|
Beş Yıllık Kalkınma Planları Dönemi
Birinci "Plan"( 1963-1967) 15 yıllık bir perspektif
planının ilk dilimi olarak hazırlanmıştı. Bu plan
Doğu Blok'u ülkelerinde örnekleri görülen "emredici
plan"değil, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı
Avrupa ülkelerinde uygulamaya konan "yol gösterici
plan" olarak hazırlanmıştı. Kamu kesimi ile özel
kesimin yanyana yaşadığı "Karma ekonomi düzeni"
içinde hazırlanan bu plan, kamu sektörü için
"emredici", özel sektör için "özendirici" nitelikler
taşımaktaydı. Gerek 1961 Anayasası ve gerekse daha
yumuşak olarak 1982 Anayasası ülke kalkınmasının
hazırlanacak 5 yıllık planlara göre yürütülmesini
emretmektedir. Aradan geçen yaklaşık 40 yıl içinde
DPT'nin kadrolaşması, çalışmaları ve hazırlanan
planların niteliklerinde siyasal
iktidarların,özellikle başbakanların, iktidar olma,
anayasal düzene saygı ve işbirliği yaptığı çıkar
guruplarına bağlılık anlayışlarına göre, büyük
değişiklikler olmuştur. Özellikle ilk iki "Plan"
dönemi sonrasında DPT diğer kamu kuruluşlarına ve
özel sektöre üst düzey yöneticisi yetiştiren bir
örgüt özelliği kazanmıştır. Demirel ve Özal
döneminde ekonominin yönetiminde "tek adam"
egemenliği nedeniyle DPT kamuoyu karşısında
etkinliğini ve prestijini kaybetmiştir. Fakat üst
düzey plancılar sözleşmeli olarak çalıştırıldıkları
için diğer kamu kuruluşlarına göre yüksek ücret
almaktadırlar. Belki de bu yönüyle DPT hâlâ genç
iktisatçıları cezbetmeye devam etmektedir. Hemen
hatırlamalıyız ki "iktisatçı, "plancı",
"araştırmacı" gibi mesleklerin doğması Türkçe'de
iktisat dilinin ve deyimlerin zenginleşmesi 1961
Anayasası'nın başlattığı "planlı kalkınma" dönemiyle
gerçekleşmiştir.
Bu aşamadan itibaren incelemelerimizi bugüne değin
sekiz "Plan " yürürlüğe konduğu için sekiz alt
başlık altında yürütmeye çalışacağız. Bu sekiz plan
döneminde üç kez yıl atlaması olmuştur. Siyasal
istikrarsızlık nedeniyle hükümetler (sık sık
değişince), zamanında ve yeterli hazırlık
yapamayınca bir yıllık "geçici program'^ hazırlayıp
yürürlüğe koyduktan sonra, Beş Yıllık Plan
hazırlığına girişiyorlar. Örneğin Ecevit Hükümeti
1978 yılı başında güvenoyu aldıktan sonra, 4. Plan
hazırlıklarını tamamlayamayaca-ğını anlayınca, 1978
yılı için bir yıllık program hazırladı. Böylece 4.
Beş Yıllık Kalkınma Planının yürürlüğe girmesi bir
yıl gecikti. Benzer durumla, 1983 yılı sonunda
yapılan genel seçimler sonunda kurulan Birinci Özal
Hükümeti de karşılaştı. 1984 yılı başında 5. Beş
Yıllık Plan'ın yürürlüğe girmesi gerekiyordu. Özal
hazırlık yapmak için 1984 yılına özgü bir yıllık
"geçici program" hazırlayıp yürürlüğe koydu. Sonra
da Beşinci Planı bir yıl kayarak 1985-1989 yıllarını
kapsayacak biçimde yürürlüğe koydu. Benzer şekilde
Çiller Hükümeti, 1995 yılını "Geçiş Yılı" ilan etti
ve Yedinci Planı 1996 yılından başlattı.
İlk dört "plan "döneminde siyasal ve iktisadi
yaşamda büyük iniş çıkışlar (istikrarsızlık)
olmuştur. Bu nedenle planı hazırlayıp yürürlüğe
koyan hükümetler dönemi tamamlamadan ayrılmak
zorunda kalmışlardır. Gelen hükümet gidenin yaptığı
planın dönemini tamamlarken "yıllıkprogramlar"
aracılığıyla kendi iktisadi ve sosyal tercihlerini
uygulamaya aktarma yoluna gitmiştir. Ekonomi
tarihimizde ilk defa bir siyasal partiye ve bir
başbakana beş yıllık bir plan hazırlayıp sonuna
kadar iktidarda kalarak planı uygulama şansı
verilmiştir. Anavatan Partisi ve Başbakan T. Özal 5.
Planı hazırlayıp uyguladıktan sonra (1985-1989)
izleyen 6. Planı da hazırlayıp yürürlüğe
(1990-1994) koymuştur. Yedinci plan ise (1996-2000)
T. Çiller Hükümeti tarafından hazırlandı ve
yürürlüğe kondu. İçinde bulunduğumuz dönemi
kapsayan sekizinci planı (2001-2005) Bülent Ecevit
başkanlığındaki üçlü koalisyon hükümeti hazırladı
ve uygulamaya koydu. Ekonomik ve Sosyal Tarihi
Ancak 6. ve 7. Plan dönemlerinde siyasal istikrarın
bozulması Koalisyon hükümetleriyle ülkenin
yönetilmesi, ekonomik istikrarın sağlanmasına olanak
vermemiş ve Plan'ların ilke ve hedeflerinin kağıt
üstünde kalmasına yol açmıştır.
Beş yıllık planlar, basit Harrod-Domar tipi büyüme
modeline dayanan sektörel boyutları olan "makro
planlar"dır. Teknik modeli baş danışman Prof. Dr.
J. Tinbergen kurmuştu. Bu teknikte Harrod-Domar
modeli yardımıyla büyüme hızı, yatırım, tasarruf
hacmi gibi büyüklükler saptanmakta, sonra
girdi-çıktı tablosu aracılığıyla sektörel yatırım,
üretim düzeylerine uygun olarak proje seçimi
yapılmaktadır. Yani aşamalı bir plan tekniğidir.
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967)
Birinci Beş Yıllık Plan'ı İsmet İnönü Hükümeti
hazırlayıp yürürlüğe koymuştu. Ancak Hükümet
Plan'ın birinci yıl programını 1963 yılı başında
yürürlüğe koyamamıştı. Zira o zaman "Mali Yıl" 1
Mart'ta başlıyordu. Bütçenin yıllık programa
uygunluğu sağlandıktan sonra Şubat 1963'te yürürlüğe
konmuştu. Ulusal tasarrufları artırmak yönünde
vergi ve KİT reformlarını gerçekleştiremeyen
Hükümet 1963 yılı için Bütçe'de yatırımların payını
%32 oranında öngördüğü halde gerçekleşme %23
oranında oldu. Fakat Plan'ın ikinci yılında dış
tasarruflarda beklenmedik bir gelişme oldu. Yurt
dışına giden işçiler döviz göndermeye başladı. Bu
arada "plan "dan ürken yerli ve yabancı sermaye
çevreleri ilk iki yıl uygulamasını gördükten sonra
yumuşamaya başlamıştı. Özellikle AET ile imzalanan
Ankara Antlaşması'nın 1 Aralık 1964'te yürürlüğe
girmesi Hükümete içte ve dışta prestij
kazandırmıştı. Buna rağmen iç politikada çekişmeler
yeni boyutlar kazanıyordu. 29 Kasım 1964'te siyaset
sahnesine Adalet Partisi Başkanlığına seçilen
Süleyman Demirel çıktı. Kısa bir süre sonra Demirel
yönetimindeki AP ustaca bir manevra ile İnönü
Hükümeti'nin bütçesinin Meclis'te reddedilmesini,
dolayısıyla İnönü'nün ve Hükümetin istifasını
sağladı. Bu tarihten itibaren S. Demirel, özgürlükçü
ve çoğulcu demokratik düzeni yerleştirme yönünde,
iniş ve çıkışlarla dolu bir siyasal yaşam içinde
oldu.
Kontenjan senatörü S. H. Ürgüplü 20 Şubat 1965'te
geçici hükümeti kurdu ve ülkeyi 10 Ekim 1965'te
Genel Seçimlere götürdü. Seçimi Adalet Partisi
kazandı ve genç başkanı S.Demirel 42 yaşında
Başbakan oldu. Böylece Birinci Plan'ın üçüncü yılı
tamamlanırken üçüncü başbakan değişikliği oluyordu.
Demirel Hükümeti özellikle ekonominin üst
yönetiminde yeni bir kadrolaşmaya girişti. İnönü
Hükümeti'nin son DPT müsteşarı, yani Z.
Müezzinoğlu'ndan sonra gelen, Memduh Aytür idi.
Dürüst, cesur
ve Devlet'ten yana bir kişiliğe sahip olan M. Aytür,
göreve devam ederken Demirel'in kendisiyle çalışmak
istemediğini anlayınca Mart 1966'da istifa etti.
Müsteşarlık 1967 yılı başında Turgut Özal atanıncaya
kadar vekaleten yönetilmişti.
1965 seçimlerinde Mehmet Ali Aybar'ın
başkanlığındaki Türkiye İşçi Partisi 15
milletvekili ile Meclis'e girdi ve grup kurdu.
Böylece siyasi tarihimizde ilk kez sosyalist bir
parti TBMM çalışmalarına ortak oldu.
Cemal Gürsel'in ölümü üzerine emekli Orgeneral
Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı seçildi (28 Mart 1966).
Aynı yıl CHP Parti Kurultayı "Ortanın solu"nda
olduklarını ilan etti. İnönü-Ecevit işbirliği
karşısında T. Feyzioğlu ve arkadaşları CHP'den
ayrılıp Güven Partisi'ni kurdular. Bu dönemde
Meclis'te marksist politikacıların içinde olduğu
İşçi Partisi çok etkin muhalefet yapıyordu. 1967
yılından itibaren Hükümet ve yandaşları her türlü
sol düşünceye şiddetle cevap verme ve yönünde
eylemlere başladı.
Demirel Hükümeti kendi iktisadi hedef ve
politikalarını, hazırladığı 1966 ve 1967 yıllık
programlarına yansıttı. Fakat çok ilginç olduğu
kadar elverişli bir durumdan da yararlanmayı bildi.
Dokuz aylık yönetimi sırasında Başbakan S. H.
Ürgüplü S. Birli-ği'ni ziyaret etti. Sovyetler,
Türkiye'nin planladığı "temel sanayi projeleri''nin
gerçekleştirilmesine mali ve teknik yardımda
bulunmaya hazır olduklarını bildirdiler. Anti
komünist sloganlara büyük önem veren Adalet Partisi
Hükümeti, Sovyetlerle ekonomik işbirliğine girmekte
sakınca görmedi. Demirel'in 1966 Yılı Programına
aldığı ve Sovyetlerin finanse ettiği projeler içinde
İskenderun Demir Çelik, Bandırma Sülfürik Asit ve
Artvin Orman Ürünleri tesisleri vardır. 1967 Yılı
Programı içinde Seydişehir Alüminyum Tesisleri ve
İzmir Aliağa Rafinerisi projeleri yer almıştır. Batı
Avrupa bu projelere destek vermemişti. Birinci
Planın temel darboğazı olan kaynak sorunu,
Sovyetlerin katkısıyla aşılmış ve planlı dönemin en
yüksek büyüme hızı 1966 yılında %12 olarak
gerçekleşmiştir. Birinci Plan için ortalama %7'lik
büyüme hızını çok bulan Batı'lılar gerçekleşme %6,6
olunca zor durumda kaldılar. Üstelik bu ortalama
büyüme hızı ortalama %5,2'lik bir enflasyon oranıyla
gerçekleştirilmişti. Bu gelişen bir ekonomi için
"istikrar içinde büyüme" gibi zor bir hedefe
ulaşıldığını gösteriyordu.
Tablo
XIV-
Beş Yıllık Plan Döneminin Temel Göstergeleri
|
Büyüme hızı |
Enflasyon |
İthalat |
İhracat |
Yıllar |
(sabit fiyat) |
% |
(000
$) |
(000
$) |
1963 |
9,7 |
4.3 |
687.616 |
368.087 |
1964 |
4,1 |
1.2 |
537.229 |
410.771 |
1965 |
3,1 |
8,1 |
571.953 |
463.738 |
1966 |
12,0 |
4,8 |
718.269 |
490.508 |
1967 |
4,2 |
7,6 |
684.669 |
522.334 |
Ortalama |
6,6 |
5,2 |
|
|
Birinci plan dönemi için yıllık nüfus artışının %3
civarında olacağı hesaplanarak büyüme hızı olan
%7'den bunu çıkardığımızda (%7 - %3 = %4) net
büyüme hızının %4 olacağı öngörülmüştü. Gerçekleşme
çok küçük bir sapma göstermiş %6,6 - % 3 = %3,6
olmuştur. Hemen belirtmeliyiz ki, nüfusu hızla artan
Türkiye'de sanayileşme kaçınılmaz bir hedef
alınmasına rağmen Birinci Plan döneminde öngörülen
ortalama %12,3'lük büyüme hızına ulaşılamamış ve bu
oran %10 civarında kalmıştır. Dönem içinde, tarım
sektöründe, 1966 yılının büyük bolluğu hariç
tutulursa, ortalama büyüme hızı hedefin altında
kalmıştır. Tarım iklim koşullarına bağlı olarak
yıldan yıla büyük iniş çıkışlar göstermiştir.
Özellikle hayvansal ve su ürünleri üretimi plan
hedeflerinin çok altında kalmıştır.
Bu dönemde, günümüzde Güneydoğu Anadolu Projesi
adıyla anılan Cumhuriyet tarihimizin en büyük
yatırım projesinin ilk yatırımı Keban Barajı
inşaatı 1965'te başlatıldı. Aşağı Fırat Projesi
olarak başlayan bu çalışmalar 1971'de Dicle Havzası
Planlamasının da projeye eklenmesiyle bölge
genişlemiş oldu.
Plan dönemi başında, yani 1962 yılında sabit
fiyatlarla (1968 fiyatlarıyla) GSMH içinde tarımın
payı %34,6 iken sanayinin payı %16,7 idi. Dönem
sonunda bu paylar sırasıyla %29,3 ve %20,7 olmuştur.
"Kalkınma özdeştir sanayileşme " ilkesine uygun
olarak sanayi sektörü büyürken tarımın payı
azalmıştır. Sanayide ithal ikamesine ve kamu
kesimine ağırlık veren bir strateji uygulanmıştır.
Birinci planın en ilginç sonuçlarından biri, özel
sektör sınai yatırımlarının yıllık veya toplam
olarak plan hedeflerini aşmış olmasıdır, dönem
içinde gerçekleşen toplam 64 milyar liralık
yatırımın 30 milyar TL'sini özel sektör
gerçekleştirmişti. Plan döneminde Vehbi Koç'un iki
öncü sınai girişimine ülke tanık olmuştu. Birincisi
SIEMENS ile ortaklaşa kurduğu kablo fabrikası
(1964), ikincisi ise ilk Türk binek otomobili
Anadol'un üretildiği OTOSAN tesisleriydi.
Yatırımların finansmanında yurtiçi tasarrufların
oranı %16,6, dış tasarruf oranı %1,9 olmak üzere,
toplam GSMH'nın %18,5 düzeyinde kaynak yaratıldı.
Plan dış kaynak oranını %3,5 oranında öngörmüştü.
Ekonominin Tarihi
Sanayileşme istihdamın sektörel dağılımını
değiştirmişti. 1963'te sanayide çalışanların payı
%8,8 iken 1967'de %10,4 olmuştu. Tarımın payı
%76,8'den %72,3'e düştü.
Dış ekonomik ilişkilerin belirleyici öğesi olan "dış
ticaret" dönem içinde her yıl açık vermiştir.
İthalatta görülen dalgalanmalara karşılık ihracatta
yavaş fakat sürekli artış olmuştur. İhracatın
ithalatı karşılama oranı 1963'te %53,5 iken, 1967
sonunda %76,3 düzeyine çıkmıştır. Toplam ihracat
içinde tarım ürünlerinin payı %75 civarında
gerçekleşmiştir. Aynı dönemde ithalatın %95'i ara ve
yatırım mallarına gitmiştir. Fakat genel eğilim
olarak plan döneminde dış ticaret için öngörülen
hedeflere ulaşılmış olduğu söylenebilir.
Döviz kuru 1 $ = 9 lira düzeyinde sabit tutulmuş,
böylece kurun denge sağlayıcı etkisi ihmal
edilmiştir. Bu dönemde Türk ekonomisine yeni bir
döviz kazanç kapısı açılmıştır. Bu "işçi dövizle-ri
"olarak bilançoda yer almıştır. Planın son iki
yılında toplam 210 milyon dolar civarında işçi
dövizi gelmişti. İşçi dövizleri girişinin
beklenmedik miktarlara ulaşması önce "cari işlemler"
açığının küçülmesine, sonra da dış açığın GSMH ya
oranının %3,5 yerine %2,4 olarak gerçekleşmesine yol
açmıştır.
Birinci Plan dönemi Türk Devleti ve halkı için
"Plan" ve "Planlama "konusunda deneyim kazanma
dönemi olmuştur. Türk plancıları teknik ve bilimsel
eksikliklerini görme ve alternatif çözümler üretme
olanağı buldular, kısacası uzmanlaştılar. Bu alanda
elde edilen başarıların sınırlı kalmasında dönem
içinde siyasal çalkantılara bağlı olarak siyasi
kadrolarla birlikte teknokratların da sık sık
değişmiş olması etkili olmuştur. Özellikle
kalkınmayı hızlandıracak temel reformların
hazırlanması ve yürürlüğü konması mümkün olmamıştır.
Vergi reformu, toprak reformu gibi... Tüm olumsuz
koşullara ve önyargılı tahrikçilere karşın, Birinci
Plan döneminde özellikle ekonomik hedefler yönünden
beklenenin üstünde başarılı sonuçlar elde
edilmiştir. Bu dönemde Teşkilat her düzeyde
"Mülkiye"lilerin egemenliği altındaydı. Mühendisler
henüz baş rollere çıkamıyordu.
|