Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’de İhracatın Temel Sorunları ve Çözüm Önerisi 

Mal ve finans piyasaları sınırlarının sürekli olarak geniş­lediği günümüzde, dünya ticaretin serbestleştirilmesi yönün­de gelişmeler de gün geçtikçe hız kazanmaktadır 1994 Uru­guay turu görüşmelerinin ardından 1995 yılı başında kurulan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuruluş anlaşmaları ile serbest ticaretin önündeki engeller ve korumacı tedbirler çok taraflı anlaşmalarla kontrol altına alınmış, sanayi sektörü büyük öl­çüde serbestleştirilirken, tekstil ürünleri belli bir takvime bağlanmıştır. Gelinen aşamada, tekstil sektöründe indirilen gümrük vergilerinin yerine ikame edilen kotaların 2005 yılı başından itibaren kaldırılışına tanık olacağız. 

Diğer taraftan, aynı dönemde iktisadi işbirliği ve bölge­sel bütünleşme çabalarının da hız kazandığını görmekteyiz. Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin (AB) yanısıra Kuzey Ameri­ka Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA), Güney Doğu Asya Ülke­leri Birliği (ASEAN), Latin Amerika Ülkeleri Birliği (MER-COSUR) ve Asya-Pasifik İşbirliği Teşkilatı (APEC) önemli bütünleşme hareketleri olarak ortaya çıkmıştır. 

Yine bu süreçte Türkiye son tahlilde bir üyesi olmayı ar­zu ettiği AB ile 01.01.1996 tarihi itibariyle Gümrük Birliği ger­çekleştirmiş ve dış ticaretinde yeni bir döneme girmiştir. Bu tarihten sonra gelişen süreçte AB, Türkiye?nin ihracat ve it­halatında sahip olduğu yaklaşık %50'lik pay ile en büyük ti­caret ortağı haline gelmiştir. Fakat, Gümrük Birliği ile bilhas­sa AB'ye yönelik ihracatımızda patlama yaşanacağı beklenti­si boşa çıkmış1995 yılında 21,6 milyar dolar olan ihracatımız 2000 yılında ancak 27,7 milyar dolara ulaşabilmiştir. AB'yle ticaretimiz toplam ihracatımıza büyük bir katkı yapmazken, bunun yerine ihracatımızın AB yönünde kaydığı görülmüş­tür. Bu ise, beraberinde pazar bağımlılığı tehdidini getirmiş­tir. 

Bu süreçte ve yukarıda ifade edilen trendler ışığında, Türkiye'de dış ticarete daha fazla önem atfetmesi, ve pazar-ürün çeşitlendirmesine giderek ihracatını reel anlamda artır­ması gerektiği ortaya çıkmaktadır. 

Nitekim VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı hedefleri incelen­diğinde dış ticaretin GSMH içinde önemli bir pay sahibi ol­masının beklendiği görülmektedir. VIII. Plan döneminde, ih­racatın yılda ortalama yüzde 11 oranında artarak 2005 yılın­da cari fiyatlarla yaklaşık 46,5 milyar dolara ulaşacağı, itha­latın ise (CİF) yılda ortalama yüzde 10 oranında artarak 2005 yılında cari fiyatlarla yaklaşık 79 milyar dolara ulaşacağı tah­min edilmiştir. 

Türkiye 2002 yılından itibaren yaptığı ihracat atağıyla bü hedeflerin önüne geçmiştir. Türkiye 2003 yılında gerçekleş­tirdiği 47,2 milyar dolarlık ihracatla, VIII. Planda yer alan 46,5 milyar dolarlık 2005 ihracatı hedefinin önüne geçmiş du­rumdadır. İlk 8 ay itibariyle 40 milyar doları bulan 2004 yılı ihracat rakamının ise 60 milyar dolara ulaşması beklenmek­tedir. 

Ne var ki; Türkiye'nin 2002 yılından itibaren yakaladığı görece siyasi ve makroekonomik istikrara bağlanabilecek bu başarının kalıcı ve sürekli hale getirilebilmesi, ve 2003 yılın­da % 68,1 olarak gerçekleşen ihracatın ithalatı karşılama ora­nının tekrar % 70-80'ler üzerine çıkarılabilmesi için ihracatın önünde engel teşkil eden birtakım sorunların ivedilikle gide­rilmesi gerekmektedir.

İhracat ve ithalattaki mevcut hızlı artışın aynen devam etmesi durumunda, ihracatın ithalatı karşılama oranı aynı kalacak olsa bile dış ticaret açığı rakamsal olarak büyüyecek, diğer döviz gelir kalemleri de bu hıza yetişemeyeceği için Türkiye önümüzdeki yıllarda daha ciddi cari açık riskleriyle başetmek zorunda kalacaktır. 

Öyleyse yapılması gereken hızlı ihracat artışını sağlar­ken, ihracatın ithalatı karşılama oranını da yükseltmektir. Bu­nun ön şartı ise Türkiye’de ihracatçıyı zor durumda bırakan ve rekabet gücünü olumsuz etkileyen sorunları bertaraf et­mektir.

Çözülmesi gereken sorunlardan ilki kendini daha üretim aşamasında göstermekte ve girdi, özellikle de enerji, maliyet­lerinin yüksekliği büyük bir problem olarak ortaya çıkmakta­dır. Özellikle tekstil piyasasında (pamuk ve iplik piyasası) fi­yatlarda istikrar ve dünya fiyatları tutturulamamaktadır. Bu durum da üreticileri ya rekabet şartlarından uzak üretim yapmaya zorlamakta, ya da dış kaynaklı ucuz hammaddeye yönelterek ithalatı artırmaktadır. Normalde daha çok tekno­loji ve sermaye yatırımlarını dışarıdan temin etmesi beklenen gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye hammadde ve ara ma­mullerde de dışa bağımlı bir görüntü çizmektedir. 

Öte yandan enerji maliyetleri de ihracat için üretim ya­pan sanayiciyi zor durumda bırakmaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı tarafından açıklanan rakamlara göre Türkiye sanayide elektriği en pahalı kullanan ülkelerden biridir. 2002 yılında Türkiye'de sanayide kullanılan elektriğin fiyatı kilo-watt saat başına 9,4 sent iken, bu rakam İsviçre'de 7,5 sent, ABD'de 4,8 sent, Çin'de ise 4,5 senttir. Bu haliyle bile rekabet­çi yapıdan uzak görünen elektrik fiyatı, değerlendirme satınalma gücü paritesine (SGP) göre yapıldığında daha vahim bir hal almaktadır. SGP'ne göre Türkiye?de elektriğin fiyatı 18 senti bulurken bir çok OECD ülkesinde rakam 10 sentin altında kalmaktadır. 

Karşılaşılan diğer bir önemli problem, kendini ihracatın her aşamasında gösteren finansman maliyetinin yüksekliği ve finansman olanaklarının sınırlı olmasıdır. Gelişmiş ülkelerde üretici ve ihracatçı % 5'in altında maliyetlerle finans­man sağlayabilirken, Türkiye'de son iki yılda önemli iyileş­meler kaydedilmesine rağmen bu oran devletin sübvanse et­tiği Eximbank kredilerinde bile reel olarak % 10'u bulmakta­dır. Borçlanma reel faizlerinin % 15'i aştığı bir ortamda ihra­cat kredi maliyetlerinin daha da düşürülmesi devlet tarafın­dan daha fazla sübvanse edilmedikçe mümkün görünme­mektedir. 

Fakat, meselenin merkezinde.iki yıldır iyileşen ekono­mik sürece rağmen borç sarmalından çıkamayan kamu fi­nansman yapısının etkisi ile, paranın döviz-faiz-borsa üçge­ninde döndüğü gerçeği yatmaktadır. Ayrıca, ihracat artışı sa­dece ihracat kredileriyle sağlanamaz. Reel sektöre, özellikle KOBİ'lere yeni yatırımlar için ucuz kaynak sağlanması da çok önemlidir. Son yaşanan krizden sonra kamu ve özel ban­kaların reel sektöre aktardığı fonlar büyük ölçüde azalmıştır. Bankaların topladığı mevduatın yüzde 60'ı hazine kağıtlarına yatırılırken, sadece yüzde 35'i kredi olarak verilmektedir. Bu kredilerin de dörtte birinden fazlası bireysel krediler olup, re­el sektörün neredeyse tamamen öz kaynaklarıyla faaliyet gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Bankalar kredi verirken daha çok teminata önem vermektedir. Bir anlamda, krediler proje­ye değil teminata verilmektedir. Bu yüzden, ekonomik katkı­sı küçük projeler için kaynak bulunabilirken, daha büyük ve verimli projeler için kaynak bulunamamaktadır.

Diğer yandan, üretimin rekabet gücü kazanması açısın­dan ihracat teşvik sisteminde karşılaşılan sorunların çözül­mesi ve Gümrük Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde etkin bir teşvik sisteminin uygulanması önem arzetmektedir. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve KOSGEB tarafın­dan ihracatçı firmalara sağlanan pazar araştırma desteği, yurtdışı ofis ve mağaza açma yardımları, marka oluşturma ve AR-GE destekleri ile yurtiçi ve yurtdışı fuarlara katılım destekleri gibi devlet yardımları daha geniş tabana yayılmalı ve bu kurumlara ayrılan kaynaklar artırılmalıdır. Bu bağ­lamda vadeli ithalattan alman %3Tük KKDF tüm ithalata ya­yılarak, buradan sağlanan ek kaynak KOSGEB'e aktarılmalı ve küçük işletmelerin marka ve kaliteye yönelik çalışmaları­nı ve ihracat faaliyetlerini desteklemek maksadıyla kullanıl­malıdır. 

İhracatta en temel sorunlardan biri de sektör ve pazar ba­ğımlılığıdır. İhracatımızın bugünkü kompozisyonuna baktı­ğımızda tekstil ve konfeksiyon sektörünün % 30'dan fazla bir paya sahip olduğu, otomotiv ve beyaz eşya sektörünün de eklenmesiyle üç sektörün toplam ihracatımız içinde payının %60'a yaklaştığı görülmektedir. Pazar olarak baktığımızda ise sadece Almanya'nın ihracatımızda yaklaşık %15'lik bir paya sahip olduğu, yeni katılan ülkelerle birlikte AB'nin ih­racatımız içindeki toplam payının % 55'i bulduğu görülmek­tedir. Fakat, ağırlık esas itibariyle AB içindeki 15'ler grubun­da toplanmaktadır. Yeni katılan 10 ülkenin ihracatımız için­deki % 3'tür.

Başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinde görülebile­cek genel bir durgunluk veya ekonomik krizin ihracatımızı sekteye uğratması, bu şartlar altında kaçınılmaz görünmek­tedir. İhracatta pazar çeşitliliğini artırmak için komşu ve böl­ge ülkelerinden başlayarak Uzakdoğu, Latin Amerika ve Af­rika'ya uzanan bir üçgende yeni pazarlar yaratmamız gerek­mektedir. Uzak pazarlara açılmada büyük bir sorun olan navlun ücretlerinin iyileştirilmesi konusunda devletin yeni adımlar atması lazımdır. Devlet, özellikle Uzakdoğu ülkeleri­ne sıfır maliyetle konteyner hattı uygulaması başlatsa bile başlangıçta maddi külfet gibi görünen durum, ihracatçıları­mız bu ülkelerdeki pazar paylarını artırdıkça birim başına ta­şıma maliyetleri düşeceği için firmaların katlanabileceği bir maliyet haline dönüşebilecektir. 

Sektörel bağımlılıktan kurtulmak için de devlet ihracatçı­larımızı yeni alanlara yöneltmeli ve bu alanlarda ihracatçıya kolaylıklar sağlamalı ve önünü açmalıdır. Sertifikalı tarım, iş­lenmiş gıda, teknik tekstiller, işlenmiş madencilik ürünleri, cam ve seramik, kimyasallar gibi sektörler Türkiye açısından özel önem verilmesi gereken sektörlerdir. Türkiye ayrıca, ih­raç kalemleri içinde yüksek katma değerli teknoloji-yoğun ürünlerin payını mevcut % 30lardan ilk etapta % 50Tere ta­şımanın yollarını aramalıdır. 

İhracatı etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi de döviz kurudur. Asya kaplanları olarak bilinen ülkelerin kay­dettiği ihracat destekli büyümenin arkasında yatan en büyük neden sabit döviz kuru olmuştur. Ayrıca, Çin ve Malezya gi­bi ülkeler bilinçli olarak kendi paralarının değerini düşük tutmuşlardır. Her ne kadar, sabit döviz kuru bu ülkelerde bir balon ekonomisi oluşturmuş ve ilk kıvılcımda Asya Krizi ola­rak bilinen 1997 krizini çıkarmışsa da bu ülkeler hala döviz kuru istikrarına özel önem atfetmektedirler. Türkiye'de ser­best kur rejimi, reel faizlerin hala yüksek olmasının hazine kağıtlarına ilgiyi yüksek tutması nedeniyle Türk Lirasının değerini artırmakta bu da ihracatçılar açısından bir dezavan­taj oluşturmaya devam etmektedir. Ayrıca, siyasi gündemde­ki veya makroekonomik dengelerdeki küçük hareketler bile döviz kurlarında % 5-10'lara varan oynamalara yol açabildi­ği için ihracatçı hesabını tutturmakta zorlanmaktadır. 

İhracatçının ihracatını gerçekleştirirken karşısına çıkan ve ihracat işlemlerini olumsuz yönde etkileyen diğer bir so­run grubunu da bürokrasi ve fiziki altyapı eksiklikleri oluş­turmaktadır. İhracatçılar, istenen onlarca belgenin tanzimi ve onaylatılması ile ilgili önemli bir mesai harcamakta ve bu amaçla fazladan personel istihdam etmek durumunda kal­maktadır. Bu maliyetlerin toplamı % 3'ü bulmaktadır. Bu so­runun çözümü için ihracatta beyanın yeterli olması, ayrıntılı incelemenin rutin değil sondaj usulüyle yapılması önemlidir. Basitleştirilmiş usul yakın zamanda firmalar A, B, C sınıfı ol­mak üzere üç kategoriye ayrılarak yaygınlaştırılmaya çalışılsa bile bundan sadece büyük firmalar yararlanabilmekte, esas önem atfetmemiz gereken KOBİ'ler ise bu uygulamadan yararlanamamaktadır. 

Yine bürokratik işlemlerin yoğunluğu ve işleyişteki aksa­malar nedeniyle ihracatçılar KDV iadelerini oldukça geç sü­reler sonunda alabilmektedirler. Bu da, firmaların finansman sıkıntısını artırmaktadır. Gümrük idarelerinin ihraç ürünleri­nin cins, nevi ve miktar kontrolleri yanında kıymet araştır­ması yapmaları da birçok problem doğurmaktadır. Gümrük­ler Genel Müdürlüğümün 2003/11 sayılı genelgesi kapsa­mında devam eden mevcut uygulamada, 25.000 doların üze­rindeki beyannameler, gümrük görevlilerinin talebi halinde kıymet araştırması bitmeden kapatılmamaktadır. Ayrıca, gümrük idarelerince yapılan değer tespitleri sübjektif olabil­mekte, bu da ihracatçıyı zor duruma düşürmektedir. İhracat­çılar bu uygulamadan dolayı zaman maliyetine katlanmakta, bunun yanında yasal takibata uğrama endişesiyle yüksek fi­yatla satma olanağı sağladıklarında bile bundan kaçınmaya zorlanmaktadırlar. 

Fiziki altyapı sorunlarına ilişkin olarak ta gümrük ve li­man hizmetlerinin geliştirilmesi gerektiği açıktır. Gümrük­lerde süratle otomasyona geçilmeli, 1. ve 2. iskele gümrük idareleri birbirine elektronik ortamda bağlanmalı, ve 1. iske­le gümrük idareleri araçların sınır kapılarından çıkışını elekt­ronik ortamda anında görebilmelidir. Ayrıca ihracattan kay­naklanan KDV iadelerinin, Gümrükler ile Maliye ve Çalışma Bakanlığı birimleri arasında sağlanan otomasyon ile aylık dönemler itibariyle firmanın devlete olan borçlarına mahsup edilmesi sağlanmalıdır. Bunun yanında gümrüklerde mevzuatı tam olarak anlayıp yorumlayabilecek eğitimli ve kalifi­ye personel istihdam edilmelidir. 

AB ile oluşturduğumuz Gümrük Birliği sonrasında Tür­kiye açısından ortaya çıkan bir olumsuzluk ta AB’nin üçün­cü ülkelerle yapmış olduğu tercihli anlaşmalardan sağladığı tavizlerden Türkiye otomatikman yararlanamadığı halde, AB tarafından bu ülkelere sağlanan tavizleri sağlama yü­kümlülüğü taşımamızdır. AB, bu ülkelere Türkiye ile de an­laşma imzalamalarını tavsiye etmekte fakat herhangi bir yap­tırım uygulamamaktadır. AB’nin özellikle Kuzey Afrika ül­keleri ile yaptığı tercihli ticaret anlaşmalarında durum budur. Türkiye öncelikle AB’nin bu ülkelere baskı yapmasını sağla­yarak serbest ticaret anlaşmalarını imzalamalı, bu olmadığı takdirde Gümrük Birliği anlaşmaları revize edilerek tek ta­raflı tavizlerden vazgeçilmelidir. 

Bugün Türkiye'nin ihracat potansiyelinin önündeki en önemli engellerden biri de ihracatın bilgi temeline oturma­mış olmasıdır, ihracata yol gösteren, araştıran, strateji belirle­yen, yeni pazarlar arayan bilimsel esaslara dayalı araştırma merkezleri ve enstitülerden Türk ihracatçısının yoksun olma­sı sebebiyle, ihracatçılar dış pazarlardaki gelişmeleri yakın­dan takip edememekte bu gelişmelere göre üretim ve pazar­lama proseslerini değiştirememektedir. Bu bağlamda, devlet yanında özel kuruluşların da desteklenmesi gerekmektedir. Küçük ölçekli firmaları ihracata yönlendirmek, onlara yeni pazar ve müşteriler bulmak amacıyla İtalya'daki Federexport örneğinden yola çıkarak oluşturulan Sektörel Dış Ticaret Şir­ketleri (SDŞ) tam anlamıyla başarılı olamamıştır. Bu şirketler yeni pazar ve müşteri aramadığı gibi belli bir ihracat rakamı­nı yakalayan SDŞ'ler Dış Ticaret Sermaye Şirketi'ne (DTSŞ) dönüşmekte ve bunlara sağlanan KDV iadesi ve diğer kolay­lıklardan faydalanma yoluna gitmektedir.

Bunların yanında, dış ticaret örgütlenmesinde ve hizmetle­rin dağıtımında bölgeler arası eşitsizliklerin giderilmesi, yeni firmalarm ihracata yönlendirilmesi ve yeni ürünlerin ihracata konu edilmesine yönelik olarak; Doğu ve Güneydoğu Anado­lu bölgelerimizin altyapı ve bilgi eksikliği sorunlarının çözü­müne önem ve öncelik verilmesi ve bölge ve sınır komşusu ül­kelerle ticareti artırıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan sorun ve öneriler doğrultusunda sek­törlerin spesifik sorunları ve beklentileri aşağıdaki gibidir: 

Tekstil ve Hazır Giyim: 

1- Girdi fiyatlarındaki spekülatif artışın durdurulması

- Emtia borsaları modernleştirilerek geleceğe yönelik sa­tışlar yapılabilir hale getirilmesi

-  Alivre satışların dünyadaki örnekleri şeklinde düzen­lenmesi, fiyat ve rekoltedeki muhtemel dalgalanmaların gözönüne alınması

2- Üretimin sanayi kuşaklan ve teşvikler yoluyla Anadoluya kaydırılması

3- Potansiyel pazarlara sermaye ihracı yapılması

- Elverişli hammadde kaynaklarına ve ucuz işgücüne sa­hip ve iyi ilişkilerimizin bulunduğu ülkelere (Pakistan, Bang­ladeş, Orta Asya Cumhuriyetleri, Endonezya vb.) Exim-bank?m garanti desteği ile yatırım yapılmasının özendirilme­si. (Bu durum, özellikle geleneksel pazarlarımız dışında ka­lan Japonya gibi ülkelere ihracatımızı da artıracaktır.)

4- Dubai gibi merkezlere kayan bavul ticaretinin yeniden

canlandırılması

-  BDT ülkelerinin potansiyeli gözönüne alındığında bu ülkelerle ticaretin kayıt altına alınması ve pazarın kalıcı hale getirilebilmesi için gerekirse ihracatçılarımız bu ülkelere taşı­narak doğrudan satış mağazaları kurulmasına yönelik im­kanlar sağlanması

5- Finansman maliyetlerinin iyileştirilmesi, sektöre yöne­lik özel finansman imkanlarının oluşturulması

- Eximbank tarafından yerli üretim payı fazla olan ihraca­tı kredilendirmeye öncelik veren uygulamalar geliştirilmesi

-  Bankaların tekstil ve konfeksiyon dahil tüm sektörlere ihracat taahhüdü olmadan, kısa vadeli döviz kullandırabilmesinin sağlanması

6-  Özellikle Uzakdoğu menşeli haksız rekabetin önlen­mesi

- Sübvansiyonlu ithal ürünlerin iç piyasayı işgalini önle­mek için anti-damping önlemlerinin etkin bir şekilde işletil­mesi

- Kotaların tam takibi için çıkış ülkesinin menşe ülkenin esas alınması

7- Kayıtlı istihdamın ve ihracatın teşviki için gerçek üre­tici firmaların SSK primlerinin devlet tarafından sübvanse edilmesi

8- Hükümet tarafından uygulanan para ve mali politika­ların etkisinde kalan döviz kurunun rekabetçi bir seviyede is­tikrara kavuşturulması 

Demir & Çelik: 

1-  17 Ağustos depremi sonrasında sıkıntıya giren inşaat sektörünün canlanması için gerekli tedbirlerin alınması

2- Dayanıklı tüketim mallan ve yatırım mallan endüstri­sinin ana girdisi olan yassı ürünlerin üretiminin artırılması

- Erdemime devredilen Isdemir'in yassı ürün üretimi için yapacağı yatırımın hızlandırılması (Türkiye'de halen üreti­min sadece %14'ü yassı ürünlerdir.)

3- ABD, AB ve ardından Çin'in korumacı tedbirlere yö­nelmesi nedeniyle zor durumda kalan sektörün önünün açıl­ması

- Özellikle AB'nin Gümrük Birliği'ne rağmen Genel Tari­fe Kotası koyarak kotanın üzerindeki ithalatlarda % 25 vergi alma uygulamasına Türkiye'yi dahil etmesi nedeniyle AB nezdinde girişimlerde bulunulması

4- ABD, Arjantin, Kanada, Singapur, Endonezya ve Mısır tarafmdan Türkiye'ye yönelik olarak uygulanan anti-dam­ping vergilerinin kaldırılması yönünde çaba gösterilmesi

5- AKTÇ'nın uygun gördüğü teşviklerin uygulanması

6- Liman yatırımlarının hızlanması ve mevcutların kapa­sitelerinin geliştirilmesi

7- Sektörün en temel girdilerinden olan elektrik enerjisi, cevher ve kömür üzerindeki fon ve kesintilerin kaldırılması

8- ihracatta kıymet araştırması meselesine çözüm getiril­mesi (Yüksek hacimli ihracatlar yapan sektörde ihracatın gerçekleştirilmesi esnasında gümrük idarelerince beyanna­me bazında kıymet araştırılmasına gidilmesi beyanname ka­patılma süresini uzatmakta, dolayısıyla KDV iadesi için baş­vurular gecikmektedir.) 

Otomotiv ve Yan Sanayii: 

1-  İhracatın yatırım malları sanayi grubuna yönlendiril­mesi

2- Yan sanayii için düşük maliyetli finansman imkanları­nın oluşturulması

3-  Yan sanayide rekabet gücü sağlayabilmek amacıyla SSK primi ve diğer kesintilerin devlet tarafından sübvanse edilmesi (İşçilik ücretleri Çek Cumhuriyeti'nin 4 katı kadar­dır)

4-  Düşük döviz kuru nedeniyle cazip hale gelen ithal araçlara olan talebin önüne geçilmesi, tüketimin yerli üreti­me yönlendirilmesi

5- Doğru Avrupa ülkelerinin sağladığı avantaj ve teşvik­lerin Türkiye'de de sağlanarak yabancı sermayenin çekilerek ihracata yönelik yeni yatırımların önünün açılması 

Elektrik ve Elektronik: 

1-  İleri teknoloji gerektiren bu ürünlerde Türk markası imajının iyileştirilmesi yönünde çalışmalara ağırlık verilmesi

2- Yetersiz kalan AR-GE desteklerinin artırılması, bu sek­tör için özel avantajlar sağlanması

3- Nitelikli personele yönelik teknik eğitime ağırlık veril­mesi

4- İthal girdi bağımlılığını azaltmak için nihai ürün ya­nında yan sanayii ve parça üretimine öncelik ve önem veril­mesi, esnek yapılarıyla hızla değişen pazar şartlarına ayak uydurabilecek KOBİTerin bu yönde teşvik edilmesi

Tarım Ürünleri:

1-  Türkiye'ye kaçak yolla giren hayvansal ve bitkisel ürünlere engel olunması

2- AB ve ABD'de olduğu gibi tarımsal ürünlerin ihracatı­nın finanse edilmesi

3- Ziraat mühendislerinin kontrolünde bilinçli ve teknik tarımın yapılması

4-  Tarım arazilerindeki bölünmüş yapının önüne geçil­mesi 

A- Hububat & Bakliyat ve Yağlı Tohumlar: 

1-  Tohum ıslahı ve verim artırma çalışmalarına ağırlık verilmesi

2- Ürün bazında üretici örgütlerinin yaygınlaştırılması

3- Sözleşmeli çiftçi statüsünün yasalaştırılması

4-  Ortadoğu?ya ve komşu ülkelere ihracatın artırılması yönünde çalışmalar yapılması

5- Dökme değil katma değerli ürün ihracatına yönelinmesi 

B-    Yaş Sebze ve Meyve 

1- Gelişmiş ülkelerdeki tüketici tercihlerindeki değişime paralel olarak sertifikalı tarımın gelişmesinin teşvik edilmesi

2-  Sektör mensubu ihracatçıların 'sanayici' tanımı içine alınması

3- Altyapı desteği sağlanması

- Depo ve silo yapımının ve paketleme tesisleri kurulma­sının teşvik edilmesi

-  Yurtdışında nakliye, depolama ve dağıtım merkezleri kurulması konusunda özel teşvikler sağlanması

4- İşlenmiş mamullerin desteklenmesi

- Hazine arazilerinin sanayi tipi hammadde üretimi jima-cıyla uygun koşullarda tahsisi

-  ABD ve Uzakdoğu ülkeleriyle ikili anlaşmalar yapıla­rak Türk ihraç ürünlerine tavizler sağlanması

5-  Ürün kalitesinin artırılması maksadıyla kaliteli ekim planlaması yapılması 

C-    Kuru meyve ve Mamulleri 

1-  Devlet iç piyasada gerçek fiyatların oluşması için ge­rekli tedbirleri alması, fiyat kooperatifçiliği yerine üretim ko­operatifçiliğinin uygulamaya geçirilmesi

2- Alivre satışların dünyada uygulanan şekliyle düzen­lenmesi

3- Ürünlerde kimyasal ve aflatoksin kalıntılarının sıkı bir şekilde denetlenerek birkaç üretici nedeniyle tüm sektörün karalanmasının önüne geçilmesi

4- Potansiyel ülkelerde tanıtım kampanyaları düzenlen­mesi 

Maden ve Toprak Ürünleri: 

1- Kamu işletmelerinden temin edilen hammaddenin fi­yatlarının uluslararası seviyeye çekilmesi

2- Limanların ve yükleme kapasitelerinin artırılması

3- İhracata yönelik limanlara iç taşımaların (TCDD) daha önce madencilikte olduğu gibi ücretsiz yapılması

4- Enerji maliyetlerinin rakip ülkeler düzeyine çekilmesi

5- Arama faaliyetlerinin devlet tarafından teşvik ve sübvanse edilmesi

6- Sektörde vergi yükünün azaltılması 

Kimyevi Maddeler: 

1- Kimyevi madde naklinde (iç taşıma) karşılaşılan kont­rollerin ihracatı gözeterek yeniden düzenlenmesi

2- Uluslararası standart belgelerine sahip ürünlerin güm­rüklerdeki yetersiz kimyahane kontrolüne tabi tutulması uy­gulamasının kaldırılması

3- Çevre korunması açısından gerekli olan ve çok yüksek maliyetler gerektiren katı atık yakma ünitelerinin sektörel or­ganize sanayi bölgeleri oluşturularak ortak yatırımlarla kar­şılanması

4- İran ve Rusya gibi ülkelerle petrol ve gaz karşılığı ta­kas anlaşmaları yapılması

5- Enerji fiyatları rakip ülkeler düzeyine çekilmesi 

Deri ve Deri Mamulleri: 

1-   Bavul ticaretinin tekrar yaygınlaştırılması, devletin BDT ülkelerinde kollektif satış mağazalarının açılmasını teş­vik etmesi

2- Yerli hammadde temini açısından özellikle terör olay­ları nedeniyle sekteye uğrayan hayvancılığın desteklenmesi

3- Kalifiye işgücü açığının giderilmesine yönelik mesleki eğitime ağırlık verilmesi

Tütün:

1- 4685 sayılı yeni tütün yasası ile ekici başına verilen 200 kg'lık kotanın artırılması (Yunanistan'da kota, ekici başına

500 kg'dır.)

2- Tekel'in 56 bin tonluk alım limiti artırılarak ihracatının artırılması (Şu anki alımı sadece iç tüketime yetmektedir.)

3- Alım fiyatlarının piyasa şartlarında oluşması fakat fi­yatların özellikle de kota limitlerinin az olması düşünüldü­ğünde üreticiyi caydırıcı derecede düşük olmaması

4- Sektördeki yatırımlara en az % 50 yerli sermaye zorun­luluğu getirilmesi 

Canlı Hayvan ve Su Ürünleri: 

1- Ortadoğu'ya ihracatta engellerin kaldırılması

- Suudi Arabistan'a ihracatta zaman zaman ortaya çıkan keyfi mal iadelerinin engellenmesi için siyasi girişimlerde bulunulması

-  Yine Suudi Arabistan'ın frigofirik araçları gümrükten sokmayıp kendi araçlarına nakletmesinin önüne geçilmesi,

- Suriye üzerinden transit sevkıyatın sağlanması

2- Kapalı mera ve yaylaların açılması, hayvancılığın ge­liştirilmesi

3- Kesim yasakları uygulanarak ve sıkı bir şekilde denet­lenerek, 3 yaşından küçük damızlık koyunların kesiminin, ve karkas ağırlığı 20 kg'dan az küçükbaş hayvanlarının kesimi ve ihracatının önlenmesi

4- Özel sağlık istasyonları kurulması, veterinerlik hizme­tinin yaygınlaştırılması,

5- Damızlık hayvan sahibi üreticilere ucuz yem ve kredi desteği sağlanması

6- Organize hayvancılık bölgelerinin oluşturulması ve bu bölgelerde yatırımı teşvik için altyapı hizmetlerinin sağlan­ması

7-  Hayvancılıkta ihtisaslaşmaya önem verilmesi, bunu sağlamak amacıyla Hayvancılık Müsteşarlığının oluşturul­ması 

Halı 

1-  Atölyecilik sisteminin yaygınlaştırılması ve geliştiril­mesinin teşvik edilmesi (İhracat getirişi büyüktür.)

2- Türk desen taklitlerinin önlenmesi amacıyla bir desen bankası kurulması, kurulacak merkezin tekliflerin onayı da­hil olmak üzere etkin bir şekilde çalıştırılması

3- El halıcılığı sektörünün de ihraç amaçlı vergisiz ham­madde imkanından yararlanabilmesi amacıyla ihracatçıların 'sanayici' tanımı kapsamına alınması

4- El halısı dokuma işçisinin sosyal güvenlik kapsamına alınması 

Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri: 

1- Orman plantasyonunun verimli hale getirilmesi

2- Desteklerin üretim aşamasında ve ihraç kaydıyla veril­mesi

3-  Kağıt sanayiinin gelişmesine yönelik olarak selülozik ağaç dikiminin özendirilmesi

4- Sektörel organize sanayi bölgelerinin kurulması

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005