Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Osmanlı Devletinde Sanayi, Osmanlı Sanayi 

Osmanlı İmparatorluğu'nun 20. yüzyılın başında bile henüz sanayileşme yolunda ciddi kararlar almadığını görüyoruz. Dev-let'in özellikle SARAY'ın ve ORDU'nun ihtiyaçlarını karşılamak için kurduğu birkaç fabrikadan ve ülkede yabancı sermayenin kur­duğu küçük ölçekli ve az sayıda sınai tesisten başka sınai faaliyet yok idi. Devlet sermayesiyle 1810 yılında kurulan ve askerî kundu­ra, çizme, palaska, fişeklik gibi malları imal eden Beykoz Tesisle­rinden sonra, 1835'te çuha, fes, battaniye, imal etmek üzere İstan­bul'da Feshane Tesisleri kuruldu. Kadife, ipekli kumaş, saten ve tafta üretmek için 1845'te Hereke fabrikası tesis edildi. Yine dev­let eliyle 1850'de pamuklu dokuma ürünleri imal etmek üzere İstanbul Bakırköy Bez Fabrikası faaliyete geçti. Son olarak 1892'de Yıldız Çini Fabrikası kuruldu. Bu büyük tesisler Cumhuriyet'ten sonra da faaliyetlerine devam ettiler. Ancak ülkenin her kasabasın­da küçük atölyelerin ve sanatkarların var olduğunu, belirtmek ge­rekir. Fakat bu konuda resmi, ayrıntılı ve yeterli bilgi üretilmiş değildir. Ülke içinde gümrük birliği oluşması ve ulusal düzeyde pazar genişlemesi, 1873 yılında ancak mümkün olabilmiştir. 

Parasal olanakları elverişli ve tasarruf edebilenler genellikle asker ve sivil bürokratlardı. Bu yüksek memurları o zamanki ülke koşullarına göre aldıkları ücretler nedeniyle, bu günün büyük zen­ginleri gibi görmek mümkündür. Günümüze dek gelen ve hepimi­zin güzelliğini kabul ettiğimiz İstanbul yalıları zamanın büyük asker-sivil bürokratları tarafından yaptırılmıştı. Bu yüzden olacak ki Müslüman-Türk aydınlar, daima devlet memuru veya asker ol­mayı tercih etmişlerdi. Ayrıca çağdışı eğitim sistemi üretime yö­nelik işgücünün oluşturulmasına olanak vermemiştir. 

Osmanlı ve Sanayi

Osmanlı toplumunda temel İslami kurumlardan olan vakıflar bir yandan ailelerin mal varlıklarını kuşaktan kuşağa aktarmalarına olanak vermiş; diğer yandan yerel ve merkezi otoritenin el koyma veya yağmalama girişimlerini de önlemişti. Zira İslam anlayışında vakfedilen mülk her türlü dış saldırılara karşı dokunulmazlık kaza­nırken, vakfın gelirleri dini amaçlarla kullanılmak üzere güvence altına alınmış oluyordu. Gerçekte vakfeden aile veya kişi dini maske altında servetini koruyup değerlendirip kuşaktan kuşağa aktarma olanağı kazanıyordu. 

Büyük kentlerdeki az sayıda sınai faaliyetler, yabancıların ya da ülkede yaşayan azınlıkların elindeydi. Müslüman Türkler, ger­çek anlamda ekonomik faaliyetlerle ancak 2. Meşrutiyetten (1908'den) sonra ilgilenmeye başlamışlardı. Hıristiyanlar askere alınmazlar bedel öderlerdi. Böylece yerleşme, iş kurma veya mes­lek sahibi olma zamanı bulurlardı. Oysa müslümanlar seneler süren askerlik hizmeti veya savaşlar nedeniyle iş sahibi olma şansına sahip değildi. Fırsat bulanlar genellikle bakkallıkla işe başlardı. 

"Hürriyetin İlanı"nın ilk aylarında özellikle Anadolu ve Ru­meli Demiryollarında meydana gelen grevler, Osmanlı Hükümeti­nin iş uyuşmazlıklarının çözümü, grevler ve sendikalar gibi önemli toplumsal konularda yasal düzenlemeler getirmesine yol açmıştı. Önce Ta'til-i Eşgal Cemiyetleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat çıka­rıldı. Bir yıl sonra (1909) Ta'til-i Eşgal Kanunu yürürlüğe kondu. Bu yasa 1936 yılına kadar uygulandı. 

1913 ve 1915 yıllarına göre düzenlenen fakat sadece büyük kent merkezlerini kapsayan sanayi sayımları sonuçlarına göre bu­günkü Türkiye sınırları içinde kalan İmparatorluk parçasında ku­rulmuş sınai tesislerin dağılımı (faaliyet alanına göre) şöyleydi: 

20 un değirmeni, 2 makarna fabrikası, 1 bira fabrikası, 6 kon­serve fabrikası, 1 buz imalathanesi, 3 kireç-3 tuğla imalathanesi, 7 kutu imalathanesi, 2 yağ imalathanesi, 2 sabun imalathanesi, 2 porselen imalathanesi, 11 tabakhane, 7 marangoz ve doğrama atölyesi, 7 yünlü dokuma fabrikası, 2 pamuk iplik ve dokuma fab­rikası, 30 ham ipek atölyesi, 1 ipekli dokuma fabrikası, 5 çeşitli dokuma fabrikası, 35 matbaa, 8 sigara kâğıdı fabrikası, 5 madeni eşya fabrikası ve 1 kimyasal ürün fabrikası... Biri İstanbul'da diğe­ri Eskişehir'de olan iki çimento fabrikası... (Türk İktisat Tarihi) 

Tüm sınai faaliyetlerin İstanbul'da toplanmasını büyük ölçüde SARAY'in ve yüksek memurların İstanbul'da uygun talep yarat-masıyla açıklamak mümkündür. Ayrıca kamunun ihtiyaçlarının karşılanmasının temel hedef alındığını da unutmamalıyız. 

Osmanlı İmparatorluğu imzaladığı uluslararası antlaşmalar ve kapitülasyonlar nedeniyle, Batı Avrupa ülkelerinin tarımsal ve sınai ürünlerinin tam bir pazarı halindeydi. Eskiden ülke ihtiyaçla­rının karşılanmasında büyük pay sahibi olan küçük aile işletmeleri ortadan kalkmıştı. Yine de yıkıcı rekabete dayanarak halıcılık, bakırcılık, silah imalatı, saraççılık ve dokumacılık gibi alanlarda ayakta kalmayı başaran küçük işletmeler vardı. 

Sanayi İnkılabı Osmanlı Devletine  

Küçük sanayii teşvik ve yerli üretimi koruma amacıyla 1913'te "Geçici Sanayi Kanunu" çıkarıldı. Bu kanunla en az beş beygirlik güç kullanan ve 1000 Osmanlı Liralık üretim aracına sahip olan, ve bir yıl boyunca 750 işgünü yevmiyeli işçi çalıştıran iş yerleri bu kanunun getirdiği kolaylıklardan yararlanıyordu. Ka­nun vergi muafiyeti, bedava arazi, geçici gümrük muafiyeti, kamu­nun öncelikle bu tesislerin ürünlerini satın alma zorunluluğu gibi hükümler getirmişti. Ancak bu yasadan azınlıklar ve yabancılar yararlanmıştır. Uygulama müslüman girişimcilere kredi kolaylığı ve gümrük himayesi getirmemişti. 

1913 yılma göre yabancı sermayenin toplam yatırımlarının dağılımı şöyleydi: 

Madencilik 123 Milyon kuruş

Elektrik, havagazı, su 343 Milyon kuruş

Tütün, tekel 265 Milyon kuruş

İmalat Sanayi 265 Milyon kuruş 

Şevket Süreyya Aydemir'in tespitlerine göre Lozan Antlaşma­sı imzalandığında ülkede faaliyette bulunan yabancı İktisadi giri­şimlerin alanları şöyleydi: 

Demiryolları, madencilik, bakırcılık, telgraf, telefon, tramvay, elektrik, su, havagazı gibi belediye işletmeleri, sınai işletmeler, ticari kuruluşlar... Bunların toplam sermayelerinin yaklaşık 63,5 milyon İngiliz Lirası civarında olduğu hesaplanmaktadır. Bu yatı­rımlarının temel özelliği Avrupa'da terkedilmiş teknolojilere, araç ve gereçlere dayanmış olmasıydı. 

Özellikle büyük şehirlerdeki su, elektrik, havagazı, telefon, tramvay gibi altyapı tesislerinin işletilmesi imtiyazına sahip yabancı şirketler tekel durumunda olmanın tatlı kârlarını elde etmiş­lerdi. Batı sermayesinin Osmanlı İmparatorluğu içindeki ortakları veya yardımcıları olan azınlıklar da uygun pay almayı başarmış ve zengin olmuşlardı. 

Görülüyor ki yabancı sermaye ağır sanayi yerine kolay ve kısa vadede gelir getiren alanlara girmiştir. Ayrıca gümrük duvarlarının son derece düşük olması, yabancı ürünlerin iç piyasaya kolaylıkla girmesine olanak vermişti. 

Kurtuluş Savaşı sırasında ülke, işgal altında bulunan şehirler­deki (İstanbul, İzmir) tüm sınai faaliyetlerden yoksun idi. 1913-1915 Sanayi sayımına göre (kısmi) tüm işyerlerinin %50'den faz­lası İstanbul'da toplanmıştı. Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'da kurulan el tezgahlarında imal ve tamir işlerini Askerî Sanayi Oku-lu'nda yetişmiş birkaç usta yürütmüştü. 

İlk elektrik enerjisi istasyonu 1902'de Adana'da kuruldu. 1913 yılında benzer bir istasyon İstanbul'da faaliyete geçti. Cum­huriyet döneminde ilk elektrik santrali 1948'de Etibank tarafından kuruldu. Kurtuluş Savaşı başlarken ülkenin her köşesinde maden arama ve işletme imtiyazı yabancıların elindeydi. Kömür işletme­lerinin %50'den fazlası Fransız ve İtalyanlar'in kontrolündeydi.

1921 yılma göre toplam 1298 maden işletme imtiyazının sade­ce 159'u devlete aitti.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005