Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bozulan Dengeler 

Emekli General, Suat İlhan 

Ülkelerin güçleri arasındaki farklar iliş­kileri ve olayları şekillendirerek yönlendiriyor. Ülke güçlerinde değişme olmadığı veya küçük değişiklikler olduğu zaman, bu durum ulusla­rarası ilişkilere de yansıyarak uzun süren isti­krar ortamları oluşuyor. Buna karşılık, güç-ler-de görülen nisbi değişiklikler, bazı ülkelerin diğerlerine nazaran gücünde görülen azalma veya çoğalma, yeni ilişkilerin ve yeni olayların sebebi olabiliyor. 

Bu değişmeler, dünya güçleri arasında olduğu zaman, bütün ülkeler derece derece etkilenirken, değişmeler bölge düzeyindeki güçler arasında görüldüğünde, öncelikle böl­ge güçlerinin duyarlılığı artıyor. Şüphesiz sık­laşan ilişkiler ve muhabere imkânlarının yarat­tığı yakınlaşmalar sebebiyle, bölge düzeyinde­ki değişmeler de kısa sürede uluslararası alana yansıyabiliyor. 

1945'ten itibaren oluşan uluslararası dengelerde, 1980'lerin sonları ile 1990'ların ilk yıllarında büyük değişiklikler oldu. Değişme­ler devam ediyor, uzun bir süre devam edece­ğe de benziyor. Dünya politikasını etkileyen güçlerdeki bu değişiklikler paralelinde, her düzeyde yeni ilişki türleri ve beklenmedik olaylarla karşılaşılmaya başlandı. Önümüzdeki gün ve yıllarda da dünyamızı yeni, şaşırtıcı olaylar beklemektedir.

Savaşların Getirdiği Ortam 

Bugünküne benzer istikrarsız ortamlar, olayların ve konuların tarihi gelişmesi ile gerçek oluş sebeplerine inen, bilimsel verilere da­yanan, stratejik düzeyde araştırma ve incele­meler yapılmasını gerektirmektedir. Olaylar sadece siyasi tercihlere göre çözülemez ölçü­de karmaşık hal almıştır. 

1918'de biten l'nci D. Harbinden sonra kurulan dünya dengesinde bu harbin galipleri, özellikle Fransa, İngiltere kendi egemenlikleri­ni dünya ölçüsünde yaygınlaştırarak bu duru­mu 1938'lere kadar devam ettirebildiler. 

1934 : 1938'lerde Almanya'nın güç ka­zanması, dünyanın l'nci D. Harbi sonuçlarına göre teşekkül eden dengesini bozdu. Yeni güç odaklarının politikaları 2'nci D. Harbinin or­tamını hazırlamıştı. 2'nci D. Harbi sonunda hasıl olan güç dengesi ise uzun süre, 1980 yıl­larının ikinci yarısına kadar evrensel politikaya egemen oldu. 

2'nci D. Harbi iki merkezli veya başka bir açıklama ile iki odaklı bir dünya düzeni ge­tirdi. Bu harbin galibi olan diğer Avrupa ülke­lerinin durumları, harbin sonunda bütün gü­cünü yitiren Kral Pirüs'ün zaferlerini hatırla­tıyordu .

2'nci D. Harbinden sonra Avrupa'nın ve Japonya'nın elinde, sadece vasıflı insan gücü kalmıştı. Bu en önemli güç unsuru zaman için­de ülkelerini kalkındırdılar. Ayrıca ABD ile SSCB arasında sıkışıp kalan Avrupa'lılar, diğer evrensel güçler karşısında etkinliğe ulaşmak için birlik olma ihtiyacı ile Avrupa Birliğini kurdular. 

1990'ların başlarında görülmeye başla­yan SSCB'deki çöküş, 2'nci D. Harbinden son­ra teşekkül eden dengelerin bozulmasına ve gerek bölgeler düzeyinde gerek dünya ölçü­sünde istikrarsız, daha uygunu, belirsiz du­rumlara sebep oldu. Dünyamız şimdi bu du­rumda bulunuyor. Çeşitli arayışlar, değişik se­çenekler jeopolitikçileri, stratejleri düşündürü­yor, uğraştırıyor. Kamuoyları her gün karşı­laştıkları yeni bir durumla sarsılıyor ve yeni düşüncelerin tohumları atılıyor. 

Dünya dengelerinde yeni ve hızlı deği­şikliklerin sebep oldukları istikrarsızlıklar ise büyük olayların başlangıcı olabiliyor. İstikrar­sız ortamlara, güç değişiklikleri ile birlikte in­anç ve ideoloji değişmeleri veya boşlukları se­bep olmuşsa tehlike daha da çoğalıyor. Eski güçlere göre teşekkül etmiş olan ilişkiler ve bağlantılar, yeni güçlere ve yeni düşüncelere göre değişir ve gelişirken, sürtüşmelere hatta patlamalara sebep olabiliyor.

Devrimler ve İdeolojik Değişmeler 

Evrimsel gelişmelerin devrimsel boyut­lara ulaşması, uygulanmakta olan temel dü­şünce sistemlerinde kısa sürede oluşan çö­küşler, evrensel düzeydeki ideolojilerin yay­gınlaşması da yeni uluslararası ortamlar doğ­masına sebep olabiliyor. Fransız İhtilali; sanayi devrimi; komünizmin, faşizmin, nazizmin uy­gulama şansı bulmaları büyük olayları bera­berlerinde getirmişlerdi. 

Günümüz dünyasında da, bir ideolojik çöküş, bu çöküşün sebep olduğu siyasi dağıl­ma ve yeni arayışlar sebebiyle değişik güç dengeleri arayışına yönelik istikrarsız bir dö­nem yaşanıyor. Benzer ortamlarda heyecansız ve gerçeklerden uzaklaşmadan olaylara ya­klaşmak gerekiyor. 

Geleceğe yönelik gelişmelerin değer­lendirilmesi gelecekçilerin (fütürist) jeopolitik değerlendirmeleri ile ortaya konabilir. Bu tür değerlendirme, jeopolitiğin değişen ve değiş­meyen unsurlarına dayalı olarak evrensel ve bölgesel güç odaklarının durumlarının ince­lenmesini gerektirir. Araştırmada ele alınan ül­ke ve bölgenin değişen unsurları olan sosyal, ekonomik, politik, askeri yapıların mevcut de­ğerleri ile bunların potansiyel olanakları ana verileri teşkil ederler. Elbetteki jeopolitiğin de-ğişmeyen dayanakları olan coğrafi ıınsurlar

güçlerin karşılaştırmalı nisbi değerlerini verir, hareket tarzlarının ve önceliklerinin belirlen­mesinde temel etkeni oluştururlar. 

Sn. R. Oğuz Türkkan "Geleceğe Ha­zırlık Bilimi" konusunu ele aldığı araştırmasın­da, Birleşmiş Milletlerin araştırma ölçülerini şu başlıklar altında topladığını belirtmektedir : "1. İyiye doğru gidiş işaretleri, 2. Kötüye doğru gi­diş işaretleri, 3. İyi mi kötü mü tam belli olma­yan işaretler." Bu denek sorular gerçekçi fakat, sadece işaretleri dikkate aldığı, işaretlerin da­yandığı güç unsurlarını, coğrafi konumları ve emrivakileri hesaba katmadığı için yetersiz ka­labilirler. Gelecekçiler jeopolitik unsurlardan yola çıkan jeopolitik incelemeler ile gerçeğe yaklaşabilirler. Jeopolitik düzeyde yapılacak incelemelerin BM ölçüleri ile doğrulanması el­betteki kerametten uzaklaşılmasma katkıda bulunacaktır.

İki odaklı dengenin bozulmasından sonra, dünyamız ABD'ne dayanan tek odaklı bir yapı görüntüsü verdi. Fakat bu ülkenin iç ve dış gücünün bugüne kadar üstlendiği so­ranlara, benimsediği yükümlülüklere dahi ce­vap veremediği, bütün dünyanın sorunları karşısında yetersiz kalacağı kısa sürede belli oldu. 

Evrensel yapı belirsiz bir çok odaklılık yönünde gelişmektedir. ABD; Almanya öncü­lüğünde Avnıpa Birliği; Rusya; Çin; Japonya; Türk dünyası; Alt kıta; Güney Amerika yeni oluşumun güç odağı olma adayları durumun­da görünüyorlar. Gerçekte henüz hiçbirisi 21'nci yy. daki kesin durumunu ortaya koy­muş değil. 

Farklı ideolojiler, siyasi tercihler evren­sel yapıda belirleyici olma değerini yitirmiş bulunuyorlar. Artık, jeopolitiğin değişen un­surları ile (sos., eko., pol., askeri) bunları an­lamlandıran, yönlendiren değişmeyen unsur­lara (coğrafi veriler) dayalı olarak tespit edile­cek jeopolitik konumlar asıl belirleyici işlev değerine ulaşmıştır. 

İstikrarsız Ortamlarda Ordu 

İki odaklı dünyada (1945-1990) ulusla­rarası ve evrensel (küresel sözcüğü yanlış tü­retilmiştir) askeri ortam en az politik ortam ka­dar istikrara, dengeye kavuşmuştu. Silah türle­ri; kuvvetlerin büyüklükleri, kuruluşları, ko­nuşları; yönetim ilkeleri, doktrinler, konsept-ler, stratejiler, taktikler belirlenmiş; bilgi toplama (istihbarat) ağları kurulmuş; her tür tehdit ve olasılığın tedbiri alınmıştı. Taraflar birbirle­rinin sadece olanak ve yeteneklerini değil ni­yet ve amaçlarını da biliyorlardı. Çekirdekli si­lahların da büyük katkısı ile kumlan dehşet dengesi uzun süreli barış dönemi ya-şanması-nı sağladı. 

Şunu kabul etmeliyiz ki, bir çok bakım­dan bu dönemden en fazla yararlanan ülkeler­den birisi Türkiyemizdir.

Komünizmin çöküşü, bu ideolojinin içi­ni boşalttığı, kof bir kovuk haline getirmeye başladığı Doğu Blokunun sonra da SSCB'nin dağılmasına sebep oldu. Hasıl olan istikrarsız ortam askeri alana hızla yansıdı ve duyarlı böl­gelerde çarpışmalar başladı.

İstikrarlı ortamlarda askeri güç ihtiyacı­nı ve askeri düşünceyi belirlemek, tehdit belli olduğu için kolay olmaktadır. İstikrarsız du­rumlarda ise tehditler yer, zaman, kuvvet, ni­yet ve amaç yönlerinden belirsizdir. Bu du­rumda askeri güç ihtiyacı silah, kuvvet türleri, konuş düzenleri, eğitim ve yönetim ilkeleri ile askeri düşünce bakımından çeşitli olasılıklara cevap verebilecek, tehditleri caydırabilecek yapıda olmak zorundadır.

İki odaklı dünyadan istikrarsız döneme geçiş sırasında askerlik en duyarlı gücü oluş­turuyordu. Durum böyleyken, 49'ncu hükü­metin 1991 sonunda iktidara gelir gelmez as­kerlik süresini 18 aydan 15 aya indirmesi ve askeri yapıyı değiştirmesi büyük hata olmuştu. Ayrıca dağlarda, yıllanmış birikimlere sahip te­röristlerin karşısına deneyimleri yetersiz asker­lerin çıkmasına sebep olunmuştu. Hata anla­şılmış askerlik süresi iki yıl sonra tekrar 18 aya çıkarılmıştır. Bu durumun sebep olduğu tahribat tarihe mal olmuştur Rall başlangıcında da yanlış bir terhis kararı uygu­lanmıştı. 

Sonuç şudur : İçinde bulunduğumuz türdeki istikrarsız ortamlarda askeri güç değişik ihtiyaçlara cevap verebilecek yapıda ve düzeyde olmak zorundadır. Bugünkü Türk or­dusunun Balkanlar, Yunanistan, Kıbrıs, Kara Deniz, Kafkaslar, Rusya, İran, Orta Doğu güç dengelerine ve tehditlerine cevap verebilmesi, caydırıcı güce kavuşması sağlanmalıdır.

İstikrarsız siyasi ortamlarda savunma sa­nayii de daha büyük önem taşır. 

Türkiye'nin Konumu 

Görüldüğü gibi dünya ölçüsünde bozu­lan jeopolitik denge, bölgelerin ve bölge güç­lerinin etkinliğini sonuç olarak önemini de artırmaktadır.

Sahip olduğu jeostratejik ve jeopolitik olanaklarla bölge devleti özellikleri gösteren Türkiye, kültür unsurlarındaki ortaklıklar se­bebiyle yeryüzündeki etkinlik alanı genişlemiş ve dünya politikası ölçüsünde dikkate alınma­sı gereken bir ülke konumuna gelmeye baş­lamıştır.                                                                

Şüphesiz ülkemizin bu yeni durumunu hiç bir dış güç gönülden benimsemeyecek ve çeşitli yollardan geriletmeye çalışacaklardır. Yapacaklarını yapmaya başladılar. Bizi içeri­den göçertmek için birbirimize düşürüyorlar, birbirimize kırdırıyorlar. Çok yazık ki demok­ratik tedbir, siyasi çözüm bahaneleri altında insanımızın bir bölümünü bizden ayırmaya çalışıyorlardı. Dış güçler bu oyunu Osmanlı İmparatorluğuna da oynadılar. Bugünkünden farkı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde içe­riden yandaş bulamıyorlardı. 

Günümüzdeki gelişmelerin büyüklüğü, Türkiye'nin konumunun bağımsız olarak ele alınmasını gerektiriyor. Artık, Türkiye Avru-panın kenar, NATO'nun kanat ülkesi değil. Ül-kemizin jeopolotik konuma coğrafi konumu ile uyumlu hale gelerek, Dünya adasının (.As­ya, Avrupa, Afrika) merkezinde diğer bütün politikaları etkileyecek bir yere ve değere ka­vuşmuştur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005