Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılanması 

Nahit Menteşe 

Giriş 

Toplumumuzun sür'atle katetmekte ol­duğu aşamalar yerel yönetimlerimiz için yeni yaklaşımlar gerektirmektedir. Bu yaklaşımlar­da temel esas, yerel demokrasiye ve güçlü ye­rel yönetim anlayışına ağırlık verilmesidir. Zi­ra, 2000'li yılların eşiğinde bulunan, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğini gerçekleştirmiş ve gelecekte de bu birlik ile bütünleşmeyi kendi­ne şiar edinmiş olan Türk toplumu için başka beklentiler düşünülemez. Şunu demek istiyo­ruz;

- Artık Türk toplumu demokratik hayat tarzının faziletlerini çok iyi kavramıştır ve bu­nun bir sonucu olarak kendisinden soyutlan­mamış, kendisi için varolduğuna, kendisine karşı sorumlu bulunduğuna inandığı katılımcı bir kamu yönetim yapısı beklemektedir.

- Diğer taraftan, bu kamu yönetim yapı­sının; gerçekten kendisine en iyi yararı sağla­masının, en az kaynakla en nitelikli ve en sür'atli hizmeti sunmasının beklentisi içinde­dir. 

Yeniden Düzenleme Yapılması Zorunluluğu  

Genelde 

Bu iki unsur üzerine ciddiyetle eğildiği­mizde şu tablo ile karşılaşmaktayız. İhtiyaç, sadece yerel yönetimlerimizle sınırlı kalma­mış, taşra düzeyinde halka hizmet sunan mer­kezin taşra kuruluşları ile yerel yönetim ke­simlerinin topluca ele alınmasını gerektiren bir boyut kazanmıştır. Zira, itiraf etmeliyiz ki, her iki kesim de halkın kendilerinden bekle­nenleri karşılamaktan uzak konumdadırlar. 

Yerel Yönetimlerde 

Bilindiği gibi, diğer yönetim yapımız gi­bi, yerel yönetim yapımız da yurdumuza Os­manlının ithal yolu ile soktuğu bir yapıdır. An­cak, il ve ilçe yönetim birimlerinde olduğu gi­bi, kendilerine hizmet götüren yerel halka hiç de yabancı gelmemişlerdir. Fakat, doğduğu yerde sistemin oluşumunda temelde özgürlük­çü, çoğulcu ve sivil bir anlayış hakim olduğu halde, buraya aktarılınca daha Osmanlıdan başlayarak, bizim merkeziyetçi-bürokratik yö­netimimizin sultasından kendilerini kurtara-mamışlardır. "Vesayet" denen bir müessese ile çoğu işlemlerini merkezin ve mülki amirlerin tasdik şartına tabi tutarak kendilerini adeta bo­ğacak hale getirmişiz. Bu merkeziyetçi-bürok­ratik olgu, Köy ve Belediye kanunlannın çıka-nlmasında gösterilen iyiniyetlere rağmen, Cumhuriyet döneminde de kendini göstermiş­tir. Hatta, 1913 yılında yürürlüğe konmuş bu­lunan 11 Özel İdaresi Kanunu ademi merkezi­yetçi anlayış itibariyle çok daha ileri bir aşa­mada iken, zamanla bir çok görevleri fiiliyatta Bakanlıklara aktarılarak kanun bu gün adeta kuşa benzetilmiştir. Bazı çevrelerce, eğer ken­dilerini daha fazla yetkilendirirsek, daha fazla görevlerle donatırsak, yönetimde bütünlük ze­delenir gibi bazı tezler ileri sürülmektedir ki, bu, merkezdeki "her şeyi ben bilirim" sakat anlayışının bir tezahürüdür ve tasvip edilmesi mümkün değildir. Bu düşünce iledir ki 1984 yılında getirilmiş olan büyükşehir belediyesi modeli ile, belediyelerin imar gibi son derece önemli bir alanda yetkilerinin aktarılması, da­ha önceden başlayarak belediye ve il özel ida­resi gelirlerinde eskiye oranla büyük artışların sağlanması, kimi belediye görevlilerinin (imar işleri ile ilgili personelde olduğu gibi) atama­larında merkezin vesayet yetkisinin kaldırıl­ması yollarına gidilmiştir. 

Tepeden İnmeci Anlayış 

Burada yeri gelmişken bir kanaatimizi belirtmeden geçemeyeceğiz. Ülkemizde yerel yönetim olgusu, başından beri yukarıdan aşa­ğıya doğru yaklaşımlarla oluşturulmaya çalışıl­mıştır. Yerel halkla bütünleşme ve böyle bir bütünlük içinde yerel yönetim olgusuna işler­lik kazandınlması yönünde herhangi bir ciddi gayret olmamıştır. Halbuki gerçek ve kalıcı demokrasi uç noktalarda da canlı tutulursa, yani il, belediye ve köy düzeyinde de herhan­gi bir kısıntıya maruz kalmadan halkın kendi kendisini yönetmesine imkan verilirse hayati­yet kazanır. Halbuki biz insanımıza bugünkü siyasal sistemimizde parlementomuzun ve bu­na bağlı olarak da hükümetlerin oluşmasında ve uzaklaştırılmasında, yani ülke genelinde yönetimde sınırsız hak tanımışız, fakat aynı in­sanlara, aynı seçmene, kendi yerel yönetimini icrada, kendi yöresine ilişkin kararları serbest­çe alabilmede yetki ve sorumluluk vermede hep cimri davranmışız. Bu, yerel yönetimleri­mize karşı en azından bir ihmal ise, bir vur­dumduymazlık ise sür'atle bunun farkına var­mamız, politikacısı ile bürokratı ile bu merke­zi sulta anlayışından vazgeçmemiz gerekir. 

Bu, eğer halka güvensizlikten kaynak­lanıyorsa, gerçek demokrasilerde halkına gü­ven, temel ve en başta gelen ilkedir. Bunun aksinin telaffuz edilmesi dahi mümkün olma­malıdır. Artık, yerel nitelik arzeden bütün hiz­metlerin ve yerel sorunların çözümünü, çok dar bir vesayet anlayışı içinde, halkın karanna ve denetimine bırakma zamanı çoktan gelmiş­tir. Tabiatıyle, buna paralel olarak yerel yöne­timlerimizin kaynaklarının da artınlması kaçı­nılmazdır. 

Nasıl Bir Yerel Yönetim? 

Bazı çevrelerde genelde kamouyuna pek yansımayan yerel yönetimlerce yerel hal­ka hizmet götürülürken siyasi çıkarların ger­çek ihtiyaçların önüne geçeceği, aslında kıt olan  kaynakların  gerçek  ihtiyaçlardan  çok gösterişe dayalı işlere yöneleceği, böylece par­tizanlık ve kaynak savurganlığına gidilebilece­ği gibi endişelerden söz edilmektedir. Bu ka-naatlar, yerel nitelikli birçok hizmetin ya doğ­rudan doğruya merkezden ya da merkezin bü­rokratik taşra kuruluşları tarafından halka gö­türülmesine bir çeşit dayanak olarak kullanıl­maktadır. Bu, az önce değindiğimiz gibi, bu yönetimlere güvensizliğin ta kendisidir. Hal­buki biz gerçeğin bunun tam tersi olduğunu düşünmekteyiz ve demekteyiz ki, yerel de­mokrasinin ve şeffaflığın bütün unsurları ile cari olduğu bir yerel yönetim biriminde kay­nakların daha isabetli ve akılcı amaçlar için kullanılması şansları çok daha fazladır. Zira, yöre halkı kendi kaynaklarını kendi seçtiği meclisler ve yöneticiler karşısında çok daha bilinçli, dikkatli ve özenle denetleme şansına sahiptir. Bunun zaman zaman kulağa gelen, hatta bazı hallerde gerçekliği saptanan bazı is­tisnaları genel kuralı bozamaz. Kaldı ki bunlar da geçicidir. Zamanla yerel halkın yerel sorun­lar üzerinde bilinçlenme düzeyi arttıkça bun-lar da ortadan kalkacak, yerel yönetim kadro­ları kendilerini daha dikkatli davranmaya mec­bur hissedeceklerdir. Bu bilinçlenme aynı za­manda hizmetlere giderek sür'at ve etkinlik de sağlayacaktır. Bunun için, yerel yönetimlerin vakit geçirilmeden gerek yetki - görev ve ge­rekse kaynak bakımından güçlendirilmeleri, merkezin üzerlerindeki sultasının asgari düze­ye indirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. 

Şu hususun hiç bir zaman hatırdan çıka­rılmaması gerekir. Demokratik anlayış ve dav­ranışların yukarıdan aşağıya gayretlerle yerleş­tirilmesi mümkün değildir. Bunlar halk tarafın­dan bizzat uygulanarak, denenerek öğrenilir. Bunun da yeri, yurdumuzda uç noktalarda yeralan yerel yönetimlerimizdir. Kısacası, il özel idareleri,, belediyeler ve köylerimiz, halkımızın demokrasi yolunda bilinçlenmesinde bir çeşit okuldur, staj yerleridir. Meseleyi aynı zamanda bu açıdan da ele almak gerekir. 

İdari Vesayet 

Fakat, bu, yerel yönetimlerimizin büs bütün başıboş olmaları gerektiğini düşündü-ğümüz şeklinde algılanmamalıdır. Her şeyden önce ülkemiz üniter bir devlet yapısına sahip­tir. Bu nedenle, ülke yönetiminde birlik ve bü­tünlüğün sağlanması, milli plan bütünlüğü ve ana hizmetlerde ilke ve standartların ülke dü­zeyinde uygulanması açısından, merkezi yö­netimin yerel yönetimler üzerinde bazı yetki­lere sahip olmasının kaçınılmazlığı ortadadır. Ancak, bu yetkiler az önce de değindiğimiz gibi,   yerel  yönetimlerin  özerkliklerini   ihlal edici, hizmet ve icraatlarına engeller getirici nitelikte olmamalıdır, diye düşünmekteyiz. Bu nedenle, bu yönetimler üzerinde halen uygu­lanmakta olan idari vesayet, yani bir kısım ka­rarlarının bakanlıklarca ve vali ve kaymakam-larca yürürlükten önce tasdike tabi tutulması, iptal edilmesi ve kendilerine önceden müsaa­de verilmesi gibi kısıtlayacı uygulamalar, sa­dece yukarıda belirtilen milli plan bütünlüğü, ülke  düzeyinde  ana  konularda  belirlenmiş olan ilke ve standartlara uyumun sağlanması çerçevesinde tutulmalıdır. 

Denetim

Merkezi yönetimin ve bunun taşradaki ajanları konumundaki vali ve kaymakamların yerel yönetimler üzerinde hiç denetleme yet­kisi olmayacak mıdır? Elbette olacaktır. Kamu­nun trilyonlarca liralık kaynaklarını kullanan bu yönetimler üzerinde devletin denetim yet­kisinin olmaması düşünülemez. Ancak, dene­timde "yerindelik denetimi" denen bir kural vadır. Merkezi yönetimin, yerel yönetimler üzerindeki, keyfi, sınırları belli olmayan ve ye­rel özerklik anlayışı ile bağdaşmayan bu ye­rindelik denetimine yer olmaması gerekir. Bu­nun dışında, merkezi yönetim, yerel yönetim­lerin işlemlerinin ve eylemlerinin kanunlara uygun olup olmadığını inceleyebilmek ve ka­nunlara aykırı durumlar, uygunsuzluklar sap­tanırsa bu konularda yargı mercilerini hareke­te geçirebilmelidir. "Hukuka uygunluk deneti­mi" dediğimiz bu denetim şekli yalnız Türki­ye'de değil, az veya çok her ülkede vardır. Ül­kemizin taraf olduğu "Avrupa Yerel Yönetim­ler Özerlik Şartı" da bu tür denetime cevaz vermektedir. Tabiatıyle, yerel yönetimlerimiz de herkes gibi ülkenin kanunlarına uyacaklar­dır. 

İlçe Özel İdaresi 

Bilindiği gibi, ülkemizde, 6'ncı 5 Yıllık Kalkınma Planı'na, mevcutlara ek olarak, ilçe düzeyinde de "İlçe Özel İdaresi" adıyla bir ye­rel yönetim biriminin kurulacağı hususunda 1067 sayılı bir ilke kararı konmuştur. Bununla, ilçe sınırları içinde kırsal alana yönelik ve ilçe köylerinin kendi kaynakları ile gerçekleştire­medikleri ya da bunların bir kaçını birden ilgi­lendiren yerel nitelikli hizmetlerin bu ilçe ye­rel yönetimleri aracılığı ile gerçekleştirilmesi düşünülmüş, ancak konu kalkınma planımıza girmiş olmakla birlikte ilgili çevrelerde henüz tartışma safhasını da aşamamıştır. 

Bu yeni düşüncenin gerçekleşmesi ha­linde, tabiatıyle, İl Özel İdarelerinin yapı ve fonksiyonlarında da değişikliğe gidilmesi kaçı­nılmaz olacaktır. Böylece, bugünkü il genel meclisi'ne benzer şekilde, örneğin ilçe genel meclisi, bu günkü il daimi encümeni'ne ben­zer şekilde İlçe Daimi Encümeni gibi halk ira­desine dayalı yeni demokratik yerel yönetim organlan ortaya çıkacaktır ki, bunun demokra­tik hayatımızı daha da renklendireceğini san­maktayız. 

Yerel Yönetimlere Bağlı İşletme ve Diğer Teşebbüsler 

Yerel yönetimler, kendilerine kanunlar­la verilen bir kısım ekonomik ve ticari hizmet­leri, kuracakları işletmeler ve diğer teşebbüs­ler (kurum, döner sermaye, şirket, fon gibi) aracılığı ile yerine getirme imkanına da sahip­tirler. Şehiriçi ulaştırma, su ve havagazı dağıtı­mı gibi hizmetler bunlardan başlıcalandır. Biz yerel yönetimlerimizin, yöre halkının yararına yönelik bu tür kuruluşları canlandırmalannı, hatta liberal ekonomik anlayışımıza uygun olarak tercihan özel sektörle işbirliği yoluna gitmelerini yararlı görmekteyiz. Ancak bunla­rın kuruluş ve işleyişini düzenleyen yasalar yetersiz ve dağınıktır. Sınırları belli değildir. Bir ^ çeşit takdire bırakılmıştır. ASKİ, İSKİ, İETT ve EGO'da olduğu gibi bir kısmı özel kanunla kurulmuştur. Bir kısmı Belediye Kanununa (madde 19) ve Belediye Bütçe ve Muhasebe Usulü Tüzüğüne (madde 89 ve müteakip) da­yanılarak belediye meclisi kararıyla kurulmak­tadır. Diğer bir kısmı ise Türk Ticaret Kanu-nu'na bağlı şirket niteliğindedir.

Bu dağınıklık ve yetersizliğe son veril­mesi amacıyla, yerel yönetimlerin hangi faali­yetleri için hangi türde teşebbüsler kurabile­cekleri ile bunların kuruluş şekilleri, organlan, bütçeleri, alım-satım, muhasebe ve denetim usullerini kapsayacak şekilde bir kanunun yü­rürlüğe konması artık kaçınılmaz hale gelmiş­tir.

Sonuç 

Buraya kadar yapmaya gayret ettiğimiz açıklamaları özetlemek gerekirse; 

-   Yerel yönetimlerimizin yetkilerinin, görevlerinin ve kaynaklarının, yüklendikleri hizmetlerle orantılı olarak artırılması artık ka­çınılmazdır. Sadece il özel idaresini belediyeyi ve köyü ilgilendiren ve bunların altından kal­kabileceği çapta olan yerel nitelikli tüm hiz­metler, kaynakları ile birlikte yerel yönetimle­rimize devredilmeli ve yerel organlardaki ka­rar aşamasından sonuçlanmasına kadar yerel halkın yakınında ve denetiminde gerçekleş­melerine imkan sağlanmalıdır.

-  Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki tasdik ve önceden izin verme gibi vesayet yetkileri çok istisnai hallere indirilme­lidir. Merkezi yönetim, yerel yönetimlerin uy­gulamalarını sadece hukuka uygunluk açısın­dan denetleyebilmelidir. (kanunilik denetimi-hukuka uygunluk denetimi) ve denetleme so­nuçları yargı mercilerince nihai karara bağlan­malıdır.

-  Ülkemizin de taraf olduğu "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" yerel yöne tirrtfözerklik anlayışında esas kriterleri oluştur-malıdır. 

-  Yerel yönetim birliklerinin kurulması özendirilmeli ve yerel yönetimlerin kuracakla­rı işletme ve diğer teşebbüsler dağınıklıktan kurtarılarak, belirli bir yasal düzenlemeye ka­vuşturulmalıdır.

- Yerel yönetimlerin hizmetiçi eğitim ça­lışmaları merkezi yönetimce desteklenmelidir. Hatta bu konuda yerel yönetimler için nitelikli elemanlar yetiştirecek bir eğitim müessesesi faaliyete geçirilmelidir, diye düşünmekteyiz.

-  Yerel yönetimlerimizin çalışmalarında şeffaflık esas olmalıdır. Örneğin, halen kanun­larında yeri olduğu halde gerektiği gibi uygu­lanmadığı anlaşılan meclis kararlarının (İl Ge­nel Meclisi, Belediye Meclisi) halka duyurul­masına daha fazla önem verilmelidir. Hatta meclis tutanaklannın yayınlanması, ihalelerin ilgili olsun olmasın isteyenlere açık olması, meclisin gerekli gördüğü konularda halk oyu­na başvurabilmesi isabetli olur.

- Mahalle muhtarlığına önem verilmeli ve buralar, güçlendirilerek, halk ufak çapta iş­lerinde belediyelere, karakollara ve diğer mer­cilere gitmekten kurtarılmaldır. 

Kısaca özetlemek gerekirse, yerel hal­kın mahalli ve müşterek ihtiyaçlarının karşı­lanmasında temel kuruluşlar olan yerel yöne­timlerimiz toplumumuzun bir aynası, demok­rasimizin alt yapısını tamamlayan önemli bir unsurdur. Hizmetin, mahalli düzeyde halk ta­rafından seçilen mahalli parlamento niteliğin­deki organların karar ve denetimleri aracılığı ile halka intikal ettirilmesiyle, bir taraftan de­mokratik prensiplerin bu düzeyde işlemesine fırsat verilmekte, diğer taraftan da halkın hiz­mete ilgisi artmakta, halk hizmete daha çok sahip çıkmakta, kaynaklar daha gerçek ihti­yaçlara yönelebilmektedir. Bu düşünceden ha­reketle, İçişleri Bakanlığında, Üniter nitelikli devlet teşkilatı yapımıza ve milli plan bütünlü­ğümüze halel getirmeden, halen merkezi ida­renin  uhdesindeki  mahalli  karakter taşıyan hizmetlerin mahalli idarelere devrine ağırlık verecek,  merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki denetimini azaltacak ve yerinden yönetim ilke ve güvencelerini güçlendirecek nitelikte çalışmalar sürdürülmekte olup,  bu kapsamda yeni îl Özel İdare Kanunu, Beledi­ye Kanunu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Köy Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanunu Taslakları hazırlıkları son aşamaya getirilmek üzeredir. Zira mevcut haliyle bu idarelerimizin görev, yetki ve çalışma şekillerini düzenleyen bu temel Kanunlardan II Özel İdaresi Kanunu 1913, Köy Kanunu 1924 ve Belediye Kanunu 1930 tarihlerini taşımaktadırlar. 

Belediye Gelirleri  Kanunu   1981,  Bü­yükşehir Belediyesi Kanunu da 1984 tarihlidir. 

Bu kanunlardan bir kısmının dili bir ya­na, yürürlüğe girdikleri tarihlerdeki dünyanın ve ülkemizin şartlarının dahi gümüzden çok farklı olduğu ortadadır. Halbuki günümüzün Türkiyesi; görev, yetki, teşkilat, personel, katı­lım ve herşeyden önce de, kaynak bakımın­dan olabildiğince güçlü, halk katılımına daha fazla açık, saydam ve demokratik, merkezi idarenin sadece ana meselelerde yol gösterici­liğine, düzenleyiciliğine, eğiticiliğine ve dene­timine ihtiyaç duyabilecek çağdaş bir mahalli idare tipini arzulamaktadır. İçişleri Bakanlığı, yukarıda değinilen çalışmalarıyla,  Hükümet programlarında yönetsel reformlar yapılması­na yönelik olarak belirlenmiş genel hedefler çerçevesinde yerel  yönetim  birimlerimizde; günümüzün  koşullarına   göre   olumsuzluğu hissedilen, ülkemizin yol almakta olduğu de­mokratik ilkelerle bağdaşmayan,  verimli ve ekonomik çalışma yönünden önemli bir engel olarak saptanan nedenlerin ortadan kaldırıl­ması ve yerlerine halka hizmet götürürken ra­hatlık sağlayıcı, çağdaş çözümler önerici dü­zenlemeler getirilmesini amaçlamaktadır, Ya-salaşmalarıyla, çahşmalann halkımıza ve yerel yönetimlerimize daha gerçekçi yararlar getir­mesi en içten dileğimizdir.
 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005