|
Kapitalist Krizin Çarpıtılması
Kapitalist
ekonomilerde yaşanan kriz, Nasreddin Hoca"nın eşeği
misali bir işleve sahiptir. Krizin ana nedeni,
özünde, kapitalist üretim ilişkisi, ve kâr
hadlerinin daralması, krizden çıkışta da sermaye
sahiplerinin davranışı temel belirleyici olduğu
halde, kriz döneminde tüm dikkatler, hiç bu noktalar
üzerinde yoğunlaşmadan, çok farklı alanlarda
gezilir; ana hedef saptırılır ve sermaye karşıtı
güçler birbirine saldırır hale gelir. Sistemin
büyük mucizesi!
Bu süreç içinde önce krizin nedeni saptırılır.
Krizin nedeni olarak ya ücret artışları, ya devlete
ödenen vergiler, ya da kamu kesiminin hantallığı
gibi faktörler ileri sürülür. Oysa, bunların hiçbir
krizin temel nedeni değildir. Bir kere, fiyat
artışları karşısında ücret artışları gerçek
değildir. İkincisi, vergiler kazanç üzerinden
ödenmektedir. Diğer bir ifade ile, kazanç yok ise,
vergi de yok demektir. Kaldı ki, vergilerin,
insanların kazanç dürtülerini çok radikal bir
biçimde etkilemediği de bilinen bir gerçektir.
İkinci Dünya Harbini izleyen yıllarda kapitalist
ülkelerde uygulanan vergi oranları
günümüzdekilerden çok daha yüksek idi. Oysa, o
dönemde işler daha iyi gidiyordu, işsizlik ise
bugünkü boyutlarda değil idi. Demek ki, vergiler ve
kamu kesimi hantallığı savlarının hiçbir bilimsel
temeli yoktur. Devletin büyüklüğü ve ücret
artışları, aslında talebi kamçılayıcı ve ekonomiyi
canlandırıcı bir rol de oynarlar.
Kapitalist krizin nedeni, kâr oranlarının düşmesi ve
sermayenin tıkanmasıdır. Bu olgunun daha gerisinde
ise, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde, üretimin
verimsiz yapısı ve zengin grupların ithalata dayalı
lüks tüketim eğilimi yatmakta olduğu halde, kimse
bunu görmemekte, sebepleri ise başka yerde
aramaktadır.
Sebepler başka yerde aranınca, sorunun çözümü için
de farklı, fakat hep sermayeyi yücelten ve hoşnut
eden öneriler geliştirilmektedir. Örneğin, krizin
önlenmesini, işsizlikle, ücretlerin bastırılması
ile, devletin çökertilmesi ile çözmeye çalışan
görüşler önem kazanmaktadır.
Böylesi bir sistemsel algılama ve yorumlama
çarpıklığının çok çarpıcı bir örneğini şu sıralarda
Türkiye'de yaşamaktayız. Bilindiği gibi, bu kriz
ortamında, özelleştirme adı altında
gerçekleştirilme çalışılan "kirli devir" işlemine
özellikle kamu çalışanları karşı çıkmaktadırlar.
Fakat ne ilginçtir ki, bu güçlerle birlik olması
gereken özel kesim emekçileri ve küçük esnaf,
oldukça farklı bir tavır sergilemektedir. Nedeni
ise çok açıktır: Kamu kesimi, emekçi haklarına özel
kesimden çok daha saygılı davranmıştır. Bu durum,
hele de yoğun emekçi tasfiyesi döneminde, açığa
çıkmıştır. Böylece, kamu ve özel kesimde çalışanlar
arasında yapay bir husumet ortaya çıkmıştır. Diğer
taraftan, sistemin devinimi içinde, faiz ve
monopolist kârlar karşısında eriyen küçük esnaf da
kamu çalışanları yanında yer almamaktadır. Oysa
gerek küçük esnaf, gerek özel kesim çalışanları,
sorumlu olarak kamu çalışanlarını değil, sermayeyi
ve sistemi görmelidirler. Çarpık görüntü ve kasıtlı
yönlendirme altında yanlış adrese gitmemeliyiz.
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|