Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Rusya'nın Faşizm Siyaseti 

Mustafa A. Kırımoğlu (Cemiloğlu) 

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından son­ra, dünyayı kaplayan bahar havası çabuk bitti. Moskova'daki iktidar bir kaç yıllık bir durakla­madan sonra yine gerçek kimliğine uygun bir şekilde davranmaya başladı ve bağımsız Çeçe-nistan Cumhuriyeti'ne saldırdı. Onun güzel başşehri Grozni'yi harabeye çevirdi. Rusya'nın nükleer silahlar hariç, elindeki bütün silah gü­cüyle, Kafkasya'nın kahraman, bağımsızlığına düşkün halkı olan Çeçenlere karşı yürüttüğü ve katliama varan savaşına karşı hala, pek çok ülke SSCB sonrası baharın rehaveti içerisinde­ler. Ya da Rusya'nın gerçek yüzünü görmez­den gelmekte veya gafil haldedirler. 

Halbuki eski SSCB'de yaşayan pek çok kimse için Moskova'nın, masum insanlara, milletlere, hatta kendi halkına karşı böyle fa­şist saldırı yapması beklenilen, hiç de şaşırtıcı olmayan bir durumdu. Çünkü tarihi boyunca demokratik hiç bir geleneğe sahip olmayan Kremlin iktidarı, asırlar boyunca sadece şekil olarak değişmiştir. Çarlık Rusyası, Sovyetler Birliği ya da Rusya Federasyonu daima aynı emperyalist siyasetin takipçileri olmuşlardır. 

Totaliter Sovyet rejimi altında yaşayan, aydınlar, insan hakları savunucuları ve halk­larının milli hareketlerini yöneten ve yönlendi­renlerin ortak gayeleri, totaliter sovyet rejimi­nin yıkılması idi. Onlar SSCB ülkesinde her halkın kendi mukadderatını belirlediği, hür ve demokratik  prensiplerle  kurulmuş  cumhuriyetlerin bir arada barış içerisinde yaşadığı gün­leri hayal ederlerdi. Rus işgali ve esareti altına düşmüş milletlerden milli hareketlerine sahip olanların temsilcileri, SSCB'nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini hemen kurabilecekle­rini düşünürlerdi. Çünkü, Hür Dünya'nm en önem verdiği olgu, insan hakları, demokrasi ve her milletin kendi mukadderatını kendileri­nin tayin etme hakkı idi. 

Ama ne var ki SSCB içerisindeki millet­ler, daha da çok küçük milletler Hür Dünya'nın başka yüzünü görüp büyük hayal kırıklıkları yaşamaktadırlar. Hür Dünya, üç yıl önce yaptığı seçimlerle kendi bağımsız cum­huriyetini kuran ve kendi hükümetini, devlet başkanını göreve getiren Çeçen halkının bu en tabii ve mutlaka saygı gösterilmesi gereken kendi mukadderatını belirleme hakkını gözleri önünde çiğnenmesine seyirci kalmaktadır. Hatta bu işgale "Rusya'nın İç işidir" diyerek, bir bakıma bu cinayete ortak olmaktadır.

Kırım Tatarları, buna en başta tepkileri­ni ortaya koymuş, işgalin başladığının ertesi günü Akmescit'de protesto mitingi yapılmıştır. Bu miting sonunda bazı Kırını Tatar gençleri gönüllü olarak Çeçenistan'a savaşa gitmiş­lerdir. 

Zaten demokrasi, insan ve millet hak­larını temel prensip olarak kabul etmiş olan Kırım Tatar Milli Hareketi, asla tepkisiz kala­mazdı. Kırım Tatar Milli Hareketi ve onun tem­silcileri, 18 Mayıs 1944'de çok ağır bir sürgün faciası yaşamalarına rağmen ve içinde bulun­dukları siyasi, sosyal ve kültürel yönden çok ağır vaziyetlere bakmadan, başka halkların başka milletlerin dertlerine, sıkıntılarına ortak olmaya çalışmışlardır. Başka milletlerin veya mensuplarının uğradıkları haksızlıklara karşı, totaliter rejim altında bile cesaretle karşı koy­muşlar, seslerini yükseltmişlerdi. Çekoslavakya'nın, Afganistan'ın işgali, Bulgaristan'daki Türklere yapılan baskılar, SSCB'nin son dö­nemlerinde Litvanya'ya karşı yürüttüğü ablu­ka, Ahıska Türklerinin Fergana'da başlarına gelen felaketler ve daha pek çok misaller geti­rebileceğimiz hadiseler karşısında gerekenler korkusuzca yapılmıştır. 

Kırım Tatarları ile Çeçenler, tarihte or­tak bir kadere sahiptirler. Her iki milletin ülke­leri Çarlık Rusya tarafından işgal edildikten sonra, halkı zorla göç ettirilmiş, çok büyük miktarda diasporoda yaşayan nüfusa sahip ol­muşlardır. 

İkinci Dünya Savaşı esnasında her iki millet topyekün olarak Orta Asya Çöllerine sürgün edilmiş, Çeçenler daha sonra yurtlarına dönebilmiştir. Fakat Kırım Türkleri, Kırım Yarımadası'nm stratejik önemi yüzünden hala Vatan'a dönme mücadelesi vermektedirler. Çeçenistan'ı işgal eden ve büyük katliamlar yapan Rus emperyalizmi elbette Kırım'dan vazgeçmemiştir. Ancak Çeçenistan'da olduğu gibi açıktan açığa saldırma durumunda değil­dir. Çünkü, siyasi olarak Kırım bugün Ukrayna Cumhuriyeti'ne bağlıdır. Rus emperyalizmi bu­rada doğrudan bir saldırı yerine, Kırım'da ço­ğunluğu meydana getiren Rus nüfusu içindeki şovenist güçleri kullanarak, Kırım Tatar Türk­lerinin asırlardır vatanı olan Kırım'da Rusya1 dan göç ettirilmiş slav dili konuşan çoğunlu­ğun "demokratik faşizmi"ni kullanarak emeli­ne ulaşmaya çalışmaktadır. Kırım'daki Rus şovenistler, açıkça Kırım'ı Rusya'ya bağlamak için mücadele etmektedirler. Bu maksatlarını referandumla gerçekleştirmeye çalıştılar. Çe­çenler, kendi vatanlarında kendi geleceklerini seçimle belirlediler. Bu Kremlin'e göre yasal değil, böyle bir hak olamaz. Kırım'da sonra­dan göçmen gelenler, oranın asıl sahiplerinin isteklerini ve haklarını hiç bir şekilde dikkate almaksızın, Kırım'ın geleceğini "demokratik" olarak belirleyecekler. Bu da Kremlin bakı­mından Kırım'da söz hakkı olması için "millet­lerarası normlara uygun" bir hak olacak. 

Kırım'da gerginliği öteden beri tırman­dıran Rus şovenistler ile Kırım'daki Rus Kazak­larının Birlik kurarak silahlı çeteler oluşturma girişimleri kaygı vericidir. Elbette Kırım Tatar­ları gelişmelere karşı kayıtsız kalmayacak, kendi imkanları içersinde tedbirlerini almaya çalışacaktır. 

Kırım Türkleri için elzem olan konu, Vatan Kırım'a dönebilmiş 250.000 civarında ve çoğunluğu çok kötü şartlar altında yaşayan nüfusun durumlarının iyileştirilmesi; halen sürgün yerlerinde, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya Federasyonu ve Tacikis­tan'da yaşayan, sayılarını 250.000 ila 300.000 olarak tahmin ettiğimiz vatandaşlarımızın Va­tan Kırım'a döndürülmesidir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005