Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dijital Kültür ve Yeni Sosyal Süreç 

Bilişim teknolojisi alanındaki hızlı ve etkili gelişmeler doğrudan  toplumsal hayatı  etkilemektedir.  Günümüz toplumsal hayatında vazgeçilmez olarak yer almaya başla­yan, "bilgi ve iletişim teknolojileri"nin (BİT) gelişmesine dayanan bilişim (bilgileşim) devrimi ekonomide, toplum­sal hayatımızda ve kültürümüzde kalıcı ve köklü değişim­ler meydana getirmiştir. Elektronik haberleşmenin temel dayanağı olan dijital sistemler aynı zamanda sosyal ha­yatımızı tanımlamak için de kullanılmaya başlamıştır. Bil­ginin analogdan dijitale dönüşmesi, fiziki varlıkların sa­nal hale gelmesine imkan vermektedir. Dijital hayat veya kültür kavramlarının temelinde yer alan dijital terimi ses veya görüntüyü (data) bir sayısal dizi şeklinde kodlayarak saklanmasını veya iletilmesini sağlayan elektronik sis­temler için kullanılır.. Veri iletişiminde dijital yöntemler muazzam bir kolaylık ve hız kazandırmaktadır. Sanal, İngilizce "virtual" kelimesinin karşılığı olarak bir şeyin gerçeğe çok yakın olması ya da bir şeyin fiilen olması an­lamını taşımaktadır. Bir şeyin sanal olabilmesi için başka bir şeyin gücünü ve yeteneğini içermesi gerekmektedir. 1950'lerin sonunda bilim adamları sanal bilgisayar adını verdikleri, birkaç kişinin aynı anda kullanabildiği ancak, kullanıcıların bilgisayarı tek başlarına kullandıkları izleni­mini verecek şekilde hızlı makineler geliştirmişlerdir. Bu sırada, sanal terimine, etkileşim ve adapte olabilme an­lamları da eklenmiştir. 

Dijital kültür, dijital hayat kavramlarında olduğu gibi interneti destekleyen yeni teknolojinin hayatımıza kattığı yeni bir çok unsur karşımıza çıkmaktadır. Telekomüni­kasyon ve elektronik alanındaki son yıllardaki hızlı geliş­meler sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal hayatı derin­den etkilemektedir. Bilgi akışının hızlanması ve her alan­da etkili bir araç olarak kullanılması toplumsal ha­yatımızda önemli yansımalar bulmaktadır. Bireysel olarak her geçen gün birikimlerimiz artarken, bütün insanlık da adeta bir bilgi denizinde yüzme noktasına gelmiştir. Bilgi birikiminin artması ve anında piyasaya sürülmesi belli bir yoğunluk meydana getirmiştir. Bilgi toplumunun veya bi­lişim devriminin ortaya çıkardığı süreç, internet ve bilgi iletişim teknolojilerinin hayatımıza hızlı girmesi ve mev­cut yapımızı değiştirmeye başlamasıdır. Yeni ekonomi, yeni kültür, yeni devlet ifadeleri internete ve elektronik teknolojisine dayalıdır. Kimi zaman sanal, kimi zaman di­jital ifadelerini kullandığımız bu yeni süreçte sosyal ve ekonomik hayatımızı köklü dönüşümlere uğratacak etki­ler yaşanmaktadır. Örneğin yeni ekonomide internet tek­nolojilerinin ekonomi alanının bütün bölümlerinde kul­lanıldığını görüyoruz. Alım satımdan para aktarmaya, or­tak ürün geliştirmeden planlamaya, ihaleden sözleşmeye, ekonomide ne kadar işlem varsa bu yolla gerçekleştirmek mümkün hale gelmiştir. Dijital hayatın toplumlara ve bi­reylere getirdiği imkanlar ve kolaylıklar yanı sıra olumsuz yansımaları da yaşanmakta ve gözlenmektedir. Bu olum­suzluklar bazen siber suçlar olarak karşımıza çıkarken, bazen de insanların çeşitli şekillerde mağduriyeti olarak çıkmaktadır. 

Önümüzde şimdiye kadar görmediğimiz bir dönüşüm yaşanmaktadır. Küreselleşme olarak da adlandırılan yeni süreçte, bundan böyle başında 'e' olan farklı hayat yak­laşımları ortaya çıkmaya başlamıştır. İnsanlık tarihinde ilk kez bireysel bilgisayarlardan telekomünikasyon siste­mi vasıtasıyla birbirine bağlı milyonlarca kullanıcıya ulaşan bir ağ kurulmuştur. Bu ağ sayesinde biçimlenen yeni sosyal ve ekonomik ilişki biçimi eski paradigmayı altüst etmiş durumdadır. Yeni paradigmaya göre ilişkiler değiş­miş, süreç hızlanmış, etkileşim artmış, yeni ufuklar ve vizyonlar doğmuştur. İlk etkili olduğu alan eğlence, ha­berleşme ve ticaret alanıdır. İnternet kullanımının yaygın­laşması sonucu özellikle bu iletişim kanalında ticari faali­yetlerin başlaması ve artması yeni bir hayat tarzının şekil­lenmesine büyük etkisi olmuştur. Bu alan üreticilere, aracılara ve tüketicilere yeni alım satım imkanları ve öde­me şekilleri sunarak yeni bir sosyal ilişki türünün de doğ­masına yol açmıştır. 

Son yıllarda elektronik ticaret gittikçe yayılmakta ol­duğu gözlenmektedir. Dünyada bu sektörün en yaygın kullanılmaya başladığı yer Amerika Birleşik Devletleri ol­muştur. Amerika dışında Avrupa ve Japonya gibi bu alan­da hızla gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde de elektronik ti­caret gittikçe yaygınlaşmaya devam etmektedir. Bu an­lamda küresel bir yayılmadan söz etmek mümkündür. Bu yöntem çağın bir gereği olarak hem tüketiciler, hem de üreticiler bakımından kaçınılmaz bir süreç olarak görül­mektedir. E-Ticaret (e-commerce; e-trade), ürünlerin üre­tim, tanıtım, satış, sigorta, dağıtım ve ödeme işlemlerinin bilgisayar bağlantısı üzerinden yapılması olarak tanım­lanıyor. Zamandan ve paradan tasarruf sağlayan, rekabet üstünlüğü getiren elektronik ticaret yüzyıla damgasını vuracak gibi görünmektedir. E-ticarete uyum sağlayama­yan şirketlerin ayakta kalma şansı zorlaşmakta ve yok ol­maya doğru adım adım ilerleyecek gibi görünmektedir. Küreselleşmenin en önemli göstergelerinden birisi olarak kabul edilen elektronik hayat ve özellikle elektronik tica­ret, piyasada rekabet üstünlüğü, büyüme, istihdam, yeni iş imkanları, yeni meslekler yaratıyor. Yüksek katma de­ğerli hizmetlerin üretilmesi gibi imkanları getiriyor. Bir yandan da toplumsal yaşam, sosyal ilişkiler, ticari ahlak, özel hayat, geleneksel alışveriş, ödeme ve teslim yöntem­leri gibi konuların da yeniden sorgulanmasına neden olu­yor. E-ticaret, sosyal, ekonomik, mali ve hukuki açıdan yeni düzenlemeleri de zorunlu hale getiriyor. 

Yeni ekonomi dijital ve küresel bir ekonomidir. İki ku­tuplu dünyanın ayrışmasından sonra, iktisadi duvarların önemli ölçüde ortadan kalktığı, dinamik, yeni ve değiş­ken küresel bir çevre ortaya çıkmıştır. Bu durum, yeni ekonominin yükselişiyle ilgilidir. Peter Drucker'ın belirt­tiği gibi "Bilgi sınır tanımaz". Artık yerel veya uluslara­rası bilgi diye bir şey bulunmamaktadır. Bilgi anahtar ro­le sahip olduğuna göre, bireysel örgütler ister ulusal, is­ter bölgesel isterse yerel alanda faaliyet göstersin sadece bir tek dünya ekonomisi bulunmaktadır. Ticaretin yanı sıra elektronik ortamda iş süreçlerini düzenleme ve bu imkandan faydalanma eğilimleri de artmıştır. E-business (e-iş) konusunun temelinde yeni teknolojiyi kullanarak iş süreçlerini dönüştürmenin yattığı görülmektedir. E-iş şöyle tanımlanabilir: "E-iş, kritik iş sistemlerinin ilgilile­rini, sağlayıcılar ve dağıtıcılarını interneti kullanarak ara­daki insanı ortadan kaldırarak doğrudan bağlayan bir sis­tem.." (E-hayat başlıyor, Hürriyet Gazetesi, 15.07.1999) Ticaretin elektronik alana kayması ile birlikte piyasada kullanılan para yerine sanal para da kullanıma girmiş durumdadır. E-Para (e-money; e-cash) kavramı bir mübadele aracı ola­rak kullanılan paranın yerine sadece elektronik ortamda transfer sağlayarak pratik ve hızlı ödeme imkanı sunmak­tadır. E-para kullanan insanlar yüz yüze ilişkiye girmeden birbirleriyle fiziki olarak karşılaşmadan herhangi bir ileti­şim aracını kullanan alıcı ve satıcının bir araya gelmesi ve işlemi gerçekleştirmesini takiben ödemenin yapılması mümkün olmaktadır. Bunun sonucu olarak da para trans-ferlerindeki gecikmeler, hatalı ödemeler veya yapılmayan ödemeler gibi sorunlar aza indirilebilmektedir." (Bilgi Tek­nolojileri ve İnternet Temel Kavramlar 2002: 1) 

Dijital sistemlerin e ticaret kadar iş yönetimleri bakı­mından da önemi artmıştır. Şirketler için bilgi en önemli değerdir. Şirketlerin bilgiye ulaşması, bilgiyi değerlendir­mesi ve bilgiyi yönetmesi devamlılık açısından hayati öneme sahiptir. Bunu sağlamanın yolu olarak şirketler artık Dijital yönetim adı verilen bir süreç takip etmekte­dirler. "Dijital Yönetim" bilgiyi derleyen, yöneten, düzen­leyen, arşivleyen, gerekli yerlere ileten, yeni teknoloji ve şartlara uyarlayan sistemdir. Bünyesindeki yapay zeka ürünü eklentilerle sürekli gelişme gösterir. Dijital yöneti­min amacı İnsan organizmasındaki işleyişe benzer bir yö­netim tarzının oluşturulmasıdır. Birbirine muhalif olma­yan organlar gibi entegre çalışabilen birimler oluşturulur. Organizmadaki solunum, dolaşım ve sindirim sistemi örneklenerek şirketler içinde aynı uyuma sahip otomatik-leştirilmiş yönetimler geliştirilir. Günümüzde şirketlerin bir refleks sistemine sahip olması müşteri memnuniyeti açısından önemlidir. Bir çok şirket kendi "Dijital Yöne­tim" sistemini geliştirmektedir. Dijital yönetim, müesse­seye doğru bilgiyi elde etme ve doğru kişiye doğru za­manda aktarma imkanı sunar. Bu bilgileri analiz ederek elde edilen sonuçları en çabuk şekilde uygulama gücüne dönüştürür. Etkili bir Dijital yönetim, piyasa bağlantıları sayesinde verilen eğitimin sonucunu hemen gösterir ve gelişen refleks sayesinde hızlı tepki vermeyi sağlar. Ayrıca zaman alan ve gereksiz masraf oluşturan günlük işlerin ortadan kalkmasına veya azalmasına yol açar. Dijital yö­netim; yönetim sistemleri içinde en yeni ve en hızlı ola­nıdır. Dijital ekonomiden hızlı istifade etme imkanı verir. Dijital teknoloji ve ileri yönetim sistemleri birleştirildi­ğinde Dijital yönetim ortaya çıkar. Dijital yönetim paylaşmayı gerektirir. Paylaşım ve katılım toplu zekayı oluşturur.

Elektronik bilgi ve haber kaynakları hayatımıza yeni kitap, yeni dergi, yeni gazete anlayışını sokmuştur. Enfor­masyon anlamında bilginin hazırlandığı ve çok çabuk tüketildiği alan gazetelerdir. Gazeteler modern toplumun vazgeçilmez unsurlarından biri olduğundan beri ilk defa böyle bir dönüşüm yaşamışlardır. Artık zaten elektronik ortamlarda baskıya hazırlanan gazeteler çok kısa sürede hem de ücretsiz (istisnalar dışında) internet okuyucusu­nun hizmetindedir. Elektronik kitaplar, dergiler, verita-banları ve diğer bilgi kaynaklan internet aracılığı ile üc­retli veya ücretsiz anında masanızdaki bilgisayarınızda yerini alabiliyor. Eğer geleneksel kağıt kültüründen kopamıyorsanız yazıcınızdan kopyasını almanız da müm­kün. 

Elektronik posta ise günlük hayatımıza hiç şüphesiz yeni bir boyut kattı. Anında her türlü bilgi ve belgenin transfer edilmesi, insanların birbiriyle bilgisayar tuşları yardımı ile haberleşmesi iletişimde yeni bir çığır olarak algılandı ve hayatımızı kolaylaştırdı. Kişisel haberleşme­nin ötesinde şirket ve devlet kurumlarının dinamik bir yapıya kavuşturulmasında adeta imdada yetişti. Bilgi top­lumunun toplam kalite anlayışı çerçevesinde şekillenme­sinde bu iletişim aracının son derece pratik ve önemli rolü olacaktır. Büyük masraflar gerektiren ve zaman kaybına yol açan iletişim yolları yerine kullanılan elektro­nik posta, zamanında ve masrafsız haberleşmeyi sağlaşarak kolaylık sunmaktadır. Bir şirketin alt kesiminde görü­len problem ve ihtiyaçların zamanında ilgili birimlere ulaştırılması, alınan stratejik kararların çalışanlara iletil­mesi verimliliği ve dinamikliği etkilemektedir.

İnternet imkanıyla elektronik ve bilişim teknolojisin­deki gelişmelerin devlet yönetiminde de kullanılmaya başlanması yeni bir kavramı günlük hayatımıza katmıştır. Artık bürokrasi modern dönemin kırtasiye ve kağıt yön­temleri yerine dijital yöntemleri kullanmaya başlamıştır. E-Devlet internetin bürokratik organizasyonda etkin ola­rak kullanılmasını sağlayacak gibi görünmektedir. Devle­tin  resmi işlemlerinin geleneksel yapılma yöntemleri yazılı belgelere dayalı olmasıdır. Bilgi, duyuru, genelge, yönetmelik ve yasalar gibi bütün bürokratik işlemler yazışmalar ile gerçekleştiği için devletin önemli miktarda kırtasiye tükettiği ortadadır. Elektronik devlete geçildi­ğinde bunun kırtasiye tasarrufu sağlamasının yanı sıra, belki ondan daha fazla zamanlamaya getirdiği avantaj bo­yutu vardır. Devletin birtakım resmi kuruluşlardan ve örgütlenmelerden meydana geldiği düşünülürse, yürüt­menin sürdürülebilmesi bilgi akışının hızlı, doğru ve gü­venli olmasına ve kurumlar arasında uyum ve koordinas­yon kurulmasına bağlıdır. Dünya devletleri internet ileti­şiminin ve elektronik yöntemlerin devlet sisteminde kul­lanılmasında birtakım standartlar ve usuller geliştirmeye özen göstermektedirler. Türkiye de e-devlet projesini e-Türkiye olarak gerçekleştirebilmek için çalışmalar yap­maktadır. Çağdaş bir e-devlet oluşturabilmek dijital or­tamın avantajlarından faydalanabilmek için bu konuda bütün dünyada geçerli standartların geliştirilmesi siyasal kurumların çağdaş yapısını belirleyecektir. Şu anda bir ge­çiş dönemi yaşansa da birbirine daha çok benzeşen usul ve teknikler bu konuyu da etkileri altına almışlardır. Kü­reselleşmenin güçlü argümanlarından birisi de burada karşımıza çıkmaktadır. 

Çağdaş devletler bilişim teknolojisinin yeniliklerini kullanarak, e-devlet'e dönüşmekte ve hizmet kalitelerini iyileştirip, etkinleştirmektedirler. Bu anlamda kamusal kurumlar bilgi çağı araçlarını bizzat kendileri kullanarak içsel yenileşme ve dinamizm kazanma yeteneklerini geliştirmektedirler. Diğer açıdan devlet hizmetlerinin ileri tek­noloji yardımıyla optimal hale gelmesi devlet ve vatandaş ilişkilerini de derinden etkilemektedir. Vatandaşlarının hizmetlerden yaygın ve zahmetsiz yararlanmasını sağla­yan e-devlet, bunlara ek olarak daha katılımcı ve demok­ratik bir kamu-yurttaş ilişkisinin önünü açmaktadır. E-devlet kamu yönetiminde reform yapılabilmesi için ya­rarlı olabilecek bir araçtır. E-devlette kamu kurumları arasındaki veya kamu ile bireyler ve işyerleri arasındaki bilgi ve belge alışverişinin veya gerekli işlemlerin çevrim-içi (on-line) yapılması ; haberin ve bilginin çeşitli merke­zi ve yerel yönetim birimlerince bilgisayar ağları üzerinde kullanımı ve paylaşımı amaçlanır.

Bilişim teknolojisinin bilgi transferi için açtığı yeni ufuklar yanı sıra öğrenme yöntemlerine de büyük katkılar sağladığı gözlenmektedir. Bireysel eğitim için büyük fırsatlar yaratan yeni teknoloji, fiziki mekan farklılıklarını da aşarak toplu ve mesafeli eğitimleri de kolaylaştırmak­tadır. Geleneksel dershane ortamında yapılacak eğitimle­rin bir kısmı bu teknoloji vasıtasıyla sanal sınıflarda ve uzaktan yapılabilmektedir. Yeni geliştirilen teknolojiler ve iletişim araçlarının günümüzde geldiği nokta insan­ların hizmetine hayal edemeyecekleri vizyonlar açmak­tadır. Mobil iletişim ve uydu üzerinden veri iletişimi veri aktarmanın yanı sıra interaktif iletişime ve öğrenmeye de imkan sağlamaktadır. Toplu veya bireysel olarak verilen veya hazırlanan bir eğitim programının çok sayıda nokta­dan çok sayıda insana ulaştırılması ve bunların eğitim or­tamına katılımları mümkün olmaktadır. Başarılı uygula­maları yeni yeni gerçekleştirilmeye başlayan uydu üzerin­den İP Multicast teknolojisi ile uzaktan eğitim hizmeti birçok avantajlar sağlayacak görünmektedir. Yeni gelişen teknolojiler, yöntemler ve kararlar hakkında ilgililerin eğitim ihtiyacını karşılamak için uygulanan geleneksel metotla bir eğitim programı düzenlemesi ile eğitim al­ması gereken tüm personele tek bir merkezden aynı an­da, aynı içerikle ve interaktif olarak sunulabilen İP ta­banlı uydu üzerinden uzaktan eğitim tekniklerinin uygu­lanmasında ortaya çıkacak avantajlar bilim adamları ta­rafından tartışılmaktadır. Bu durum bilgi çağının insanla­ra sunduğu imkanlardan birisi olma özelliğinin yanı sıra toplumsal  kültürel  yapımızdaki  birtakım  kurumların nasıl değiştiğinin göstergesidir. (Yeni İletişim Çözümleri 2002) 

Bilgi toplumunda, medya olarak adlandırılan kurumu kitap,  dergi,  gazete,  radyo,  televizyonu  tek  tek  ele aldığımızda yeni teknik sıçramalarla bunların üretim, dağıtım ve tüketiminde farklılaşmalar ortaya çıktığını görürüz.   Genel  olarak bakacak olursak  bu  dönemde karşımıza " yeni medya" (new media) olarak adlandırabi­leceğimiz ve "yeni enformasyon ve iletişim teknolojileri" kavramı içinde ele alabileceğimiz bir olgu çıkacaktır. Bu nedenle yaşanmakta olan hızlı teknolojik değişim yakın bir gelecekte eski medyalardan bambaşka bir durum orta­ya çıkartabileceğini tahmin etmek zor değildir. "1980'li yıllar, iletişim alanında köklü bir dönüşüme sahne olmuş­tur. Birbirinden çok kesin çizgilerle ayrılagelmiş iletişim sistemlerinin aralarındaki sınırlar geçerliliklerini yitir­mektedir. Çok yakın zamana kadar, örneğin telefon ile te­levizyon iki apayrı âlem olarak görülmekteydi. Bilgisayar sistemlerine dayanan bilişim ise bambaşka bir alanın ko­nusuydu. Oysa, bilişim alanındaki gelişmeler bu durumu değiştirmiştir. Telefon ile televizyon, bilişimin devreye girmesiyle bir "continuum" oluşturur hale gelmişlerdir." (Uğur 1988: 203) 2002'ye geldiğimizde, yaklaşık yirmi yıl içinde, üç aianın entegrasyonu daha da belirginleşmiş; bu entegrasyonun doğurduğu, "yeni medya" adı verilen sis­temler iletişim sektörüne hakim olmuşlardır. Yeni medyada yüz yüze iletişim dışında kalan bütün iletişim süreç­leri elektronikleşmiştir. Hem telefon ile radyo "ve televiz­yon yayınları hem de baskı işlemleri sayısallaşmışlardir (digitalization). "Karşılıklı etkileşim" (interactivity) yay­gınlık kazanmıştır. Genellikle bir kaynaktan alıcıya ileti­len mesajlar tarzında işleyen tek yönlü iletişim sistemle­ri yerini hızla iki yönlü etkileşime bırakmaktadır. 2000'le-rin başı itibarıyla «yeni medya» denildiğinde üç esas kümeden söz edilebilir: 1- "On-line" (ağ hizmetleri özelli­ğindeki) medyalar; 2- «Off-line» (multimedia) çalışan medyalar; 3- Kombinasyonlar (multimedia ağları) (Uğur 2002: 7-11) 

Amerikalılar arasında yapılan bir araştırmada 1995 yılından 1998 yılına kadar evden bireysel olarak interne­te ulaşım oranı yaklaşık dört kat artmış olduğu görülmüştür. Bunun sonucu olarak kişisel internet abo­neliğinde büyük bir genişleme olmuş ve birçok aile ve ar­kadaş bu yolla evden birbirine erişme imkanı bulmuştur. Bu süreçte servis hizmetleri de kişisel ihtiyaçlara göre şe­killenmiştir. İnsanlar kişisel internet bağlantılarıyla ço­ğunlukla haber elde etme, sağlık, para, hobi, eğlence, tar-tışma-sohbet, çalışma, topluluk hizmetlerinden faydalan­ma, tüketici bilgilerini elde etme, alış veriş yapma ve me­saj alıp gönderme gibi faaliyetleri yerine getirmeye baş­lamışlardır. İnternet kullanımının artması insanların günlük hayatlarını ve davranışlarını etkilemiştir. İnternet kullanımı arkadaş, komşu, sosyal gruplar, aileler için yeni bir iletişim biçimi getirmiş ve sosyal ilişkilerin değişme­sine yol açmıştır. Bunlarla ilgili halkın yoğun kullanımına birçok yeni iletişim ve bilgi servisi devreye girmiştir. Ki­şisel internet kullanımının birçok faydası görülmüş ve ge-nişletüme yoluna gidilmiştir. (Internet Evolution and Social Im-pact2001: t) 

Yeni teknolojinin hayatımıza kattığı birçok yenilik ve imkanın yanı sıra bazı sıkıntıları da beraberinde getirdiği gözlenmektedir. Bunların başında sanal suçlar ve terör eylemleri Siber suçlar ve siber terör bilişim devrimiyle hayatımıza giren yeni kavramlar ve problemler olmuştur. İnternet ve bilişim sektörünün insanlara büyük imkanlar getirmesinin yanı sıra olumsuz yönleri de çabuk ortaya çıkmıştır. Yeni terörizm olarak da adlandırılan siber terör yeni bilgi ve iletişim teknolojileriyle paralel olarak geliş­miştir. Bilişim ve iletişim teknolojileri teröristlere yeni bir perspektif kazandırmıştır. Özellikle; Bilişim Teknolo­jilerinin insan hayatına egemen olduğu veya olmaya çalıştığı çağımızda, terörün ve savaşın, sıcak veya soğuk türlerine bir yenisi daha eklenmiştir: siber terörizm. Dünya bugüne kadar hiç rastlanmayan türden bir tehdit­le karşı karşıyadır. Siber terörün bir ülkesi, bir ordusu ve hatta bir sınırı yoktur. Siber terör için tüm dünya ideal bir uygulama alanıdır. Siber dünya, artan bir şekilde isyan­ların, sınırsız özgürlük savaşçılarının, teröristlerin ve pro­testo amacıyla geniş çaplı bir çatışmaya giren bütün grup­ların dijital savaş alanı olarak kullanılmaktadır.  (Meder 2001: 2) 

Siber terörizm, bilgisayar ağlarından oluşan sanal bir dünya üzerinde terörizmin gerçekleşmesidir. Bu kavram, yasadışı saldırıları, bilgisayarlara, bilgisayar ağlarına karşı saldın tehdidini ve depolanmış bilgilere saldırıyı kapsar. Bir saldırının siber terörist bir saldırı olabilmesi için, onun kişilere veya mallara karşı şiddet uygulaması veya en azından korku yaratması için yeterli zararı oluşturması gerekir. Önemli altyapılara karşı yapılan ciddi saldırılar, etkisine bağlı olarak siber terörist bir davranış olabilirler (Meder 2001:2). Siber terör, devletlerin iç güvenliğini tehdit eden ve hedefine ulaşmada hiçbir sınır tanımayan suç örgütleri, bilgisayar teknolojisi yardımıyla tahminlerin ötesinde bir hareketlilik kazanarak uluslar arası suç trafı-ğine yeni bir boyut kazandırmıştır. Küreselleşmenin ka­ranlık yüzü olarak da adlandırılan bu gelişme toplumsal huzur ve barışı ve ulusal güvenliğimizi ciddi şekilde teh­dit etmektedir. Teknolojideki bu gelişmelerden toplumlar pozitif anlamda yararlandıkları gibi, organize suç örgütle­ri ve terör örgütleri de, gelişen bu teknolojiyi yakından ta­kip ederek, hem kazançlarını katlamakta, hem de gele­neksel suç türlerinin dışında yeni suç türleri geliştirmek­tedirler, (özcan 2002: 3) Siber terör geleneksel terörden farklıdır. Toplumun her katmanından siber terörün ama­cına hizmet eden insanları bulmak mümkündür. Siber teröristlerin geleneksel bombaları da sınır tanımamak­tadır. Konvensiyonel silahlar gibi mesafe kavramıyla uğ­raşmazlar. Solucan(worm) ve truva atı (trojan horse) gibi çeşitli virüsler, illegal bir şekilde bilgisayar sistemini veya programını kırma (crack), şifreler için bilgisayar ağ trafi­ğini gözetleme (sniffıng) bilgileri ve şifreleri herkese aç­ma, sistemi ele geçirme (hack) gibi silahlara sahiptirler. (Meder 2001: 2) 

Siber terör tüm toplumlar için ortak bir tehdit unsuru oluşturmaktadır. Ancak gelişmiş ülkeler için tehdit riski çok daha yüksektir. Özellikle ABD gibi her şeyi teknoloji­ye dayalı olan bir ülkede bu hissedilir derecede artmak­tadır. Nitekim Amerikan Ulusal Araştırma Kurulunca yıllar önce yayınlanan bir kitapta geleceğe ışık tutarcasına bu durum şöyle vurgulanmaktadır. "ABD artarak bilgisa­yara bağımlı hale gelmektedir. Bilgisayar, dağıtım gücü­nü, iletişimi, havacılığı ve ekonomik servisleri kontrol ediyor. Onlara hayati bilgiler depolanıyor; tıbbi kayıtlar­dan iş planlarına, oradan da suç kayıtlarına kadar. Savun­masız ve zayıf olmalarına rağmen onlara güveniyoruz. Modern hırsızlar, bilgisayarlarla bir silahla çalabildiklerinden daha çok çalabilirler. Yarının teröristleri belki bir klavye ile bir bombanın verdiği hasardan çok daha fazla hasar verebileceklerdir" (Meder 2001: 2) Bugün bankacılık sisteminde bunun örneklerini görmekteyiz. Güvenlik önlemleri çok sıkı olmasına rağmen risk ihtimali gittikçe artmaktadır. 

Sosyal hayatın hemen hemen her noktasını olumsuz etkileme potansiyeline sahip tehlike ile ilgili olarak Batı'da, bilhassa ABD'nde "İstihbarat ve Bilgi Savaşı Sis­temleri Mühendisliği Fakülteleri" Üniversiteler bünye­sinde teşkilâtlanmış ve bu konu ile ilgili araştırma ve pro­jeleri interdisipliner bir yaklaşımla çeşitli kuruluşlara görev olarak verilmiştir. (Özönder 1999: 3) Sanal terör kav­ramı yanı sıra "bilgi savaşı" veya "elektronik savaş" kav­ramları sosyal hayatın içine girmektedir. 

Bireysel anlamda bilgisayar ağına bağlanmanın ve in­ternet bağımlısı olmanın olumsuz yansımaları da dijital hayatın önemli sonuçlardan birisi olmuştur. Gazete ha­berlerine sık sık internet kullanımının ölçüsüzlüğünden dolayı yaşanan olumsuz olaylar yansımaktadır. Örneğin son zamanlarda İngiltere'de çalışanların mesai saatlerin­de internette 'sörf' ve 'chat' merakı işten atılma nedenle­rinin yüzde 25'ini oluşturuyor. Personnel Today dergisi­nin yaptığı bir araştırmadan alman habere göre bu yüz­den çok sayıda kişinin de uyarıldığı anlaşılmaktadır. (Mil­liyet 10.07.2002) İnternet bağımlılığının takıntı haline gel­mesinin yol açtığı birçok problemin yanı sıra özellikle ço­cuklu ailelerin karşılaştıkları tehlikeler sık sık gazete ha­berlerine yansımaktadır. Kişisel sayılabilecek olumsuz et­kilerin Örnekleri gün geçtikçe çoğalmaktadır. 

Dijital hayatın yansımalarından birisi olarak "internet cafe" olgusu internetin kişisel ve kurumsal olarak kul­lanılmasının yanı sıra ortaya çıkan yeni bir tarz olmuştur. Bilişim teknolojisinin her eve girememesinin eksikliğini yeni kurulan internet kafeler, çağın yeni kıraathane modellerini oluşturma yolunda yaygınlaşmaya başlamışlar­dır. Bu yolla insanlar sanal alemle tanışmakta~ve çeşitli amaçlar için bunu kullanmaktadırlar. Ankara'da internet kafelerde yapılan bir araştırmada internet kullananların büyük çoğunluğu (% 81.2) e-posta alıp göndermek için buraları kullandıkları, % 62.4 ünün chat yapmak için, % 43 ünün araştırma yapmak için ve değişik oranlarda deği­şik eğlence şekilleri için kullandıkları ortaya konmuştur. Araştırmayı yaptıran sosyoloji öğretim üyesi Aylin Baran, internet kafelerin gençlerin yeni eğlence merkezi olarak görüldüğünü, özellikle öğrenciler arasındaki okul arka­daşlıklarının internet kafelerde sürdürüldüğünü belirt­mektedir. Baran'a göre Arkadaşlıklar internet cefalara de taşındığı için bu tür ortamlar kullanıcılarda sosyal izolas­yon yaratmıyor aksine grup bağını pekiştiriyor. Chat yap­manın yaygın olması ise "bireylerin yüz yüze ifade edeme­diği şeyleri sanal ortamda söyleyebilmesinden" kaynak­lanıyor. Buna göre "İnternet cafe"ler eğlencenin ve dijital hayatın yeni adresi olmaktadırlar. (Türkiye'de Chat Realitesi2001: 1) 

İnternet içeriğini doldurma konusu da ayrı bir alan karşımıza çıkarmaktadır. İnternet'in daha çok fiziki olarak gelişmesiyle ilgili çalışmalar Türkiye açısından henüz ye­terli bir seviyeye ulaşamamış, muhteva oluşturma konu­sunda ise çok gerilerde kalınmıştır. Türkiye'de kurulan "İnternet üst kurulu", çeşitli kamu kurumları, İnternet servis sağlayıcı şirketler ve üniversitelerden gelen teknik adamlar ve "kullanıcılar"ı temsilen gelen kişilerden oluş­maktadır. Kurulda, muhtevanın yaratıcısı bilimci, yazar ve sanatçıları temsil eden bir tek kişi bile bulunmamak­tadır. Bu yüzden de İnternet'in özellikle de sosyal ve kül­türel boyutunun gündemde yeterince yer aldığı söylene­mez. Oysa, İnternet iletişimde bir devrim yaratmış du­rumda; zaman yoğunlaştı, mekan ortadan kalktı. İnternet üzerinden gerçekleşen kişiler arası iletişimde dil engeli aşılmak üzeredir. İnternet'te bilgi arama motoru Altavis-ta, aranılan bilginin bulunduğu sayfaları istenirse sekiz ayrı dile tercüme edebilmektedir. Ancak, bu diller arasın­da Türkçe bulunmamaktadır. Acun'un değerlendirmesine göre  Türkçe'den  diğer  dillere  veya  diğer  dillerden Türkçe'ye otomatik tercüme yapılması konusunda proje­ler yürütüyor olması gereken dil bilimcilerimizin pek ço­ğu İnternet'in sunduğu bu imkanın farkında bile değildir. Sosyologlarımız bu yeni iletişim devrimi karşısında ha­zırlıksız yakalanmış görünmektedirler. İnternet, felsefeci ve hukukçularımızın literatüründe hak ettiği yeri henüz alamamıştır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda İnternet ve elektronik yayıncılığın adı bile geçmemektedir. (Acun 2000: 9) 

Dijital kültürün toplumsal hayata yansıması kuşkusuz bunlardan ibaret değildir. Sanayi devriminden sonra orta­ya çıkan teknolojik ve ekonomik gelişmelerin toplumsal yansıması nasıl çok uzun ve yaygın olduysa, bilişim dev­riminin toplumsal kültürel hayatımızı köklü bir biçimde değiştirmesi kaçınılmaz görünmektedir. Bu kaçınılmaz yeni gelişme karşısında toplum olarak bunun imkanlarını kendi irademizle ve kendi menfaatlerimiz doğrultusunda kullanma şansımız vardır. Bunun dışında tamamen kon­trolü zengin ve güçlü ülkeler, özellikle küreselleşmenin hamisi konumundaki ABD hegemonyasında bir internet ortamında aktif olmadan, kendi ekonomik ve kültürel varlığımızı hissettiremeden kaybolup gitme ihtimalimiz de kaçınılmaz görünmektedir. Bilgi toplumu adı verilen ve batıdaki teknolojik gelişmelere dayalı olarak inşa edi­len bir toplumsal yapıda, tıpkı sanayi toplumundaki gibi figüran olmaktan öteye gidemeyiz. Küreselleşen dünyada kimliğimizi, şahsiyetimizi ve varlığımızı kaybederek iste­nen homojenleşmeye belki katkı sağlayabiliriz. Çünkü kendi varlığını hissettiremeyen toplumlar bu hızlı ve güçlü dönüşümde dünyadaki bilişim alanında yer alma imkanı bulamayacak görünmektedir. 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005