Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bilgi ve iletişim teknolojileri açısından bilgi toplumu 

Bilişim Toplumu 

Prof. Dr. Aydın Köksal 

Yazımın başlığı bilişim toplumu. Bu bel­li bir kişinin nitelemesi değil, bir toplumun özelliğidir. Biliyoruz, ilkin insanlar avcı, topla­yıcı olarak orman içinde yaşadılar. Sonra ken­di ürünlerini ekip biçip öyle yaşamayı öğrendi­ler. Çiftçi olarak "Tarım Toplumu" düzeninde yaşamayı öğrendiler. Daha sonra "Endüstri Toplumu" adı verilen düzende, özellikle köy­lerin dağılıp insanların kentlere yerleştiği ve işçilerin makinalar ürettiği, işlerin makinayla yapıldığı dönem başladı. Köy toplumu dağıldı ve çoğunluğu kentli toplum başladı. Endüstri Toplumu, toplam olarak bütün toplumun or­tak özelliğidir. 

Şimdi de "Endüstri Toplumu" geçmişin uygarlığı durumuda kalıyor ve "Bilişim Toplu­mu" denilen bir toplum dokusu ya da yeni bir kültür biçimi, yaşayış biçimi doğuyor. Doğu­yor diyorum çünki, böyle bir süreç henüz ya­şanmakta. Çağımızda ileri uygarlık düzeyini temsil eden Japonya gibi, ABD gibi ya da Av­rupa uluslan gibi gelişmiş ülkelerin bu sürecin içinde olduğu. Hatta şimdiden yavaş yavaş Bi­lişim toplumunun bütün özelliklerini yansıttığı toplumbilimcilerce savunuluyor. 

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Kültür Uy­garlıktır" sözü vardır. Atatürk "Çağdaş uygarlık düzleminin üstüne çıkacağız" derken çağdaş uygarlığı, bugünkü en ileri toplumların çağımı­zı damgalayan, onu temsil eden yaşam biçim­leri olarak tanımlamıştır. Başka bir deyiş ile en ilerdeki toplumların yaşadıklan kültür biçimi, aynı zamanda bu çağın uygarlığıdır. Ama bu çağda (20. yüzyıl biterken) kuşkusuz Avustral­ya'nın yitik bir köşesinde yaşayan tarım toplu­mu aşamasına bile gelmemiş, nerede ise mağa­ra toplumuyla tarım toplumu arasında yaşayan insanlara rastladığımızı da biliyoruz. Bu onla­rın geri kalmış kültürü , ama endüstri toplumu diyebileceğimiz ya da 20. yüzyılda çağdaş toplum  uygarlığı diyeceğimiz uygarlığın bir par­çası değil. 

Dolayısıyla "Bilişim Toplumu"yla bir­likte, yeni bir kültür biçimi, yeni bir uygarlık biçimi doğdu. Bunun doğmakta olduğunu gördük, yaşadık. 1972 yılında üç ay Japonya' da, Tokyo'da kaldım. Orada bilişim toplumu aşamasında, deneysel ortamda yaşayan yakla­şık 100.000 nüfus vardı. Bu insanları bilişim toplumunun koşullarında yaşatarak, Japon toplumbilicimcileri, saydam, hoşgörülü ve her-şeyin açık olduğu bir toplumda, insanların mutluluğunun zedelenip zedelenmeyeceğini, olayın kişisel gizliliği nasıl biçimleneceğini de­neysel olarak inceliyorlardı. Japonya'da "Bili­şim Toplumu" kavramı bilgisayarın ortaya çık­masıyla birlikte ortaya atılmıştır. Bu aracın önemini çok çabuk kavrayan Japonya, 1970'lerin öncesinde daha 1966, 19ö7'de "bilişim top­lumu" diye endüstri ötesi bir toplum biçiminin ortaya çıkacağını öngörmüştü. "Endüstri Ötesi Toplum" ya da "Bilişim Toplumu" adıyla Japon tolumbilimcilerinin ve öğreticilerinin kitaplara geçmiş bildirileri olduğunu biliyoruz. 

Demek ki olay o kadar da yeni değil. Örneğin ben, 30 yıllık meslek yaşamımın tü­münü kapsayan bir uygarlık dönemecine tanık olarak yaşıyorum. Ankara'da, 1971 yılında Tür­kiye Bilişim Derneği'ni kurduk. O yıldan beri "Bilişim Toplumu"nu konuşuyoruz. Şimdi "Bil­gi toplumu" da deniyor. Ama bu adlandırma bence uygun değil, çünkü "Bilgi Toplumu" başka bir şey ifade ediyor ve hiç yansıtmıyor bu dönüşümü. Yeni uygarlık biçiminin doğru adı "Bilişim Toplumu." 

Bu girişten sonra, kültürel değişim aşa­malarında toplumlarda ne gibi özellikler değiş­ti, hızla gözden geçirelim. Avcı toplumu or­manda yaşardı, tarım toplumu köyde yaşıyor, ekip biçiyor, endüstri toplumu fabrikalarda ya­şıyor, makina üretimi ile yaşıyor. "Bilişim Top­lumu", bir bakıma artık apartman dairelerinde veya küçücük evlerde, birbirinden kopuk işçi­ler gibi yaşamıyor, "Elektronik bir köy" oluşu­yor yeryüzü ölçeğinde. İnternet gibi bilgisayar ağları aracılığı ile, ben istediğim ülkedeki, istediğim dostumun makinasıyla iletişime geçiyo­rum. Faksla, telefonla konuşabildiğimden da­ha ucuza bilgisayarla konuşabiliyorum. 

Değişen özelikleri sayarken, ormanda klanda yaygın otorite var. Yani yaygın bilinç. Klandakiler hep birbirinin benzeri insanlardır ve toplu olarak herkese yansır otorite, zaten birisi ne istiyorsa hepsi de onu yapar. Değişik davranış yasaktır, düşünülemez. Köyde ortak bilinç söz konusu, gene sürü psikolojisi var bir parça, herkes birbirinden haberdar, bütün olayları, herkes biliyor. Kentte bireysel boyut var. Saklanıyorsunuz, gizlilik başlıyor. Herkes kendi ailesiyle yaşıyor. Köylülükte büyük aile, kentte çekirdek aile var. Şimdi "Bilişim Toplu-mu"nda birlikte yaşayanlar yalnızca aile birey­leri değil. 

Şimdiye kadar Türkiye'de "Bilişim Top-lumu"nun altyapısını kurduk. Şimdi bakın de­ğişik meslekten olan kişilere böyle bir konu, seminer biçiminde sunuluyor. Ben bugünden İnternetle ya da başka ağlar üzerinden istedi­ğim dostumla elektronik köy kavramı içinde, ağlar üzerinden Tokyo ile, New York ile ileti-şim kurarak birlikte iş yapabiliyorum. Yeni Ze­landa ile de, geri ülkelerle de iletişim kurabili­rim. Herkes benim dostum, dostumu seçiyo­rum, artık yalmzca kardeşim değil benim dos­tum. İletişim içinde yaşamak istediğim bütün insanlar benim kardeşlerim ve ailem. Sınırlar yapay duruma düştü, onun için açılıyor, Çünki iletişimi durduramıyorsunuz. Bütün "zararlı" (!) yayınlar, yabancı TV yayınlan ve başka "za­rarlı" (!) yayınlar Türkiye'den izlenebiliyor (za­rarlıyı tırnak içinde söylüyorum, alay ederek.) Propaganda izleyebilirsiniz, porno izleyebilir­siniz, gericilik izleyebilirsiniz, kışkırtıcılık izle­yebilirsiniz. Yurt içinde, yurt dışında herşey özgür. Anayasamızda TV ya da radyo yayıncı­lığı tekel olduğu halde, biliyorsunuz eski Cum­hurbaşkanımız Turgut Özal'ın oğlu aracılığı ile tekel kırıldı ve hiçbir şey olmadı, hapiste yat­madı Ahmet Özal. Hatta alkışlandı. Geç kalmış bir özgürlük, anayasa yıkıcısına alkış sağlaya rak, bütün halk tarafından beğenildi. Şimdi illerimizde, ilçelerimizde bile yerel radyo, tele vizyon yayınlarımız var.

Bireysel bilincin yerini, çevre bilinci al­dı. Artık yalnızca ailesel, kentsel bilinç değil, çevre soaınları ortaya çıktı; biz bilişim toplu­mu oluyoruz. Bizde de bu bilinç ortaya çıkı­yor. Küresel sorunlarla ilgilenmiyorduk, şimdi ilgileniyoruz. 

Bilişim toplumunda bu arayış evrensel, yani ben yalnızca Türk yurttaşı olmaktan çıkı­yorum, biraz da dünya yurttaşıyım. Gümrük Birliği'ne üye olursak bile, ben artık yalnızca Avaıpa'lı değil, dünya yurttaşıyım. Afrika'da insanlar kesilse, artık ben etkileniyorum. Hutu-ları, Tutsileri, Ruandayı, Burundi'yi izliyorum. Bilinç, evrensel bilinç, çünki dünya artık be­nim köyüm. Çünki dünya yapay uydudan bak­tığımızda küçük bir gezegen, masmavi bir por­takal. "Bu küçük mavi gezegende neden bu kadar kötülük olur?" diye hayıflanır Halikarnas Balıkçısı.

Telefonu yapan insanlar daha iki nokta arasında hat bağlanıp konuşulduğu anda bü­tün evlere ileride telefon bağlanacağını söyle­mişler. Köylülükte eylemsizce yaşayan İnsan-lar , bekliyorlar ve birşey yapmıyorlar. Belki dua ediyorlar, ama bekliyorlar. Yöneticiler de öyle. Sonra "tepkisel" davranış başladı. Olay olsun bekleyelim görelim. Ona göre önlem alalım. Halbuki bilimde "öngörme" vardır. 

Şimdi bilişim toplumundaki yöneticile­rin ve insanların davranış biçimine ise "etkile­şimli" davranış deniyor. Yani geleceği sen ol­duruyorsun, ben olduruyorum; beklemiyo­rum, öngörmekle yetinmiyorum; sen, ben öyle olsun istiyoruz ve öyle oluyor. Bu davranış tü­rü, eğer ilkokul çocuğunda, ana babalarda, öğ­retmenlerde varsa, doğal olarak bakanda da olabilir, başbakanda da. 

Dünyamız elektronik köyse, Cumhuri­yetimiz de elektronik köy cumhuriyeti oldu ar­tık. Site Cumhuriyet değil. Yani köleler ve efendilerden oluşan, toplumu yöneten patriçilerinki gibi bir Roma Cumhuriyeti değil. Şimdi ne oldu feodaliteye? Feodalitenin ilkesi korku, despotizm. Montesquieu'den alıntı yapıyorum, 1735 de yazmış "Yasaların Ruhu"nu. Krallıkta onur, cumhuriyette erdem ilkedir diyor. Öz­gürlük, bütünleşme ve küreselleşmede evren­sel insan haklan söz konusu, insan Hakları de­ğil, evrensel insan hakları. Amerikan özgürlük savaşında bu kavram "evrensel insan hakları" diye söylendi. "Amerikan insanlarının haklan" değil, kentli insan haklan da değil. Bizim de buna ayak uydurmamız gerek. 

Toprak, enerji, para, emek gibi "gele­neksel kaynaklar"a bilişim toplumunda yeni ve pek önemli bir kaynak ekleniyor; Bilgi. As­lında "bilgi" yerine, "bilişim sistemleri" saye­sinde bilgi kaynaklarıyla bilgiye gereksinme duyan kullanıcılar arasındaki sürekli iletişime konu olan "akışkan bilgi" demek daha doğru olurdu. "Bilgi Sistemi" demek yerine, daha doğru olan "Bilişim Sistemi", "Bilgi Toplumu" demek yerine, daha doğru olan "Bilişim Top­lumu" demeyi, "bilişim" sözcüğü bilginin bu akışkan durumunu belirttiği için yeğ tutuyo­ruz, ingilizce ve Fransızcadaki "information" sözcüğünün örneğin "knowledge" ya da "sa-voir" sözcüğünden ayrıldığı özellik de bu "akış"kanlık.

Burada ayraç içinde hemen belirtmeli­yim ki 1966'dan beri, benim de kişisel olarak emek verdiğim, onur duyduğum Türkçe bili­şim terimleri, gerçekten Türk insanının çağdaş Bilişim Toplumuna yönelmede kullanabilece­ği, taban oluşturan bir kolaylığı gecikmeksizin sunuyor bize. Örneğin "yazılım" sözcüğü, (ABD'de "hardware" sözcüğüyle karşıtlığı gös­teren bir jargon ya da meslek argosu olarak, ilk kez 1960 dolaylarında kullanılmış olan tng. "sofnvare" sözcüğünü saymazsak), yeryüzün­de herhangi bir ulusun kendi anadilinde kul­landığı ilk ulusal terimdir. 1966 tarihli "yazı­lım"! , bizden tam 8 yıl sonra Fransızca'da "le logiciel" bunu da daha sonra italyanca "i siste­mi logici" ve ispanyolca "el logical" sözcükleri izlemiştir. 

Gelecek yüzyılın en büyük endüstrisi olmaya aday "yazılım" endüstrisinin adını, kendi ana dilinde koyan ilk ulusun Türkler ulamasından dolayı kıvanç duyuyorum, ileride Türkler yazılım konusunda küresel boyutta başarılar kazandığında -bunu gerçekten umuyo­rum- Türkçe "yazılım" sözcüğünün zaman içindeki önceliğinin ne denli değer kazanabi­leceğini düşünmek benim için tatlı bir düş. 

Bilişim toplumunda, geleneksel anlam­da okullar yok. Herkes ne öğrenmek istiyorsa açacak bilgisayarını, kendi hızında öğrenecek; öğretmenlik mesleğinin rolü değişecek, kitap­lar, dergiler, gazeteler büyük ölçüde ortadan kalkacak; bunların yerine çoklu ortamlarda (multimedia) hizmet sunan elektronik yayıncı­lık hizmetleri alacak. 

Bilişim toplumunda, geleneksel anlam­da bürolar da yavaş yavaş ortadan kalkacak. Birçok meslekte çalışanların çoğu evlerinde ya da bulundukları yerde, bilgisayar başında işle­rini yapıp elektronik posta vb. ofis özdevinimi (ofis otomasyonu) olanaklarını kullanacak.

Bilişim toplumunda parasal işlemler, kredi kartlarıyla, ev bankacılığıyla yürütülece­ğinden, nakit para da büyük ölçüde ortadan kalkacak.

Bu boyutta değişikliklerin yaşandığı bir hızlı dünüşüm çağına, Türkiye olarak Devlet yapımıza çeki-düzen vermeden kendimize çe-ki-düzen vermeden nasıl ayak uydurabiliriz? 

Trafik düzenimizden çıkmaz sokakları­mızdan tek yönlü dar yollarımızın labirentin­den kurtulmak zorundayız; okullarımızda ço­cuklarımızı baskıdan, ödev yükü altında ya­bancı dille öğretimin güçlüğü altında ezilmek­ten; kurslar, özel dersler nedeniyle onları sü­rekli olarak 2-3 vardiya çalışma işkencesinden kurtarmak zorundayız; sözcüğün en geniş an­lamında özgür ve demokratik bir yaşam biçi­mini, ailelerimizde, okullarımızda, işyerleri-mizde, kentlerimizde, köylerimizde geliştir­mek zonındayız. Yasakçılığı bir yana bırakıp katılmacı, demokratik toplumu oluşturmak zo­rundayız. 

Bunu yapabildiğimizde kuşkusuz Tür­kiye'de, öteki uygar uluslar gibi, Bilişim Toplu-mu'nun eşiğini çok yakında aşacaktır. Biz Türk bilişimcileri buradayız ve bunu başaracağımıza inanıyoruz.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005