Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Katılımcı Demokrasi ve Yerel Yönetimler 

Mehmet Keçeciler 

Türkiye'yi bugünün ve yarının gerekle­rine göre yeniden yapılandırmaya duyulan ih­tiyaç hemen her çevrede dile getirilmekte ve kabul görmektedir. 

Devletin üniter yapısına zarar verme­den, bugünün ve yarının ihtiyaçlarını karşıla­mak üzere, gerek merkezi yönetimin gerekse yerel yönetimlerin yeniden tanımlanması ve ilişkilendirilmesi artık bir zorunluluk noktasın­dadır. Bu ihtiyacın karşılanmasında yaşanacak gecikmeler, telafisi mümkün olmayan olum­suz sonuçlar doğuracaktır. 

Bugün Türkiye'nin herhangi bir köşe­sindeki belediyenin tüm ihtiyaçlarının merkez­den karşılanması mümkün değildir. Merkezi yönetim, genel ölçekli bir görev tanımı içinde kalmalı, bu tanımın dışında kalan ve yerel ni­telik taşıyan hizmetler yerel yönetimlerce kar­şılanmalıdır. Bu dağılımla birlikte yeni görev­lerin gereği olarak yerel yönetimlerin mali im­kanlarının da genişletilmesi gerekir.

Dolayısıyla yönetim yapısı bir bütün olarak ele alınmalı ve yerel yönetimlere ağırlık veren bir yapı oluşturulmalıdır.

Yerel yönetimler kavramının içerisinde belediyelerle birlikte, il özel idareleri ve köy yönetimleri de yeralmaktadır. Bu üçlü ünite ile merkezi yönetimin merkez ve taşra teşkilatları­nın ilişki çerçevesi, görev ikilemelerine izin vermeden organize edilmelidir. Aksi takdirde mevcut yapı bugünkünden de hantal bir işle­yişle tıkanacaktır.

Türkiye'yi bekleyen en büyük tehlike Devlet mekanizmasının tıkanmasıdır. Bu ne­denle konunun partilerüstü bir anlayışla ele alınarak, konu üzerinde mutabakata varılması gerekir. 

Sorun sadece yerel yönetimler sorunu değildir. Sorun Türkiye'nin yönetimi sorunu­dur. Yerel yönetimler, sorunun sadece bir par­çasıdır. Bu nedenle merkezi yönetim, konuyu bir yetki devri veya kendisi için güç kaybı ola­rak algılamamak aksine, merkezi yönetime daha rahat hareket etme imkanı sağlayacak bir düzenleme olarak görmelidir. Merkeziyetçi anlayışı terketmenin vakti gelmiştir.

Yeni yapının esasları ne olmalıdır? 

Öncelikle vurgulamak istiyorum ki, ye­ni yapının temelinde "katılımcı demokrasi"'bu­lunmalıdır. Demokrasinin yaşatıldığı bütün yönetimlerde, temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçişin yol ve yöntemleri aran­maktadır.

Artık halkın sadece seçim dönemlerin­de oy hakkını kullanarak yönetime katılması, geri kalan dönemde yönetimi uzaktan izleme­si anlayışı, katılımcı demokrasi kavramı içinde eksik kalmaktadır. Yönetime katılımı, seçim dönemlerinin ve oy hakkının dışına çıkartıp tüm yönetim dönemine yaymak gerekmekte­dir. 

Böylelikle çok daha dinamik bir yöne­tim yapısını yaşama geçirmek mümkün ola­caktır.

Katılımcı demokraside esas olan örgüt­lü toplumdur. Toplumun bütün kesimlerini örgütlü bir yapıya kavuşturabilirsek yönetim üzerindeki baskı gruplan arasında denge ku­rabiliriz. Aksi takdirde bugünkü biçimiyle mu­hafaza edecek olursak, büyük bir kitlenin yö­netim dışında kalması söz konusu olacaktır. Bu noktada katılımcı demokrasi kavramı kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Bu nedenle, yönetim alanında yapılacak olan düzenleme­lerin tümü, "katılımcı demokrasi" şartına bağ­lanmalıdır. 

Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında görev, yetki, sorumluluk ve mali kay­nak paylaşımının dışında öncelikle üzerinde durulması gereken konu, halkı yönetim süre­cine dahil edebilmektir. Bu konuda, uygula­maya geçer geçmez büyük bir başarı bekle­mek yanlış olur. Konu bir geçiş süreci dahilin­de ele alınarak değerlendirilmelidir. Halkın bu tür bir mekanizmanın içinde yeralmayacağı, katılım bilincinin henüz yerleşmediği ve Tür­kiye için sıkıntılara yol açacağı gibi birtakım gerekçelerin arkasına sığınmak, bu gerekçe­lerle ortaya çıkan kişilerin samimiyetsizliğinin bir göstergesidir. Katılımcı demokrasi tüm ku­rum ve kuruluşlarıyla Türkiye'nin yönetiminde esas olacaksa, bu kişilere rağmen olacaktır. 

Bu aşamada, il veya ilçe yönetiminde yeni bir yönetim kademesinden sözedilebilir. Bir tür il meclisi niteliğinde oluşturulabilecek bu yapı içerisinde köy muhtarlarından beledi­ye başkanlarına, belediye ve il genel meclisi üyelerinden, mahalle muhtarlanna, il ve ilçe meclisine seçilmiş üyelere, kitle örgütleri tem­silcilerine ve tüm toplumsal gruplara yer veril­melidir.    

Anavatan Partisi II. Şehircilik Hamlesi içerisinde tüm ayrıntılarıyla ele alınan bu ko­nu, katılımcı demokrasi esası üzerine şekillen­dirilmiştir.

Örgütlü bir toplumsal yapı ile, bu yöne­tim birimlerine katılımın zenginleştirilmesi ve katılım mekanizmasının işletilmesi mümkün olacaktır. Fakat bu yapının özellikle denetim imkanı ve saydamlaştırma ile desteklenmesi gerekir. Tüm yerel yönetim ünitelerinin aldık­ları kararların kimi yöntemlerle kamuoyuna duyurulması sağlanmalıdır. Halkın bu kararla­ra ulaşması için gerekli iletişim kanalları oluş- turulmah ve açık tutulmalıdır. 

Seçim dönemlerini kısaltmak veya yönetim döneminin ikinci yılı sonunda yönetimin icraatları konusunda bir halk oylamasına gitmek yöntem olarak geliştirilebilir. Önemli olan, yönetim kademeleri üzerinde halk otori­tesini sürekli kılabilmektir. 

Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki idari ve mali vaseyet yetkisi, keyfi tutumlara izin vermeyecek biçimde "hukuka uygunluk" sınırları içerisine çekilmelidir. 

Konunun son ayağında ise yerel yöne­timlerin kendi içlerinde yapmaları gereken düzenlemeler vardır. Nasıl ki, merkezi yöne­tim ile yerel yönetimler arasında hizmetlerin yerelleştirilmesi konusu tartışılıyor ise yerel yönetimlerin kendi içlerindeki işleyişin yerel­leştirilmesi ve hizmetin tabana yayılması ko­nusunun da tartışılması gerekir. 

Bizim Parti olarak halkın belediye yö­netimine ve karar alma sürecine katılımını esas alan bir Projemiz var: SEDAM, Semt Da­nışma Merkezleri adındaki bu projemiz halen 5 ayrı Belediyemizde uygulanmaktadır.

Bu uygulama çerçevesinde hizmetin alana yayılması, halkın belediye yönetimine ortak edilmesi, sosyal ve kültürel yapıyı güç­lendirici politikalar üretilmesi gibi temel he­defler sözkonusu. 

Belediye hizmet alanının fiziksel özel­likleri gözönüne alınarak muhtelif mahallerde SEDAM Büroları kuruluyor. Bu Bürolar bir nev'i hücre hizmet binası özelliği taşıyor. Va­tandaş belediye ile ilgili hizmet talebi veya şi­kayeti olduğunda bu bürolar aracılığıyla bele­diyenin ilgili birimlerine ulaşabiliyor. 

Bürolar bu başvuruları Merkez Büro aracılığıyla belediyeye iletiyor. Merkez Büro talebin belediye içindeki takibini yapıyor ve sonuç vatandaşa iletiliyor. 

Bu işleyişin çeşitli yararları var.

Vatandaş en ufak bir talebi için dahi be­lediye binasına gitmek zorunluluğundan kur­tuluyor.

Belediye içindeki yığılma önlenmiş olu­yor ve büyük bir zaman tasarrufu sağlanıyor.

İşleyişin sistematize edilmesinden dola­yı vatandaşın alacağı yanıt süresi kısalıyor.

İş ve işlemlerin takibi kolaylaşıyor.

Belediye yönetimi, gelen talep ve şika­yetleri günlük olarak izleme şansına sahip ol­duğundan vatandaşın beklentilerine kolaylıkla ulaşabiliyor ve hizmet planını bu veriler ışığın­da şekillendirebiliyor. 

Proje içindeki bir diğer uygulama, hal­kın yönetime katılımını uygulanabilir bir şekle getiren Semt Danışma Kurulları. Bu Kurullar, belediye sınırlan dahilindeki her mahallede oluşturuluyor. Kurulların temel işlevini iki ayn başlık altında toplamak mümkün:

Kurullar, sorumlusu oldukları mahalle­nin sorun tesbitlerini yapıyor ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerini geliştiriyor.

Belediye, o mahalle ile ilgili bir hizmet veya yatırımı uygulamaya koymadan önce Semt Danışma Kurullan aracılığıyla mahalle halkının görüşlerini alıyor.

Böylelikle' hizmetler, halkın beklenti ve görüşleri doğrultusunda şekillendiriliyor.

Kurul toplantılarına belediye başkanı ve diğer yöneticiler iştirak ediyor ve halkla bire­bir ilişki sağlanmış oluyor. Proje kapsamında uygulamaya konulan tüm iş ve işlemler vatan­daşın katılımı ve hizmet niteliğinin artırılması­na yönelik.

Anavatan Partisi, yerel yönetim anlayışı­nı ilkeler üzerinde şekillendirmiştir. Parti ve Yerel Yönetim Başkanlığı olarak tüm çalışma­larda bu ilkeler esas alınmıştır. Ana başlıklan itibarıyla Partimiz çalışmalarına yön veren il­keleri şu şekilde sıralamak mümkündür: 

* Planlı Belediyecilik,

* Demokratik Belediyecilik,

* Akıcı Belediyecilik,

* Akılcı Belediyecilik,

*  Yerel Kültürü Koruyan ve Geliştiren Belediyecilik,

* Bütünleştirici Belediyecilik,

* Değişimci Belediyecilik,

* Girişimci Belediyecilik,

* Geniş Ufuklu Belediyecilik,'

* Katılımcı Belediyecilik,

* Örgütlü Belediyecilik. 

Bu ilkelerden yola çıkarak, yerel yöne­timler alanında somut projelerimiz ve çözüm önerilerimizle ortaya çıkıyoruz. 

Bu çabaların diğer çevrelerce de des­teklenmesi halinde çözüme ulaşmak son dere­ce kolaylaşacaktır. Genel Merkez bünyesinde ihdas ettiğimiz Yerel Yönetim İşleri Başkanlığı aracılığıyla yürüttüğümüz somut çalışmalar var. Bunların başında yerel yönetim yasa tek­lifleri geliyor. Partimiz ilkeleri çerçevesinde, katılımcılık esasına göre hazırlanmış olan bu teklifler Meclis'e sunulmuştur. Mevcudunun yerini almak üzere hazırlanan Büyükşehir Be­lediye Kanunu ile 2380 sayılı Belediye ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerin­den Pay Verilmesi Hakkında Kanun teklifleri­miz şu an Meclis gündemindedir. 

Meclise sunulan kanun tekliflerimiz şunlardır: 1580 sayılı Belediye Kanunu, 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 3360 sayı­lı İl Özel İdaresi Kanunu ve 442 sayılı Köy Ka-nunu'nun yerini almak üzere dört ayrı kanun metni hazırlamıştır. Bu dört ana metinden ayrı olarak; 2380 sayılı Genel Bütçe Vergi Gelirle­rinden Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Pay Verilmesi Hakkında Kanun, 4759 sayılı İller Bankası Kanunu, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ye Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun ve 237 sayılı Taşıt Kanunu'nda değişiklik yapıl­masını öngören tekliflerimiz vardır. 

Sunulan tekliflerin tümü, Türkiye'nin geleceğine uygun, 2000'li yılların ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir yerel yönetim anlayışı oluşturulması amacına yöneliktir. Bu amacın ilk adımı Partimizin iktidarı döneminde atıl­mıştır. Bugün yapılanlar o dönemde atılan adımın bir devamı niteliğindedir. 

Belediye Kanunu ile Büyükşehir Bele­diye Kanununda yer alan kimi yeni düzenle­meler şu şekildedir: 

Belediye Kanunu Teklifi ile Öngörülen Kimi Değişiklik ve Yenilikler 

1.  Belediye meclislerinin teşkili konusu yeniden düzenlenerek sivil toplum örgütleri temsilcilerinin meclislerde fahri olarak görev almaları sağlanmıştır.

2.  Belediye meclislerinin umuma kapalı toplantılarına mülki amirin bizzat katılması ve­ya bir memurunu görevlendirebilmesi hükmü kaldırılmıştır.

3.   Belediye meclis üyelerine bir yılda toplam 150 günden daha fazla bir süre için ödenek verilemeyeceği esası getirilmiştir.

4.   Belediye meclisinin feshini gerekti­ren durumlar arasından siyasi konuları müza­kere ve karar bağlama hususu çıkartılmıştır.

5.  Belediye encümeninin teşkilinde be­lediye meclis üyeleri arasından seçilen üye sa­yısı artırılarak seçilmiş ve memur üyeler ara­sında denge sağlanmıştır.

6.   Belediye başkanlarının ödenek ve yollukları en yüksek Devlet memuru aylığına endekslenmiş ve nüfusa göre bir kademelen-me getirilmiştir.

7.  Belediye başkanlarının sosyal güven­lik haklan yeniden düzenlenmiştir.

8.  Belediyelerde çalıştırılacak geçici işçi -sayısı düzene bağlanmıştır.

9.  Belediye başkan ve encümenince ve­rilecek ceza miktarları puan ve memur maaş katsayısına bağlanmıştır.

10.  Belediyelerin genel bütçe vergi ge­lirlerinden aldıkları pay % 12.5'e yükseltilmiş­tir. Büyükşehir statüsü dışındaki illerde topla­nan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı­nın % 5'i, yatırımlarda kullanılmak şartıyla, nü­fusları esas alınarak o il belediyeleri arasında dağıtılacaktır. 

Büyükşehir Belediye Kanunu Teklifi ile Öngörülen Kimi Değişiklik ve Yenilikler 

1.  Büyükşehire bağlı ilçe belediyelerine ait görevler yeniden düzenlenerek görev ve yetki karmaşası giderilmiştir.

2.  Belediye meclislerinin teşkili konusu yeniden düzenlenerek sivil toplum örgütleri, temsilcilerinin meclislerde fahri olarak görev almaları sağlanmıştır.

3.  Meclis üyelerini ödenek ve yollukları yeniden düzenlenmiş, aynı gün için hem bü­yükşehir hem de ilçe belediye meclisinden ödenek alınması önlenmiştir.

4.  Büyükşehir belediyesi plan, program ve bütçesinin valinin onayından sonra yürür­lüğe gireceği hükmü kaldırılmıştır.

5.   Büyükşehir belediye başkanlarının ödenekleri yeniden düzenlenmiş, milletvekili aylık ve yolluk toplamları üst sınır olarak ka­bul edilmiştir.

6.  İlçe belediyelerine ait bütçelerin, bü­yükşehir belediye meclisi onayından sonra yürürlüğe gireceği hükmü kaldırılmış, meclis karannın kat'iliği kabul edilmiştir.

7.  Genel Sekreterlerin İçişleri Bakınınca atanacağı hükmü kaldırılmış, bu yetki beledi­ye başkanına verilmiştir.

8.  Büyükşehir belediyesi sınırları dahi­linde toplanan genel bütçe vergi gelirleri tah­silatının % 5'inin büyükşehir belediyesine, % 2'sinin de metropol ilçe belediyelerine dağıtı­mı esası getirilmiştir.

Yine Yerel Yönetim İşleri Başkanlığı­mızca gerçekleştirilen bir çalışma neticesinde Yerel Yönetim Bölge Komisyonları oluşturul­muştur. Anavatan Partili yerel yöneticilerin ka­tıldığı bu Komisyonlar, kendi bölgelerinin nabzını yakından tutan ve yerel sesi merkeze taşıyan önemli örgütlenmelerdir. Türkiye ge­nelinde halen 16 Komisyon çatısı altında çalış­malar devam etmektedir. 

Anavatan Partisi, 1983-1991 yılları ara­sındaki iktidarında, yerel yönetimleri güçlen­dirici bir politika izlemiştir. Türkiye'deki ilk belediyecilik uygulamalarından 1983 yılına ka­dar geçen sürede belediyeler merkezi idarenin taşra teşkilatı konumunun ötesine geçememiş­tir. 

Merkezi hükümete bağlı, gelir açısından yetersiz, bakış açısı anlamıyla sınırlı bir beledi­yecilik izlenegelmistir. 1983 yılına kadar geçen süre içindeki Türk Belediyeciliği, hem gelir açısından hem de hizmet üretimi açısından sı­nırlı bir tablo çizerken; park, bahçe, asfalt gibi hizmetlerin ötesine maalesef geçememiştir. Hemen hemen her hükümet döneminde gün­deme gelen iyileştirme çabaları, küçük çaplı düzenlemelerle sınırlı kalmış, yapının esasına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

Oysa gerek Dünyanın gelişim çizgisi gerekse Türkiye'nin göstermiş olduğu atılım içinde belediyelerimiz, yasal düzenlemelerin hükümetlerce ihmal edilmiş olması nedeniyle geride kalmışlardır. 

Klasik hizmetlerin ötesine geçemeyen bu belediyecilik anlayışı ta ki ANAP dönemi uygulamalarına değin süregelmiştir. Bu döne­me dek Türkiye yerel yönetim anlayışının nite­liklerini; merkeziyetçi, idari düzenlemeci, içe dönük, girişimciliği çok sınırlı olarak sırala­mak mümkündür. Her hükümet döneminde yerel yönetimler ile demokrasi ilişkisi çok ya­kından işlenmesine karşı gerekli düzenlemeler için ANAP'ın iktidar olması gerekmiştir. Nite­kim ANAP iktidarı ile birlikte Türkiye'deki de­ğişim ve gelişim çabalan yerel yönetimleri de içine almıştır. 1983'ü "Türkiye'de çağdaş yerel yönetim anlayışının önünün açılmaya başladı­ğı bir tarih" olarak nitelendirmek mümkündür.

1983 yılından itibaren yerel yönetim es-pirisine uygun olarak yeni düzenlemeler baş­latıldı. Bu dönem bir geçiş dönemidir ve kimi sıkıntılar olması doğaldır. Çünkü yıllardır alı­şılmış olan kalıpların.dışına çıkma çabaları bu dönemde başlamıştır.

ANAP hükümetinin yerel yönetimlere ilişkin uygulamaları sonucunda bugün her kesimce talep edilen çağdaş belediyeciliğin alt­yapısı oluşturulmuştur. Bugünkü demokratik, güçlü, üretken belediyecilik taleplerinin teme­linde, ANAP döneminde getirilen yeni bakış açısının rolü büyüktür. Bu dönemin genel çiz­gileri şunlardır: 

* Belediyeler ve kentsel sorun alanların­da yeni düzenlemelere gidilmiştir. Özellikle belediye yetki ve kaynaklarında artış ve daha verimli yönetim hedefleyen bu düzenlemeler içinde Büyükşehir Belediye Yönetimlerinin kurulması, kentsel gelişme, imar ve planlama yetkilerinin merkezi yönetimden yerel yöne­timlere kaydmlması, emlak vergisinin tümüyle yerel bir vergiye dünüştürülmesi sayılabilir.

*  Yerel yöneticilerde; insiyatif alma, iş yapma, sonuç alma kültürü geliştirilerek aktif belediyeciliğe geçilmiştir.

*  Yerel yatırımlarda önemli oranda ar­tışlar kaydedilmiştir. 1983 yılına kadar Devlet Projesi niteliği taşıyan pek çok büyük proje yerel yönetimlerce üstlenilmiştir.

*  Gönüllü girişimler ve özelleştirme uy­gulamaları başlatılmıştır.

*  Belediyeler dinamik bir yapıya kavu­şarak dış dünyaya açılmaya başlamıştır.

*  Değişen yerel yönetim anlayışı çerçe­vesinde belediyelerin gelirleri artırılmıştır.

* Çeşitli adlar altında belediye hizmetle­rine yönelik fonlarla gelirler takviye edilmiştir.

*  İmar Kanunu'nda değişiklik yaprlarak yetki belediye organlarına devredilmiştir.

*  Emlak Vergisi tümüyle belediyelere devredilerek oranları artınlmıştır.

Rakamlarla konuşacak olursak; 1975 yı­lında belediye bütçeleri toplamı Devlet bütçe­sinin % 8'i iken bu rakam 1986 yılında % 17.7'ye yükselmiştir. ANAP dönemi belediye­ciliğinin en bariz göstergelerinden birisi bu­dur.

ANAP olarak yerel yönetim anlayışımız; yetki, görev ve gelirlerin, hizmetin niteliğine göre, merkezi idare ile yerel yönetimler ara­sında paylaşılması esasına dayanmaktadır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005