Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Barış İçin Savaşmak Gerek... 

Barış; Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünde karşı­lığı şöyle; " Barışmak işi. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla be­lirtilmesinden sonraki durum, sulh. Böyle bir antlaşmadan son­ra insanlık tarihindeki süreç: sulh. Barış içinde yaşamak." Ba­rışçının tarifi ise; "Barışı seven, barışsever, sulhçü, sulhsever, sulhperver. Barışı amaçalayan, barışı öngeren." 

Tariften de anlaşıldığı üzere, barış; bir kavga veya savaşın bitiminden sonra belirlenen ve savaşın belirli şartlara göre dur­durulduğunu ve karşılıklı olarak savaşılmayacağım vurgulayan karşılıklı antlaşma sürecine sulh deniliyor. Yani barışı doğuran en büyük etken kavga veya savaş... Bir bakıma savaşın veya kavganın olmadığı yerde, sulh ya da barışdan sözetmek imkan­sız... Önce savaş, sonra barış... Veya önce barış, sonra savaş... Kısacası savaş ve barış, birbirinden ayrılamayan iki dost gibi. Çünkü biri olmayınca diğerinden sözetmek mümkün değil. 

Günümüzde, bazı entel takılanlar arasında, "Barış, özgür­lük, Savaşma, yaşamboyu sev!.. Savaşa hayır!.. Barışı Koru!.." gibi sloganlar, kuşkusuz bu kelimenin anlamının bilinmemesin den kaynaklanıyor. Gerçekten barışın tarifi bilinse; " Savaşa ha­yır!.. Barışı Koru!.." gibi slogan atmanın ne kadar gülünç oldu­ğu hemen anlaşılır. Herşeyden önce, barış ancak savaş ile koru­nur. Çünkü, barış iki ya da daha fazla toplumların birbirleriyle savaşmamak için yaptıkları antlaşmadır. Bu antlaşma, bir savaş sonucunda imzalanmıştır. 

"Yurtta barış, Cihanda barış!.." sözünün gerçek anlamı şu­dur; Müslüman Türk gençliği hem yurtta ve hemde dünyada barışı sağlamalı ve korumalıdır. Barış, ancak savaşma gücünün denkliği ya da üstünlüğü ile sağlanır. Eğer, dünya ülkeleri ara­sında savaşma gücü bakımından üstün ise, o devlet dünya barı­şını sağlayabilir. Türk gençliği, dünya ülkeleri içinde, barışı ko­ruyabilme gücünde olmalı. İçte ve dışta daima güçlü olmalı. Yoksa, ülkenin çevresindeki düşmanlar silahlanırken, Türk gençliği olarak, ye, iç, keyfine bak. Güçsüz kal. Sonra da, sa­vaşma, yaşamboyu sev!.." sloganları at. Bu, bağımsızlık ve hür­riyet terimleri ile tamamen ters düşer. 

Gençlik yıllarımda, uzakdoğu dövüş oyunlarından olan Taekwando kurslarına katılmıştım. Kurs hocamız, her dersin başında şunu söylerdi; "Taekwando, bir savaş değil, bir korun­ma ve savunma tekniğidir". Aynı söz, Karate, Judo gibi diğer döğüş oyunlar içinde geçerlidir. Çünkü insanoğlu hiçbir zaman saldırgan olmamalıdır. Ancak, kendisine saldırıldığında savun­masını bilmelidir. İşte bu nedenledir ki, ülkemizde olduğu gibi diğer ülkelerde de, bir Savaş Bakanlığı değil, Milli Savunma Bakanlığı vardır. 

Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtını düzenlerken, Milli Sa­vunma Bakanlığı büyük bir görev üstlenmiştir. Peki neden? Çünkü barışı sağlamak ve barışı korumak için, o anda savaş­mak gerekli olmuştur. Eğer o gün savunma gücümüz olmasay­dı, bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diye bir devlet ol­maz, Kıbrıs adasının tamamı bir Yunan adası oluverirdi. Bu ne­denle, yurtta ve dünyada barışı sağlamak için, gerekli olan sa­vunma gücüne ulaşmak gerekir.

Atalarımız ne güzel söylemiş; "Su uyur, düşman uyu­maz." Düşman daima kendini güçlendirir ve senin zayıf zama­nını kollar. İşte ö anı yakaladığı an, hemen saldırır. Dünya üze­rinde bulunan tüm ülkeler gibi Türkiye de, varlığını sürdürebil­mesi için, komşu ülkeleri ve dünya ülkeleri ile barış halinde ol­ması gerekir. Gerekli olan barışı sağlayabilmesi için de, savun­ma gücünün etkili ve üstün olması gerekir. Türkiye'nin tüm komşuları, ülkenin zayıf anım kollamaktadırlar. Geçmişten gü­nümüze gerçekleşen komşuluk ilişkileri kısa bir gözden geçirilirse, bu gerçek apaçık ortaya çıkar. Bu gerçeği, ordumuz ve Anadolu insanımız çok iyi bilir.

Barış için savaşmış olan gazilerimiz bu konuda çok an­lamlı sözler söylerler. Batı Anadolu Bölgemizde; "Domuzdan post, Yunandan dost olmaz." Atasözü; Doğu Anadolu bölge­mizde ise; " Domuzdan post, Rusdan ya da Ermeniden dost ol­maz."diye söylenir. Kuşkusuz bu atasözleri, o bölge insanının barış içinde yaşayabilmesi için, düşmanını tanımasını ve onun kadar güçlü olmasını vurgular. 

Ülke barışını korumak için içte, dünya barışını korumak için dışta, daima güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmak için de, zamanın bilim ve teknolojisine ayak uydurmak gerekir. O hal­de, ülke olarak, çok çalışmak ve çağı yakalamalıyız. Güçlü ba­rış, güçlü savunma ile olur. Yine dünyada güçlü barış, güçlü devlet yapısı ile gerçekleşir. Hem bölge ve hem de dünya barı­şı için, savunma açısından güçlü bir Türkiye'ye ihtiyaç vardır.

Doç. Dr. Ramazan OZEY

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005