Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Avrupa’nın Neresindeyiz? 

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde de oldukça yaygınlaşan bir kimlik arayışı içinde, "Avrupalılaşma, Avrupai olma, ya da Ba­tılılaşma" hareketi önemli bir yer tutar. Koskoca bir imparator­luğun yıkılışına yol açan bu akım, yeni kurulan genç bir cum­huriyetin doğuşuyla birlikte tekrar yeniden harekete geçmiş ve 70 yılı aşkın bir süredir faaliyetlerini hızla devam ettirmektedir. 

Avrupalılaşma hareketinin en belirgin faaliyet alanı; Ana­dolu İnsanı'nın özellikle giyim ve yaşayışında olmuştur. Avru­palı gibi giyinen ve onun gibi yaşamaya gayret eden Anadolu İnsanı, ne yazık ki, sanayi devrimini tamamlayan Avrupa'nın teknolojisine bir türlü ayak uyduramamıştır. Böylece, Anadolu İnsanı; "El atına binip, çalım satma" pozisyonuna düşmüş ve körü körüne "Avrupai" olduğuna inanmıştır. 

Avrupa'nın teknolojik gelişmesini bir türlü yakalayama­yan Türk İnsanı; giyim kuşamı ile bir Avrupalı, örf ve âdetleri, din, dil ve ekonomik seviyesi bakımından ise bir Asyalı olmuş­tur. Bu özelliği ile; "İki tepe, bir dere arasında" kalmış bir insa­nın sancısı yaşayan Türk İnsanı; âdeta "Leyleğin yürüşünü taklit etmeye çalışıp, kendi yürüyüşünü de unutan karga" duru­muna düşme gibi içinden çıkılmaz ve son derece çözümsüz bir kördüğüm haline gelivermiştir. Kimliksizlik sancısı adı verilen bu hal, Türk İnsanı için, son derece hüzün verici bir durumdur.

Türk İnsanı neden, Avrupalı olamamıştır? Türkiye, neden Avrupa ülkesi haline gelememiştir? Çok ısrarcı bir tutum sergi­lemesine rağmen, Türkiye; neden Avrupa Biıiiği'ne değil de, önce Gümrük Birliği'ne alınmıştır? Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerin hiçbirisine uygulanmayan bu prosedür, neden sadece Türkiye için uygulanmıştır? Kuşkusuz bu soruların cevabını vermek, Avrupa kıtasını ve Avrupa Ülkeleri'ni yakınen tanı­makla mümkün olur. O halde, Avrupa neresidir? Avrupa Ülke leri nasıldır? 

Avrupa, Asya kıtasının batıya uzanmış bir yarımadası gi­bidir. Asya'dan Ural dağlan ile ayrılır. Yüzölçümü itibariyle (10 milyon Km2) Okyanusya'dan sonra en küçük bir kıtadır. Avrupa, "Güneşin Battığı Ülke" demek olan   "Europa" söz­cüğünün karşılığıdır. Eski çağlarda, Anadolu ile Yunanistan arasında kalan Adalar denizinde yeralan adalarada yaşayanlar, güneşin battığı tarafta kalan ülkelere; "Güneşin Battığı Ülke" anlamına gelen "Europa", güneşin doğduğu yerlerde kalan ül­kelere ise; "Güneşin Doğduğu Ülke" anlamına gelen "Asua" demişlerdir.   Böylece, Yunanistan ve ötesinde kalan ülkeler, Europa (Avrupa), doğusunda kalan Anadolu yarımadası ve öte­sinde kalan ülkelere ise Asua (Asya) adı verilmiştir. İşte adın­dan da anlaşılacağı üzere, Avrupa Ülkeleri; hiçbir zaman Ana­dolu'yu ve onun üzerinde yaşayan Türkleri, Avrupalı kabul et­memiştir. 

Avrupa, denizlere oldukça fazla sokulmuş yarımadalar, adalar, koy ve körfezler bakımından zengin bir kıtadır. Kıtalar içinde, en fazla girintili-çıkıntılı bir kıyıya sahip olması dolayı­sıyla kıyı uzunluğu çok fazladır. Denizler, kıta içine kadar so­kulmuşlardır. Kıtanın neresinden gidilirse gidilsin en çok 500 km. gittikten sonra, mutlaka bir denize ulaşmak mümkün-dür.Avrupa kıtasına batıdan ve güneyden, karanın içine kadar sokulan denizler vardır. Bunlar Atlas Okyanusu'nun birer kol-larıdır.Avrupa kıtasını çevreleyen Okyanus ve denizler içinde çok sayıda adalar vardır ve bu adalar kıtadan sayılırlar. Ancak Anadolu yarımadası; Asya kıtasının, Güneybatı Asya bölümün­de yeralır. Bu özelliğinden dolayı, Batılı Bilim Adamları, Ana­dolu'ya "Minor Asia, yani Küçük Asya" demektedirler. 

Okyanus ve denizlerin kara içerisinde çok fazla sokulma­ları, ada ve yarımadaların çokluğu, iklimi olumlu yönde etkile­miştir. Avrupa çok dağınık bir kıta olmasına rağmen ılıman ok­yanus iklimi sayesinde, insan yaşamasına en elverişli bir kıta­dır. İşte.bu nedenle, bu kıtada gelişmiş bir Avrupa medeniyeti ortaya çıkmıştır. 10 milyon Km2.'lik bir alana sahip olan küçü­cük bir kıtada bugün 650 milyon'u aşkın bir nüfus yaşamakta­dır. Avrupa'da yaşayan bu nüfusun konuştuğu dil; Avrupa dil öbeğine bağlı dillerdir. Dinleri ise, Hristiyan'dır. Bu özellikleri ile de; Türkiye Avrupa'ya benzememekte ve bundan dolayı sü­rekli dışlanmaktadır. 

Öteden beri büyük krallık ve imparatorluklara beşiklik yapmış bu kıta, sanayi devriminden sonra da, gelişmişliğini ko­rumuş ve diğer tüm kıtalara göre sanayileşmesini kısa sürede tamamlamıştır. Ancak, Türkiye, sanayileşmenin henüz başında­dır. Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan bir ülkenin kaynaşma­sının mümkün olamıyacağını, Avrupalı bilmektedir amma Tür­kiye'de yaşayanların bazıları bu gerçeği kavrayamamışlardır. 

İşte bu uyumsuzlukları, Avrupalı görmektedir. Avrupalı, Türkiye'yi uzun yıllar yapmış olduğu araştırmalar sonucu, çok iyi tanımaktadır. Öte yandan, Türkiye Asya kıtası üzerinde ye­ralan ülkelerin Avrupa kıtasına en yakın olanıdır. Türkiye;As-ya-Afrika-Avrupa kıtalarının kesişme noktasında yeralır ve böylece Ortadoğu Ülkeleri'nin en önemli bir ülkesidir. Bu öne­minden ötürü de, Avrupa; Türkiye'yi tamamen dışlamamakta­dır. Yani, Türkiye; Avrupa için, kendi içinde sindiremediği ve aynı zamanda kaybetmek istemediği bir ülkedir. Türkiye, bu gerçeği artık görmelidir. Bu nedenle, Türkiye; Avrupa karşısın­da, sürekli azarlanan bir sokak kedisi gibi olmamalı, Arslan gibi gururlu ve haysiyetli bir dış siyaset izlemelidir. 

Doç. Dr. Ramazan OZEY 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005