Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Gümrük Birliği’nin Gümrük Vergilerine Etkileri 

Gümrük vergilerinin bir ülke açısından temel olarak iki şekilde önemli fonksiyonu vardır. Bu fonksiyonlardan ilki her-şeyden önce o ülkeye gelir getirmesi, yani vergi tahsilatıdır. Devletin temel görevini yerine getirmede yapmış olduğu har­camaların finanse edilmesinde gümrük vergileri bir araçtır... 

İkinci ve asıl önemli fonksiyonu ise gümrük vergilerinin koruyucu etkisidir. Yani o ülke üretimini artırmak amacıyla gümrük vergileri yüksek tutularak ithalata, yani yabancı ül­ke ürünlerine karşı korunmasıdır. Belirli sektörleri, gelişimi­ni tamamlamamış ancak gelişimini tamamlaması halinde uluslararası pazarda rekabet edecek güce eriştirmede bir araç olarak kullanılır.

Gümrük vergilerinin korunma aracı olarak kullanılma­sında ise dengeleri iyi kurmak ve korumak gerekmektedir, uluslararası piyasada rekabet edemeyecek ve gelişmeyecek sektörlerin sürekli olarak korunması halinde, bu sektörler daha da tembelleşip verimsizleşerek tamamen iç piyasaya yönelir. Vergi oranlarının indirilmesi halinde tamamen yok olur, korumanın devamı halinde ise dünya piyasasının üze­rinde fiyatlarla, kalitesiz üretim, o ülke vatandaşını kandır­mış dolayısıyla refahı engellenmiş olur. 

Her ne kadar, her ülke bağımsız bir konumdaysa da, uluslararası arenada ve uluslararası ticarette tam bağımsız olduğu söylenemez. Çünkü, uluslararası ticaretin bir engeli durumunda olan gümrük vergilerinin varlığı veya gümrük vergi oranlarının bir ülkeye karşı yüksekliği, diğer ülke tara­fından, misilleme yapılmasını gerektirmekte, bu a uluslara­rası ticareti baltalayıcı bir faktör oluşturmaktadır. 

Uluslararası ticarette bu tip engellerin ortadan kaldırıl­ması amacıyla uluslararası düzeyde Dünya Gümrük Örgütü eski adıyla (GATT) gibi örgütler oluştuğu gibi bölgesel dü­zeyde de EFTA, NAFTA, KEİB, AB (AET) gibi serbest ticaret alanları da oluşmaktadır. Bu bölgesel ticaret alanlarının siya­si birliği de içermesi amacı güden en başarılı örneği ise Avru­pa Birliği'dir. 

Bu bölgesel ticaret alanlarının oluşmasında dahi serbest ticaret bütün sektörler için aynı anda ve aynı oranda geçerli hale gelmemektedir. Toplulukları oluşturan veya toplulukla­ra sonradan üye olan ülkeler, korunmasını istedikleri ve stra­tejik önemli olan bazı sektörlerde ya belirli bir takvim çerçe­vesinde entegrasyonlara dahil olmakta, ya da kendi ülkesine özgü korunma önlemleri almaktadır. Bu önlemlerin başında ise, korunmasını istedikleri sektörlere ilişkin gümrük vergile­rinin o sektörün gelişmesini engellemeyecek düzeyde yük­sek tutulması ve kademeli olarak zaman içerisinde indirilme­si şeklinde yapılmaktadır. 

GENEL OLARAK VERGİNİN DURUMU 

Türkiye, belirttiğimiz bölgesel birliklerden en başarılı ve en güçlüsü sayılan Avrupa Birliğime o zamanki adıyla Avru­pa Ekonomik Topluluğu'na üye olmaya 1963 yılında karar vermiş, zaman zaman sekteye uğrayan uzun bir süreç sonun­da üye olma ümidinin kapı aralığı olarak gümrük birliğini 01.01.1996 tarihi itibariyle gerçekleştirmiştir. Kamuoyunda gerek siyasilerin gerekse medyanın yanlış bildirmesi nede­niyle pembe bir hayal görünen gümrük birliğinin pek de pembe bir olgu olmadığı geçen sekiz ayda görülmüştür.

Avrupa Birliğime üye olmadan gümrük birliğini oluştu­ran Türkiye, bu konuda denenen ilk örnek olması nedeniyle, gümrük birliğinin etkilerini önceden bilemezdi. Ülkemizde bu yönlü geniş bir çalışma olmadığı gibi, daha önce yaşanmış bir örneğin olmaması, sisli bir yolda yürümenin ve uygula-gör politikasının kaçınılmaz bir sonuç olduğu ortadaydı. Kal­dı ki, gerek ithalatın beklenen yükselişi gerekse gümrük ver­gilerinin kaldırılmasından kaynaklanan mali külfetin bir kıs­mı da olsa karşılanmasına karar verilmişken Yunanistan'ın vetosu bahane edilerek bu da yerine getirilmedi. Karar altına alınan tutar ise, Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen, bazı sektörlerde gümrük birliğine 5 ile 8 yıl gibi uzun bir sürede geçen İspanya, Portekiz ve Yunanistan'da yapılan tutarın çok çok altında idi. 

Türkiye'nin vergi kayıplarına başka bir açıdan bakıldı­ğında yerli üretimi koruma tedbirleri sadece bundan ibaret de değildir. Uyum Kanunlarının çıkarılmaması nedeniyle bir kısım hazine kaybı da mevcuttur. Bunların başında da Güm­rük Kanunu'nda yapılması gereken değişiklikler gelmekte­dir. Avrupa Birliği'nde geçici ithal edilen ve ticari mahiyetle bulunan doğrudan üretime yönelik olmayan eşyalarda, her ay itibarıyla alınması gereken vergilerin % 3'ü alınmaktadır. Bu şekilde geçici ithal edilen eşyanın 33 ayı geçen bir süre ha­linde tahsili gereken gümrük vergilerinin tamamının tahsil edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde ise geçici ithal edilen eş­yadan vergi alınmamaktadır. Gümrük Kanunu'nda gerekli değişiklik yapılmadığı için, aynı eşyanın Avrupa Birliği'ne geçici ithali vergili olmakta, ülkemizde ise vergi alınmamak­tadır. 

Yine Gümrük Kanunu'nda gerekli uyumun yapılmamasından kaynaklanan cezai kayıplar mevcuttur. Bu gün, güm­rük işlemlerine aykırı davranışlara uygulanan ceza miktarı 60.000 TL, eğer itiraz edilmezse 40.000 TL'dir ve bu cezanın tahsili nedeniyle yapılan harcamaları bile karşılamamaktadır. Diğer yandan, bazı yeni oluşumlar için getirilmesi gereken ve tasarıda yer alan ceza tanımları aynı şekilde kanun deği­şikliğinin meclisten geçmemesi nedeniyle yürürlüğe konulamamıştır. Bu da, yasal bozukluktan kaynaklanan bazı suistimalleri teşvik edici mahiyettedir. Diğer yandan, 1989 yılında­ki 60.000 TL ceza miktarının caydırıcılığı ile 1996 yılındaki caydırıcılığını söylemeye gerek bile bulunmamaktadır. 

AKÇT ÜRÜNLERİNİN DURUMU 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi EUROTOM, Tarım ve Kö­mür Çelik Ürünleri (CECA) gümrük birliğinin çerçevesinde değildir. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu ürünlerde gümrük ver­gilerini muaf tutma zorunluluğu yoktur. Bununla birlikte, bu ürünlerde de kademeli olarak yakınlaştırılması konusunda kararlar alınmıştır.

Kömür ve Çelik ürünlerinde karşılıklı indirime ilişkili anlaşma ise 25 Temmuz 1996'da imzalanarak 1 Ağustos 1996 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Bu anlaşmanın 3. maddesine göre; Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu ku­ran anlaşmanın yetki alanına giren Türkiye ve Topluluk men-şeeli kömür ve çelik ürünlerinin ticaretinde, ithalat ve ihraca­tında, alman gümrük vergilerinin kaldırılacağı belirtilmiştir. Sadece ithalat ve ihracatta alınan gümrük vergileri değil, eş etkili bütün vergilerin kaldırılacağı ve başka ad altında vergi konmayacağı hüküm altına alınmakla birlikte, herhangi bir miktar kısıtlaması veya eş etkili tedbir de konmayacaktır. An­laşmanın bir nolu eki de Armonize sisteme göre tarifesi yer alan kömür çelik ürünlerine tarife veya tarife dışı engel uy­gulanmayacaktır.

Bununla birlikte, yine 3. maddeyle istisnai olarak bazı ürünlerde kademeli olarak geçiş öngörülmüştür. Anlaşmanın 2 nolu ekinde yer alan ürünler, ortak gümrük tarifesi esas alı­narak üç yıl sonunda bu oranların karşılıklı sıfırlanacağı, or­tak gümrük tarifesinde, birinci yıl % 50 ikinci ve üçüncü yıl % 25Tik indirim öngörülmüştür. 

Kömür çelik ürünlerinde (CECA ve AKÇT) de karşılıklı gümrük birliğinin oluşturulmasının amaçlandığı bu anlaş­manın 20. maddesi yürürlük maddesidir. Bu maddeye göre anlaşma taraflarca kendi mevzuatlarına göre onaylanacaktır ki, Türkiye sözkonusu anlaşmayı 96/8373 sayılı, 30.07.1996 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanıp 01.08.1996 tarih­li, 22714 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ay­nı madde gereğince, anlaşma, bu işlemlerin tamamlandığını birbirlerine bildirdikleri tarih takip eden ayın ilk gününden itibaren yürürlüğe girecektir. Bu cümleden hareketle, 30.07.1996 tarihinde onaylanan anlaşmanın Topluluğa aynı gün bildirildiğini kabul etsek bile en iyi ihtimalle 01.08.1996 tarihinde anlaşmanın yürürlüğe girebileceğidir. Yani, ortak gümrük tarifesi üzerinde % 50 gümrük vergisi indiriminin 01.08.1996 tarihinde önce karşılıklı olarak uygulanması mümkün değildir. 

Ancak durum Türkiye açısından hiç de öyle değildir. 1996 yılı İthalat Rejimi Kararı'na bakıldığında, anlaşmada yer alan ve birinci yıl uygulaması gereken % 50Tik indirim son­rası oranın yer aldığı görülecektir. Dolayısıyla Türkiye, Avru­pa Birliği ve EFTA ülkelerinden gelen AKÇT ürünlerine, in­dirime ilişkin anlaşmayı imzalamadan önce tek taraflı olarak tavizli gümrük vergisi oranlarını uygulamıştır.

Aslında, gerek Avrupa Birliği gerekse EFTA ülkelerine AKÇT ürünlerinde uygulanan tavizli vergi oranı sadece 1996 yılında değildir. Tavizli vergi oranı 1993 yılında uygulanma­ya başlanmış, 1996 yılına kadar her ne kadar üçüncü ülkeler­le arasında vergi farkı varsa da, çoğunda fon uygulanması­nın söz konusu olması nedeniyle 1996 yılı uygulaması kadar bariz bir nitelik taşımamıştır.

Nitelik 1996 yılı haziran ayına kadar gümrük birliği yeni Ankara Anlaşması kapsamında olmadığı halde tavizli vergi haddi uygulaması ve anlaşmanın imzalanmaması nedeniyle, Gümrük Müsteşarlığında AT ve EFTA menşeli AKÇT ürünlerine de üçüncü ülke tarifesi uygulanmaya başlanılmıştır. Üs­telik bu uygulama, vergi isteme zamanaşımı olan 3 yıl geriye gidilmek suretiyle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Olay man­tığı ve ülke menfaati bunu gerektirmekte, bu açıdan bakıldı­ğında Gümrük Müsteşarlığınca yapılmak istenen uygulama yerindedir. Ne var ki Bakanlar Kurulu kararı olan ithalat re­jimi kararıyla belirlenen gümrük vergisi oranlarının, bu rejim hükümleri değişmede ve üstelik geriye yönelik uygulanma­sının hukuki bir tutarlılığı bulunmamaktadır. 

Sonuçta, Avrupa Birliği'yle AKÇT ürünlerine ilişkin an­laşma imzalanmış, İthalat Rejimi Kararında yer alan oranla­rın bu anlaşmayla ilk yıl uygulanacak oranlar olduğu kabul edilmiş ve ileriye yönelik sorun ortadan kalkmıştır. Ancak, gümrük birliğinin Türkiye'nin sırtına yüklediği yetmiyor­muş gibi, Türkiye'nin Avrupa Birliği ve EFTA ülkelerine kar­şılık tek taraflı olarak uyguladığı taviz nedeniyle kaybedilen hazine gelirleri ve yerli sanayiye olumsuz etkilerini her za­man olduğu gibi Türk vatandaşları göğüslemiştir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005