Sovyetler Döneminde Koparılan İslam Fundamentalizmi
Yaygarası
Ebülfez Elçibey
Son yıllarda "Fundamental İslâm" veya "İslam
fundementalizmi ifadesine kitap, gazete, radyo ve
televizyonlarda sık sık rastlıyoruz. Bu kavramları
bilen de bilmeyen de önüne geldiği gibi
kullanıyor. Moskova'nın literatüründe ise daha
menfur bir anlamda kullanılıyordu. Oradaki bir çok
sığ görüşlü 'ideologlar' Stalin devrinden kalma
usulle, önce damgalar hazırlıyor sonra da bu kurşun
damgaları çağdaş ideolojik silahlara
doldurup halkları kurşun yağmuruna tutuyorlardı. Bu
hal kendisini abartılı bir şekilde Afganistan
olaylarında gösterdi. Birden bire Afganistan'a
baskın yapıldı, ancak ideolojik damga hazır değildi.
"İdeologlar bu baskına mutlaka haklı gerekçeler
bulmalıydı?" Kime karşı hücum edip Afganlıları
kırdılar? Gene ideolojinin deposuna şer
cephaneliğine baktılar. Alelacele buldular:
"Basmacılar" Sonra iyice oturttular: "Afgan
Basmacıları". Sovyetlerin müdafa ettiği Afganlar,
savaştığı tarafa doğal olarak "düş-man" diyordu.
Düşman sözünden Moskova damga yaptı: "düşmanı".
"Basmacı" ye "düşman"damgaları kullanışlı bir soyut
anlayış haline gelemedi; her ikisi de ideolojik
hücumlarda bir müddet kullanıldı, ancak çok
başarılı olmadı. Üçüncü ve esaslı damga hazırlandı :
"İslam fıtndamentalistleri". Bakın nasıl değişti:
Düşmanlar, İslam fundamentalistleriydi. Burada
Sovyetik Rus ideolojisi hesapta uyduruk ve ucuz bir
galebe kazandı. Zavallı Sovyet adamları, bakın bu
ideologlar sizi nasıl baştan çıkarmak istiyorlar,
"Basmacı" veya "düşman" dedikte yalnız Afganlara ait
olurdu. Dünyayı yanlarına almak isteyen bu
ideologlara kimse taraf olmuyordu. İslam
Fundamentalistleri Sovyet adamlarının beyninde
düşman sıfatıyle yürüyünce Amerika, İngiltere ve
bazı başka Avrupa devletlerinde, bir yandan da
Hıristiyan taassubu yaratılıyordu. Sovyet ideolojisi
bu yeni damgayı, lazım geldiğinde bütün müslü-man
halklara vurmak için hazırlamıştı. Ancak gene de
tutmadı bu hesap. Çünkü bir isim belası vardı
başlarında Necîbullah diye...
Burada haşiye alındığı için okuyucu bana kızmaz
umanm... Elde değil sözün yeri geldi; "Necibullah"
adı malum, "Necib" ve "Allah" sözlerinin
birleşmesinden oluşmuştur. Sovyet ideologlarının bir
işareti ile "Necibullah" adından "Allah" sözü
çıkarılmıştı. Sadece "Necib"ti artık. Biryerlerden
de şu istihza doğdu : Bir kaç yıl geçtikten sonra
zavallı Necib'e izin verildi ki, kendi adını
söylediğinde "Allah" sözünü de kullanabilsin. ("Necibullah"
diye). Bu öylesine tesadüf değildi. Çoklarınız belki
artık hatırlamıyorsuzdur, Çebrikov SSCB Devlet
Tehlikesizliği Kmitesi (KGB)'nin başkanı olunca onun
yakın bir hısımının damadı "Lit-raturmaya Gazeta"nın
siyasi sorumlusu iken İgor Belyayev aynı gazetede
İslam'a ait makalesinde, İslam dinini
hatırlatabilecek "İslam" "din" "Muhammed" ve bunlar
gibi çağrıştırıcı adların lağvedilmesini talep
ediyordu.
Afganistan'da Necibullah rejimine karşı olanlara
"Basmacı" da, "Düşman" da, "Funda-mentalist" de
dense hiç bir fark yoktur. Amerika ve başka ülkeler
nasılsa dengeler adına onları savunacaktı. Bir de
Sovyet İttifakındaki az malumat sahibi olan kitleler
aklanacak ve kafası karışacaktı. "Fundamentalizmin"
kök saldığı İran'a da bu sözlerle darbe vurmak o
kadar kolay değil. Eğer bunda Sovyet ideologlan
derine gitseler vay Eduard'ın haline (Şe-varnadze).
O zaman Ayetullah Humeyni'nin karşısında günahkâr
medrese çocuğu gibi oturmuştu, şimdi Humeyni'nin
karşısında nasıl duracağını belirginleştirmek için
"görkemli" şarkşünas siyaset canbazı İgor
Balyayev'den bir nice vakit ders alması gerek.
Pakistan'da "Fundamentalist" sözü menfi anlamla
kullanılmaz. O, böyle tatsız şakaları sevmiyor,
cebinde atom bombasına benzer bir şey var...
Türkiye'ye de "Fundamentalist" damgası vurmak
olmaz. Yalnızca buna Türklerin kendileri layıkıyla
cevap verdiklerinden değil, ayrıca nüfuzlu hanım
Teatcher bile Türkiye ziyaretinden sonra 'Guardian'
gazetesine verdiği demeçte katiyetle bildiriyor ki,
"Türkiye'de demokrasi kendine öyle muhkem yer
bulmuştur ki bir daha geri dönüşü olmayacaktır"...
Peki bu "fundamentalist" damgası kimlerin hangi
halkların alnına vurulmalı, ondan nasıl bir düşman
sureti yaratılmalıdır ve niçin? Sana bin rahmet
Üzeyir (Hacıbeyli) Bey! "Bizim adımıza vahşi
diyorlar, sonra da başımızı kesince derler ki,
insanın değil vahşinin başını kestik."
Horozun kendisi değil kuyruğu görünüyor.
Fundamentalist damgası artık Azerbaycanlılara,
Özbeklere, Türkmenler'e, Tatarlara, Taciklere ve
Sovyet ittifakında yaşayan diğer bütün müslümanlar'a
vuruluyor. Kafkas'ta hıristiyan halklara bu damgayı
vurmak mümkün olmadığından, "Kafkas Milliyetçileri"
damgası yeniden piyasaya çıkarıldı. Köhne damga
olduğundan pek etkili olmuyor. Muhakkak ki yenisi
hazırlanıyordun "Ekstremist" (radikal) damgasının da
foyası çıkmaktadır, her önlerine gelene vura vura
gülünç hale getirdiler.
Neyse yine dönelim "Ocakkulu'nun aksak katırına".
Sovyet ittifakının veya Hıristiyanların bu korkulu
düşmanı 'Fundamentalist' kimdir.? Fundamental
'özü!', "temel", 'esas' demektir. Fundamental İslam,
ya da İslam Fundamentalizmi 'temelilham' ya da
"İslam Özüllüğü" anlamındadır. Yani İslam dininin de
özlülerine dayanan dini ve dünyevi bakış.
İslam Dininin Özülleri Hangileridir?
1) Kur'an, 2) Sünnet veya Muhammed peygamberin
hadisleri, 3) Dinin gövdesiUsıdiddin, 4) Dinin
dallan-fimiddin, 5) tema 6) Şeriat, 7) Fıkh a)
Fıkıhm gövdesi, b) Fıkhın dallan, 8) Kelâm.
Bu özülleri bilmek için hangi hazırlıklar
gereklidir? 1) Arap dilini, hususen klasik Arap
dilini, 2) İslam Tarihini, 3) Mantığı, 4) Sufiliği,
5) Arap edebiyatını yüksek seviyede öğrenmek.
Bütün bu gösterilenleri derinden bilmeyen İslam'ın
özlülerini talim edemez. Eski Sovyet ittifakında yer
alan müslüman ülkelerde ise ne böyle bir şans var,
ne de böyle bir okul. Bu şartlarda Özülcü,
Fundamentalist nasıl yetişebilir?
Açıkça tasavvur edilebilsin diye bir sıra bilgiyi
burada saymak zorundayız. Kur'an, Rusya'da Rus
diline bir çok kere tercüme edilmiştir ve yeni
tercümesi üzerinde de Moskova alimleri çalışıyor.
Rus şarkşunaslarının büyüklerinden sayılan
Kraçkovski Çar Nikolay'ın kaynıydı. Kendisi için
altın para basılmıştır. Arabistan'da uzun müddet
Arapların içinde yaşamıştı. Araplar ona 'Arap şeyhi'
diyordu. Klasik Arap dilini derinden benimsemişti.
Ancak Kur'an'ın Rus diline çevirisinde buna rağmen
yüzlerce hata yapmıştı. Kur'an'ın Azerbaycan,
Tatar, Özbek, Türkmen Türkçelerinde, günümüzde
kullanılan çağdaş lehçelerinde her hangi bir
çevirisi yoktur. Yine bu milletlerin yüzde doksan
dokuzu Arap dilini bilmez, Kur'an'ı bilmez öyleyse
nasıl özülcü olabilirler? Kur'an'a onlarca büyük
doğu alimleri tefsir (yorum) yazmış. Hepsi de
Arapça'dır. Sovyet şarkşünasları Kuran'dan onun
kıraat, tefsir ve tecvidinden doğru düzgün başa
çıkamamışlardır. Yıllarca bir iki İslam bilgini
yetiştirmek için çok çaba harcandı. Şarkiyat
fakülteleri, enstitüleri akla karayı seçip
kendilerine birkaç tutarlı Arapşünas hazırlıyorlar.
Peki öyleyse neden kendiliğinden kütlevi çoklukta
isyankâr özülcüler yetişiyor?
Başka bir örnek İslam'ın özüllerinden birisi de
Peygamber'in hadisleridir. Yalnızca IX. yy'da
yaşamış Buharî'nin eserlerinde 7275 hadis
toplanmıştır. Ayrıca yüzlerce hadis var. Bu
şartlarda bu özülleri öğrenipte talim etmek kolay
mıdır?
Bütün dünyada şeriat bilimlerine çok nadir ve büyük
şarkşünaslar belki az çok müdahale edebilirler, ama
Sovyet ittifakında böylesine usulü bilenler ve
öğretecekler var mı? Bunun bırakın kendisini,
tarihini orta düzeyde bilen dahi yoktur.
Bütün eski Sovyet ittifakında bir müte-kellim-kelamcı
mütabassıs gerekse onu 280 milyonluk ahalisinin
içerisinden bulamaz. Kelam islam felsefesidir. Bu
felsefenin dili de başkadır. Bunu her can duymaz.
Örnek : Fatiha suresi 28 sözcükten ibarettir. Bu 28
söze yedi ciltlik tefsir yazılmış, tamamı da
Arapça.
Moskova uşakları, başlan girmeyen yere bedenlerini
perçin ediyorlar. Evet, islam özülcülüğü Sovyet
nemelazımcılarının boş lakırtısı değil ki ahaliyi
ellerinde oynatsınlar!
Ancak iki şeyi biliyoruz ki, Sovyet ittifakında
fanatik Hristiyanlar olduğu kadar fanatik
Müslümanlar da vardır. Onlardan yine rahatsız
olmaya değmez. Onlar bilmeyerek İslam'ın
düşmanlarına yardım ediyor. İslam dinini
ateistlerden daha çok, bu fanatikler ve cahiller
yaralıyor. (Orta çağ müctehitlerinin dediği gibi
"Allah islam dinini cahil müslüman-lardan
korusun!")
Sonuçusu gerçekten, o merkezin bir dizi
siyasetbazları bizim bu dediklerimizi bilmiyorlar
mı? Biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ancak bu
ayının yüz oyunu var, bir armudun başında.
Demokrasinin ışığını görüp özgürlüğün kokusunu
duyan müslümanlar ona doğru can atıyorlar. Merkezin
çirkin güçleri Doğu'da başkaldırmış demokratik
güçleri ezmek, kan göllerinde boğmak için dünkü
düşmanlarını kendilerinin dediği gibi "emperyalizmin
ve istismarın çirkin kalelerinde" "hac
yürüyüşlerine katmak için" çabalıyorlar. Avrupa'da
ise demokrasi adı altında gizlenmiş iki yüzlü bir
siyaset dolaşmaktadır.
Moskova siyasetçileri, İslam özlülerinin mahiyetini
ya anlamıyor ya da anlamak istermyorlar. Bunlar
sözkonusu ideolojinin varisleridir ki, düne kadar
mescidleri, kiliseleri, sinagogları dağıtıp harabeye
çeviriyorlardı. Dahiie-ri mahvettirip, onlara
heykeller yaptıran, hakimlere gece gündüz methiye
söyleyip, öldükten sonra onların evlatlarını
akrabalarını hapishanelere attıran, bu amansız
cellat ideolojisinden daha çok zulüm ve haksızlık
görecekler.
Bizim ve Azerbaycan Halk Cephesi'nin İslam dinine ve
İslam özülcülüğüne bakışı nasıldır? AHC bütün
dinlere hürmetle (saygıyla) yaklaşıyor. O, her
türlü dini ayrımcılığa (ayrıseçkiliğe) karşıdır,
hususen de İslam dininde ayrımcılığa karşıdır.
Bunun aleyhindedir. AHC'nin tüzüğünde esasen dinine
bağlı olmaksızın bütün Azerbaycan vatandaşları AHC
nin üyesi olabilirler.
AHC, vatandaşların dini inançlanna saygıyla
yaklaşıyor ve onların dini müesseselerinin
yaratılması için her türlü yardımı kendisine borç
biliyor. Bununla birlikte, biz İslam medeniyetinin
varisleriyiz. Bu medeniyet yalnızca Müslümanların
değil, dünya halklarının en zengin medeniyeti ve
hazinesidir. Bu medeniyetin yaratıcılarından ve
varislerinden biri olduğuna göre Azerbaycan
Türkleri'nin de bütün dünyada bundan gurur duymaya
hakları vardır.
İslam dini, sıradan bir din değil, bilimi, ahlakı,
siyaseti, hukukun mantığı ve felsefeyi özünde
(kendisinde) çağdaşlaştıran büyük bir kurumdur.
Dünya halkları bu kurumdan ne kadar çok istifade
ederse o kadar hayır görür.
Ancak biz asıl İslam özülcülüğünii hiç de menfi bir
anlayış gibi kabul etmiyoruz. İslam özüllerini
öğrenmek ve öğretmek beşeriyete çok büyük hayırlar
verir. Adem ve Nuh, Müslümanların ve Yahudilerin
peygamber kabul ettiği Musa, Hıristiyanların
peygamberi İsa, Müslümanların peygamberi Muhammed
İslam özülcülüğüne esasen en büyük peygamberler
olarak taktim edilirse, Tevrat, Zebur ve İncil de
Kur'anla birlikte Allah tarafından gönderilmiş
kitaplar olarak insanlara öğretilirse, bunun mantığı
manası kardeşliğe, birliğe çağından başka nedir?
"Siz hakkın yolundan çıkarsanız Allah sizin
içinizden en kötüsünü size hakim kılar" hadisini
Moskova ideologları iyi bilseydi bu günlere
gelmezlefdi.
|