Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Sosyal Güvenlik Reformu ve Bağkur

Son günlerin en güncel konusu kuşkusuz Sosyal Güvenlik Reformudur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Yaşar OKUYAN'in tıkanan sosyal güvenlik sisteminin önünün açılabilmesi gerekçesiyle hazırlayarak Meclis'e sevk ettiği Kanun tasarısının, daha bir süre Türkiye gündeminin ön sıralarındaki yerini koruyacağı anlaşılmaktadır. Sn. Okuyan'ın, bugünkü gidişle Sosyal Güvenlik Sistemimizin 2005 yılında tümüyle çökeceği gerekçesine dayandırdığı Reform Yasa Tasarısının ana amacının da, Sosyal Güvenlik Kuruluşlarımızın aktüerya dengelerinin sağlanması olduğu açıktır. 

Bilindiği gibi, çağdaş bir sosyal güvenlik reformu, sosyal güvenlik kuruluşlarının mali sorunlarının çözümü kadar, bu kuruluşların yeniden yapılandırılmasını, sağlık ve sigortacılık hizmetlerinin biribirinden ayrılmasını, devletin prim ödeyerek sosyal sigorta finansmanına katkıda bulunmasını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirecek ve işsizlik sigor­tası ile iş güvenliği müesseselerini de kapsama alacak bütünsellikte olmalıdır. Oysa hazırlanan Sosyal Güvenlik Reformu Yasa tasarısı esas itibariyle, Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının mali sorunlarının çözümünü amaçlamış ve bu da emeklilik yaşı ile sigorta primlerinin yükseltilmesi ve "Aylık Bağlamada Referans Dönemi Sistemi" getirilmesi suretiyle gerçek­leştirilmeye çalışılmıştır. Çağdaş bir sosyal güvenlik reformunun, işsizlik sigortası ve iş güvenliği gibi kurumsal düzenlemeleri içerme zorunluluğu bir yana Tasan bu haliyle, Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının mali sorunlarını bütünüyle çözümleyebilecek yeterlilikte de değildir. 

Sayın Bakan'ın basına yaptığı açıklamalardan (29.6.1999 tarihli Milliyet Gazetesi - Taha Akyol) öğrendiğimize göre tasarı yasalaşırsa, 2005 yılında Sosyal Güvenlik için bütçeden aktarılacak kaynaklar 8,6 milyar Dolar'dan 6,5 milyar Dolar'a inecek, kabaca 2 Milyar Dolarlık bir tasarruf sağlanmış olacaktır. Yani Tasarı, Sosyal Güvenlik Kuruluşlarımızın halihazırdaki mali sorunlarına nihai bir çözüm de getirmemektedir. 

Yalnızca Sosyal Güvenlik Kuruluşlarımızın mali sorunlarının çözümü bile olaya, erken emeklilik dışında çok daha geniş bir açıdan yaklaşılmasını gerektirmektedir. 

Sosyal Güvenlik Kuruluşlarımızın erken emeklilik olgusu dışındaki finansman sorunları da doğaldır ki son derece önemlidir. Sigortasız işçi çalıştırılmasının engellenmesi, prim karşılığı olmayan sosyal yardım zammı uygulamaları, prim tahsilat oranlarının düşük olması, fınansal konudaki diğer sorunlardır. 

Reform Yasa Taslağı bu olumsuzluklardan yalnızca erken emekliliğe çözüm arayışı içerisindedir. Sigortasız işçi çalıştırılması, prim tahsilatının düşüklüğü konularında getirilmiş etkin bir önlem mevcut değildir. Kayıt dişiliği önleyici yeterli düzenleme de yoktur. Sigortasız çalıştırılan 5.5 mily­on insanın Sosyal Güvenlik kapsamına alınmasına ilişkin bir çözüme de Tasarıda yer verilmemiştir. Bu tasarıyla, Sosyal Güvenlik şemsiyesi dışındaki 20 milyon insanın sorununa herhangi bir çözüm de öngörülmemektedir. Kaldı ki, yalnızca emeklilik yaşı ve sigorta primlerinin yükseltilmesinin, kayıt dışı çalışmayı arttırma, kaçak işçiliği özendirme riski de vardır.

Esnaf ve küçük sanatkarları yakından ilgilendiren Bağ-Kur'un içinde bulunduğu durum bu balomdan da son derece ilginçtir. Bağ-Kur'un 2 844 950 sigortalısından 800 000'i yani %28'i bugüne kadar hiç prim öde­memiştir. Yapılan tespitlere göre Bağ-Kur sigortalılarının %63.5'i de arada sırada ödeme yapmaktadır. Bağ-Kur'a hiç borcu bulunmayan sigortalıların oranı %8,5 olup bu rakam çiftçi sigortalılar için %2,3'dür. Bir başka deyişle Kurumun, 2 844 950 sigortalısından yalnızca 190 500'ünün Kuruma prim borcu bulunmamaktadır. Bu, Bağ-Kur sigortalılarının %90'ı Kuruma borçlu demektir. Yasa taslağında, Bağ-Kur sigortalılarının prim borçlarının tahsili sorununun nasıl çözümleneceği bir yana, kayıt dışı olduğu bilinen milyonlarca çiftçi ve serbest çalışanımızın sosyal güvenlik sistemine nasıl dahil edilebileceği konusunda yeterli ve etkin bir çözüm de yoktur. 

Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Taslağı ile 1479 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikler, öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumlarımız arasındaki norm, standart ve uygulama farklılıklarını giderici içerikte olmalıdır. 

Gerek TC Emekli Sandığı gerekse Sosyal Sigortalar Kurumu iştirakçilerinin, Sosyal Güvenlik Mevzuatı bağlamında tabi bulundukları kural ve uygulama standartları, Bağ-Kur sigortalıları ile kıyaslanamayacak ölçüde yüksektir. 

Bu norm ve standart farklılığı uygulamada, bazı açıklanması zor sorun­lara da neden olmaktadır. Bugün, SSK kapsamındaki bir işçi, yararlandığı kural ve olanaklar yönünden, işvereni konumundaki Bağ-Kur'lu bir esnaf ve sanatkara göre çok daha yüksek sosyal güvenlik standartlarına sahiptir. Gerçekten de bu iki sigortalı grubunun gerek yararlandıkları yaşlılık aylığı, gerekse istifade ettikleri sağlık hizmetlerinin kalitesi yönünden, aralarında büyük farklılıklar vardır. 

Diğer taraftan, bir SSK sigortalısının emekliye ayrılabilmesi için 5000 işgünü yani 14 yıl prim ödemesi yeterli olduğu halde bir Bağ-Kur sigortalısının emekliye ayrılabilmesi için bu süre 9000 işgünü yani 25 yıldır. Sigortalıların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için prim ödemeleri gerekli asgari gün sayısı yönünden de farklılıklar vardır. Bir SSK sigortalısının sağlık yardımlarından yararlanabilmesi için 120 işgünü prim ödemesi gerektiği halde bu süre Bağ-Kur sigortalısı için 8 aydır. Bu örnek­leri arttırmak mümkündür. Bu ve benzeri norm ve standart farklılığının her­hangi bir haklı gerekçesi de yoktur. 

Mevcut Sosyal Güvenlik Reformu Yasa taslağı bu farklılığı, bir ölçüde ve prim ödeme gün süreleri ile emeklilik yaşını yükseltmek suretiyle gider­meye çalışmıştır. Ancak, hem belirli konularla sınırlı kaldığı için yetersiz ve hem de yüksek prim ödeme günü ile yüksek emeklilik yaşı nedeniyle gerçekçi ve sosyal bulunmayan bu düzenlemeler, yeterli ve hakça değerlendirilemez.

 Bu nedenle Tasarının, reform niteliğini kazanabilmesi için gerçekleştir­ilmesini öngördüğü ilk amaç; Sosyal Güvenlik Kuruluşları arasında norm ve standart birliğinin sağlanması olmalıdır. Artık Esnaf ve Sanatkarlarımız da Sosyal Güvenlik mevzuatı yönünden diğer kuruluş ve sigortalılarla aynı kurallara bağlı olmalı ve aynı olanaklardan yararlanmalıdır.

Halkımızın bir bölümü daha kaliteli Sosyal Güvenlik Standartlarından yararlanırken, diğer bir bölümünün daha düşük Sosyal Güvenlik olanaklarına sahip bulunması Sosyal Devlet ve Sosyal Dayanışma kavram­larıyla izah edilemez. 

Bir başka söyleyişle, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununda yapılacak değişiklikler esas itibariyle; Esnaf ve Sanatkarlarımız için son derece yetersiz olan Sosyal Güvenlik Norm ve Standartlarının, tüm Sosyal Güvenlik Kuruluşlarımızı kapsayacak biçimde ortak ve makul bir yaklaşımla yeniden belirlenecek çağdaş düzeylere çıkarılması şeklinde olmalıdır. 

Sosyal Güvenlik Reformu Yasa taslağında Bağ-Kur sigortalıları yönün­den üzerinde durulması gerekli bir diğer nokta da emeklilik yaşı sorunudur. Hali hazırdaki mevzuata göre 25 yıl içerisinde 5000 işgünü prim ödeyen bir SSK sigortalısının 43 yaşında emekli olabildiği eleştirisinden hareketle emeklilik yaşının 60'a çıkarılması, mevcut yanlış ve yetersiz uygulamaya tepki niteliğindedir. Emeklilik için öngörülen 60 yaş sınırının mesleki özel­liklere göre farklaştırılması şarttır. Bugün elli kişinin canını emanet ettiğimiz bir otobüs şoförünün, 60 yaşında bu mesleği sürdürmesi fıziken olanaksızdır. Demircilik, kaynakçılık, kaportacılık vb., gibi daha pek çok meslek dalında 60 yaş sınırı emeklilik için son derece yüksektir. Bu konunun meslek grupları itibariyle tek tek gözden geçirilerek yeniden belirlenmesi uygun olacaktır.

Yasa taslağında Bağ-Kur sigortalılarının ödeyecekleri primlerin aylık miktarları TÜFE ve GSMH artış oranına göre her ay yeniden belirlenirken, emeklilik aylıklarının arttırılmasında yalnızca TÜFE'nin esas alınması da çifte standarttır. Prim artışlarının, yaşlılık aylıklarının artış yöntemlerinden daha farklı ve yüksek ölçütlerle ilgilendirilmesi, nimet-külfet dengesini sigortalılar aleyhine bozucu niteliktedir. 

Tasarıda, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kadınlar için 20, erkekler için 25 tam yıl prim ödeme süresini henüz doldurmamış iştirakçilerin emekliye ayrılabilmeleri için getirilen yeni yaş sınırlamaları da müktesep hakları ihlal edici niteliktedir. Bu düzenleme, müktesep hakları gözeten bir yaklaşımla yeniden ele alınmalı ve yumuşatılmalıdır. 

Yasa taslağında Sosyal Yardım Zammının sabit bir rakama bağlanarak, yıllar içerisinde bu uygulamaya son verilmesi düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Prim karşılığı olmayan bu ödemenin aktüerya dengesini bozduğu bir gerçektir. Bu konuda yapılan düzenleme prensipte uygun görülmekte ancak, sigortalının bu gelir kaybını telafi edici bir çözümün madde metninde ayrıca öngörülmesinin de uygun olacağı düşünülmektedir. 

Tasarıda, başta Bağ-Kur olmak üzere Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının organizasyon ve yönetim sorunlarının çözümüne ilişkin herhangi bir düzenleme de öngörülmemiştir. Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının organiza­syon ve yönetim sorunları küçümsenmemelidir. Yapılan bir araştırmaya göre, 1965-1993 yılları arasında SSK kaynaklarının kötü kullanımı sonucu oluşan gelir kaybı 20 milyar Dolar (8 katrilyon TL) olmuştur. Yalnızca bu rakam bile, Kurum kaynaklarının verimli bir şekilde yönetilmesi gereğini açıklıkla ortaya koymaktadır. 

Özetlemek gerekirse bu tasarı, gerçek anlamda bir Sosyal Güvenlik Reformu değildir. Sosyal güvenlik kuruluşlarının mali sorunlarını rahatlat­ma düzenlemesidir. Bu amacın bu tasarıyla ne ölçüde gerçekleştir­ilebileceği de oldukça kuşkuludur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005