişik şekillerde
kendi çıkarları doğrultusunda lobicilik
yapmaktadırlar. Siyasal işlevlere ilişkin olarak
kamu gücünün kullanılması, belli politikanın
belirlenmesinde, yani en genel manada yasaların
yapımında ortaya çıkmaktadır.
Siyasal işlevlere ilişkin
kamu yetkisinin, siyasal yönetim sürecinde çıkar
gözetilerek, yasal düzenlemelere aykırı biçimde
kullanılması siyasal yolsuzluk olarak nitelenebilir.
Politik yolsuzluklar kendisine sağlanan bir menfaat
karşılığında bir milletvekilinin bir yasa taslağını,
çıkar sağlayanların isteği doğrultusunda etkileme ya
da etkilememe davranışı, bir de iktidardaki siyasal
gücün, kendi yandaşlarının çıkarlarını gözetecek
biçimde, gücünü ve yetkisini kullanması biçiminde
ortaya çıkmaktadır.
Yönetsel Yolsuzluk
Yönetsel yolsuzluk,
politikaların uygulanmasında yani yasaların ve
hükümet politika ve programlarının kamu bürokrasisi
tarafından uygulanması sırasında ortaya çıkar. Bu
nedenle yönetsel yolsuzluğun taraflarından biri her
zaman için kamu yöneticileridir. Yönetsel işlevlere
ilişkin kamu yetkisinin kamu yönetimi sürecinde
çıkar gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı biçimde
kullanılması yönetsel yolsuzluk olarak
tanımlanabilir.
Az gelişmiş ülkelerde
yönetsel yolsuzlukların daha fazladır. Bunun nedeni
olarak çıkar gruplarının ya da sivil toplum kuruluşu
şeklinde ortaya çıkan örgütlenmelerin ülkemizde çok
etkili bir konuma ulaşmamış yani yasamayı
etkileyebilecek bir güçte olmaması; bunun yerine
kamu yönetimi sürecine etkide bulunabilecek olan
aile, akraba, etnik, dinsel ya da yerel
bağlılıkların daha çok oluşmuş olmasıdır.
Yönetsel yolsuzlukları
“maddi çıkar karşılığı yolsuzluk” ve “maddi olmayan
çıkar karşılığı yolsuzluk” olarak ikiye ayırmak
mümkündür.
Maddi Çıkar Karşılığı
Yolsuzluk
Kamu görev ve yetkilerinin
maddi kazanç gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı
biçimde kullanılması maddi çıkar karşılığı yolsuzluk
olarak tanımlanabilir. Yolsuzluğun bu şekli
karşımıza çok çeşitli şekillerde çıkabilir. Bunların
belli başlı olanları ise rüşvet, haraç ve zimmettir.
a)
Rüşvet, yolsuzlukların en
yaygın şekillerinden biridir. En eski örgütlü
toplumlardan günümüz
devletlerine kadar varlığını devam ettirmiş sosyal
bir problemdir.
Politik yozlaşma, halk
arasında ve bazı araştırmacılar tarafından “rüşvet’’
veya “rüşvet ve yolsuzluk” olarak
nitelendirilmektedir. En genel biçimde rüşvet,
yetkili birisine, başkası tarafından toplumun sosyo-kültürel
normlarına aykırı bir şekilde menfaat vaat edilerek
veya sağlanarak bir işin yaptırılmasıdır.
Aktan’a göre rüşvet, kamu
görevlilerinin, kamusal mal ve hizmetlerin halka
arzı esnasında görev ve yetkilerini kötüye
kullanarak ve muhatap oldukları kişi ve kurumlara
ayrıcalıklı işlem yaparak, para veya diğer
şekillerde bir menfaat sağlamalarıdır.
Rüşvet niteliği açısından
iki türlüdür: hafif rüşvet ve ağır rüşvet.
Birincisi, kanuna uygun kamu işlerinin
hızlandırılması yani olağan duruma kıyasla daha
çabuk yerine getirilmesi şeklinde kötüye
kullanılabilir. Bu durumda rüşveti veren kişilere
diğerleri aleyhine ayrıcalıklı işlem yapılmaktadır.
Ağır rüşvet durumunda ise, kanuna uygun olmayan ya
da yasaklanmış kamu işlemlerinin bir menfaat
karşılığı yerine getirilmesi halinde de kamu yetkisi
kötüye kullanılmış olur. Rüşvet fiyatının
oluşmasında belirleyici olan rüşvetin niteliğidir.
Alınan risk ve yapılan işlem göz önüne alındığında,
doğal olarak ağır rüşvetin fiyatı hafif rüşvetin
fiyatından daha yüksektir.
Gelişme çabası içinde olan
ülkelerdeki, ekonomik kaynakları kullanma
fırsatlarının kıtlığı rüşveti teşvik etmektedir.
Rüşvet olgusu geri kalmış ülkelerde olduğu gibi
gelişmiş ülkelerde de politik yozlaşmanın en önemli
nedenlerinden birisidir. Tek fark rüşvetin sıklıkla
görüldüğü mekân farkıdır. Gelişmiş ülkelerde, rüşvet
ulusal düzeyde değil yerel düzeyde ortaya
çıkmaktadır. Örneğin, İngiltere’de yerel
yönetimlerdeki küçük çaplı yolsuzluklara,
yükseklerdeki skandallardan çok daha sık
karşılaşılmaktadır.
Rüşvet, bir toplumdaki
mevcut normları (hukuki, dini, ahlâki, kültürel)
ihlal
edici bir olgudur. Politik
yozlaşmalar her toplumda olmakla birlikte, bunların
nitelik
ve niceliği toplumdan
topluma farklılıklar göstermektedir. Ancak her suç
gibi rüşvet
toplumsal bir olaydır ve
özellikle sosyal yapının bozulduğu dönemlerde, iyice
yüzeye çıkar.
Rüşvet olgusunun ortaya
çıkması kamu bürokrasisinin örgütlenme biçimi ile
yakından ilişkilidir. Aşırı kuralcılık, otoritenin
merkezileşmesi, hizmet arzının yetersizliği, yasakçı
devlet anlayışı, sosyal yapının bozulması, yönetimin
şeffaf olmaması rüşveti besleyen en önemli
unsurlardır. Rüşvetin, yaygınlaşmasında yasaların
yetersizliği ve toplumun mevcut yasalara uyma
oranının düşüklüğü de etkilidir.
Rüşvetin olumsuz birçok
etkisinin yanı sıra, evrensel, dokunulmaz ve eşitlik
içinde kullanılması gereken “insan hakları ve
özgürlükleri” alanını kısıtladığı unutulmamalıdır.
Rüşvet, demokraside tüm
bireylerin “eşitliği” ilkesini ortadan
kaldırmaktadır. Rüşvet, öncelikle kamu mallarına ve
olanaklarına eşitlik içinde ulaşabilme ilkesini
ters-yüz etmekte ve böylece kamusal makamları, küçük
bir grubun, hak ve yetkilerin gerçek sahibi olan
halkın elinden aldığı bir tür ayrıcalıklı yerlere
dönüştürmektedir.
b)
Haraç: Bu yozlaşma
türünde, kamu görevlisi karşısındaki kişiden, işini
yapmak için bir bedel istemektedir; yani kamu
görevlisi yapmakla mükellef olduğu bir iş için
illegal bir ödeme talebinde bulunmaktadır. Buradaki
yozlaşma olgusu, rüşvetten farklı olarak, tek
taraflı gerçekleşmekte ve kamu görevlisinden
kaynaklanmaktadır.
Berkman, haracı “açık
yiyicilik” ya da aktif rüşvet diye de
adlandırmaktadır. Kamu görevlisinin “işlemleri
kasıtlı olarak yavaşlatacağı ya da sorun yaratacağı
tehdidi ile karşısındakinden açıkça para istemesi”
haraçtır.
c)
Zimmet: Tek taraflı bir
yozlaşma türüdür. Zimmet, kamu görevlisinin para ya
da mal niteliğindeki kamusal bir kaynağı yasalara
aykırı olarak kişisel kullanımı için harcaması ya da
kullanmasıdır. Kamu görevlisinin devlete ait bir
daktilo ya da bilgisayarı kendi özel kullanımına
tahsis etmesi zimmet olayına örnek olarak
verilebilir. Yine bir kamu görevlisinin,
kendi özel otomobilinin yakıtını, makamından
yararlanarak devlet kanalıyla karşılaması da zimmete
bir örnektir.
d)
Rant Kollama: Çıkar ve
baskı gruplarının, devlet tarafından suni olarak
yaratılmış bir ekonomik rantı elde etmek için
giriştikleri faaliyetlere rant kollama
denilmektedir. Suni rant bazı ekonomik faaliyetlerin
devlet tarafından düzenlenmesi veya ekonomik
faaliyetler üzerine sınırlar konulması suretiyle
ortaya çıkmaktadır. Rant kollama teorisi bu
faaliyetleri teorik olarak modelleştirmiştir. Rant
kollama kavramı da suni rantın baskı ve çıkar
grupları tarafından elde edilmeye çalışılmasını
ifade etmektedir. Rant kollamanın bazı türleri ise
şunlardır:
•
Monopol Kollama: Devlet tarafından imtiyaz hakkı
verilen bir monopolun elde edilmesi için baskı ve
çıkar gruplarının girişmiş oldukları faaliyetlerdir.
•
Tarife Kollama: Çıkar ve baskı gruplarının yurtiçi
piyasada karlarını maksimum düzeye çıkarmak için
belirli mal ve hizmetlerin ithalinde yasaklamalar ya
da ithalat vergisi konulması için giriştikleri
faaliyetlerdir.
•
Lisans Kollama: İthalatta tahsisli kotalardan lisans
belgesi almak için yapılan lobicilik
faaliyetleridir.
•
Kota Kollama: İthalatın kota veya kontenjan
sistemine tabi olması durumunda bazı kişi ve
kurumların global kota ve tahsisli kotaların
artırılması girişimleridir.
•
Teşvik
Kollama:
Çıkar
ve
baskı
gruplarının,
faizsiz
veya
düşük
faizli
krediler, tarımsal ürünler için
destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri
gibi devletten mali yardım elde etmek için
yaptıkları faaliyetlerdir.
•
Sosyal Yardım Kollama: Ekonomide kişi
ve kurumların lobicilik yaparak devletten sosyal
gayeli mali yardım elde etme faaliyetleridir.
|