Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Uluslar arası ve Küresel Terörizm 

Uluslararası terörizm genellikle iki veya daha fazla ülkenin vatandaş­ları tarafından işlenen eylemleri içerir. Uluslararası terörizm eğer; 1. Ya­bancılara veya yabancılara ait hedeflere yöneltilirse, 2. Hükümetler veya bir devletten fazla devletin beslediği, desteklediği unsurlarca yapılırsa, 3. Bir yabancı hükümetin veya milletlerarası örgütlerin siyasetlerini etkile­mek için yapılırsa gerçekleşmiş olur. 

Modern zamanların savaşı olarak adlandırılan uluslara/ası terörizm dehşet, terör yaratarak kabul edilmiş milletlerarası diplomasi, savaş kural­ları ve usulleri dışında sonuçlar almak ister. 

Günümüzde, çoğu zaman terör eylemleri, uluslararası niteliğinin bir sonucu olarak, genelde, icra edildiği ülkeden başka bir ülkede planlan­makta ve eylemlere değişik ülkelerden insanların karıştığına, hatta çeşitli terör örgütlerinin birbirleriyle işbölümü ve ittifak içerisine girdiklerine tanık olunmaktadır. 

Yerküreyi adeta bir köye dönüştüren küreselleşme ve gelişen tekno­loji, teröre küresel nitelendirmesini kazandıran korkunç bir boyut eklemistir. 11 Eylül ve sonrası uluslararası terör saldırılan artık küresel terör veya hiper terör olarak adlandırılmaktadır. 

Terörizm, günümüzde, büyük malî kaynakları gerektiren, uluslarara­sı bağlantıları içeren, ticarî bir faaliyet koluna dönüşmüş gözükmektedir. Bu dönüşüm, yeni bazı terörizm tiplemelerini de beraberinde getirmiştir. Narko-Terörizm, kimyasal ve biyolojik unsurlar üzerinden yapılan terör ve siber terörü bu çerçevede belirtmek mümkündür. 

Terörün Finansmanının Önlenmesi 

Terörün mali kaynakları kurutulmadan bu alandaki mücadelede me­safe alınmasının mümkün olmadığı, artık tüm uzmanların ortak kanaati halini almıştır. Uluslararası toplum, nasıl örgütlü suçlarla mücadele ala­nında karapara aklamanın önlenmesi ve cezalandırılmasını temel bir stra­teji olarak görüyorsa, aynı görüş terörle savaş açısından terörün finans­manı için de geçerlidir.

11 Eylül saldırılarının ardından, kara para aklama ve terörün finans­manıyla mücadele birlikte anılır olmuştur. Terör örgütleri de tıpkı mafya­lar gibi, faaliyetlerini finanse edecek fonları sağlayacak suç gelirlerini özel­likle uluslararası malî dolaşımlar içinde aklamaktadırlar. Bu noktada kara para aklamanın önlenmesi ve cezalandırılması, terörün finansmanının engellenmesine de yaramaktadır. Ancak terör örgütlerinin bir kısım gelir­leri yasal ticarî faaliyetlerin gelirleri ile yardım kampanyalarında sağlanan paralara ya da bireysel bağışlara dayanmaktadır. Kaynağı meşru, dolayı­sıyla kara para olarak nitelendirilemeyecek sözkonusu gelirler, gizli dola­şımlara sokularak silah satın almaları ya da eylemcilerin maaşını verme gibi amaçlarla, örgüt hücrelerine tahsis edilmektedir.Görüldüğü gibi, bu­rada aklamanın tam tersi bir işlem söz konusu olup, yabancı literatürde "tersine aklama" ya da "temiz parayı kirletme" işleminden bahsedilmek­tedir. Dolayısıyla, karapara aklamada gelirin nereden geldiği, terörün fi­nansmanında ise gelirin nereye gittiği soruşturulmaktadır. 

Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve ülkemiz tarafından 10 Ocak 2002' 4738 sayılı yasa ile onaylanan 9 Aralık 1999 tarihli "Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme"; terör eylemle­rini finanse etmeye yönelik fiilleri ayrı bir suç olarak, öngörerek, terörün finansmanında kullanıldığından şüphelenilen malvarlığı üzerine tedbir konulmasına ilişkin hükümler getirmiştir. Sözleşmenin 18 inci maddesi ile terörün finansmanını engellemeye yönelik olarak banka gizliliği ilkesi sınırlandırılmış, bankalar ve finansal kuruluşlara kimlik tespiti, olağandışı ve şüpheli işlem bildirimlerini yapma yükümlülüğü getirilmiştir.

11 Eylül saldırılarının ardından 29-30 Ekim 2001'de Waşington'da top­lanan Uluslararası Mali Eylem Gücü (FATF) kara para aklama ile müca­dele görevini terörizmin finansmanına da genişletmiş ve bu alanda 8 özel tavsiye kararı almıştır. 

FATF'in sekiz tavsiyesi başlıklar halinde şöyle sıralanabilir: Birleşmiş Milletler Belgelerinin onaylanması ve yürürlüğe konması; Terörizmin, terörist eylemlerin ve terör örgütlerinin finansmanının suç haline getirilmesi;Terörist malvarlıklarının dondurulması ve müsaderesi;Terörizmle ügüı şüpheli işlemlerin bildirimi;Uluslar arası iş birliği; Alternatif havale yöntemleri; Elektronik transfer; Kar amacı gütmeyen kuruluşların terö­rün finansmanı amacıyla kullanılmaısının önlenmesi konusunda alınması gereken önlemler. 

ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR BELASI 

Çağdaş dünyada Türkiye kadar çok yönlü bir terör saldırısına maruz kalmış başka bir toplum bulmak kolay değildir.

İlk olarak dış terör bağlamında ASALA terörü pek çok dış temsilcimi­zin canını almıştır. 

İç terör bağlamında 70'li yıllardan 1980 yılına kadar sağ ve sol çatış­ması şeklinde bir terör dalgasında pek çok vatan evladı kaybedilmiştir. 

1980 yılı sonrasında bir de dış destekli bölücü terörle tanışmıştır. Bu son terör dalgasında Türkiye, 30 bin insanını kaybederek ve 5 bin evlâdını şehit vererek terör acısını en derin şekilde yaşamış ve bu alanda zor bir mücadeleyi vermiş bir ülkedir. 

Son olarak 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştiri­len kanlı eylemler uluslararası terörün küresel kisvesiyle Ülkemizi de he­def aldığını ortaya koymaktadır. 

Türkiye'nin daha önce küresel teröre hedef olan ülkelerin deneyimle­rinden, insanlığın da Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki büyük tecrübe birikiminden yararlanacağı çok şey vardır. 

TERÖRLE MÜCADELE YÖNTEMİ 

Demokratik ortamın terörist eylemlerle yok edilmesinin mümkün ol­madığı açıktır. Bu nedenle, terörün en önemli hedefi Devleti sert tedbirler almaya zorlamaktır. Çünkü, özgürlükleri kısıtlanmış bir potansiyeli terö­rist amaçlar için kullanabilmek terörizm için önemli bir aşamadır. 

Teröristler, adî suçlulardan farklı olarak kendilerini suşlu görmezler, dirençleri daha fazla ve motivasyonları daha güçlüdür. Dolayısıyla terörle mücadele hem hukuk yönünden, hem de güvenlik birimleri bakımından özel bir ihtisas alanıdır. 

Hukuk, kolluk için bağlayıcıdır. Terörist için bir şey ifade etmez. Baş­ka bir deyişle mücadele eden taraflardan biri kayıtlı, sınırlı ve denetim altında olmak durumundadır, diğeri ise hiçbir kayıt ve kuralla bağlı değil­dir. Bu durum, en azından ilk anda kolluk için bir dezavantaj teşkil edebi­lir ve kolluğu hukuku şu veya bu şekilde delme düşüncesine itebilir. Bununla beraber, uzun vadede hukuka bağlılığı, güvenlik güçlerini asıl güçlü kılan şey olacaktır.

Terörün sihirli değnekle birden çözümü hiçbir yerde yoktur. Ancak, terörizmin kucağına düşmemek için demokrasinin tepkileri demokrasinin dayandığı ilkelere sadık olmalıdır. Terörizm ancak halk iradesi ile mağlup edilebilir. Böyle bir iradeyi vatandaşlar kurdukları demokrasi ümitlerine uygun işlediği zaman ortaya koyarlar. 

Unutulmamalıdır ki, bu mücadelede, düşmanın adresi, üniforması ve bayrağı yoktur.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005