Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Tarih Dersleri: Büyük İrlanda Kıtlığı 

Tarih, çoğu kez güçlü heyecanlar uyandıran bir konudur. Bazı insanlara sınırlı bir akademik konu gibi görünen şeyler, diğerleri için derinlerde tutulan ve tutkulu duyguların kaynağıdır. Tarihçinin görevi, belirli bir zamanda ve yerde gerçekten ne olduğunu mümkün olduğu kadar tarafsızca tespit etmeye çalışmak ve olan şey­lerin nedenini ve nasılını açıklamaya çalışmaktır. 

Bu noktada sıkıntı başlar, çünkü bu, kaçınılmaz olarak tartışmalı olabilecek takdire dayalı bir yargıyı içerir. Bazı çevrelerde, güvenilir ya da doğru tarihsel olaylar fikrinin bir aldatmaca olduğu, bütün tarihsel hikayelerin bir gündeme göre yönlendirildiği ve efsane yahut kurgu olarak görülmesi gerektiği fikrini ileri sür­mek, bugünlerde modadır. Bu görüş ikna edicidir, o kadar ki, yaygın olarak kabul gören çoğu tarihsel hikayeler bu türdendir ve geçmişi açıklamaktan daha çok, bugünü etkilemiş oldukları hesaba katılarak inşa edilir. Yine de bu, geleneksel olarak anlaşıldığı gibi, tarih biliminin imkânsız olduğu anlamına gelmez, sadece tarihçiliğin zor olduğunu gösterir. Tarihin incelenmesi, halkın çoğunluğu tarafın­dan kabul edilen geçmişe dair görüşleri sarsabilir ve Artemus Ward'ın ifadesiyle, halkın bildiklerinin çoğunun "pek de öyle olmadığını" açığa çıkarır. 

İrlanda tarihi, buna yerinde bir örnektir. Yakın zamana kadar irlanda tarihine. İrlandalıların baskıcı İngiliz yönetimine ve işbirlikçilerine karşı nasıl direndikleri ve sonunda onlardan nasıl kurtulduklarıyla ilgili anlatımlar egemen olmuştur. Son zamanlarda yeni kuşak İrlanda tarihçileri tarafından bu sorgulanmış, yeni ve daha ayrıntılı bir tablo ortaya çıkmıştır.' Bu tablo, daha kapsamlı bir bakış açısına ön­cülük etmiş ve bizim geçmişten farklı sonuçlar ve dersler çıkarmamızı sağlamış­tır. . 

Bunun klasik örneği, 1840'larda İrlanda'daki Patates Kıtlığı'dır. Modern İngi­liz tarihinin en trajik olaylarından biri sayılan bu olayın temel gerçeklerinden hiç bahsedilmez. 1845 'te İrlanda'nın patates mahsulü, kısmî ürün kaybına neden olan bir mantar parazitinin istilasına uğradı. Nadir görülen yağışlı hava da hem ertesi yıl hem de 1847 ve 1848'de toplam rekoltenin düşmesine neden olmuştur. 

Sonuç, 1,5 milyon insanın, kıtlıktan ya da kıtlıkla ilişkili hastalıklardan ölme-siydi. Aynı sayıda insan da, çoğu Birleşik Devletler'e (ABD) olmak üzere göç etti. Bundan ve takip eden göçten dolayı İrlanda, kayıp nüfus yapısını bir daha telafi edemedi. Bugün İrlanda'da, 1841'deki 8 milyona kıyasla 6 milyon nüfus vardır.

Geleneksel İrlanda tarihinde bu büyük felaketin baş suçlusu olarak İngiliz hükümeti gösterilir. Bu görüşün Cecil Woodham-Smith gibi temsilcilerine göre, ölümlere ve ıstırap verici şeylere, İngiliz hükümetinin ve onun genel valisi Char­les Trevelyan'm yetersizliği, katı umursamazlığı ve laissez faire'e (bırakınız geç­sinler - serbest dış ticaret anlayışı - ç.n.) katı bağlılığı sebep oldu.2 Bazı suçlama­lar çok ciddiydi. Milliyetçi tarihçilere göre, İngiliz politikası soykırımcıydı ve bu sonuç amaçlanmış ya da hoş karşılanmıştı. Bu görüş, yalnızca İrlanda'da değil başka yerlerde de hâlâ çok taraftar bulur. 1996'da New York Eyaleti'ndeki bütün okullarda, İrlanda'daki kıtlığın bir İngiliz soykırım hareketi olarak öğretilmesini zorunlu kılan bir kanun çıkarıldı.3 Oysa gerçek çok daha karmaşıktır, bazı yönler­den çok daha ilginçtir, bugünkü ve geçmişteki olaylar hakkında çok farklı mütala­alara yol açar. 

İngiltere Suçlu mu? 

İngilizler bir bakıma bu felaketin suçlusuydu. Bununla birlikte, bu sorumlu­luk, yalnızca Lord John Russell ve 1846'daki meslektaşlarına değil, fakat daha öncesine, 17. ve 18. yüzyıllardaki meslektaşlarına   kadar gider. II. James'in 1690'daki yenilgisinden sonra, III. William'ı destekleyen Protestan azınlığın ege­men olduğu İrlanda Parlamentosu'nda bir dizi "ceza kanunu" kabul edildi. 1695'te kabul edilen ilk kanun, Katoliklerin silah taşıma hakkını kaldırdı. Bir diğeri, hem Katoliklerin eğitim için denizaşırı (seyahate) gitmelerini yasakladı hem de İrlan­da içindeki okullarda öğretmenlik yapmalarını ve okul açmalarını engelledi. Yine de en önemlisi, "Papalığın Daha Fazla Gelişmesini Engelleme Yasası" (1704) idi. Bu yasa, Katoliklerin toprak satın almalarına veya onu Protestanlardan miras ola­rak edinmelerine ya da toprağı 31 yıldan fazla kiralamalarına engel oldu. Bu sıralarda patates başlıca ürün olarak ortaya çıktı. Yasama faaliyeti ve yeni mahsu­lün bileşimi, sonuçta felaket getiriciydi.

Ceza Kanunları, diğer kanunlarla birlikte, bir takım güçlü ve ters etkili müşev­vikleri ortaya çıkardı. Katolik kiracı çiftçiler, toprak sahibi olamadıkları ve topra­ğı kullanım güvenliği az olduğu ya da hiç olmadığı için kısa dönemli kiralamalar dışında ellerinde tutamadıklarından dolayı, topraklarını geliştirecek veya tarımsal faaliyetlerini modernize edecek teşviklerden mahrum kaldılar. Bütün kazançlar, nefret edilen Protestan yabancı toprak sahipleri sınıfına daha yüksek rantlar ve daha pahalı kiralar olarak gidecekti. 

Patates emek-yoğun bir ürün olarak, bir aileyi küçük bir toprak parçasıyla beslemeye imkân sağlamıştı. Yasal düzenlemelerle patatesin bileşimi şu sonuçla­ra yol açtı: İrlanda tarımı ne ilerledi ne de gelişti. Fakat buna rağmen emek-yoğun faaliyetli bir geçim vasıtası olmaya devam etti. Toprak sürekli bölündü, çünkü toprakları birleştirerek üretimi ve kârlılığı arttırma güdüsü yoktu ve aileler ancak, besleyici patatesin yüksek verimi sayesinde küçük bir alanda varlığını (ya­şamını) sürdürebilirdi. 

1841'de kira ile tutulan arazilerin hepsinin % 45'i beş dönümden küçüktü. Sermaye eksikliği ve Katolik çoğunluk üzerindeki kısıtlamalar, İrlanda ticaret ve üretiminin gelişmediği anlamına geliyordu ve 1841 'de 8 milyondan fazla nüfusun 5,5 milyonu tümüyle tarıma bağımlıydı. Son ilave düğüm, 19. yüzyılın başında oluşturulan, fiyatlar belli bir düzeye ulaşıncaya kadar tohum ithalini yasaklayan İngiliz tarımını koruma sistemi Tahıl Yasaları'nın etkisiydi. Bu durum, sakat hale gelmiş İrlanda çiftçilik sistemini koruyucu bir etkiye sahipti.

19. yüzyılın başlarında İrlanda, patlamayı bekleyen Maltusgil bir saatli bom­baydı. 1820'ler ve 1830'larda birkaç yerel kıtlık yaşandı ve son felaket neredeyse kaçınılmazdı. 

Laissez Faire Suçlu mu? 

1840'lann İngiliz bakanları nasıl kabahatli olabilirdi? Onlar, laissez faire dokt­rinine bağlılıklarından dolayı, sınırlı ve yetersiz bir yardımla yetinmekle itham edilirler. Yine de, sorunun çapı ve krizin ağırlığı dikkate alındığında, 1846'da ikinci kez ürün yetersizliği ortaya çıktığında onların yapabileceği çok az şey vardi. Dahası, temel sorun günümüzdeki gözlemcilerin kabul ettiği gibi, İrlanda top­rak sisteminin yapısıydı ve sistemi desteklemek yalnızca, gelecekte daha fazla kıtlıklara sebep olacaktı. Çok sayıda insanı toprak üzerinde tutmak ve tarımsal ilerlemeyi engellemek, kesinlikle feci sonuçlara götürecekti. Dahası, Tahıl Yasa­ları, 1846'da yürürlükten kaldırılana kadar, İrlanda'ya büyük ölçekli tohum itha­latını engelledi (Tahıl Yasaları, bir bakıma İrlanda üzerindeki kötü etkisinden do­layı kaldırıldı). Neticede, piyasa güçlerinin, bitkileri mahveden felaketin neden olduğu ağır gıda kıtlığına ilk tepkisi, asgari düzeyde olacak kadar körelmişti. 

Bu korkunç hikâyeden ne öğrenmeliyiz? Birincisi, hükümetler, çoğu insanın inandığı gibi, felaketleri defedecek kadar güçlü ya da etkili değildir. "Bir şeyler yapmak zorundayız" feryadı çok baştan çıkarıcıdır ama "bir şeyler yapmak" çoğu zaman etkisiz olacak, sorunları daha da kötüleştirebilecek ya da problemi en başta üreten faktörleri muhafaza edecektir. 

İkincisi, ekonomik seçimi etkileyen kanunlar, çok kapsamlı ve çoğu zaman ters sonuçlar verebilir. Özellikle, yanlış türde ekonomik müşevvikler meydana getiren faaliyet ve kanunlar, gerçekten felaket getirici olabilir ve telafisi zor zarar­lar üretebilir. İntikamcı Protestan azınlığın 1690'dan sonra çıkardığı kanunlar, yüzyıldan fazla bir süre sonunda İrlanda'da artık vakti geldiğinde kaçınılmaz olan bir felaketle sonuçlanıncaya kadar işleyen bir dizi olumsuz yerleşik müşev­vikler oluşturdu. 

Son olarak, İrlanda kıtlığında günümüzdeki politika yapıcılar için ciddî ders­ler vardır. İnsanların çoğu bugün dünyanın pek çok yerinde, sadece karnını doyur­maya yetecek çapta çiftçilik yapan köylüye destek sağlanmasını savunacak ve modern ticari tarıma öncülük eden serbest ticareti teşvik edecek tedbirlere karşı çıkacak kadar akılsızdır. "Beş dönüm ve bağımsızlık" sözü ilhanı veren bir slogan gibi görünebilir. Ama 1840'lann İrlanda'sı, bu sözün korkunç bir facianın reçetesi olduğunu göstermektedir.

Çeviren: Fatih DEMİRCİ 

Kaynak: Stephen DAVIES

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005