Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekonomik Önlemler Üzerine 

Koalisyon partilerinin liderlerince açıklanan ve "ekonomik kurtuluş savaşı" olarak nitelenen paket, şu iki özelliği taşımış olsa idi seçimlerden önce açıklanır ve hatta bunun siyasal ürünleri de toplanıyor olabilirdi. Bu özelliklerden birincisi, içinde bu­lunduğumuz ekonomik sıkıntısının nedenlerinin ve bu krize neden olanların doğru tanısı, ikincisi ise paketin yükünün sıkıntılardan sorumlu tutulan bu gruplar üzerine yansıtılmasıdır. Birinci özel­lik, ekonominin doğru raya oturtulmasına, ikincisi ise adaletin sağlanmasına hizmet ederdi. Böyle bir yaklaşım ve bu doğrultu­daki önlemler ise, sahiplerini onurlandıracak ve onların siyasi tarihini şereflendirecekti. 

Ancak, paketin özelliği bu olmadığı için seçimler beklendi. "Gün siyaset günü değildir!" gösterileri altında, aslında hakim güç çevrelerinin çıkarları büyük halk gruplarının, hatta ülke ve ekonominin çıkarının önüne koyuldu. Toplumun çeşitli kesimler­den gelen tepkiler de bu yöndeki görüşleri doğrulamaktadır. Ya­rının maliyetini sezerek bugün bir tür servet vergisine dahi razı olan ulu kişiler, ileride nasıl olsa telâfi edilebilecek ufak ve gös­termelik bir yük ile bu krizi de atlatma rayına girdiler. 

Özünde serbest piyasa kurallarına uyulduğu ileri sürülmekte­dir. Ne var ki, ne Türkiye'de serbest ve rekabetçi bir piyasa var­dır ne de paket bu yönde bir adım atmak niyetindedir. Türkiye'de bir piyasa vardır, ama bu piyasanın serbest piyasa ile farkı dağ­lar kadardır. Bir derecede de olsa serbest geçişi sağlayabilecek anti-tröst yasasının lafı dahi edilmemektedir. Rekabetçi ve ser­best nitelikleri bulunmayan bir piyasada devletin hakem rolü üstlenmesi ise, dengesiz tarafların maçındaki hakemlikten fark­sızdır. Böyle bir müsabakada güçlü taraf, her türlü üretim araç­larından arınmış bir devlete hakemlik rolünü biçerken, güçsüz taraf, doğal olarak, böyle bir komediye sadece gülüp geçemez. 

Programda yer verilmiş olan yoğun özelleştirme, enflâsyon düzeyinde dahi tutulacağı belirtilmeden hızla değinilip geçinilen maaş artışları (!) ve yoğun zam politikaları yanında, ciddi vergi önlemleri, finansal piyasaları denetim altına alma, borçlan kon­solide etme gibi politikalarından söz edilmemesi, yükün adresini ortaya koymaktadır. 

Bir defaya mahsus vergi, bir başlangıç olarak olumludur, an­cak yeterli değildir, hatta bir bakımdan risklidir. Bir defalık böyle bir verginin acısı, nasıl olsa ileride çıkartılabilir. Bu ne­denle sorun, etkin ve adil devamlı vergileme sorunudur, yoksa bir defalık bir mesele değildir. 

Paket samimi olmalı idi. Başlangıçta yüksek bir zam, artan işsizlik ve aşırı derecede kısılan harcamalarla, fiyat artış hızı frenlenebilir. Ancak, 1980 başlarında da aynı politika uygulanıp, görüntüsel bir fiyat iyileştirmesi sağlanabilmişti. Ama ne görüntü doğru idi, ne de sonuç kalıcı oldu. Üç ay sonraki muhasebe dö­neminde, fiyatlar açısından durulma görülebilir. Unutmamak gerekir ki, başlangıç yılında mal ve hizmetlere ve dövize yapılan yüksek zam dönem boyunca oluşan gerçek görüntüyü perdeler. KİT ürünlerine önemli zam yapıp, bir süre fiyat artışına izin vermemek, hem basit bir aldatmacadır, hem de serbest piyasa mantığı ile bağdaşamaz. Amaç bellidir: Kısa sürede topluma mesaj verebilecek bir görüntü sağlamak! 

Üretici kesim- finans kesimi tercihini devlet yanlış kullanmıştır. Tüm  1980' politika sonuçları gözler önünde olduğu halde, halâ Eximbank kredileri ile ihracat pompalanmaya çalışılmaktadır. Bu­günkü finans kesimi hem üretici güçleri sıkıştırmakta ve engelle­mekte, hem de monopolist bir yapı oluşturma eğilimi taşımaktadır. 

Tarım destekleme politikaları yanlış oluşturulmuş ve bu yan­lışlık da sürdürülmeye çalışılmaktadır. Ne de olsa, orada büyük siyasal potansiyel var. Halbuki, bu saha iyice etüt edilip bir tür tarım reformu planlaması yolu ile, bu sektörde fiyat istikrarına yönelik önlemler geliştirilebilirdi. Ancak aksayan yerlerinde ve bazı ürünlerde devlet müdahalede bulunabilirdi. 

Ekonomi, bugüne kadar çok büyük bir bollukta müsrif bir davranış sergileye gelmiştir. Bugün bunu ödüyoruz. Ancak bu bedel müsriflere fatura edilmemiştir. Onlar aynı kaynaklara sa­hip olacak, aynı davranışı sürdürecektir. Dolayısıyla ekonomi yine sırtında bunları taşıyacaktır. Fakat bu yükü gerçekten çe­kemeyen ekonomi, başkalarını sistem dışına itmektedir. Bunun anlamı, üç beş aylık göstermelik bir rahatlama ertesinde ekono­minin daha büyük bir bedel ödemek zorunda kalacak olmasıdır. Zira ekonomi, safrasını attığı için rahatladığını zannettiği anda, bugün dışladığını karşısında bulacak, üstelik sırtında da koca­man asalak bir ur taşıyan olduğu halde! 

Bir istikrar programı olabilir mi ki, halka açıklamaktan çekimisin, ileride ilâve bir maliyet yaratmadan ekonomiyi düzlüğe çıkarsın ve refaha ulaştırırsın? Halk her şeye razı olur, yeter ki âdil olsun ve işin sonu görülebilsin. Reçeteler, günlük görüntü yaratıp, ileriyi bozmamalıdır. Koca bir 1980 deneyimi önümüzdedir. 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005