Dış Politikada Yeni Gerçekler
Besim Tibuk
Türkiye, dünya politikasında büyük ağırlığı olan bir
ülkedir. Bu, Türkiye'nin ekonomik durumundan, hangi
siyasi partinin iktidarda olduğundan bağımsız bir
gerçektir. Türkiye her şeyden önce dünya üzerindeki
coğrafi konumu ile "kilit" ülke durumundadır.
Anadolu topraklan tarih boyunca olduğu gibi, bugün
de çok yönlü stratejik önemini korumaktadır.
Ülkemizin kuzey-güney, doğu-batı arasındaki "köprü"
konumu, özellikle insan refah ve mutluluğuna hizmet
edecek dünya ekonomik aktivitesinin yoğunlaşacağı
merkez olmasına olanak sağlamakta, bu eşsiz doğal
konum, büyük potansiyel ve güç vaadetmektedir.
Bir ülkenin gücü, coğrafi konumu, öz-kaynakları ve
diğer birçok varlığının dünya politikasına olan
etkilerinin bir bütünüdür. Biz, Türkiye'yi dünyanın
en önemli üç-beş ülkesinden birisi olarak görüyoruz
ve bu düşünce ile Türkiye'nin Birleşmiş
Milletler'in veto hakkı olan tabii üyesi olması
gereğine inanıyoruz.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi için Türkiye,
özellikle Fransa ve Çin'den daha önemli bir ülkedir.
Üstelik Türkiye'nin önemi 1945'den bu yana
azalmamış, artmıştır. Çünkü, Türkiye bugün Ortadoğu
petrol rezervlerinin hemen yanıbaşında yer
almaktadır. Ayrıca, komünizmin çöküşünden sonra tüm
Kafkaslar, Balkanlar, Ukrayna ve Rusya için Türkiye
bir ticaret alanı haline gelmiştir.
Birleşmiş Milletler şayet Türkiye'yi, veto hakkı
olan daimi üye olarak alırsa kendisi kazanacaktır.
Biz, içeriden Türkiye'nin gücünü tam olarak
göremiyor, idrak edemiyoruz. Türkiye'ye dışarıdan,
dış perspektiften bakmak lazım.
Diğer önemli bir konu ise; Birleşmiş Milletler'in
güçlendirilmesi ve NATO'nun caydırıcı bir güç
olarak bu örgütün emrine verilmesidir.
NATO, dünya tarihinin en başarılı ittifak örgütüdür.
Tek bir silah kullanmadan caydırıcı gücü ile çok
çetrefilli zamanlarda iki büyük bloku barış içinde
tutmuştur.
Dünya barışı NATO'ya çok şey borçludur. Ufalan
dünyamızda artık herhangi bir yerde cereyan eden
haksızlığın, zulümün "Bana etkisi yok, bana
dokunmaz" şeklinde algılanması mümkün değildir. Bir
bakıyorsunuz Somali'ye, Ruanda'ya asker gitmiş
insanlık dışı olayları önlemek için.
İşte bu konuda hazır kuvvet olarak duran NATO'yu
Birleşmiş Milletler'in emrine vermek suretiyle
birçok sorun daha doğmadan önlenebilir görüşündeyiz.
Türkiye'ye komşularımızla ilgili olarak yeni bir
doktrin öneriyoruz. Tıpkı 1820 Mon-roe Doktrini
gibi. Doktrine göre, Türkiye sınır komşularına karşı
birinci derecede sorumludur. Komşularımızdaki
ekonomik çöküntü, askeri darbe, iç veya bir başka
ülkeyle savaş gibi herhangi bir problemle ilgili
olarak Türkiye herhangi bir dünya ülkesi kadar
sorumluluk üstlenmelidir.
Örneğin; Bulgaristan'ciaki bir soruna eğer Rusya
müdahale ediyorsa, Türkiye'nin de en az Rusya kadar
müdahale hakkı olmalıdır. Veya Ermenistan'daki bir
soaına ABD müdahale ediyorsa, buraya müdahalede
Türkiye'nin de en az ABD kadar hakkı olmalıdır.
Türkiye'nin sınırlarındaki herhangi bir sorunun
Türkiye'siz çözümünü kabul etmiyoruz. Dış politika
gerçek güç üzerine oturmazsa çöker, gerçek güç
üzerine oturan dış politika ise sonuç verir. Gerçek
güç; Türkiye'nin bölgedeki konumudur ve Türkiye bu
bölgedeki en güçlü ülkedir.
Komşularımız için önerdiğimiz doktrin, bazılarına
müdahaleci ya da hegemonyacı gelebilir. Bu konu ile
ilgili olarak, işin püf noktası :
"... TC bu sorumluluk ve yetkiyi isterken,
komşularına kesin sınır garantisi verecektir. "
Komşularımız konusunda bütün dünya bilmelidir ki
Türkiye ile anlaşma yapmadan, komşularımıza herhangi
bir müdahale sözko-nusu olamaz.
Yunanistan ile birden çok sorun yaşıyoruz. Bir kere
biz, bundan böyle Yunanistan'ı "Ben Cumhuriyeti"
olarak anmak istiyoruz. Malum, Yunanlılar
kendilerinden "Elen Cumhuriyeti" olarak söz
ediyorlar. Madem ki bu ülke kendini "Elen
Cumhuriyeti" olarak tanıtı-. yor, bizim de "Yunanistan"dememiz
yanlıştır.
Biz Türkiye'nin Elen Cumhuriyeti'ne bakışının "Büyük
Devlet" bakışı olması gerektiğine inanmaktayız.
Yani rahatlatıcı, güven verici bakış. Rahatlatmanın
içinde sınır taviz garantisi yatıyor. Elen
Cumhuriyeti ile bir saldırmazlık paktı yaparak
sınırlarını tanıdığımıza dair güvence verme, onları
rahatlatmak zorundayız.
Elen Cumhuriyeti bize göre çok küçük bir ülkedir.
Biz, çeşitli açılardan çok daha güçlüyüz ve askeri
açıdan da önemli bir tehdit oluşturuyoruz. Tehdit
altında tuttuğunuz bir ülke ile dost olamazsınız.
Nasıl ki tehdit altında tuttuğunuz bir insanla dost
olamayacağınız gibi! Türkiye'nin herşeyden önce bu
tehditi ortadan kaldırması lazım.
Kıbrıs'da ise mevcut düzenin barışa hizmet ettiği
görüşündeyiz. Adada iki toplumu biraraya getirmek
artık, ateşle barutu birarada tutmaya benzeyecektir.
Biz, Türk-Yunan ilişkilerinde yakın
dostluğu ye birlikteliği savunurken, Kıbrıs ko-nusurida
iki toplumun ayrı yaşaması gereğine inanmaktayız.
Bu konuyu Elen Cumhuriyetine iyi anlatıp, huzuru yok
etmemek için mııtabakat oluşturmamız lazım.
Türkiye'nin "köprü" konumunun dünya barışı açısından
önemi büyüktür.
Genel felsefemiz Türkiye'nin "köprü" konumunun
çevresine ve dünya barışına muhakkak olumlu katkıda
bulunmak üzere kullanılması gereğidir. Türkiye buna
zorunludur, Türkiye'nin dış politikası Türkiye için
önemli olduğu kadar dünya için de önemlidir.
Bugün örneğin Arjantin'in ya da Avustralya'nın dış
politikaları için aynı şeyi söyleyemezsiniz. Çünkü,
bu ülkelerin benimseyeceği dış politikanın makro
açıdan global etkileri olmayacaktır. Oysa Türkiye
Cıımhuriyeti'nin benimseyeceği dış politikaların
her zaman bölgesel ve global etkileri olacaktır.
Türkiye'nin çerçevesinde barış ve güvenlik çemberi
oluşturması, ülkenin refahına katkıda bulunacaktır.
Ne zaman nerede barış olursa bu dunun Türkiye'nin
refahını arttıracaktır.
Türkiye'nin dış politikasını iç refahı ile çok
yakından ilgili buluyoruz ve önemsiyoruz.
Yurtdışındaki Türkler
Yurtdışında kalan Türkler bize Osmanlı mirasıdırlar
ve bu insanlar yıllarca büyük eziyet çekmişlerdir.
Akıllı davranacaksak bu soydaşlarımızı dostluk ve
refah köprüsü olarak kullanmamız gerekir. Oysa
akılsız davranarak ajitasyon ve problem
yaratılmaktadır.
Eğer biz Elen Cumhuriyeti ile saldırmazlık paktı
imzalayıp, Elen Cumhuriyeti'ne sınır garantisi
vermezsek Batı Trakya'daki Türklere hiçbir yararımız
dokunmayacaktır.
Elen Cumhuriyeti ile Türkiye'nin kuracağı dostluğu
Türk dış politikasının "kilidi" olarak
değerlendirmemizin bir diğer nedeni de, bu dostluğu
tesis etmediğimiz takdirde Türkiye'nin batı ile
entegrasyonunun mümkün olamayacağı gerçeğidir.
İki ülkenin dost olması halinde sorunların lafı
bile edilmeyecek. Değil 6 mil diye bir kavga etmek
iki millet birbirleri ile iş yapacak kız
alıp-verecek, huzur ve refah bulacak.
Hiçbir şeyi unutmamak lazım. Büyük olmanın raconu
vardır. Büyük ve güçlüyseniz, büyük ve güçlü gibi
davranacaksınız. Bu da hoşgörüdür. Büyük ve güçlü
devlet hoşgörülü davranır, aynı güçlü bir insanın
hoşgörülü davranacağı gibi.
Elen Cumhuriyeti ile ilişkilerinde Türkiye büyük ve
güçlü olduğunu bilerek, hoşgörülü davranmalı,
davranabilmelidir. Akıl bunu gerektirir, zayıf
durumdaki devleti "ben seni ezerim" yaklaşımı ile
köşeye sıkıştırmak değil. Bu tutumun kimseye yaran
olmayacaktır
|