Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bilgi Ekonomisi ve Türkiye

AB Hedefi Çerçevesinde Türkiye’nin Bilgi Toplumuna Dönüşüm Süreci

Bilgi toplumuna dönüşümün nihai hedefi, rekabet gücünü artırarak dünya hasılasından daha fazla pay almak ve toplumsal refah seviyesini artırmaktır. Belirlenen bu nihai hedef doğrultusunda bilgi ve iletişim teknolojilerinin ekonomik ve sosyal yaşamın her alanında etkin kullanımı önem kazanmaktadır. Bunu başarıyla gerçekleştiren toplumlar, ekonomik etkinliklerini önemli oranda artırarak stratejik rekabet avantajı sağlama fırsatına sahip olmaktadırlar.

Dünyada bilgi toplumuna dönüşüm yolundaki girişimlerin 2000’li yılların başından itibaren arttığı gözlenmektedir. Zira bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler verimlilikte artış sağlayarak yeni ürün ve hizmetlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, daha önceleri üretim faktörlerinin miktarlarıyla açıklanan uluslararası rekabetin niteliğini de değiştirmeye başlamıştır. Avrupa Birliğinin 2010 yılında dünyanın en rekabetçi ve dinamik bilgi tabanlı ekonomisi haline gelmesini amaçlayan Lizbon Stratejisi, bu değişime uyum sağlamaya yönelik çabaların en kapsamlı örneklerinden biridir.

Türkiye’de de bu gelişmelere paralel olarak 2000’li yılların başından itibaren bilgi toplumuna dönüşüm çalışmaları yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Türkiye AB’ye aday diğer ülkelerle birlikte e-Avrupa+ Eylem Planına uyacağını kabul etmiştir. Bu plan, DPT bünyesinde kurulan Bilgi Toplumu Daire (BTD) Başkanlığı tarafından yürütülmektedir.221 Türkiye’de 2003 yılında başlatılan “e-Dönüşüm Türkiye Projesi” ile daha önceleri yürütülmekte olan bireysel çalışmalar, tek proje çatısı altında toplanarak hızlandırılmıştır. Bu projenin amacı, vatandaşlar, işletmeler ve kamu kesimi ile tüm toplumun bilgi toplumuna dönüşümünün uyum içinde ve bütünleşik bir yapıda yürütülmesini sağlamaktır. İlgili tüm tarafların katılımıyla “Türkiye’nin Bilgi Toplumuna Dönüşüm Politikası” hazırlanarak e-Dönüşüm Türkiye İcra Kurulu tarafından kabul edilmiştir. Bu dönüşüm politikası belgesinde, Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm vizyonu; “Bilim ve teknoloji üretiminde odak noktası haline gelmiş, bilgi ve teknolojiyi etkin bir araç olarak kullanan, bilgiye dayalı karar alma süreçleriyle daha fazla değer üreten, küresel rekabette başarılı ve refah düzeyi yüksek bir ülke olmak” şeklinde belirlenmiştir. Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojilerinden etkin olarak yararlanması ve bilgi toplumuna dönüşümü gerçekleştirilmesine yönelik 2005 yılında orta ve uzun vadeli strateji ve hedefleri belirlemek üzere, 2006–2010 dönemini kapsayacak olan Bilgi Toplumu Stratejisi hazırlık süreci başlatılmıştır.

Ayrıca refah toplumuna ulaşma sürecinde bilim ve teknolojiden etkin bir şekilde yararlanmak amacıyla 2003–2023 yılları için Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Stratejileri Belgesi TÜBİTAK tarafından hazırlanmıştır. Vizyon 2023 Projesi adını taşıyan bu çalışmanın ana teması; bilim ve teknolojiye hakim, teknolojiyi bilinçli kullanabilen ve yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir refah toplumu oluşturmak olarak belirlenmiştir.223

Ülkelerin bilgi toplumuna geçişte hazır olma düzeylerini saptamak amacıyla, Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) 2001 yılından bu yana “Küresel Bilgi Teknolojisi” raporlarını yayınlamaktadır. Bu raporlarda çeşitli göstergelerin dikkate alınmasıyla bir sıralama yapılmaktadır.

Bu sıralamanın yapılmasında, teknik altyapı göstergeleri kadar, ülkelerde hizmetlerin sunumu ve geliştirilme durumu, teknoloji üretme yetenekleri, insan sermayesi, hukuki düzenlemeler gibi pek çok kriter de değerlendirilmektedir. İlk on sırada yer alan ülkeler ve Türkiye'nin sıralamadaki yeri Çizelge 4.1’de verilmiştir.

Türkiye, 2004–2005 yılı raporunda değerlendirmeye alınan 104 ülke arasında 52'nci sırada, 2005–2006 yılı raporunda 115 ülke arasında 48’inci sırada yer alırken, 2006– 2007 raporunda 122 ülke arasında 52’nci sırada yer almıştır.

Ülkelerin Bilgi Toplumuna Hazır Olma Durumu (Networked Readiness)  

   

2004 – 2005

2005 – 2006

2006 – 2007

SIRA

ÜLKE

PUAN

SIRA

ÜLKE

PUAN

SIRA

ÜLKE

PUAN

1

Singapur

1,73

1

ABD

2,02

1

Danimarka

5,71

2

İzlanda

1,66

2

Singapur

1,89

2

İsveç

5,66

3

Finlandiya

1,62

3

Danimarka

1,80

3

Singapur

5,60

4

Danimarka

1,60

4

İzlanda

1,78

4

Finlandiya

5,59

5

ABD

1,58

5

Finlandiya

1,72

5

İsviçre

5,58

6

İsveç

1,53

6

Kanada

1,54

6

Hollanda

5,54

7

Hong Kong

1,39

7

Tayvan

1,51

7

ABD

5,54

8

Japonya

1,35

8

İsveç

1,49

8

İzlanda

5,50

9

İsviçre

1,30

9

İsviçre

1,48

9

İngiltere

5,45

10

Kanada

1,27

10

İngiltere

1,44

10

Norveç

5,42

 

 

...

...

...

52

TÜRKİYE

-0,14

48

TÜRKİYE

0,00

52

TÜRKİYE

3,86

Toplam 104 ülke

Toplam 115 ülke

Toplam 122 ülke

Kaynak: http://www.bilgitoplumu.gov.tr/edtr.asp#5 ( Dünya Ekonomi Forumu), S.E.T. 03.12.2007.

Özetle, Türkiye küreselleşen dünyada bilgi ekonomisinin oluşum sürecini hızlandırmak amacıyla son dönemde yoğun bir çaba içerisine girmiştir. Bilim teknoloji politikaları, teknoloji değişim politikaları, elektronik ticaret koordinasyon kurulu pilot çalışması, e-dönüşüm Türkiye gibi çalışmalar yapılmasına rağmen, Türkiye’nin bilgi ekonomisinin faydalarından yararlanma noktasında yetersiz kaldığı ve bilgi ekonomisinin oluşum sürecini hızlandırıcı çabaların artarak devam etmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Türkiye İmalat Sanayinde Bilgiye Dayalı Sanayi Sektörlerinin Boyutu

Mal veya hizmet üretimi emek ve sermaye gibi geleneksel üretim faktörleri yanında bilgi ve teknolojiye de gereksinim duymaktadır. Bilginin farklı sektörlerce farklı yoğunlukta kullanılmasından hareketle, çeşitli sektörel sınıflamalar yapılmaktadır. OECD, üretimde kullanılan bilginin yoğunluk derecesini ve Ar-Ge yoğunluklarını baz alarak dört sektörel sınıflandırma türü ortaya koymaktadır. OECD tarafından yapılan imalat sanayi sektörlerinin teknoloji yoğunluğuna göre sınıflandırılması ve bu sınıflandırmaya göre grupta yer alan sektörler Çizelge’de gösterilmektedir.

Bu sınıflandırmaya göre yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknoloji sektörleri “Bilgiye Dayalı Sanayi Sektörler” olarak değerlendirilirken, hizmetler sektöründe yer alan bilgi yoğun faaliyetler de (iletişim, bankacılık, sigortacılık, müşavirlik, eğitim, sağlık, vb.) “Bilgiye Dayalı Ekonomi” olarak değerlendirilmektedir.

İmalat Sanayi Sektörlerinin Teknoloji Yoğunluğuna Göre Sınıflandırılması (ISIC Revize-2)

 

 

Ar-Ge Harcamaları / Üretim

(%)

Ar-Ge Harcamalar/ Katma Değer (%)

Havacılık ve Uzay

14,98

36,25

 

Bilgisayar ve Büro Makineleri

11,46

30,49

 

Elektronik-Haberleşme

10,47

21,57

 

İlaç

8,03

18,65

Mesleki, Bilim ve Ölçüm Aletleri

5,10

11,19

 

Taşıt Araçları

3,41

13,70

 

Elektrikli Makineler

2,81

7,63

 

Kimyasallar (İlaç Hariç)

3,20

8,96

 

Diğer Taşıt Araçları

1,58

3,97

 

Elektriksiz Makineler

1,74

4,58

Lastik ve Plastik Ürünleri

1,07

3,02

 

Gemi Yapımı

0,74

2,13

 

Diğer İmalat

0,63

1,52

 

Demir- Çelik Dışı Metaller

0,93

3,48

 

Metalik Olmayan Mineraller

0,93

2,20

 

Metal Eşya

0,63

1,39

 

Petrol Rafinerileri

0,96

8,43

 

Demir-Çelik

0,64

2,48

Kağıt ve Basım

0,31

0,76

 

Dokuma ve Giyim

0,23

0,65

 

Gıda, İçki ve Tütün

0,34

1,14

 

Orman Ürünleri

0,18

0,47

Kaynak: Hatzichronoglou (1997), OECD (1999), Saygılı (2003).

Türkiye imalat sanayinin “Bilgiye Dayalı Sanayi Sektörleri”nin konumu gelişimi Çizelge’te gösterilmektedir. Türkiye’nin 1996 yılı toplam imalat sanayi katma değerinin sektörel gruplar itibariyle dağılımı incelendiğinde, yüksek teknoloji sektörleri payı % 5,3’tür. Aynı yıl düşük teknoloji grubu sektörlerin toplam imalat sanayi katma değeri içerisindeki payı % 38,4 tür. İmalat sanayi katma değer yapısının bilgi yoğun sektörler yönünde gelişiminde 1990 ve 1996 yılları arasında önemli bir değişme olmamıştır.

Türkiye’de İmalat Sanayi Katma Değerinin Sektörel Bileşimi 

 

 

1990

1996

Yüksek Teknoloji

5,2

5,3

Orta-Yüksek Teknoloji

20,7

21,6

Orta-Düşük Teknoloji

38,5

34,8

Düşük teknoloji

35,7

38,4

Kaynak: Saygılı (2003), s. 12.Bilgi ekonomisine geçiş sürecinde Türk imalat sanayinin 1990–1997 yılları arasındaki katma değer, üretim ve yatırım göstergeleri itibariyle konumu ve gelişimi Çizelge 4.4’te gösterilmektedir. Veriler kamu sektörünün tümünü, özel sektörde ise on ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerini kapsamaktadır. Ayrıca yüksek teknoloji sınıfına ait veriler havacılık ve uzay sektörüne ait verilerdir.

1990–1997 döneminde Türk imalat sanayinin üretim, katma değer ve yatırım yapısı incelendiğinde; düşük teknoloji sektörlerinin % 40 civarında bir değerle en yüksek paya sahip olduğu ve bu sektör grubunun hem yatırım hem de üretimdeki ağırlığının, incelenen dönem içerisinde artış eğilimi gösterdiği görülmektedir.

Türkiye’de İmalat Sanayinin Üretim, Katma Değer ve Yatırımlarının Teknoloji Sınıflarına Göre Dağılımı (1990–1997)

 

Teknoloji sınıfları

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

 

Yüksek Teknoloji

4,62

5,23

4,90

4,97

4,20

3,84

4,22

4,02

 

Orta-Yüksek Teknoloji

20,61

21,49

21,99

23,38

20,21

21,92

21,32

21,97

 

Orta-Düşük Teknoloji

37,21

34,01

32,53

31,53

33,03

32,41

31,57

32,67

 

Düşük Teknoloji

37,55

39,26

40,58

40,11

42,56

41,84

42,89

41,35

 

Toplam

100

100

100

100

100

100

100

100

Yüksek Teknoloji

5,21

6,28

5,73

6,18

5,54

4,89

5,25

4,34

 

Orta-Yüksek Teknoloji

20,65

20,10

21,27

22,17

21,17

22,08

21,58

23,27

 

Orta-Düşük Teknoloji

38,48

36,09

35,78

35,07

36,22

36,27

34,80

38,70

 

Düşük Teknoloji

35,66

37,74

37,22

36,58

37,07

36,76

38,37

33,69

 

Toplam

100

100

100

100

100

100

100

100

Yüksek Teknoloji

3,62

7,11

3,26

4,67

2,77

2,93

3,14

2,46

 

Orta-Yüksek Teknoloji

17,08

25,82

21,86

24,65

26,12

18,13

21,32

23,91

 

Orta-Düşük Teknoloji

50,16

34,07

44,39

32,01

34,34

36,95

31,57

31,76

 

Düşük Teknoloji

29,14

33,00

30,50

38,67

36,78

41,99

41,23

41,86

 

Toplam

100

100

100

100

100

100

100

100

Kaynak: Saygılı (2003), s. 12. 

Düşük teknoloji sektörlerinin 1990 yılında imalat sanayi üretimi ve yatırımı içerisinde, sırasıyla, yüzde 37,6 ve 29,1 olan payı 1997 yılında 41,4’e ve 41,9’a yükselmiştir. Ancak bu sektör grubunun katma değer içerisindeki payı üretim içerisindeki payına göre daha düşük olup 1990–1997 döneminde önemli bir değişiklik göstermemiştir. Üretim, katma değer ve yatırımda orta-yüksek teknoloji sektörlerinin payında artış, orta-düşük teknoloji sektörlerinin payında ise düşüş yaşanmıştır. Özellikle üretim ve yatırımda orta-düşük teknoloji grubunun payında gözlenen gerilemenin düşük teknoloji grubunun payındaki artışla paralellik arz ettiği görülmektedir.

1990–1997 döneminde yüksek teknoloji sektörleri imalat sanayi üretimi içerisindeki payı % 3,84–5,23 civarındadır. Buna karşın bu sektörün toplam imalat sanayi katma değeri içindeki payının % 4,34–6,28 civarında olduğu görülmektedir. Bu verilerden hareketle, yüksek teknoloji sektörlerinin daha yüksek katma değer yaratan sektörler olduğu söylenebilir.

İncelenen dönem içerisinde orta-yüksek teknoloji sektörlerinin imalat sanayi üretimi içerisindeki payı % 20,21–23,38 arasında iken bu sektörlerin toplam imalat sanayi katma değeri içindeki payı % 20,10–23,27 arasındadır. Bu sektörlerdeki üretimin de yüksek katma değer ortaya koyduğu görülmektedir. Benzer durumun orta-düşük teknoloji sektörleri için de geçerli olduğu söylenebilir.

Oysa düşük teknoloji sektörlerde farklı bir durum söz konusudur. Bu sektörlerde yürütülen üretim faaliyetlerinin daha düşük katma değer yarattığı görülmektedir. Bu sektörlerin imalat sanayi üretimi içerisindeki payı % 37,55–42,80 arasında olmasına rağmen katma değeri içindeki payının % 33,69–38,7 arasında olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak, bilgi ekonomisine geçiş süreci kapsamında Türkiye imalat sanayinin sektörel yapısı değerlendirildiğinde, Türkiye ekonomisinin uzun dönemde sağlıklı büyümesi için gerekli teknolojik dönüşümü sağlama noktasında henüz yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Sektörler arası kaynak dağılımında düşük teknoloji grubunun ağırlığını sürekli artırması, yüksek ve orta-ileri teknoloji grubundaki sektörlerin kaynak dağılımındaki payında önemli bir gelişme yaşanmaması, önümüzdeki dönemde üzerinde önemle durulması gereken konulardan biridir. Dolayısıyla, Türkiye’nin milli gelirini daha yüksek oranda ve sağlıklı biçimde artırabilmek için ülke kaynaklarının artan ölçüde düşük katma değer yaratan geleneksel sektörlerden yüksek katma değer yaratan sektörlere yönlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Bilgi Ekonomisine Geçiş Sürecinde Türkiye’nin Rekabet Gücü

Rekabet gücü, bir ülkenin ekonomik refah ve yaşam standardını yükseltebilmesi için gerekli ekonomik güç olarak tanımlanmaktadır. Dünyada ülkelerin rekabet edebilirlik konumlarını ölçen iki tanınmış kuruluş bulunmaktadır. Bunlar; Dünya Ekonomik Forumu ile Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’dür. Her iki kuruluşun da uluslararası rekabet gücü üzerine yaptıkları çalışmalar genel olarak bilimsel çerçevede yeralmaktadır.

Bu çerçevede, Dünya Ekonomik Forumu adlı uluslararası araştırma enstitüsü, her yıl Global Rekabet Raporu (Global Competitiveness Report)’nu yayınlamaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2003 yılı büyüme rekabet gücü indeks sıralamasında ilk sırada Finlandiya, ikinci sırada ABD bulunmaktadır. Türkiye ise 102 ülke içerisinde 65’inci sırada yer alarak rekabet gücü açısından çok da iyi bir konumda yer alamamıştır.

Türkiye için gelişmekte olan ülke tabiri kullanılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin özelliklerini taşıyan Türkiye; 20. yüzyılın sanayi ekonomisinin ve 21. yüzyılın bilgi ekonomisinin yapısal değişimlerini gerçekleştirme noktasında henüz hedeflenen düzeyde değildir.

Türkiye küreselleşmenin olumlu etkilerini ulusal düzeyde geniş kitlelere yayama ve küresel rekabet avantajını yakalama konusunda önemli adımlar atması gereken bir konumda yer almaktadır. Bilgi ekonomisinde yoğun rekabet koşulları altında büyük kazançlar sağlanmasına karşın Türkiye bu süreçteki fırsatlardan yeterince faydalanamamıştır. Ayrıca Türkiye bu rekabet koşullarında altyapı ve teknoloji eksikliğini de henüz giderememiştir.

Türkiye hızlı bir şekilde ilgili gelişmelere uyum sağlayacak politikaları kısa vadede hayata geçirmelidir. Yine bilgi ve iletişim teknolojilerinin üretimine yönelik faaliyetleri orta ve uzun vadede yaymalıdır. Aksi takdirde Türkiye küresel rekabet gücünü yakalamaktan uzak, düşük teknolojiyi kullanan, bilgi toplumuna ayak uydurma konusunda yetersizlik yaşayan ve hızla gelişen küreselleşme söylevinin dezavantajlı ülkeleri arasında yer alacaktır.

Bilgi Temelli Kalkınma Açısından Türkiye’nin Mevcut Durumu

Bilgi temelli kalkınma kavramı son zamanlarda birçok yazar tarafından tartışılmıştır229. Bu bağlamda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin ve bilgi tabanlı faaliyetlerin kalkınma üzerindeki etkileri öne çıkmaktadır.

Türkiye’de uzun süredir kalkınma sorunu tartışılmaktadır. Çeşitli yöntemlerle bu soruna çözüm üretmeye çalışan yöneticiler etkin bir sonuca ulaşamamıştır. Bu da ülkedeki bireylerin yaşam kalitesinin düşük düzeyde kalması ile neticelenmektedir. Bu sorunun çözümü için geleneksel kalkınma tanımını da kapsayan bir şekilde kalkınmanın yeni anlamıyla benimsenmesi ve bireylerin ekonomik durumlarının yanı sıra yaşam kalitelerinin de iyileştirilmesi gerekmektedir.

Bilgi temelli kalkınmada ülkelerin sahip oldukları pozisyonu belirlemek amacıyla uluslararası alanda faaliyet gösteren bazı kurumlar zaman zaman çeşitli raporlar yayınlamaktadırlar. Harvard Üniversitesinin 2001–2002 yılında yayınladığı Küresel Bilişim ve İletişim Teknolojileri Raporuna göre Türkiye 41’inci sırada yer alarak gelişme gösteren bir ülke konumundadır.

Avrupa Komisyonunun 7 aday ülkenin yenilik politikalarını incelediği rapora göre Türkiye’nin Bilgi teknolojileri harcaması GSMH’nin % 1,9’u civarındadır. Avrupa Birliği ülkelerinin ortalaması ise % 2,7 civarındadır. Türkiye iyi bir iletişim altyapısına sahip olmakla birlikte yeterli sayıda bilgi ve iletişim teknolojileri uzmanına sahip değildir.

Bilgi temelli kalkınmada ülkelerin bilgi ekonomisi yarışındaki pozisyonlarını göstermesi açısından “Küresel Teknoloji İndeksi” de önemli bir gösterge olarak kabul edilmektedir. Küresel Teknoloji İndeksi, merkezi ABD’de bulunan ve teknolojik alanda dünya çapında faaliyet yürüten bir araştırma ve danışmanlık kuruluşu olan META Grubu tarafından gerçekleştirilmektedir. Küresel Teknoloji İndeksi (Global Technology Index) beş kategoriden 25 gösterge kullanılarak her bir ülkenin teknolojik yeteneğini ve potansiyelini olduğu kadar ekonomik dinamizmini ve gücünü de ifade eden önemli bir göstergedir. META Grubu 2002 yılında 5 kategoriyi temsil eden 25 gösterge kullanarak 49 ülkenin indeks değerini hesaplamıştır. Bu ülkeler içerisinde Türkiye de yer almaktadır.

Küresel Teknoloji İndeksine Göre Türkiye’nin Bilgi Temelli Kalkınmada Mevcut Durumu

 

 

İlk Sıradaki Ülke

Son Sıradaki ülke

Türkiye

Bilgiye Dayalı İşler

İzlanda

Çin

22. Sırada

Küreselleşme

ABD

Endonezya

28. Sırada

Ekonomik Dinamizm ve Rekabet

ABD

Venezuela

32. Sırada

Dijital Ekonomiye Dönüşüm

ABD

Tayland

44. Sırada

Teknolojik Yenilik Yapma Kapasitesi

Japonya

Lüksemburg

40. Sırada

GENEL SONUÇLAR

ABD

Endonezya

33. Sırada

 

 

 

 

 

Çizelge TİSK tarafından hazırlanan “Türkiye'nin Bilgi Ekonomisi Yarışındaki Yeri” adlı çalışmasından hareketle oluşturulmuştur. Söz konusu çalışmada 49 ülkenin her göstergeye ait veri ve grafikleri mevcutken, burda sadece beş ana kategori baz alınarak ilk ve son sırada yer alan ülkeler ve bu ülkeler içerisinde Türkiye’nin skorunu gösteren bir çizelge hazırlanmıştır. 2002 sonuçlarına göre Türkiye bilgiye dayalı işler kategorisinde 22’nci sırada, küreselleşme kategorisinde 28’inci sırada, ülkelerin ekonomik açıdan rekabet gücüne sahip olma düzeyini belirlemede önemli bir kategori olarak görülen ekonomik dinamizm ve rekabet gücü sıralamasında 32’nci sırada yer almaktadır. Dijital ekonomiye dönüşüm kategorisinde 44’üncü sırada ve teknolojik yenilik yapma kapasitesi kategorisinde 40’ınci sırada yer alarak bu konuda en zayıf çaba gösteren ülkeler arasında yer almaktadır. Genel sonuçlar itibari ile Türkiye 49 ülke içerisinde küresel teknolojik rekabette 33’üncü sırada yer almaktadır. Bu sıra Türkiye için tatmin edici bir durum değildir.

Son yirmi yıldır Türkiye ekonomisi giderek daha rekabetçi ve küresel piyasalara daha açık hale gelmektedir. Ancak Türkiye henüz küresel ekonomide geniş yerel pazarın gücünü, ucuz emek ve uygun coğrafi konumun avantajlarını yeterince kullanmaktan uzaktır. Bilgi ekonomisinin altyapısını oluşturacak olan bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması bakımından, Telekom sektörünün serbestleşmesiyle birlikte önemli fırsatlar yakalamış olan Türkiye, sayısal bölünmenin önlenmesi için yeterli önlemler geliştirilemediği ve gerekli hukuksal düzenlemelerin çıkarılmasında gecikildiği için, bu alanda da sürdürülebilir bir gelişmeden söz etmek güçtür.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005