Vergide Artan Oranlılık - Artan oranlı vergilendirme (Müterakkiyet)
Vergide artan oranlılığın uygulanması ödeme gücü
ilkesinin ekonomik yaklaşım içinde
değerlendirilmesinin tabii bir sonucudur. Ödeme
gücüne uygun bir vergileme, vergi adaleti veya
sosyal adalet gibi ahlaki, sosyal ve hukuki bir
kavram olmakla beraber; yukarıda geniş olarak
açıklandığı gibi iktisat ilmi temeline sahiptir.
Genel ifadesiyle, az kazanandan az, çok kazanandan
çok vergi alınması şeklinde formüle edilen artan
oranlılık, anlaşılacağı üzere çok geniş bir alana
yayılmaktadır.
Özellikle çok kazanandan çok vergi alınmasında, bu
çok verginin sınırı ne olacaktır? Çünkü, bir kısım
yazarlar, özellikle de liberal görüşe bağlı olanlar,
artan oranlılığın sosyalizmin gerçekleşmesine
yardımcı olmasından veya bu iş için gerekli ortamın
hazırlanmasından endişe etmişlerdir.
F. Neumark'ın
"vergiyi bir nevi fiyat veya sigorta primi addeden
iktisatçılar ve devlet adamları mütenasip (düz
oranlı) verginin zarureti üzerinde ısrar etmişler ve
artan oranlı vergiyi bir nevi haramilik veya yağma
veyahut komünist mahiyette bir tedbir olmakla itham
etmişlerdir" şeklinde sözleri artan oranlılığa karşı
duyulan endişeyi açıkça belirtmektedir (Nadaroğlu,
1989; s. 307).
Artan
oranlılığın lehinde ve aleyhinde pek çok şey
söylenmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi bunun en
aşırı ölçüsünü ele alarak bundan ciddi endişe
duyanlar da olmuş; sosyal devlet fonksiyonunu, âdil
gelir dağılımını ve homojen toplum yapısını esas
alarak bu araç veya tekniğin vergi sistemi içinde
mutlaka bulunması gerektiğini belirtenler de
olmuştur. Her araç niyete göre faydalı da zararlı da
kullanılabilir. Aracın kullanılma niyet ve şekline
göre de o araç faydalı veya zararlı bir araç haline
gelir, önemli olan, bir aracı ondan beklenen
görevler içinde faydalı bir şekilde
kullanabilmektir.
Yukarıda artan oranlılığı tanımlarken, genel
ifadesiyle bunun, az kazanandan az, çok kazanandan
çok vergi almak olduğunu belirttik. Ancak bu tanım,
yeterli açıklıkta bir tanım değildir, örneğin, iki
kişiden birinin geliri 1 Milyon, diğerinin ki 10
Milyon lira olsa; ikisinden de yüzde 10 vergi
alınması halinde, birinci mükellef 100.000 TL,
ikinci mükellef ise 1.000.000 TL vergi ödemiş
olacaktır. Böylece az kazanan az, vergi çok kazanan
çok vergi ödemiş olmaktadır. Ancak bu artan
oranlılık değildir. Artan oranlılıkta, bir yerde,
katlanılan fedakârlıkta eşitlik ilkesi aranmaktadır.
Halbuki yukarıda verilen örnekte 100.000 TL vergi
ödeyen 1.000.000 TL vergi ödeyenden daha çok
fedakârlıkta bulunmuş olmaktadır. Zira onun 100.000
lirası belki de onun hayatını idame ettirecek olan
zorunlu ihtiyaç maddelerine harcaması gereken
miktardır.
Fedakârlıkta nispi bir eşitlik için mesela, 1 Milyon
lira kazanandan %10 üzerinden 100.000 lira vergi
alırken; 10 Milyon lira kazanandan %30 üzerinden 3
Milyon lira vergi almak gerekecektir.
Görüldüğü gibi burada gelir seviyesi artan gelir
dilimlerine uygulanan vergi oranları da
yükseltilmektedir. Ancak artan gelir dilimlerine
tekabül eden bu marjinal vergi oranları ne
olacaktır? Bunun teorik sının % 0 ile %100
arasındadır. Sadece sosyal ve ahlaki mülahaza ile
hareket edilirse belki düşük gelir dilimlerinde çok
düşük oranlardan başlayıp çok yüksek gelir
dilimlerinde çok yüksek bir orana kadar çıkılabilir.
Ancak konu sadece kişileri gelir seviyelerine göre
bu şekilde çok düşük veya çok yüksek oranlarda
vergilemekle bitmiyor. Bunun yanında verginin temel
bazı ekonomik ve mali fonksiyonları da vardır. Bütün
bu fonksiyonları bir arada değerlendirerek makul bir
tarife yapısına ulaşmak uygun bir düşünce tarzı
olabilir.
|