Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye Ekonomisi, Sorunları Çözüm Önerileri 

Hemen hemen hiçbir ekonomik gücü yokken, Kurtuluş savaşlarında onuru, istiklali ve istikbali için bütün imkanlarını seferber eden Türkiye 75 yıllık Cumhuriyet tarihinde imkansızı başarıp, bugün Dünya'nın gelişmiş ülkeleriyle ekonomik olarak yarışır hale gel­miştir.

Sermaye ve bilgi birikimi olmadan bü­yük Atatürk'ün önderliğinde Devletin sanayiye adımıyla üretim hamlesine başlayan Türkiye 1950'li yıllardan sonra özel sektörün gelişmesine önem vermiştir. 

Türk sanayii binbir güçlükle boğuşarak öncelikle ithal ikamesi üretimi başarmıştır. Anılan yıllarda ve ilerisinde Karma ekonomik model içinde; bir taraftan, Devlet sanayinden hizmete kadar her türlü faaliyet kolunda bü­yürken diğer taraftan özel teşebbüs atılımcı gü­cüyle ülkenin ekonomik kalkınmasına ağırlığı­nı koyuyordu. 

Bu süreç 1970'li yılların son çeyreğine kadar kendine yetme gayreti içinde devam et­ti. Ancak; teknolojiden, makine, yedek parça, hammadde ithalatlarında döviz ihtiyacını sadece dış yardımlar, dış borçlar, işçi dövizleri bazı tarımsal maddelerin ihracıyla karşılayamayan Türkiye anılan dönemde ciddi bir döviz darboğazına girdi.

1980'li yıllardan itibaren ihracat seferberliğine başlayıp, Dünya'ya açılmakta büyük başarı sergileyen özel sektörün elde ettiği olumlu gelişmeler sayesinde ülke döviz darboğazını aşarak yeniden hızlı büyüme sürecine girdi.

Bu durum yabancı yatırımcılara da Türkiye'nin kapılarını açmış, yeni geliştirilen ekonomik modellerle yüklü miktarda dış kaynağın ülke ekonomisine girişini sağlamıştır. Bu kaynakların büyük bir bölümü borç şeklinde olup Telekominikasyondan otoyollara, turizmde kanalizasyona kadar altyapı yatırımlarında kullanılmıştır. 

Bu güzel gelişmeler kısa bir zaman Sonra yerini siyasi istikrarsızlıklar, güçsüz hükümet modelleri, başarısız devlet yönetimi, gün geçtikçe hakimiyeti artan bürokrasiye bıraktı. Özellikle 1985' den itibaren ekonomik ağırlığını her geçen gün artırma gayreti içine olan müteşebbis gücüne rağmen; gün geçtikçe artan Devlet borçları, 1978'lerden itibaren %80-10Q'ler arasında gezen enflasyon, politik yönetimlerin ve verimsizliğin esir aldığı Kamu iktisadi kuruluşları, zamanında kaynakla Devlet tarafından verimsizce kullanıldığı içi çöken sosyal güvenlik kuruluşlarının devletçe finansman mükellefiyeti, seçimlerde oy almaya yönelik popülist ekonomik politikalar, toplumun her kesimine yansıtılan sübvansiyonla Türkiye ekonomisinin gelişmesine adeta sekte vurdu. 

Becerilemeyen vergi reformları ile bir taraftan Devlet gelirlerinde olumlu gelişme sağlanamazken diğer taraftan ekonomini önünü tıkayan bu vergicilik uygulamalar Uzakdoğu ve Rusya krizleriyle de birleşince son iki yılda ciddi sıkıntılarla karşılaşılması sonucunu doğurdu

Yıllardan beri %6-8 arasında büyüyen ekonomi geçen yıldan itibaren küçülmeye başladı. Bu olumsuz ge­lişmelerin yerini tekrar ekonomik gelişmeye bırakması için reçete bellidir ve Türkiye'nin si­yasal, sosyal ve ekonomik olarak yolunun açıl­ması için şu hususların yerine getirilmesi şarttır: 

1-      Siyasi istikrar muhakkak sağlanmalıdır.
2-      Vatandaşın devlete güveni kazanıl­malıdır.
3-      Devlet ekonomiden süratle çıkmalı­dır. Bunun için de senelerdir başarılmayan özelleştirme en kısa sürede halledilmelidir.
4-      Rekabetçi serbest piyasa ekonomik modelini benimseyerek Global ekonomiyle bütünleşmek isteyen Türkiye bunun önünü açmak için gerekli hukuki altyapıyı süratle ta­mamlamak zorundadır.
5-      Ülkeyi yönetenler artık popülist poli­tikaları terk etmek zorunda olup, tarımda ve diğer konularda sübvansiyonları kaldırıp, ger­çekçi politikalar uygulamak zorundadırlar. Yi­ne popülist uygulamalarla Devlet kadrolarını politika arenası haline getirip ülkenin trilyon­larının boşa akıtılması önlenmeli, Devlet Ürete­ceği hizmetler için gereği kadar insan çalıştırıp, bunlara insanca yaşayacak ücreti vermelidir.
6-      Ekonomiden çıkan devlet hakiki fonksiyonları olan; vatandaşının hakkını, hukukunu koruyan, ülkenin içte ve dışta, güvenliğini sağlayan, bunlara paralel olarak sağlık ve eğitimde ciddi hizmetler veren bir hüviyete büründürülmelidir.
7-      Bürokrasi gerekli seviyelere düşürülmelidir.
8-      Vergide mükellef tabanını geni enflasyon muhasebesi sistemi getirilerek devlet gelirlerinin arttırılması sağlanmalı, de ekonominin önü engelci vergi yasaları; kanmamalıdır.
9-      Sanayinin ve ihracatın gelişme sağlayan kararların alınması kıskanılmamalıdır.
10-   Yabancı sermayenin önü açılmalı
11-   Yap işlet ve benzeri değişik modeller uygulayarak devlet kaynak harcamadan altyapı yatırımları için Yabancı Kaynakları ülkeye çekmelidir
12-   Gelir dağılımında adalet sağlanmalıdır.
 

           Bu oniki maddenin altında Devle yeniden yapılandırılması yatmaktadır. Ayrıca ülkenin yönetim modeli de yer den gözden geçirilmeli, Başkanlık veya YG Başkanlık yönündeki idari organizasyonlar samimi olarak tartışılmalıdır.

Türkiye çok güçlü potansiyellere sahi, yani unu, yağı şekeri olan bir ülkedir. Bütün mesele bu potansiyeli sağlıklı şekilde hareketa geçirecek yani helvayı yapacak kadroları! yönetime gelmesini beklemektedir. 

Kaynak: Atalay Şahinoğlu

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005