Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kapitalizm ve Devletin Görevleri

Kapitalist toplumlarda devletin temel iki görevi vardır. Bun­lardan birincisi, devletin özel sermaye birikimine katkıda bulun­masıdır. Bu bağlamda devlet, sermayenin getirişini artıran tüm harcamaları üstlenirken, böylece sağlanan getirileri özel kesime bırakmaktadır. İşte bu süreç, kamu kesimini yapısal açıkla karşı karşıya getirmektedir. Devletin ikinci görevi ise, sistemi yumu­şatmak ve meşrulaştırmaktır. Devletin bu işlevi de, yine özel sermayeye sosyal ve ekonomik açıdan huzurlu bir ortam sağlar­ken, kamuya yük yıkmaktadır. Böylece, giderek artan harcama­larla karşı karşıya gelen devlet, bizzat kendi eli ile yarattığı monopolist canavarlardan vergi almakta her geçen gün biraz daha zorlanmaktadır. Devletin mali krizinin özünde, bu süreçler yatmaktadır. 

Sistem sıkıştıkça devletin ikinci görevi, yani sistemi yumu­şatma ve meşrulaştırma işlevi de artmaktadır. Ancak, bu harca­maları yüklenmek istemeyen sermaye, devleti mali destekten yoksun bırakmaktadır. İşte Türkiye'de Refah Partisi böyle bir boşluğu, kısmen vaat ile kısmen de fiilen doldurmuştur. Refah Partisi'nin bu oluşum ye tutunma aşamasında, hakim çevrelerden fazla itiraz gelmemiştir. Zira, aksi halde, kendilerinin yüklenece­ği ilâve maliyetler olacak idi. Bu nedenle, bu ilk aşamada çıkar birliği söz konusu olmuştur.

Her siyasi partinin tek amacı olan iktidar, doğal olarak Refah Partisi için de bir hedeftir. Türkiye'de yaşanan ekonomik sıkıntıların beslediği bu parti de iktidara hazırlanırken, bir yandan tabanına manevi öğütler salık vermekte, diğer yandan da kendi iktidarının ekonomik temelini oluşturmaya çalışmaktadır. Diğer bir ifade ile, olası bir Refah iktidarı sermayenin el değişimi an­lamını ifade etmektedir. Böylece sağlanacak olası bir iktidar, güçlü ve uzun ömürlü olacaktır. Bu anlamda Refah stratejisi bir değişimi içermektedir, ama bu değişim sistem değişimi değil de, sermaye tabanı değişimidir. 

Refah'ın birinci taktiği bugünkü siyasi dokunun ekonomik alt-yapısını kaydırmaktır. Vergisiz ve faizsiz ekonomi kavramı, iki temel alt-yapıyı kaydırmakta ve ciddi taraftar sağlamaktadır. Bu imaj yaratma operasyonu, birinci aşama olan mevcut dokuyu yıkmaya yöneliktir. 

Olası bir iktidarda kurulacak olan inşa operasyonu ise, yine yanlı olacaktır. Bu bağlamda birinci önemli kademe kredi mües­sesesidir. Çağdaş ekonomilerin temel hayat damarı olan kredi, faizsiz ve "ahlâk kurumu belgesi" gibi mekanizmalarla işletile­rek, Refah tabanına ekonomik faaliyet öncesi ciddi siyasal destek aktarımı sağlanacaktır. İkinci önemli araç, vergi müessesesidir. Oldukça keyfi takdirlerle işletileceğe benzeyen bu müessese de ekonomik faaliyetler sonucu kaynak dağılımını yine Refah tabanı yönünde değiştirme gücüne sahip olabilecektir. Nihayet, temel üçüncü araç ise, yerel ve merkezi ihalelerde izlenecek politikalar oluşturacaktır. 

Bu temel ve daha başka detay müesseselerle toplumda ciddi bir sermaye taban kayması yaratılabilir. Böyle bir öngörü mev­cut sermaye tabanını ciddi endişelere sürüklemektedir. Refah Partisinin, diğer konulardaki görüş ve mantığını burada konu dışı tutarak, salt ekonomik yaklaşımı açısından, son tartışma ve ajitasyon ortamına baktığımızda, sanırım böyle bir beklenti ür­küntüsü hakimdir. 

Refah partisi tarafından ileri sürülen ekonomik model için tartışma açmak gerekmemektedir. Çünkü bir kere, ileri sürülen model, özel mülkiyete dayandığı için. özünde kapitalisttir. Bu yaklaşım ise, partinin dayandığı ileri sürülen inanç sistemine aykırıdır. Diğer bir nokta ise oldukça güdümlü olacağı anlaşılan sistem, fevkalade maliyetli ve ekonomik mantığa aykırı kararları oluşturabilecek nitelikte görülmektedir. Kaldı ki, aynî ve takdire dayanan vergi, araç düzeyinde çağdaş olmadığı gibi, sadece devletin üretime yaptığı katkı karşılığında vergi alınması mantığı da, sosyal devlet kavramını kaldırmakta ve sosyal faaliyetler için, esasları tahmin edilebilecek olan. cemaatçı yaklaşımı gün­deme getirmektedir. Böyle bir yaklaşım, insan vicdanı üzerinde baskı kurar ve insanın düşünce bağımsızlığını tahrip eder. Gö­rülüyor ki, verginin felsefesi de çağdaş değildir. Vergi, burada örnek olarak kullanıldı, fakat faiz ve diğer kurumlarda da benzer yaklaşım ve teori hataları çok açıktır. 

Ekonomik sorunları çözemeyen sistemin bir ürünü olan bu sonuç, bir anti-tez değil, bir taban değiştirme operasyonudur. Anti-tez için yeni şanslar ve ufuklar açıktır ve bu sistem içindeki her doku, aslında böyle bir açılıma gebedir. 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005