Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Enflasyon Aldatmacası 

Türkiye'nin gündeminden düşmeyen ve daha uzun süre de düşmeyeceğe benzeyen enflâsyondan baş sorumlu olarak daima devlet ya da kamu kesimi görülmektedir. O kadar ki, sanki devlet olmasa idi. enflasyonsuz bir cennet içinde yaşıyor olacaktık. Acaba hakikaten devletin bulunmadığı bir durumda enflâsyon olmaz mı? Bu sorunun cevabı, teorik düzeyde ve kâğıt üzerinde kocaman bir "evet'dir. Devletin olmadığı bir toplumda kim piya­saya ne üretip, arz edebiliyor ise, ancak o derecede talepçi ola­bileceği için, piyasada bir talep fazlası oluşamayacaktır. Böyle bir piyasada talep fazlasını oluşturabilecek tek koşul, bir şey üretmeden talepçi olma cesaretini gösterebilecek kahramanların bulunmasıdır. 

Bu basit yaklaşım, çok karmaşık ekonomilerin işleyişi hak­kında da bize bir fikir verebilmektedir. Bu açıklama bir defa şunu çok kesin olarak ortaya koymaktadır: Üretim yaparak ve böylece ekonomiye katkıda bulunarak gelir elde eden ve bununla ihtiyacını karşılayan bir üretim faktörü, hiçbir şekilde enflâsyon nedeni olamaz. Zira böyle bir faktör ekonomiden ne alıyor ise onun karşılığını da gerçek olarak vermektedir. Ekonomiden aldı­ğını tamamıyla, hatta fazlası ile veren bir faktör olan emek, bu açıklamaların ışığı altında asla enflâsyondan sorumlu tutulamaz. Nitekim. Türkiye bu olguyu sınadı ve sonucunu da gördü. 1980 politikaları ile ücretler ciddi olarak eritildiği halde, enflâsyon sorunu çözümlenemediği gibi daha da kötüleşti. 

Toplumda enflâsyondan sorumlu olan, topluma verdiğinden daha fazlasını alan kişi ya da gruplardır. Görüntüde, böyle bir fazla olanak kullanan tek ajan, devlettir. Zira devlet, bütçesi açık veren tek örgüttür. Diğer bir deyişle, sadece kamu kesimi, sağla­dığı gelirin üzerinde harcama yapma olanağına sahiptir. Dolayı­sıyla, enflâsyonun nedeni devlettir, yani kamu açıklarıdır, diye ileri sürülmektedir 

Basit bir görüntüden genel bir hükme ulaşmak ham bir yakla­şımdır. İlk görüntüden temel ilişkilere ulaşabilmek için çok basit bazı sorular sorulabilir. Örneğin, kamu kesimi açıklarının enf­lâsyona neden olduğunu kabul ettikten sonra, kamu açıklarının nasıl oluştuğu sorusunu sorabiliriz. Bu sorunun cevabı, kamu kesimi açıklarının salt kamu kesimi işleyişinden değil, fakat eko­nominin denge ya da, daha doğru ifade ile, dengesizliğinden kay­naklandığını ortaya koymaktadır. Diğer bir ifade ile, kamu kesi­mi kaynak dağıtırken, inanılmaz bir yırtıcılıkla onun yanı başın­da biten, buna karşılık vergi alırken olabildiğince uzaklara kaçan kesimler, kendi açıklarını kamu kesimine aktarmış olmaktadır. Kamu harcama ve vergi sistemleri, bu olguyu açıkça ortaya koymaktadır. Kısacası, devlet tam anlamı ile bir yansıtıcı rolü oynamaktadır. 

"Vergi'yi, kamu hizmetleri karşılığında, adalet ilkelerine uy­gun olarak, kamu kesimince tahsil edilen, zorunlu ödeme olarak tanımlarsak, enflâsyon bu kriterlerin hiç birine uymamaktadır. Enflâsyon en adaletsiz bir ödentidir. Enflâsyon, karşılığında bir kamu hizmeti olmayan, fakat belirli grupların kâr ve faiz ka­zançları elde ettiği ve oradan yaptıkları israf niteliğindeki harcamaların bulunduğu bir ödemedir. Enflâsyon, devletin değil, mo­nopol gücünü elinde tutan kesimlerin tahsil ettiği bir ödentidir. Bu nedenle, enflâsyonla mücadele zordur. Çünkü, hakim gruplar tatlı ve zahmetsiz bir kaynak aktarın kanalını, devletin para bas­ma ve borçlanma gücünü ele geçirerek sağlamış olmaktadırlar. 

Yine Türkiye rakamları bunu açıkça kanıtlamaktadır. Son 10-12 yıla baktığımızda, enflâsyon kronik şekilde sürmektedir. Buna karşın, ücretler önce erimiş sonra yükselmeye başlamış bulun­maktadır, kamu kesimi boyutları değişmemektedir, aynı yönde değişen tek faktör ise, faiz ve kârlardır. Faiz ve kârlar devamlı bir yükseliş göstermektedir. İşte bundan dolayı enflasyonla mü­cadele zordur, çünkü hasım güçlüdür. 

Enflasyonla mücadelenin zor olmasının ikinci; en önemli nedeni de, enflâsyonun bizzat bu hakim çevrelerce, sanki gayet mekanik, dış faktörlere bağlı, hatta onların Ha istemedikleri bir olgu olarak halka sunulmasıdır. Böyle bir serzenişe daha başka nasıl yaklaşılabilinir ki! 

Görülüyor ki, enflâsyonun görüntüsel nedeni devlettir, ama devlet bunu kendi adına ve çıkarı doğrultusunda yapmamaktadır. Ufak bir kesim, devlete bu hizmeti çok iyi yaptırmaktadır. Devlet hizmet için vardır, ama bu hizmetin, kamu hizmeti olması esas­tır. Doğal olarak, isabetsiz destekleme alımlarından, memur tem­belliğine dek bir sürü teferruat enflâsyon nedeni olarak ileri sü­rülebilir. Ancak bunların hepsi birer yan üründür, böyle bir eko­nominin ve böyle bir işleyişin ortaya koyduğu yan üründür. On­ların hiç birinin bugün şekillendiği biçimde olması kader değildir, hepsi birer sonuçtur. Ne büyük bir gaflettir ki, bunlarla uğraş­maktan esas konuya gelemiyoruz. Bu, işin bir yandan görünü­müdür. İşin diğer kesim tarafından görünüşü ise şöyledir: Ne büyük bir mutluluktur ki, bu sorunlar kırpıntı olarak ortaya atılabilmekte, böylece bunlarla kör dövüşü gibi uğraşanlar, esas soruna ulaşamamaktadır! 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005